FİLİZ BAHÇIVAN

Zarar görme tedirginlikleri hemen akla geliveriyor. Yaşanan cinayetlerde özellikle yakın çevre ve aile facialarında en çok suçlanan ve yargılanan hastalıktır Şizofreni. İlk çağlarda şizofreni insanların içerisine kötü ruhların girmesi olarak kabul ediliyordu. Batı dünyasında akıl hastalarına çok zalimce davranılıyordu, hatta bu hastalar kırbaçlanıyorlardı. İçlerine şeytanın girdiği kabul edildiğinden onlara yapılan işkenceler mübah görülüyordu. 

Kültürümüzde önemli yer tutan şimdiki adı "tımarhane" olan "Bimarhanelerde" Atalarımız Batı dünyasının aksine onlara burada çok güzel yaklaşımlar geliştirilmiş, tedaviler uygulamış Su sesinden ve musikiden de yararlanılmış. 

Peki, günümüzde durum ne? 

Bilim dünyası bu hastalık konusunda hangi aşamalardan geçmiş ve ne gibi çözümler üretmiş. 

Şizofreni hakkında tüm merak edilenleri Uzman Psikolog Esra Erdoğan'a sorduk. 

Ayrıca bugünkü röportajımızda  şizofreni hastası yakını olan Filiz Tosun'la, yaşadığı sıkıntılar üzerine kısa bir söyleşi gerçekleştirdik. 

Buyurun röportajın devamını birlikte okuyalım. 

İlk konuğum Filiz Tosun

Merhaba sizi tanıyabilir miyiz?

Merhaba. Ben Filiz Tosun. Evli iki çocuk annesiyim. Şizofreni hastası olan erkek kardeşime, bakmak zorunda olduğum çalışamıyorum. Yani ev hanımıyım.

Erkek kardeşinin hastalığını en başından anlatır mısıınız?

Tabii. Ben şizofreni hastalığını ilk olarak annemde tanıdım. 

Annenizde mi şizofreni hastasıydı?

Evet maalesef. 

Ben sözünüzü kesmek istemiyorum. Lütfen hikayenizi en başından anlatır mısınız?

Biz dört kardeşiz. İki kız, iki erkek. Kardeşlerin en büyüğü ben oluyorum. Uzun bir süre şizofreni tedavisi gören annem, İstanbul Bakırköy Ruh ve Sinir Hastalıklar Hastanesi'nin 3. katından atlayarak intihar etti. 

Off çok büyük bir acı bu. Kaç yaşındaydınız o zamanlar? 

12 yaşıma yeni girmiştim. Anne yerini dolduramazdı belki ama kardeşlerimin bakımını üstlenerek onlara annelik yaptım. 

Sonra ne oldu? 

Annem'in intiharı bize büyük travmalar yaşattı. Yaşadığım travmanın etkisi sürüyorken, bu defa da aynı erkek kardeşime kondu. (%96 şizofren) Şu an 37 yaşında ve 15 yıldır Mimar Sinan Bakımevi'nde. 

Erkek kardeşinin bakımevinde olması  size rahat bir nefes aldırmış olmalı. 

Evet demeyi çok isterdim. Ancak durum sandığınızın aksine  daha kötü bir boyuta ulaştı. 

5 yıl önce en küçük erkek kardeşime'de aynı tanı kondu. (% 86 şizofreni) Şu anda 29 yaşında.

Aynı yıl yani tanının konduğu yıl babamızı kaybettik. Benden başka kimseleri olmadığı için iki kardeşimin de vasiliğini aldım. Kardeşimle iki katlı olan evi paylaşıyoruz. Şizofren olmasının yanı sıra, son bir yıldır uyuşturucu madde bağımlısı oldu. Madde bulamadığı günlerde kolonyayı içeceklere karıştırarak içiyor. 6 ay önce girdiği uyuşturucu krizi sonucu evimizi kısmen yaktı. 

Peki bu kardeşinizin tedavi süreci nasıl işliyor?

Genel olarak şizofren tedavisi hastanelerde maksimum bir aydır. Benim ısrarlarım ve yalvarmalarım sonucunda tedavi sürecini iki buçuk wya çıkarttırdım. Her taburcu olduğunda 15 gün ilaç kullanıyor. İğnesi 15 günde bir. Ama iğnesini kullanmayı reddediyor. Dolayısıyla ciddi ataklar geçiriyor. Ve ben dahil çevresinde bulunan herkese zarar verecek duruma geliyor. 

ŞİZOFREN KARDEŞİMDEN EVDEKİ BIÇAKLARI SAKLIYORUM

Kriz anlarında kendinizi korumak adına ne gibi önlemler alıyorsunuz?

Krizin büyük olduğunu anladığım an polisi arayarak yardım istiyorum. Ancak polis henüz olmamış olaylara müdahale edemediğini belirterek yardım talebimi reddediyor. Elim kolum bağlı öldürülme korkusuyla krizin geçmesini bekliyorum. 

Gerçekten öldürür mü?

Evet öldürür. Hastalığın ilerleyişine, uyuşturucu krizini de eklersek bu olasılık yüz de yüz artıyor. Ki defalarca bıçakla tehdit edildim. 

Kardeş tarafından ölümle tehdit edilmek, canından bir parçadan korkmak- bunlar bana yabancı kelimeler. Merak ettiğim için soruyorum. 

Kardeşinden korkuyor musun?

Evet çoğu zaman korkuyorum. Mesela ara sıra halisilasyonlar görüyor. Ve eline kağıt kalem alarak beni nasıl öldüreceğini yazıyor.

Kendini korumanın yollarını bulmuşsundur sanırım. 

Pek sayılmaz. Yapıp yapabileceğim tek şey kriz anlarında çocuklarımı yanıma alarak kendimizi odaya kilitlemek oluyor. Bir de evdeki tüm bıçak gibi kesici aletleri saklıyorum. Çok lazım olmadıkça da ortaya çıkartmıyorum. 

Filiz Tosun, tam olarak ne istiyor. Ve devletten beklentileri neler.

Bu sorun sadece benim sorunum değil. Ülke de bir çok aile yakını benimle aynı sorunları yaşıyor.

Bakım evleri özel olduğu için sorunlu hasta kabul etmiyor. Kardeşim huzur bozan bir hasta olduğu için de almıyorlar. Alan yerler yok mu var. Oralarda da 3 bilemediniz 4 gün sonra kaçıyor.

Bakım evleri insan hakları gereği hapishane modelinde olmayacağı için duvarları yüksek olmaz.. Çok sıkı güvenliği olan yerler değildir. İsteyen her hastanın bir yolunu bulup kaçabileceği gibi inşaa edilmiştir.

Biz hasta yakınları olarak şunu istiyoruz.

Devlet bünyesinde yüksek güvenirlikli, istedikleri zaman kaçamayacakları, onlar için özel dizayn edilmiş bakım evleri yapılsın. Hastanın 3 ayda bir aldığı engelli maaşı oraya verilsin.

Bugün sokaklarda ailesinden kopmuş, tedavisini yarım bırakmış veya hiç başlamamış olan birçok şizofren hastası bulunuyor. Ve ne yazık ki bunlar kötü niyetli insanlar tarafından kullanılıyor. Uyuşturucuya alıştırılıyorlar, torbacılık, hırsızlık yaptırılıyor hatta ve hatta ellerine silah tutuşturularak cinayet işletiliyor. Tüm bunları rahatlıkla yaptırabiliyorlar çünkü cezai ehliyetleri yok.

İşte bizim en büyük korkumuz bundan sonra başlıyor.

Zamansız çalan kapıyı, telefonu her açışımda bin defa ölüp, ölüp diriliyorum.

Ben kardeşimi çok seviyorum. Annem'in ölümünde yaşadığım acıyı kardeşimde de yaşamak istemiyorum. Ve tabi ki kendi canımı da seviyorum. Çünkü ben çocukları olan bir anneyim. Hem kendimi hem kardeşimi korumak zorundayım.

Sessiz çığlıklarımın, çığlıklarımızın artık duyulmasını istiyorum.

Şizofreni hastalığını şimdi de uzmanımızdan dinleyelim

Merhaba öncelikle sizi tanıyabilir miyiz?

Ben Uzm. Psikolog Esra Erdoğan.

1990 İstanbul Üniversitesi Edebiyat fakültesi Psikolojik Danışmanlık bölümünden mezun olduktan sonra çalışma hayatına başladım 2010 yılında İstanbul Ticaret Üniversitesi uygulamalı psikoloji bölümünde mastırımı tamamladım 90 yılından beri çalışma hayatının içindeyim.

Hemen soralım. Şizofreni nedir?

Şizofreni, alevlenme ve yatışma dönemleriyle kendini gösteren kronik bir psikiyatrik hastalıktır. Şizofreni de migren ya da epilepsi gibi bir beyin hastalığı olmakla beraber gerek ortaya çıkmasında gerekse nasıl bir gidiş göstereceğinde çevresel, psikolojik ve sosyal etkenlerin de rolü vardır. Diğer psikiyatrik bozukluklara göre şizofreni kişinin mesleki ve sosyal işlevselliğinde daha ciddi kayıplara yol açabilmektedir.

Peki şizofreniyi biraz yakından inceleyecek olursak, nasıl bir hastalık? Nasıl bir seyir izler?

Şizofreninin alevlenme ve yatışma dönemlerinde farklı belirti ve bulgular ön plana çıkar. Alevlenme döneminde özellikle düşünce ve algılama bozuklukları ön plana çıkar. Örneğin kişi çevresindekilerin kendisine düşman olduğuna, izlendiğine, herkesin kendisi hakkında konuştuğuna ya da çevresinde tam anlayamadığı "bir şeylerin döndüğüne" inanabilir. Bu düşünce bozukluğu sarsılmaz, değişmez derecede güçlüyse "hezeyan" olarak tanımlanır. Kişinin çevresine karşı tutumu da bu hatalı düşüncelerden etkilenir. Korku ya da öfke duymak gibi, insanlardan kaçınmak ya da kavgacı olmak gibi. Ya da kişi ortada bir ses, görüntü olmamasına karşın bunları varmış gibi algılayabiliyor (halüsinasyonlar). Eğer sadece kendinin duyduğu bu seslere yüksek sesle yanıt verirse dışarıdan kendi kendine konuştuğu izlenimi verebilir. Şizofreninin alevlenme belirtileri yatıştıktan sonraysa kişide günlük işleri yapmakta isteksizlik, alışveriş sırasında ya da bir yerden bir yere giderken karşılaştığımız, bize basit gelen bazı sorunların üstesinden gelmekte güçlük çekme gibi, genel olarak hayatla başa çıkmakta zorlanma diyebileceğimiz durumlar görülüyor. Hasta, ev içindeki sorumluluklarını yerine getiremeyebiliyor. Bu durum, çoğu zaman yakınları tarafından tembellik hatta şımarıklık olarak görülür. Oysa ki bunlar şizofreninin temel belirtileridir. Bazı hastalarda konuşma miktarının azaldığı, kendine bakımın gerilediği gözlenir. Sonuç olarak şizofreninin düşünmek, anlamak, espri yapmak, sorun çözmek gibi pek çok zihinsel işlevi bozabildiğini ve kişinin iş yaşantısını, öğrenciyse okul başarısını ve tüm çevresiyle ilişkilerini olumsuz etkilediğini söyleyebiliriz.

Oldukça yaygın olduğu ve Her yüz kişide bir görüldüğü doğru mu?

Şizofreni nadir görülen bir hastalık değildir. Tüm dünyada, her 100 kişiden birinin yaşamının bir döneminde şizofreniye yakalanma riski vardır. İstanbul'da 50-60 bin civarında. Türkiye' de ise 300-350.000 kadar şizofreni hastası olduğu söylenebilir. Hastalığın yakınlarına getirdiği sosyal yükü de hesaba katarsak ülkemizde 1-2 milyon kişinin şizofreniden etkilendiğini söylemek mümkündür.

En çok bilinen veya sizin uzman olarak gördüğünüz belirti nedir?

Şizofrenin erken belirtileri ilk hastaneye başvurudan 2 yıl kadar önce başlar. Genellikle hastanın arkadaşlarıyla, ailesiyle ilişkilerin bozulması veya içe kapanma dikkat çekebilir. Öğrenciyse, ders başarısındaki gerileme özellikle hastanın öğretmenlerince fark edilebilir. Okuldan kaçma, kavgacılık gibi davranış değişiklikleri de hastalığın habercisi olabilir. Durgunluk, zihnini toparlayamama ve kendine bakmakta isteksizlik de şizofreninin erken belirtilerindendir. Erken belirtiler, depresyon belirtileriyle benzerlik gösterir.

Genetik olasılıkları nedir bu hastalığın? Yetiştirme tarzı bu hastalığı tetikleyebilir mi?

Aileler çoğu zaman yakınlarının hastalığının nedenine ilişkin düşünürken kendilerini de suçlar. "Çocukken çok sıktık, yatılı okula gönderdik, ondan mı oldu?" gibi sorular sık sorulur. Çocuklukta yaşadıklarımız kişilik özelliklerimizin oluşmasında rol oynamakla beraber, bu yaşantılar tek başına şizofreniye yol açmaz. Öte yandan şizofreni başladıktan sonra ailenin hastaya karşı tutumu hastalığın nasıl seyredeceği konusunda belirleyici olmaktadır. Hasta bireye aşırı eleştirel ya da aşırı koruyucu kollayıcı davranan ailelerde hastalık daha sık alevlenmekte, daha çok hastaneye yatış gerekmektedir. Hastaya çocuk ya da hasta muamelesi yapmamak, onu yönetmeye kalkmamak önemlidir.

Şizofreni hastalarının toplum için tehlikesi olduğu düşünülür. Bunun doğruluk payı nedir?

Şizofreni hastaları toplum içerisinde suç oranında diğerlerinden daha fazla risk taşımamakla beraber, madde kullanımı ile beraber seyreden durumlarda zaten gerçeği değerlendirme yetisi bozuk olan hastanın daha da kötüye gitmesi ve şiddete meyletmesi de olasıdır.

Bir şizofrenin yeniden topluma kazandırılmasının önündeki en önemli toplumun kendisi "Önyargılar, dışlama, damgalama, vs" olduğunu söyleyebilirmiyiz?

Evet şizofreni bozukluğu olanlar özellikle ağır formlarında gösterdikleri uyumsuz davranışlar nedeni ile dışlanabilir, stigmatize edilebilir ve hatta korku ve veya alay nesnesi olarak da algılanabilirler ki bu son derece etik ve insanlık dışı olmasına rağmen sıklıkla görülmektedir.

İnsan anlamadığı ve bilmediği şeyden korkar. Pek çok rahatsızlık ve engel durumu için toplum bilinçlendirildiğinde stigmatizasyonların da kısmen de olsa ortadan kalkacağına inanıyorum.

Onlar bizim insanlarımız ve pek çok farklılıkta olduğu gibi bağrımıza basmamız, kendilerini kötü hissetmelerine engel olmamız ve sağaltımları için bana ne’ci olmamamız gerekiyor.

Şizofreni nasıl bir yalnızlığa itiyor hastayı? Bir çok şizofreni hastasının hayali arkadaş edinmesinde bu yalnızlığın bir etkisi var mı?

Şizofreni hastası gerçek dünyayı doğru algılayamaz. Realiteden kopuktur kısacası

Bu da yalnız ve izole olmasını açıklayabilir.

Duygu ifadelerinde ki kuntluk, kelime dağarcığında ki kısıtlılık ve gerçeği çarpıtma ve değiştirme durumunda diğerleri ile ilişki kurması zor oluyor.

Hayali arkadaşlara gelince onlar zaten her hastada olmamakla birlikte varlar.

Şizofreni de beyinde ki kimyasallar bozulduğu için (dopamin dengesi gibi ) zaten varsani ve hallusinatif durumlar olasıdır. Kısaca hayali arkadaşlar yalnızlıktandır demek bu rahatsızlık için geçerli değildir.

Şizofreni hastaları günlük hayatlarında ne gibi sıkıntılar çekmekteler?

Hastalık nedeniyle okulu ya da işi bırakmak veya tıraş olmak, yatağını yapmak, markete gitmek gibi günlük işleri yapamamak şizofreni hastalarında sıkça rastlanan durumlardır. Aileler bunu sıklıkla tembellik olarak yorumlar. Oysa şizofreni hastaları, hastalık öncesinde başarılı bir öğrencilik ya da iş yaşantısına sahip olabilir. Gerçekten tembel olsalardı bu başarıları da gösteremezlerdi. Bu tür "üşengeçlikler" hastalığın negatif belirtilerindendir. Şizofreni, bize çok kolay gibi gelen günlük etkinliklerin sürdürülmesini bile olanaksız kılabilir.

Şizofreni hastalarının şiddete yönelebileceğini yakınındakiler anlayabilir mi, bunun için hangi davranışlardan şüphelenmek gerekir? 

Bunu anlamak zordur lakin öncede belirttiğim gibi bu hastalar şiddete eğilimli değildir.

Madde kullanımı vs. gibi durumlarla birleştiğinde oran artar ve tedavi madde bağımlılığı üzerine de yapılmalıdır.

Şiddet gösteren hastaların ise hospitalize edilmesi ve özellikle çocuklardan uzak tutulması gerkir ki bu tüm akıl sağlığı bozuklukları için de geçerli ve gereklidir.

Tedavi ile şizofreniden tamamen kurtulmak mümkün mü? 

Hayır.

Formları vardır... Ağır ve hafif... Negatif ve pozitif semptomları da olan bir rahatsızlıktır ki alevlenme dönemleri ile süregittiği için yatışma sağlandıktan sonra da ikame dozlarda ilaç devam eder.

Tam iyileşme yolunda çalışmalar devam etmekle birlikte şuan da topluma uyumlarının yüz güldürücü olduğu söylenebilir.

Şizofreninin tedavi süreci nasıl oluyor? Psikoterapinin bu süreçte bir rolü var mı? 

Tanı koymak için sadece hastanın yakın dönemdeki durumunu değerlendirmek yeterli olmaz. Pek çok psikiyatrik bozukluğun belirtileri birbiriyle örtüştüğünden tanı koymakta aceleci olmak hatalı sonuca yol açar. Tanı, psikiyatristin başında olduğu bir ekibin, muayene, aile görüşmesi, psikolojik test sonuçları, diğer laboratuvar incelemelerinin sonuçlarını değerlendirmesiyle konur. Konan tanının geçerliliğini test etmek için hastanın birkaç ay izlenmesi uygundur.

Tedaviye gelirsek,

Uygulamaları ilaç ve ilaç-dışı tedaviler olarak ayırmak mümkündür. Özellikle düşünce ve algı bozukluklarının giderilmesinde ilaçlar çok etkilidir. Şizofrenide ayrıca sosyal becerileri geliştirmeye, sorun çözmeyi ve hastalıkla başa çıkmayı öğretmeye yönelik grup tedavileri de uygulanmaktadır. Çünkü biriyle sohbet etmek istediğimiz zaman söze nasıl başlayacağımızı öğreten bir ilaç icat edilmedi henüz. Ancak ilaç tedavisi olmaksızın bu tür eğitim ve tedavilerin tek başına etkili olmadığını vurgulamak gerekir.

Sosyal ilişkileri dizayn etmek, hobilerle ilgilenmek gibi terapi yöntemleri de oldukca etkilidir. Remisyon dönemlerinde terapi uygulanır. Alevlenme dönemlerinde sadece ilaç tedavisi yeterlidir.

Erken uyarılar fark ediliğinde hastalıktan tamemen kurtulma oranı daha mı yüksek?

Tabi ki erken teshis her hastalıktaki gibi burada da cok önemlidir.

Şizofreniyi ortaya çıkaran nedenler ve belirtiler hastadan hastaya değiştiği gibi hastalığın seyri de farklılık gösterir. Tam ya da tama yakın düzelme hastaların %10 kadarı için beklenebilir. Hastaların yaklaşık l/3'ü hafif derecede bozukluk gösterse de hayatını devam ettirebilir. Yine l/3'e yakın bir grup orta derece gerilemeye uğrarken yardımsız yaşaması mümkündür. Ancak hastaların %40-60'ında tek başına hayatını kazanmasına ya da devam ettirmesine engel olacak düzeyde yeti kaybı olmaktadır.

Son olarak  aile bireylerimizden biri şizofreni hastası ise, bizim yapmamız gerekenler neler? Ailelere ne gibi tavsiyeler verirsiniz? 

Ülkemizde şizofreni tedavisinin sosyal boyutu çok yetersizdir. Yatan hastaların hastaneden çıkış sonrası psikososyal tedavi alabilecekleri merkezler çok kısıtlıdır. Ayrıca ortak dertlerine çare aramak durumunda olan hastalar ve yakınlarının bir araya gelip sorunları çözümü için güç birliği yapacakları , merkezlere gereksinim vardır. Dernekler bir yandan bu işlevi görürken bir yandan da hastaların çeşitli etkinliklere katıldığı, sosyal ilişkilerini geliştirebildiği bir "kulüp" ortamı sağlamaktadır.