RÖPORTAJ: AYŞENUR MAMA

Başarılı yazar Eylem Alas ile yazın hayatına ve “Kendimi Aradım” adlı kitabına dair konuştuk. Keyifli sohbetimiz sizlerle…

Öncelikle sizi tanımak isteriz. Eylem Alas kimdir?

Yaşadığım dünyaya ait olduğuma inanıyorum, yani evrensel bir insanım. Eğer bir kimlik bilgisi gerekiyorsa 1987’de Ardahan’da doğdum.

Yazın hayatınız nasıl başladı? Size öncülük etmiş isimler var mı?

Kendimi bildiğimden beri bir şeyler yazarım. Hayal dünyam, inanılmaz geniştir. Bir mandalın bile ağladığını duyarım. Onun teldeki hareketsiz iş gücü, bana fabrikadaki işçinin gücünü hissettirir. Bu, benim ikinci kitabım. İlk kitabımın adı “Sonsuz Aşk.” Çocukluğum İpek Ongun’un eserleriyle geçti. Gençlere verdiği arkadaşlık, aile, cesaret kavramları beni etkilemiştir. Daha sonra Nazım Hikmet, Gülten Dayıoğlu, Sabahattin Ali, Ahmet Ümit, Ursula Le Guin, Tess Gerritsen, Murat Menteş gibi yazarları tanıdım. (“Şeker Portakalı” baş ucu kitabımdır. Orada dünyadaki tüm kötü insanların kalbini iyilikle dolduracak kadar güzel duygular var.) Farklı yazarları okumayı seviyorum. Bu, bakış açımı ve duygularımı fark etmemi sağlıyor. Başka dünyaların da olduğunu, bu yüzden konfor alanından uzaklaşmamı destekliyor. 

Yazarken nelerden esinlenirsiniz? Örnek aldığınız yazar veya şairler var mı?

Yazarken insan ilişkilerinden, hayvanlarla kurduğum empatiden, doğanın bana hissettirdiklerinden, rüyalarımda gördüklerimden beslenirim. Bunları bir labirentte toplayarak duygularıma kapılıp beni hangi çıkışa yönlendireceğini izlerim. 

Nisan ayında okurlarla buluşan “Kendimi Aradım” adlı kitabınızdan bahseder misiniz? Bu kitabı neden yazdınız?

 Kendimi Aradım, üç yılın sonucunda ortaya çıkmış bir eserdir. İçerisinde kendime ait çizimler de var. Bir kısmı, çizimlerimin sözcüklere dökülmüş halidir. Hepimiz, birbirimizin farklı isimler verilmiş haliyiz. O yüzden Ayşe’nin yaşadığını ben de yaşıyorum, benim yaşadığımı Sevgi de yaşıyor Sevgi’nin yaşadığını Ali de yaşıyor. Bir de biz kadınlar, çok zor şartlar altında yaşıyoruz duygularımızı. Yaşadığımız her duygu; bir roman, hikâye veya deneme konusu. Bazı aşklar, bizi öncesi-sonrası diye ayırır. İşte o ayrılma çizgisi, ufuk çizgimizdir ve bitişlerin yeni başlangıçlar için manifesto olduğunu savunuyorum. Bu yüzden de aile, aşk, dostluk, hayvanlar, fedakârlık, gidişler ve kalmalarla ilgili, içerisinde aynı zamanda yirmi tane görevin de olduğu harika bir farkındalık kitabı oldu. Çizerlik de yapıyorum aynı zamanda. 

Kitabın ismi nereden geliyor?

Kitabın ismi ilk etapta “Olduğu Gibi Kabul Et” idi. Sonra biraz düşündük ve bu aforizmalardan oluşan bir farkındalık kitabı neden Herakleitos’un cümlesi olmasın dedik. Hepimiz, kendimizi aradığımız bir dünyanın yaşayanı değil miyiz? 

Sizce kitap, beklenen başarıya ulaşacak mı?

Daha çok kalbe ulaşmasını diliyorum; çünkü herkese ait bir cümle mutlaka var içinde. Bir çizim, bir duygu bir ifade… En uçtaki insanın bile altını çizeceği boncuk cümleler var. Okumalısınız. 

Kitabınıza bir okur gözüyle nasıl bir yorum yaparsınız?

Hayatta herkesin ikinci bir şansı hak ettiğine inanırken kitabım Kendimi Aradım’a da bir şans vermenizi diliyorum önce kendiniz; sonra benim için. 

Hazırlık aşamasında olan yeni bir eseriniz var mı?

Zihnim susmadığı için yazmaya devam ediyorum. Henüz bitmemiş bir de çocuk öykü kitabım var, çizimleri de hazır. 

Son olarak gazetemiz okurlarına neler söylemek istersiniz?

Yolun aşığı olduğum için yazma ve çizme tutkumun biteceğini düşünmüyorum. Tek arzum, daha fazla kalbe ulaşmak. Onları hepimizin aynı şeyleri yaşayıp hissettiğini, asla korkmamalarını ve bir gün hepsinin geçeceğini bilmelerine inandırmak. Teşekkürler, sevgiyle…