RÖPORTAJ: AYŞENUR MAMA

Başarılı yazar Erhan Kaya ile yazın hayatına ve “Son Müdavi” adlı kitabına dair konuştuk. Keyifli sohbetimiz sizlerle…

Öncelikle sizi tanımak isteriz. Erhan Kaya kimdir?

“Ram gönüllü olmayan, ham gönüllüdür.” diyerek başlayayım söze. Erhan Kaya, 1987 yılında Yedi Güzel Adam’ın memleketi Kahramanmaraş’ın Göksun kazasında doğdu. İlk ve orta öğrenimini Andırın kazasında; lise öğrenimini ise Kahramanmaraş Lisesi’nde tamamladı. 2011’de İnönü Üniversitesi Eğitim Fakültesi Sınıf Öğretmenliği bölümünden mezun oldu. Aynı yıl içerisinde özel eğitim kurumlarında zihinsel engelliler sınıf öğretmeni olarak çalışmaya başladı. 2012 yılında kamu kurumlarına geçti. Halen kamuda görev yapmakta olan Kaya, gençlik alanında faaliyet gösteren birçok sivil toplum örgütünün yönetiminde görev alarak çalışmalar yürütmektedir. Boş vakitlerini kitap okuyarak, voleybol maçları yaparak ve gençlerle birlikte çeşitli aktivitelere katılarak geçirmektedir.

Yazın hayatınız nasıl başladı? Size öncülük etmiş isimler var mı?

Ortaokul yıllarında kendimi hep yalnız hissederdim. Yalnızlığımı gidermek için de kitapların veya defterlerin arka sayfalarına bir şeyler yazarak yalnızlığımı bastırmaya çalışırdım. O yıllarda Edebiyat hocam Osman Peksoy’un teşvikleri ile deneme türünde yazılar yazmaya başladım. Osman hocam; bana yazdıkça insanın kendisini ifade edebilecek cesarete sahip olacağını, kendisine duyduğu güvenin her geçen gün gelişeceğini söylemişti. İlk zamanlarda yazdıklarımı paylaşma cesaretinde olamadığım için yazılanlar, defter yapraklarının aralarında kalarak unutulmaya yüz tuttu.

Hiç unutmam; Kahramanmaraş Lisesi’nde son sınıfta okurken okulda kompozisyon yazma yarışması düzenlenmişti. Her öğrenci gibi ben de kompozisyonumu yazarak teslim etmiştim. Teslim ettiğim günden bir gün sonra Edebiyat hocamız Fikret Buğdaycı; koridorda beni görüp, yanına çağırdı. Yazdığım kompozisyonu çok güzel bulduğunu, bu yönümü ön plana çıkarmam gerektiğini ve her daim yanımda olacağını söylemişti. O günden bugüne kadar sürekli yazdım ve yazmaya da devam edeceğim.

Yazarken nelerden esinlenirsiniz? Örnek aldığınız yazar veya şairler var mı?

Öncelikle yaşadıklarımdan ve yaşananlardan esinlenirim. Yazdığım eserler, ya birilerinin başından geçenlerden ya da tanık olduklarından meydana gelir. Yazmak için zamanın gelmesini beklemem, tam aksine zamanın üzerine giderim ki geçen her anın tadına varabileyim; çünkü zamana bağlı olarak yazdığım hiçbir şeyin eksik kalmasını istemem. Bir insan; havasını solumadığı, üzerine basmadığı toprağın değerlerini yazmamalıdır. İnanın, eser bu durumda üzerine yama vurulan pantolondan farksız olur. 

Herkes gibi benim de örnek aldığım büyüklerim var tabii ki. Küçüklüğümden beri Abdurrahim Karakoç’un şiirlerinin hepsini birkaç kez okumuşluğum vardır. Çocukluğumun kahramanı Nedim Ali’yi (Mehmet Ali Zengin’i), hele ki o Yokuş Sokağı’nı es geçmemek lazım. Oradan geçtiğim her anda Nedim Ali aklıma düşer, hüzünlenirim. Nedim Ali ağabey, o yıllarda Andırın ilçemizin Yokuş Sokağı’nda yer alan Sanat Matbaası’nda ikindi yazılarını çıkarırdı. Aslında edebiyatla ilk tanışıklığım, onunla başladı. Çocuktum, matbaadaki kâğıt kokusu dışarıya kadar geliyordu. Yüksek sesle; “Ne kadar güzel kokuyor!” diye seslendim asmanın altında oturan adama. Beni yanına çağırdı, adının Mehmet Ali Zengin olduğunu söyledi ve iki sayfalık, içerisinde birçok yazarın eseri olan dergiyi bana hediye etti. Sevinçle koşarak eve vardım, dergide yazan bütün yazıları gece boyunca okudum. Sabah kalktığımda; “Bundan sonra ben de yazacağım.” diyerek karalamaya başladım. Allah, Nedim Ali’ye rahmeti ile muamele etsin.

Ekim ayında okurlarla buluşan “Son Müdavi” adlı kitabınızdan bahseder misiniz? Bu kitabı neden yazdınız?

Kıbrıs’ın korunması, müdafaası için ailesini kaybeden bir gencin mücadelesini anlattığımız bir romanımızdır. Kitabımızda Türkiye ve Kıbrıs’tan birkaç kişinin bir araya gelerek oluşturdukları bir Müdavi teşkilatı yer almaktadır. Bu teşkilata herkes üye olamaz. Seçilecek üyeler arasında kan bağı olması gerekmektedir. Gizli olan bu teşkilat, 1974 Kıbrıs Harekâtından sonra Rumlar tarafından kurulan gizli çetelere karşı mücadele veren yapıdır.

Bu kitap; Kıbrıs’ın jeopolitik konumuna değinmek, bulunduğu bölgede yer alan maden kaynaklarının önemi anlatarak son dönemlerdeki doğalgaz madeni için ülkelerin verdiği savaşa atıfta bulunmak ve Kıbrıs’ın gizli kahramanlarını ön plana çıkararak onları yâd etmek için yazılmıştır. 

Kitabın ismi nereden geliyor?

Terim olarak Müdavi; hastayı muayene ve tedavi eden, hastaya bakan hekim anlamına gelmektedir. Kitabımızda Kıbrıs’ı “hasta” diye tabir ettik. Son Müdavi ise Kıbrıs’ın savaşçısı, koruyucusudur.

Sizce kitap, beklenen başarıya ulaşacak mı?

İstenen başarıya zamanla ulaşacağına inanıyorum. Hiç olmazsa karınca misali okuyan kişileri “Kıbrıs Mücadelesi” konusunda bilinçlendirmiş oluruz.

Kitabınıza bir okur gözüyle nasıl bir yorum yaparsınız?

“Son Müdavi” Kıbrıs derin devletinin bilinmeyenlerini ve isimsiz kahramanlarını su yüzüne çıkaran realist bir polisiye romanıdır.

Yeni projelerinizden bahseder misiniz?

“Vuslat Harbi” isimli romanımız, kasım ayında okurlarla buluştu. 2020 yılının sonlarına doğru bir Filistin polisiye romanı çıkarmayı planlıyorum.

Son olarak gazetemiz okurlarına neler söylemek istersiniz?

Önce Vatan Gazetesi; okuyucularına bölgesel ve ulusal konularda hiç kimsenin güdümünde kalmadan, özgür basın mantığıyla gerçek ve anında verdiği haberler doğrultusunda herkes tarafından takip edilmelidir.