RÖPORTAJ: AYŞENUR MAMA

Başarılı oyuncu Emrah Ayvaz ile oyunculuk kariyerine ve projelerine dair konuştuk. Keyifli sohbetimiz sizlerle…

Öncelikle sizi tanımak isteriz. Emrah Ayvaz kimdir?

Trabzon’da doğdum. Üç erkek çocuklu bir babanın en büyük oğluyum. Karadeniz Teknik Üniversitesi Kamu Yönetimi bölümünden yüksek lisans derecesiyle mezun oldum. Yaşamımın  ilk 15 yılı babamın işi nedeniyle Trabzon’un Of ilçesinde geçti. Annemin Vakfıkebir; babamın ise  Beşikdüzü ilçesinden olması sebebiyle babam emekli olduktan sonra Beşikdüzü’ne  yerleştik. Ticarete olan merakım sebebiyle iş  hayatına atıldım. Bilindiği üzere tiyatro, oyunculuk ve modellik alanlarında da etkin bir şekilde çalışmaktayım.

Oyunculuğa ilk adımı nasıl attınız? 

Aslında bu hiç zor olmadı. Of’ta yaşadığımız yıllarda, 5-6 yaşlarındayken arkadaşlarımla beraber birbirimize şakalar yapıyorduk. Bu şakalar, zamanla büyüyüp daha planlı bir hal alarak gittikçe şekilleniyordu. Her yaptığımızın üzerine farklı  şeyler koyarak daha çok zevk alıyor ve eğleniyorduk. Daha sonra evimizi taşımak zorunda kaldık. Beş katlı bir apartmanın birinci katına taşındık ve orada yaşamaya başladık. Arkadaşlarımızdan uzak kaldık; ama taşınmış olduğumuz yeni evimiz, benim için daha güzel şeylerin başlangıcı oldu. Bulunduğumuz binada o kadar sıcak bir aile ortamı vardı ki yeni evimize alışmamız hiç de zor olmadı. Binadaki herkes; her hafta sonu toplanır, yıllardır berabermiş gibi güzel sohbetler, çay partileri düzenlerlerdi. Ben de küçük bir çocuk  olarak  onların sevinçlerine ortak olarak onları izlerdim ve onlarla bu sevinci yaşardım. Büyüklerin bu zevki sürekli yaşamaları, biz küçüklere ilham kaynağı oldu.  Ev sahibimizin benimle yaşıt olan Meva diye bir kızı vardı. Onunla beraber üzerimize değişik kostümler giyerek taklitler yapar, herkesi çok eğlendirirdik. Bu yaptığımızdan da çok güzel bir zevk alırdık. Daha sonra bizdeki bu yeteneği fark eden ve İngilizce öğretmenim olan Serpil ablamız, bizimle çok ilgileniyor ve bizi iyi anlamda yönlendiriyordu. Bu yönlendirmelerin en güzeli şüphesiz tiyatro idi. Daha sonra binanın küçükleri olarak Serpil ablamızın öncülüğünde bir oyun hazırladık ve bir köy meydanında, yaklaşık 200 kişi önünde oynadık. ATV kanalı gelmişti. Bizim küçük yaşlarda olmamızın ve oyunumuzun konusunun ilgi çekeceğini düşünen kanal, bizim oyunumuz için gelmişti. Kamerayla ilk kez orada tanıştım. İlk kez kamera karşısına geçmek, çok değişik bir duyguydu. Çok heyecanlanmıştım. Oyunculuğa daha oyunculuğun  anlamını bile tam olarak bilmediğim küçük yaşlarda başladım. Bu, benim için iyi bir başlangıç oldu. Daha sonra ilk ve ortaokul yıllarımda birçok tiyatro oyununda yer aldım. Bu, lise ve üniversitede yıllarında da devam etti. Daha  sonra çeşitli dizilerde, sinema filmlerinde ve kliplerde yer aldım. Belli bir süre modellik yaptım. Hâlâ bu alanlarda devam etmekteyim.

Oyunculuğu nasıl tanımlarsınız?

Bana göre oyunculuk, izleyiciye istediğini verme yeteneğidir. İzleyici, oyuncuyu izlediğinde kendi duygularını yakalayabiliyorsa oyunculuğun tanımını yapmış ve karşısındakine anlatmış  demektir. Bir başka deyişle; oyunculuk, oyuncunun yeteneğini  karşısındaki izleyicinin de anlayacağı şekilde hissettirmesidir de diyebilirim.

Oyunculuk temeli sayılan tiyatroya dair neler söylemek istersiniz Tiyatronun sizin için önemi nedir? 

Tiyatronun, oyunculuğun anlam bulduğu, şekillendiği ve bir kalıba sokulduğu yer olduğunu düşünüyorum. Tiyatroda şekillenen her şeyin oyunculukla var olduğunu söyleyebilirim. Tiyatro, çok ayrı bir şey. Tiyatro ile izleyicinin karşısında olmanın heyecanı, çok değişik bir duygu. Onun içindir ki tiyatro, oyunculuğun var olma nedenidir. Sahnenin o sarı ışıklarının göze vurması, o sahnenin tozunun yutulması anlatılamayan ve yaşanması gereken duygulardan sadece birkaç tanesi. Şunu da eklemek isterim ki; yaşamakta olduğum güzel Trabzon’umdaki insanların neşesi ve mizah yapısı benim tiyatro anlayışıma çok yön verdi. Biz, aslında sadece sahnede tiyatro yapmıyoruz. Günlük yaşantımızda bir arkadaşımızla muhabbet ederken, alışveriş yaparken veya günlük ziyaretlerimizi gerçekleştirirken küçük skeçler çıkarabiliyoruz. Böyle olunca da tiyatroya olan bağım, sevgim ve verdiğim değer katlanarak artıyor. Her ne kadar dizilerde ve sinema filmlerinde rol alsam da tiyatroda her zaman bir adım önde olma gerçeği, bende hiçbir zaman değişmiyor. 

Örnek aldığınız, izinden gitmek istediğiniz oyuncular var mı?

Çok saygı duyduğum, görüştüğüm, bu yolda bize her zaman desteğini veren ve aynı dizide rol alma imkânı bulduğum Erdal Cindoruk’un oyunculuğu benim için ayrı bir anlam taşıyor. Bunun yanında yine aynı dizide beraber çalıştığımız Mehmet Ali Nuroğlu’nu izlerken yaşadığım heyecanımı söylemeden geçemeyeceğim. Ayrıca  çok önemlidir ki Sen Anlat Karadeniz dizisinin iki yönetmeninden biri olan, aynı zamanda dizinin oyuncu kadrosunda da yer alan Yusuf Ömer Sınav, oyunculuk kariyerimde her zaman ayrı bir yeri olan insanlar arasında yer alacaktır.

2018 yılında ATV ekranlarında izleyiciyle buluşan  Sen Anlat Karadeniz dizisinde rol alırken size hangi duygular ortak oldu?

Sen Anlat Karadeniz dizisine dizinin ortalarında Fikret’in adamı rolüyle başladım.  İlk 20 bölümlük sürecin harikalar yaratması, dizinin Trabzon’da çekilmesi, reyting rekorları kırması ve benim de bir Trabzonlu olmam sebebiyle çok heyecanlandığımı söylemeden geçemeyeceğim. Yaşadığım şehirde çekilen bir dizide rol almanın mutluluğunu ayrıca  yaşadım. Kültürünü, örf ve adetlerini çok iyi bildiğim bu yörenin bir evladı olarak diziye çok iyi adapte oldum. Yakın çevrem ve ailemden çok olumlu tepkiler aldım. Böyle olması, bana ayrı bir heyecan kattı.

Sen Anlat Karadeniz oyunculuk kariyerinize neler kazandırdı? Hayatınızda neler değişti?

Sen anlat Karadeniz, oyunculuk kariyerimde çok önemli bir yer edindi. Daha önce çeşitli tiyatrolarda  ve sinema filmlerinde rol almıştım. Birikim olarak kendimi her zaman hazır tuttuğum bir süreçte dizide yer almam, benim için zor olmadı. Osman Sınav imzalı bir projede yer almak kariyerim açısından çok önemliydi. İyi bir ekiple çalışmanın mutluluğunu yaşadım her zaman. Disiplinin ve düzen mekanizmasının üst düzeyde olması ve herkesin  profesyonel anlamda çok iyi olması kariyerim açısından yeni deneyimler kazanmama vesile oldu. Ekip; uzun süre Trabzon’da kaldı, dolayısıyla onlar da Trabzon’dan bir parça oldular. Bu da birbirimize olan bağı artırarak oyunculuk kariyerime ciddi anlamda katkıda bulundu.

Sen Anlat Karadeniz dizisi, 2019 yılında final yaparak ekranlara veda etti. Dizi, final yaparken neler hissettiniz?

Her başlangıcın bir sonu olduğu için 64 bölümlük bir sürecin de sonunun yaklaştığını öğrendiğimde üzüldüm. Dizinin final sahnesinin çekimlerinde ciddi anlamda duygusal anlar yaşadım; çünkü yıllardır neredeyse her gün beraber olduğumuz insanlardan ayrılacaktık. Herkes birbirine çok alışmıştı. Bir aile gibi olmuştuk. Bu ortamın verdiği moral bozukluğuyla finale gittik.

Sen Anlat Karadeniz’de farklı bir karakteri canlandırmak ister miydiniz? 

Dizide Fikret karakterinin adamı rolüyle yer alıyordum. Bulunduğum rol, güzel ve özeldi. Herhalde mizah anlayışımın üst seviyede olması ve enerjik olmam sebebiyle yine Fikret’in adamı olarak; fakat bu kez Fikret’in işlerini bozan, aksi ve komik bir adam olarak rol almak isterdim. Bu, benim için çok daha eğlenceli ve farklı olabilirdi, diye düşündüğüm zamanlar da oldu.

Sen Anlat Karadeniz dizisiyle tanınırlığınızın ciddi anlamda arttığı söylenebilir. Diziden sonra farklı projeleriniz oldu mu?

İyi bir ekiple çalışmak, her geçen gün oyunculuk hayatıma yeni kazanımlar ekledi. Bu yolda bana ciddi anlamda katkısı oldu. Bu çerçeveden bakıldığında Sen Anlat Karadeniz’de uzun bir süre yer almamın oyunculuk kariyerime büyük katkıları olduğunu söyleyebilirim. Daha önceki oyunculuk birikimime önemli bir anlam kazandırdı. Çeşitli sinema filmlerinde ve yöresel  kliplerde yer aldım. Bu süreçten sonra  corona virüs salgının ortaya çıkmasıyla birlikte yer alacağım birçok proje, ertelendi. 

Günümüzde birçok akademi, oyunculuk eğitimleri üzerine çalışıyor. Oyunculuk eğitimlerine dair neler söylemek istersiniz?

Her insan tabii ki başarılı olmak ve bir yerlere gelmek ister. Bu çerçeveden bakıldığında yetenekten farklı  olarak iyi bir eğitim almak şart. Bu yüzdendir ki  oyunculuk eğitimi veren birçok akademi bulunmakta ve bu akademiler, belirli aralıklarla eğitim vermekte ve ciddi anlamda ekonomik kazanımlar elde etmektedirler. Bu konuda kendini ispatlamış, deneyimli  akademiler seçilerek eğitim alınmalıdır. Eğitimlerin sadece belge vermek veya para kazanmak için verilmemesi  gerektiği düşüncesindeyim. Kişilerle birebir ilgilenilerek yetenekleri belirlenmelidir. Verilen eğitimlerden sonra gerekli yönlendirmeler yapılmalıdır.

Oyunculuk eğitimi almakta olan oyunculara hangi tavsiyelerde bulunabilirsiniz? 

Oyunculuk, bence dünyanın en güzel, en özel ve en eğlenceli mesleği. Oyuncu olmak isteyen kişi, ilk önce “Ben, bu işi gerçekten yapacağım ve bırakmayacağım.” demeli ve kesinlikle vazgeçmemelidir. Ne olursa olsun, kararlı bir şekilde ilerlemeli. Kendini sürekli geliştirmelidir. Bu konuda kendini ispatlamış oyuncuları örmek almalı, taklit etmemelidir. Tiyatro olmazsa olmazı olmalı, bu düsturdan hiçbir zaman vazgeçmemelidir. Günümüzdeki birçok oyuncunun tiyatro alt yapısı bulunmaktadır. Bu oyuncular, kendini ispatlamış dizi ve filmlerde yer alsalar da  sürekli olarak tiyatro yapmaktadırlar. 

İzleyiciler, sizi yeniden ekranda görebilecekler mi? Yeni projelerinizden bahseder misiniz?

Elbette çok önemli projeler var. Pandemi süreciyle ertelenen iki tanesi sinema filmi olmak üzere üç tane proje var. Anlaşması sağlanmış olan bir sinema filminin hazırlıkları devam etmekte  olup, kısa bir süre sonra filmin çekimlerine başlayacağız. Yeni projelerimiz arasında yer alan dizinin görüşmeleri de devam ediyor. Tiyatro oyunlarımıza ise 5 aylık bir aradan sonra tekrar başlıyoruz.

Son olarak gazetemiz okurlarına neler söylemek istersiniz? 

Özellikle söylemek isterim ki hayatınızda hiçbir şey, geç kalmış değildir. Yapmak istediğiniz hiçbir şeyi “Zamanı geçti, olmaz.” diye ertelemeyin. Hayata hiçbir zaman olumsuz bakmayın.  Hep şunu söylerim: “Kalbiniz, hep genç kalsın.” Hayatın tadını çıkarın. İyi bir oyuncu veya iyi bir iş insanı… Hiç fark etmez. Geldiğiniz yeri unutup kibirlenmeyin. İstediğiniz şeyler olsun her zaman. Bunu elde etmek için azimli olun ve çalışın. İş hayatınızdan arta kalan zamanlarda müzikle ilgilenin, bir enstrüman çalmayı deneyin, ruhunuzu dinlendirin. Zaman ne kadar kısa olsa da içine çok şey sığdıracak kadar güzel ve özel şeyler yapın. 

Gazetenize, değerli okurlarınıza ve size bu röportaj için teşekkür ederim. Yayın hayatınızda başarılar dilerim. Sizin gibi işinde profesyonel olan biriyle tanışmak, en güzeliydi. Saygılar…