ZAMBAK KARABAY

Sevgili okuyucularımız Endüstri Mühendisi, Proje Yöneticisi, Eğitmen, Radyocu, Televizyoncu, Tiyatrocu, Köşe Yazarı, Ressam ve Dalgıç olan Bahar Yıldırım ile hayatı ve sanatına dair yaptığım röportajı siz değerli okuyucularımız ile paylaşmak isterim... 

Merhaba Bahar Hanım...Nasılsınız? Öncelikle okuyucularımıza kendinizi tanıtır mısınız? 

Öncelikle bana yaptıklarımı okuyucularla paylaşma fırsatı verdiğiniz için çok teşekkür ederim. 38 yaşında bekar bir anneyim, MERT & BERK isimli 6 yaşında ikiz oğullarım var, Giresun’luyum. Hobilerim arasında dünyayı gezerek farklı kültürler tanımak, yağlı boya resim yapmak, tiyatro oynamak ve tüplü dalmak en başta geliyor…

2005'de İKÜ-ENDÜSTRİ MÜHENDİSLİĞİ bölümünden 3.'lük derecesi ile mezun oldum. Eğitim hayatımda mesleki gelişimim için BOĞAZİÇİ, YILDIZ TEKNİK, İTÜ, ODTÜ, BAHÇEŞEHİR üniversitelerinde "Yönetim Kalitesi Geliştirme", "Proje Yönetimi", "Lojistik, Satınalma, Tedarik Zinciri Yönetimi", "Veri Madenciliği", "Eğiticinin Eğitimi" konularında uzmanlık sertifikalarımı aldım. Kişisel ve yönetsel yetkinliklerimin gelişimi için ise "Diksiyon", "Tiyatro", "Temel Koçluk" ve "NLP" eğitimlerimi tamamladım.
İş hayatımda ise, yaklaşık 15 yıl tekstil sektöründe dünyaca ünlü markalarda “Tedarik Zinciri Sistemleri Yöneticisi”, “Süreç Geliştirme Proje Yöneticisi” ve “Operasyonel Mükemmellik Müdürü” pozisyonlarında çalıştım. Tekstil sektöründe A'dan Z'ye tüm süreçler ile ilgili 100'e yakın proje yönettim. En son yönettiğim dijital dönüşüm projesi ile “Dünya Perakende Ödülleri / En iyi Dijital Müşteri Deneyimi Girişimi” kategorisinde takım olarak DÜNYA 1.'lik ödülünü aldık. Son yıllarda ise Türkiye’nin en doğusundan en batısına kadar üniversitelerde verdiğim eğitimler ile “En Çok Farklı Üniversitede Seminer Veren İş Kadını” kategorisinde bireysel olarak DÜNYA REKORU kırdım.
Bunların haricinde; gönüllü katıldığım seminerler, köşe yazıları, tv-radyo programları vasıtasıyla tecrübelerimi hem öğrencilerle hem de sektör çalışanlarıyla paylaşmayı misyon edinerek devam ediyorum…

Genç, dinamik ve yetenekli bir eğitimci olarak görevinizi yapmaya ne zaman başladınız? Sizi bu kadar yönlü ünvan sahibi olmaya yönlendiren ne olmuştu?

Toplam 15 yıllık iş hayatımda 12 yıl boyunca kurumsal firmalarda çalıştım, bu süreçte yönettiğim projeler tüm şirket çalışanlarını kapsadığı için projenin kullanıcılara aktarımı sırasında eğitimci şapkam aslında yavaş yavaş oluşmaya başlamıştı. Son 3 yıldır ise iş hayatımda edindiğim bilgi ve tecrübelerimi öğrencilerle ve iş insanları ile paylaşmak için Türkiye’deki tüm üniversiteleri gönüllü olarak ziyaret ederek ve çeşitli konferanslara katılarak seminerler vermeye başladım.

Mükemmelliyetçi bir tarafım var, bu yüzden her zaman yaptığım işte en iyisi olmak istediğim için bu özelliğim beni hem mesleki gelişim hem de kişisel gelişim alanlarında sürekli eğitim almaya yönlendirdi. Zaten verdiğim seminerlerde de “Okul hayatı biter, Eğitim hayatı bitmez !” sloganıyla bu noktadaki farkındalığı artırmayı amaçlıyorum. Sadece tek bir doğrultuda ilerlemeyi değil, kendimizi farklı konularda da renklendirerek çok yönlü insanlar olmamızın hem iş hayatında hem de özel hayatımızda mutluluğa ve dolayısıyla başarıya götüreceğine inanıyorum. Ve farklı branşlarda aldığım eğitimlerin benim hayata bakış açımı, vizyonumu ve değer yargılarımı etkilemesinin sonucunda bana kattığı farklı özellikler ile birlikte bir anlamda örnek bir insan / örnek bir eğitmen olmaya çalışıyorum. 

Siz tarzınızı nasıl tanımlıyorsunuz ve çalışmalarınızla vermek istediğiniz mesaj nedir? 

Ben tarz olarak her zaman aslında özgün olmayı tercih ediyorum, yani o profil için bilinen ve beklenen kimlikteki biri gibi davranmayı, yine o kalıp için konulan kurallar çerçevesi içinde alışılagelmiş şekilde hareket etmeyi istemiyorum. Ben aslında her kim olursak olalım karşı taraf ile aramıza duvar koymaya, üst perdeden konuşmaya ve hiyerarşi kurmaya karşıyım. Çocuklarımla çocuk, öğrencilerimle öğrenci oluyorum, mühendis kimliğimdeyken de iş toplantılarını tıpkı bir tiyatro sahnesi gibi eğlenceli hale getirmeye çalışıyorum. Hayatı çoğumuzun yaptığı gibi şikayet ederek değil, keyifli hale getirerek yaşamayı seçiyorum. Bu bakış açısıyla, eğitimlerimde de amacım ilk olarak tarzımla karşı tarafta hayranlık uyandırmak, çünkü ancak bu şekilde bir insan üzerinde etki yaratabilirsiniz ve aktarmak istediklerinizle gerçekten akıllarda iz bırakabilirsiniz. Bunun içinde  kaliteli bir duruşa, samimi bir usluba, yüksek bir enerjiye sahip olmanız ve ne anlatıyorsanız anlatın yalın bir dilde, sıcak bir iletişim kurarak anlatmanız gerekiyor. Vermek istediğim mesajların en başında ise, işte bu tarzımla aslında kadının gücünü tüm dünyaya göstermek istiyorum. 

Neden birden fazla yönlü branşda eğitim alma ihtiyacı duydunuz? Mesleki hayatınıza ne gibi faydaları oldu? 

Ben bir endüstri mühendisiyim, ben bir proje yöneticisiyim, ben bir eğitmenim, ben bir radyocuyum, ben bir televizyoncuyum, ben bir tiyatrocuyum, ben bir köşe yazarıyım, ben bir ressamım ve ben bir dalgıcım…

Bu çok farklı görünen kimlikler aslında birbirini doğrudan veya dolaylı olarak besliyor. Örneğin, bir “endüstri mühendisi”nin eldeki kaynakları en iyi şekilde kullanarak en iyi sonuçları elde edebilmesi için iyi bir “proje yöneticisi” olması gerekiyor, iyi bir “proje yöneticisi”nin projenin önemini ve amacını kullanıcılara en iyi şekilde anlatabilmesi ve proje üyeleri ile birlikte en etkin bir şekilde hayata geçirebilmesi için iyi bir “eğitmen” olması gerekiyor, iyi bir “eğitmen”in iyi bir anlatıcı olarak karşı tarafı etkileyebilmesi için iyi bir diksiyona sahip olması, jest mimik ve beden dilini en iyi şekilde kullanabilmesi içinde “tiyatro” eğitimi alması faydalı oluyor, yine “radyo-tv programcılığı” ve “köşe yazarlığı” ile birlikte büyük kitlelerin karşısına çıkmak hitabet gücünüzü artıracağından iş hayatınızdaki yönetsel yetkinlikleriniz güçleniyor… Başarıya giden yolculukta işi yönetebilmek kadar iletişimi yönetmenin ve belki de hepsinden önce kendinizi yönetebilmenin önemini keşfettikçe de “koçluk, NLP” eğitimlerine de ihtiyaç duyuyorsunuz. Aslında aldığınız her bir eğitim önce size sonra mesleğinize katkıda bulunuyor ve bu durum sadece iş hayatınızda değil özel hayatınızda da resmin bütününü görmenizi sağlıyor… 

Eğitimini aldığınız meslek disiplini yaptığınız görevlerde etkili oldu mu? 

Tabiki hiçbir başarı tesadüf değildir, temelinde çok çalışmak, planlı olmak, işi doğru yapmaktan öte doğru işleri yapmak yatar. Aldığınız farklı eğitimlerin size kattığı farklı disiplin anlayışları ve bakış açıları da uzun vadede başarı olarak size mutlaka geri döner.

Aldığınız eğitimlerden sonra hangi sektörlerde ne gibi görevlerde bulundunuz? Okuyucularımızı bu konuda bilgilendirir misiniz?

TEKSTİL sektöründe, bir “Endüstri Mühendisi” olarak 100’e yakın birçoğu ödüllü olan projeler yönettim. Bu süreçte üniversitelerin sürekli eğitim merkezlerinden kendi branşımla ilgili “Yönetim Kalitesi Geliştirme", "Proje Yönetimi", "Lojistik, Satınalma, Tedarik Zinciri Yönetimi", "Veri Madenciliği" eğitimlerini aldım. 

EĞİTİM sektöründe ise, bir “Eğitmen” olarak bugüne kadar Türkiye’de 41 farklı üniversitede seminer ve birçok konferans verdim. Bu süreçte “Koçluk”, “NLP”, “Eğitici Eğitmeni” eğitimlerini aldım.

MEDYA sektöründe ise, bir “Moderatör” olarak ulusal bir televizyonda 2 sezon boyunca canlı yayın kültür-sanat program yaptım, iş dünyasında farklı sektörlerden üst düzey yönetici pozisyonunda 60 konuk ağırladım. Şuanda bir “Radyo Programcısı” olarak ise “Bahar’la İş Dünyası” programının hem yapımcılığını hem sunuculuğunu yapıyorum. Ayrıca geçen ay bir “Tiyatro Oyuncusu” olarak BKM’de / Orhan Kişot/Don Kişot oyununda 3 farklı karakter ile izleyicinin karşısına çıktım. Bunların haricinde bir “Yazar” olarak farklı gazetelerde zaman zaman köşe yazıyorum, bu yılda üniversite öğrencilerine ve yeni mezunlara rehber olacak nitelikte bir kitap çıkarmayı planlıyorum. Bu süreçte ”Diksiyon” ve “Tiyatro” eğitimlerimi de tamamladım.

Farkettiyseniz her girdiğim sektör için öncelikle konuyla ilgili gerekli eğitimlerimi tamamlamaya çalışıyorum çünkü mükemmellik yolculuğunda profesyonel bakış açısı budur. 

Mesleğinize dair çeşitli ödüllerle onurlandırıldınız...bunlardan bahseder misiniz?

Kurumsal şirketlerde çalıştığım süre zarfında “Planlama”, “Satınalma”, “Üretim”, “Lojistik”, “Depolama”, “Sevkiyat”, “Pazarlama”, “Satış”, “CRM”, “İthalat” ve “İhracat” olmak üzere A’dan Z’ye tüm süreçlerde yönettiğim süreç iyileştirme, yazılım geliştirme, organizasyon yapılandırma ile ilgili projelerde aldığım bireysel başarı ödülleri haricinde en son firmamda yönettiğim dijital dönüşüm projesi ile “Dünya Perakende Ödülleri / En iyi Dijital Müşteri Deneyimi Girişimi” kategorisinde takım olarak DÜNYA 1.'lik ödülünü aldık. Son yıllarda ise Türkiye’nin en doğusundan en batısına kadar üniversitelerde verdiğim eğitimler ile “En Çok Farklı Üniversitede Seminer Veren İş Kadını” kategorisinde bireysel olarak DÜNYA REKORU kırdım. Ayrıca gittiğim her üniversiteden de aldığım özel ödüller içinde en anlamlıları adıma çeşitli vakıflara yapılan bağışlar ve dikilen ağaçlar oluyor.

Bu ödüller hem vermiş olduğunuz emeklerin bir karşılığı hem doğru yolda olduğunuzun bir göstergesi hem de en büyük motivasyon kaynağınız oluyor. 

Takdire değer eğitim geçmişinizin Türkiye’deki yansımasını anlatır mısınız? Sizin kadar yönlü eğitmenler var mı? 

Üniversitelerde seminer veren iş dünyasından çok fazla orta ve üst düzey yönetici var. Ancak bu noktada amaç sadece eğitim vermek değil, doğru kişilere doğru eğitimi vermek yani etkin ve kaliteli eğitim vermek olmalı.  

Bu işi gönüllü yapanlar içinde, bunu kendi reklamı için kullananlarda var, sadece birkaç üniversitede seminer verip yetinenler, işte şu üniversitede bende konuştum demek gidenler veya tamamen iyi niyetle gittiği halde öğrencinin seviyesine inemediği için faydalı olamayanlar da var. Ben 1 saat için gittiğim bir seminerde tüm günümü o üniversitenin kampüsünde öğrencilerle birlikte harcıyorum ki amacım öğrencilere en çok faydayı sağlayabilmek, o 1 saat içine sığmayan konular için kampüste öğrencilerle birebir konuşmayı ve onların tüm sorularını yanıtlayabilmeyi istiyorum… 

Bu işi ücretli yapanların çoğu ise, sadece büyükşehirlerdeki bu seminerler için belli bir bütçe ayıran üniversitelere gittikleri için resmin bütününde beklenen faydayı sağladığını düşünmüyorum. Çünkü asıl eğitim ihtiyacının bu organizasyonlar için bütçesi olmayan Anadolu’nun ücra köşelerindeki üniversiteler olduğuna inanıyorum. Ticari kaygının olduğu noktada iyi niyetli bakış açısı maalesef kayboluyor. 

Beni diğer eğitmenlerden farklı kılan özelliklerin en başında bu işi tamamen gönüllü hatta yeri geldiğinde cebimden para verip yapmam geliyor, diğer bir nokta erkeklerin daha çok olduğu bu alanda bir kadın olarak tek başıma Türkiye’nin en doğusundan en batısına kadar tüm üniversitelere gitmeye çalışıyorum, anlattığım konuyu dinleyenin anlayacağı seviyeye indirgemeye, anlatırken örneklendirmeye, interaktif olmaya, bilgi yerine tecrübelerimden bahsetmeye, başarı yerine başarısızlık hikayelerini anlatmaya, tarzımla örnek olmaya, öğrencının ilgisini çekecek farklı aktiviteler yapmaya çalışıyorum. Çünkü yaptığım işi gerçekten çok seviyorum ve yapmak için yapmıyorum gerçekten katkı sağlamak için emek harcıyorum.

Çok yönlü eğitiminizi nerelerde icra ediyorsunuz? Ülkemizde faydalı oluyor mu? 

Daha çok üniversitelerde eğitim veriyorum, ancak bu yıl şirketlere stratejik yönetim danışmanlığı vermek içinde kolları sıvadım ve 2 ortağımla birlikte kendi işimizı kurup bu yolda adım atmayı hedefliyorum. Üniversitelerde verdiğim gönüllü eğitimler ise hayatımın sonuna kadar misyonum olarak devam edecek. Bunu zaten yapmamın amacı eğitim sistemimizdeki bazı eksikleri görüp ülkemize faydalı olabilmek için… 

Kısaca bahsetmek isterim ki… Öncelikle, lise seviyesindeki öğrenciler üniversite seçimlerinde bilinçli bir tercih yapmıyorlar. Daha kendi yeteneklerini tanımadan daha o mesleklerin gerektirdiği yetkinlikleri tanımadan seçim yapıyorlar, tıpkı bir spor loto oynar gibi en yüksek puandan en düşük puanı sıralayıp tutturabildikleri en iyisine girmeye çalışıyorlar, ve bu onların mesleği oluyor. Yanlış zaten ilk olarak burada başlıyor. 

Sonrasında ise, üniversite sıralarında sektörü tanımadan eğitim alıyorlar. İşte bu noktada yanlışın üstüne bir yanlış daha ekleniyor. Ve bunun sonucunda sektöre hazır elemanlar yetişmiyor ve büyük oranda kendi mesleğini yapmayan bir nesil ortaya çıkıyor. Ben buna YENİ NESİL KAYBI diyorum ve işte bu kaybı azaltmaya yönelik olarak üniversite ve sektör arasında köprü oluşturma rolunu üstlenip kendi bilgi ve tecrübelerimi öğrencılere aktarmaya çalışıyorum, çorbada benimde bir tuzum oluyorsa ne mutlu bana ! Tabiki bu işin daha da gözle görülür sonuçlar üretebilmesi için 1 BAHAR değil, gönüllü 1000 BAHAR olması gerekiyor. 

Üniversitelerde eğitim ile ilgili yaptığınız proje çalışmalarınızı anlatır mısınız? 

Küçük gruplara verdiğim sınıf eğitimleri veya biner kişilik büyük gruplara verdiğim seminerler haricinde bireysel olarak üniversite öğrencilerine “Öğrenci Koçluğu” yaparak ilk adımlarını attıkları bu taşlı yolda yol arkadaşları olarak eşlik etmeye çalışıyorum ve yol ayrımlarında daha bilinçli bir şekilde doğru kararlar vermeleri için bir yol gösterici oluyorum. Koçluk zaten doğru soru sorma sanatıdır, cevaplar zaten kişinin kendisindedir. 

Bunların yanısıra en büyük projem ise; verdiğim eğitimlerin daha etkili ve kalıcı olabilmesini sağlayabilmek adına tüm üniversite öğrencilerinin tek bir çatı altında toplanacağı, aralarında beyin fırtınalarının yapılacağı ve inovatif fikirlerin paylaşılacağı ortak bir platform yaratmak… Böyle bir platform üzerinden online eğitimler vermek, öğrencilerin ortak sorunlarını tespit edip önem ve öncelik derecesine göre eğitim sisteminin iyileşme sürecini hızlandıracak yeni yeni projeler ortaya çıkarmak…

Öncelikle kendiniz için öncü olduğunuz gönüllü eğitim sektörü var...okuyucularımıza konuya dair bilgi verir misiniz?

Ben “En Çok Farklı Üniversitede Seminer Veren İş Kadını” kategorisinde dünya rekoru kırdım. Ve aslında bu yola bu rekoru kırmak için çıkmadım ama yolun sonu beni bu noktaya getirdi. Bu bir anlamda diğer eğitim gönüllülerine örnek olması için yaptığım işi sembolize etmesi açısından önem taşıyor. Ben her yıl kendi rekorumu tekrar kırmaya çalışacağım, ama umarım bir gün bir başkası da benim rekorumu kırar ki bunu çok isterim çünkü burada söz konusu olan kişisel ego değil, asıl olan eğitime yapılan yatırım ve bu konuda öncü olmak… 

Mesleğiniz ve çok yönlü çalışmalarınızla ilgili geleceğe yönelik neler düşünüyorsunuz?

İlk olarak Türkiye’de devlet ve vakıf olmak üzere toplam 192 üniversitenin hepsini ziyaret etmeyi ve sonrasında yurtdışındaki üniversitelere de gitmeyi istiyorum. Bütün üniversite öğrencilerini tek bir çatı altında toplayacak bir platform yaratarak hazırlayacağım eğitim videolarını ve yazacağım kitapları bu platform üzerinden daha çok öğrenciyle buluşturmayı amaçlıyorum. 

Bu misyonumun yanısıra ise, özgün tarzımı yansıtan bir BAHAR YILDIRIM markası yaratarak dünya şirketlerinin CEO’larına danışmanlık vermek hedeflerimin başında yer alıyor, aslında buradaki kazancımı da yine eğitim yolunda sosyal sorumluluk projelerinde harcamak için istiyorum. 

Mesleki olarak Seminer verdiğiniz üniversitelerde hangi konularda eğitim veriyorsunuz? Muhakkak sizden feyz alınıyordur...

Seminer Verdiğim Konular: "Tekstil ve Moda", “Yönetimde Başarı”, "Endüstri 4.0", "Dijital Dönüşüm", "Veri Madenciliği", "Dijital Pazarlama", "Sürdürülebilirlik", "Operasyonel Mükemmellik", "Proje Yönetimi", "Risk Yönetimi", "Süreç Geliştirme", "İnovasyon", "Performans Yönetimi", "Girişimcilik", "Kişisel ve Mesleki Gelişim", "Motivasyon"...

Seminer sonrası öğrencilerle iletişimim hiçbir zaman kopmuyor, beni aralarında idolü olarak görüp hayatında radikal kararlar alanlar bile var, işte bu da benim doğru yolda olduğumu gösteren bir kanıt ve bu yolda devam etmem için motivasyon kaynağım oluyor, zaten benim amacım dünyayı değiştirmek gibi ütopik bir şey değil, daha realist bir yaklaşımla sadece dokunduğum insanların dünyalarını değiştirebilmek…

Verilen eğitimlerde sizce eksik olan konular var mı? Varsa sizin bu konuda düşünceleriniz nelerdir? Bize bunlardan bahseder misiniz?

Günümüzde herkesin aynı prototipte insanlar olmasına yönelik bir anlayış var ve bu anlayış bize aynı eğitimleri almamızı, aynı tip işleri seçmemizi ve hatta aynı tarz hayatları yaşamamızı mecbur kılıyor. Bu mecburiyette mutsuz insanları, mutsuz aileleri ve hatta mutsuz toplumları oluşturuyor. Oysa her bir bireyin kişiliği, zekası, yeteneği, yetkinliği, yaratıcılığı, zevkleri, değer yargıları farklı olduğu gibi gelecekteki hayalleri de farklıdır. İşte bu doğrultuda bu hayattan kimi para, kimi mevki, kimi saygı, kimi sevgi, kimi ise sadece huzur isteyecektir. Bunun için eğitimlerimde; “önce kendinizi iyi tanıyın, beklentilerinizi doğru tanımlayın ve böylece bu yolda ilerlerken ne zaman, nerede, ne yapmanız gerektiğine daha kolay karar verin.” diyorum. Bir başka deyişle “iş hayatında başarılı olmak için doğru işi seçmeniz gerekiyor, doğru işi seçmek için sizi neyin mutlu edeceğini bilmeniz gerekiyor, çünkü mutlu olamazsanız başarılı olamazsınız” diyorum. Bu bakış açısına sahip olunabilmesi içinde mevcut eğitim sistemimizdeki gibi sadece işi en iyi yöneten robotlar değil, öncelikle insan yetiştirilmeye odaklı bir anlayışa geçilmesi gerekiyor. 

Görevlerinizi icra ederken ne tür çalışma yapmanız gerekiyor ? Size bu konularda destek olan kurumlar var mı?

Benim işimin doğası gereği populer olmak önem taşıyor, bu yüzden sosyal medyayı aktif olarak kullanıyorum ve medya sektörüne de farklı iletişim kanalları kullanarak daha çok kitlelere ulaşabilmek için girdim.  Bu konuda şu ana kadar tek başıma ayaklarımın üzerinde durmaya çalıştım ve henüz destek aldığım bir kurum yok ama yaptığım işi uzun soluklu sürdürülebilir hale getirebilmek için zaten şuan bir sponsor arayışındayım, böylece hep birlikte daha büyük projeleri hayata geçireceğimize inanıyorum.

Türkiye’deki eğitim sektörü sizce ne durumda? Bize bu konuda görüşlerinizi açıklar mısınız?

Bu noktada şunun altını çizmek istiyorum ki; eğitim hayatı ile iş hayatı sıralı olmamalıdır çünkü bu şekilde olursa eğitim hayatındayken iş hayatını bilmiyoruz öğrendiğimiz çoğu şey askıda kalıyor, iş hayatındayken de eğitim hayatımızı geride bırakıyoruz bilgilerimizi yenilemediğimiz için değişime adapte olamıyoruz. Daha verimli bir çalışma modelinin oluşabilmesi için bu her iki hayat paralel olarak ilerlemelidir, yani eğitim hayatındayken daha çok iş hayatını keşfetmeye yönelik aksiyonlar almalıyız, iş hayatına geçtiğimizde de eğitim hayatımızı yaşam boyu sürdürmeye devam etmeliyiz. Eğitim sektörünün gelişmesi için bu şekilde hem teori hem de pratik pekişmiş olur. Ben bunu kendi hayatımda da uygulamaya ve bunu anlatmaya çalışıyorum.    

Bunca çalışma arasında çok yönlü sanat ve faaliyetlerde bulunuyorsunuz...bu faaliyetlerinden bahseder misiniz? 

Evet, bahsetmiş olduğum gibi tiyatro eğitimi aldım ve hobi olarak başladığım bu uğraşımı BKM gibi büyük bir sahnede sergileyebilecek kadar güzel noktalara getirdim. Ve bu sevdamı ömrümün sonuna kadar farklı sahnelerde ve farklı oyunlarla devam ettirmek istiyorum. Cünkü tiyatro benim çocukluğumdan beri hep içimde kalan bir uhde idi ama maalesef mesleklerimiz bizim yerimize ebeveynlerimiz tarafından seçildiğinden dolayı ileriki dönemlerde ancak hobi olarak devam ettirebiliyorsunuz ki bende de öyle oldu. Bu arada ben eğitimlerimde hangi bölümde okurlarsa okusunlar, ne iş yapacak olurlarsa olsunlar herkese tiyatro eğitimi almalarını mutlaka tavsiye ediyorum çünkü bu en başta kendinizi tanımanızı, daha iyi ifade etme yetkinliğinizi ve empati yapma yeteneğinizi geliştiriyor, bu da sadece iş odaklı değil iletişim odaklı olmanın da önemli olduğu iş dünyasında sizi başarıya götürecek destekleyici ögelerden biri olmuş oluyor 

Yakın zamanda gerçekleştirmeyi düşündüğünüz faaliyet ve projeleriniz var mı? 

Birinci önceliğim şuanda kitap yazmak, bu kitapta iş hayatının bilinen yüzünden ziyade bilinmeyen taraflarını, taht kavgalarını ve madalyonun öteki yüzünü anlatmak istiyorum. Çünkü eğer yeni mezunların sektöre hazır elemanlar olmalarını istiyorsak gençlere sadece hikayenin renkli yüzünü anlatmamamız gerektiğine inanıyorum. Bu kitap ayrıca başarıya giden yolculukta çeşitli ipuçlarının da olacağı bir pusula olacak. Kitabın gelirini de Türk Eğitim Vakfı’na bağışlayacağım, yani eğitimden gelen yine eğitime gidecek.   

Son olarak mesleğiniz ve aktiviteleriniz ile ilgili eklemek istedikleriniz nelerdir?

Martin Luther King’in çok güzel bir sözü vardır. “Eğer sizden sokakları süpürmeniz istenirse Micheangelo'nun resim yaptığı, Beethoven'ın beste yaptığı veya Shakespeare'in şiir yazdığı gibi süpürün. O kadar güzel süpürün ki gökteki ve yerdeki herkes durup burada dünyanın en iyi çöpçüsü yaşıyormuş desin.” İşte benim felsefemde bu, yani ne yaparsam yapayım en iyisini yapmak!

Ayrıca; size ve gazetenize bana zaman ayırdığınız ve kendimi tanımlama fırsatı verdiğiniz için teşekkür ederim...