Siz Mimar Sinan Güzel Sanatlar Üniversitesi Tarih Bölümü Öğretim Görevlisi ve Önce Vatan Gazetemizin de yazarısınız ve sevilen bir hocamız, değerli dostumuzsunuz. Işıl Hocam sizi sizden dinleyebilir miyiz?

Çok teşekkür ederim Funda Hanım. Elbette, kendimi tanıtmak isterim. 1989 yılında İstanbul Bakırköy’de dünyaya geldim. Küçükken meraklı ve oldukça konuşkan bir çocuktum. Çevremdekiler de böyle olduğumu söylerlerdi. O kadar meraklıymışım ki beni evde daha fazla tutamamışlar ve 4,5 yaşında anaokuluna kaydettirmişler. Çabuk uyum sağlamak gibi bir özelliğim vardır. Bu sebeple okula da hemen alıştım. Okulun ilk günü çevremde ağlayan çocuklara şaşkınlıkla baktığımı anımsıyorum. Böylelikle uzun öğrencilik hayatıma ilk adımı attım. İlk öğrenimimi Dr. Refik Saydam İlköğretim Okulunda tamamladım. O zamandan sosyal derslere müthiş ilgiliydim. Orta öğrenimimi ise Bakırköy Gürlek Nakipoğlu Lisesinde tamamladıktan sonra 2006 senesinde Mimar Sinan Güzel Sanatlar Üniversitesi Tarih Bölümünü kazandım. İsteyerek ve severek yaptığım bir tercihti Mimar Sinan Tarih.  Ardından 2012 yılında Necmettin Erbakan’ın Siyasi Hayatının Türk Siyasetindeki Yeri ve Önemi başlıklı hazırladığım tez ile yüksek lisanstan mezun oldum. 2017 yılında da Türkiye’de Çok Partili Dönemin Başlangıcından 27 Mayıs Darbesine Kadar İktidar-Muhalefet İlişkileri başlıklı tez ile doktor unvanını aldım. Süreç içerisinde kendimi geliştirmek için çeşitli kurs ve seminerlere katıldım. Aynı zamanda Önce Vatan Gazetesinde yakın tarih konularında yazılarım yayınlanmaya başladı. İki yıldır da MSGSÜ’de hocalık yapmaktayım.

Bölümünüzü ve eğitimci olmayı nasıl seçtiniz?

Memur ve çoğunluğu eğitimci bir ailenin içine doğmuş olmam şüphesiz benim meslek seçimimde etkili oldu. Babam Fen Bilgisi öğretmeni, annem özel sektörden emekli muhasebeci. Çocukluktan itibaren eğitimin ne kadar önemli olduğu öğretisiyle yetiştim. Devlet terbiyesiyle büyütüldüm. Tarih Bölümünü seçmem ise tarihi çok sevmem ile ilişkin. Henüz ilkokuldayken en sevdiğim ders sorulduğunda tereddütsüz Sosyal Bilgiler derdim. Lisede ise sosyal alan tercihinde bulundum. Bu kez en sevdiğim ders ise Cumhuriyet Tarihi idi. Anlaşılacağı üzere kararımı vermiştim. Mutlaka Tarih Bölümüne gidecektim. Bir de hayalim vardı. “Akademisyen olmak”. Nitekim şimdi geriye dönüp baktığımda hayalimi gerçekleştirmenin mutluluğunu yaşıyorum.

Siz çok çalışkan sürekli üreten bir kadınsınız, genç yaşınızda kariyer hayatınızda 4. Kitabınızı yayınladınız. Hayırlı olsun. Yeni çıkan kitabınızla ilgili bilgi verir misiniz?

Çok teşekkür ediyorum Funda Hanım. Yassıada’da Yargılanan Trabzon Milletvekilleri II isimli yeni kitabımızı Recep Tayyip Erdoğan Üniversitesi Tarih Bölüm Başkanı Doç. Dr. Zehra Aslan Hocamızla birlikte kaleme aldık. Kendisi benim çalışmalarımı görmüş, incelemiş. Bana projesinden bahsetti ve eseri birlikte hazırlamayı teklif etti. Sonrasında yoğun ve uzun bir çalışma sonrasında eserimizi geçtiğimiz haziran ayı içinde Libra Yayınevinden yayınladık. Bu eserde iki DP Trabzon milletvekilini detaylı bir şekilde inceledik. Her ikisi de nevi-i şahsına münhasır kişiliklerdi. En başından beri kendi partisine muhalifliği ile bilinen ve Yassıada’da tutumunda hiçbir değişiklik göstermeyen Mahmut Goloğlu’nu ben kaleme aldım. Menderesçi olarak tanınan ve süreçte tavrını değiştirmeyen Selahattin Karayavuz ise Zehra Aslan tarafından yazıldı. Eserimizi arşiv belgeleri, resmi kaynaklar, dönemin gazeteleri, dergileri, telif ve tetkik eserleri ışığında objektif tarih anlayışından asla ayrılmadan yazdık. Eserimizi bana göre ayrıcalıklı kılan özelliklerden biri aileleriyle beraber o günleri bizzat yaşayan ve hala hayatta olan çocuklarına ulaşmamız oldu. Kendileri bize bilinmeyenleri anlattı ve hiç yayınlanmamış belgeler, resimler verdiler. Kitabımızda hepsi ilk defa gün yüzüne çıktı. 27 Mayıs’ın o zorlu günlerini, Yassıada’da yaşanan mağduriyeti, yargılama sürecini incelediğimiz gibi sonrasında kişilerin yaşananlardan nasıl etkilendiğini de tahlil etmek istedik. Kısacası Trabzon milletvekilleri özelinden tüm DP’lilerin yaşadıklarını göstermek istedik. Eserin bizim için ayrıca bir önemi de var. 27 Mayıs Darbesinin 59. Yılıydı bu sene biz de Zehra Hanım’la birlikte tüm Yassıada mağdurlarına bu çalışmamızı ithaf etmeyi uygun gördük. Bu vesileyle eseri birlikte hazırladığımız bana her konuda inanan Doç. Dr. Zehra Aslan’a, Mahmut Goloğlu’nun kızı Ayşe Goloğlu Soyer’e, Selahattin Karayavuz’un oğlu Hasan Karayavuz’a teşekkür etmek istiyorum. 

Yassıada Davalarıyla ilgili 2 kitabınız daha var, bu konuda yazmayı özellikle neden tercih ettiniz? Tarihimizin travmatik dönemecini mercek altına almak sizde nasıl duygu ve düşünce yarattı?

Evet, İlk iki kitabım Yassıada Davalarıyla ilişkili. İlkini henüz doktora öğrencisiyken kaleme aldım. Zeki Erataman’ın Siyasetçi Kimliği ve Yassıada’da Yargılanması (1950-1961). Doktora tez konum dolayısıyla 27 Mayıs süreci aslında uzak olmadığım bir dönemdi. Özellikle doktora tezimi hazırlarken arşivde Yassıada ile ilgili dikkatimi çeken belgeleri toplamaya başladım. Süreçte Yassıada Davaları üzerine akademik ve bilimsel anlamda Doç. Dr. Zehra Aslan tarafından yapılan çalışmaları detaylı bir şekilde okudum. Zehra Hoca Yassıada Davalarını ilk ve tek çalışan kişidir. Evet dönem çok konuşulmuştur ama günlük siyaset konularında daha çok işlenmiştir. Bilimsel anlamda bu alanın ilk hocası Zehra Hocadır. Kitaplarımın hazırlık aşamalarında kendisiyle sıklıkla istişarede bulundum ve tavsiyeler aldım. Bana çok destek verdi. Ben de bu alana yöneldim. Evde belgeleri tasnif ederken karşıma Tekirdağ Milletvekili Zeki Erataman çıktı. İfadesi ve savunmasını okudum. Sonra hakkında biraz bilgi edindim ve dönemin gazetelerini inceledim. Hayat hikayesinde belirli noktalarda ilginçlikler gördüm. Bir kere DP’ye ve Adnan Menderes’e çok bağlı biri. Bu sebeple Yassıada Yargılamalarında ağır tenkitlere maruz kalmış ve ağır ceza almış. Sonrasında Kayseri Cezaevi günleri var, orada rahatsızlanması ve firar ederek yurt dışına sığınmak durumunda kalması. Kısacası bir dizi ilginçlikler gördüm. Başlangıçta makale olarak başladığım bir çalışma araştırma derinleşince kitaba dönüştü. Eserin kitaba dönüşmesinde ise Prof. Dr. Abdulvahap Kara hocamın cesaretlendirmesi büyüktür. Funda Hanım sizin de belirttiğiniz gibi hem o dönemi yaşayanlar hem de Türk siyaseti açısından trajik bir süreç 27 Mayıs 1960 Darbesi ve Yassıada Yargılamaları. Özellikle bu dönemin iyi bir şekilde günlük siyaset söylemlerinin dışında bilinmesi gerektiğini düşünüyorum. İkinci çalışmam ise Yassıada’da Yargılanan Demokrat Parti Kadın Milletvekilleri adını taşıyor 2018 yılında yayınlandı. Bu eserde kadın milletvekillerimizin yaşadıklarını gözler önüne sermeyi amaçladım. Bu amaçla 7 kadın milletvekilini inceledim. Perihan Arıburun, Necla Tekinel, Ayşe Günel, Piraye Levent, Nazlı Tlabar, Nuriye Pınar ve Hilal Ülman. Hepsi aydın Cumhuriyet kadınları…avukat, eczacı, öğretmen, akademisyen. 27 Mayıs sonrası Yassıada’da ortak kaderi paylaşıyorlar. Araştırdıkça başka pek çok ortak özelliklerinin de olduğunu gördüm. Çok güçlü ve cesur idiler, şartlar ne olursa olsun yargılamalar sonrası pembe gözlük takarak hayata tutundular. Böylece kadın ve Yassıada konusunu birlikte incelemiş oldum. Yassıada’yla alakalı yaptığım her çalışmada farklı duygular hissettiğimi genel olarak söyleyebilirim. Hepsini bir puzzle parçaları gibi görüyorum. Birleştirdikçe bütünü görmek kolaylaşıyor.

Necmettin Erbakan’ın Siyasi Hayat’ının Türk Siyasi Tarihindeki Yeri ve Önemi ile ilgili yüksek lisans tezi yazdınız, çok önemli iz bırakmış bir şahsiyet, gerçekten de neler söylemek isterdiniz?

Yüksek lisans tezimde Necmettin Erbakan’ın biyografisini hazırladım. Siyasi hayatı boyunca yaşananları da inceleme fırsatı buldum. Bir siyasetçi olarak olaylara nasıl yaklaşmış? yönetim anlayışı nasılmış? bu gibi sorulara cevap aradım. Tezimi hazırlarken literatür taraması yaptığımda o dönemde Necmettin Erbakan’ın siyasi hayatının tamamını ele alan çalışmanın olmadığını gördüm ve bu durum bana oldukça şaşırtıcı gelmişti. Necmettin Erbakan siyasetimize damga vurmuş çok yönlü bir kişilik. Bir kere makine mühendisi olması ve akademik çalışmaları sadece bilim dünyasına etki etmekle kalmamış devlet yönetimi açısından da kendisine has bir üslup ortaya çıkarmıştır. Ömrü mücadeleyle geçmiş, dava adamı. Odalar Birliği döneminden Bağımsızlar Hareketini başlatmasına, parti kurma süreçlerine, 28 Şubattaki tutumuna baktığımızda bunu görüyorum. Funda Hanım şu an Yüksek lisans tezimi son bilgi ve belgelerle güncelleyerek yayına hazırlıyorum. Umarım kısa sürede okuyucuyla bulaşacak. Bunun bilgisini ilk defa sizinle paylaşmak da benim için ayrı bir onur. 

Doktorada ise Çok Partili Dönemin Başlangıcından 27 Mayıs Darbesine Kadar İktidar-Muhalefet İlişkilerini (1946-1960) çalıştınız. Neler söylemek istersiniz?

Dört yıl boyunca Türkiye’de iktidar ve muhalefet ilişkilerinin temellerinin nasıl inşa edildiğini karşılaştırmalı olarak tespit etmeye çalıştım. Çalışırken çok keyif aldım. Arşiv belgelerini, resmi yayınları, DP Meclis Grup Tutanaklarını, dönem gazetelerini, hatıratları ve araştırma eserlerini tek tek inceledim. İncelediğim dönem 1946-1960 yılları idi. Bu dönemi seçmemdeki neden ise 1946-1950 yılları CHP’nin iktidar olduğu, 1950-1960 ise DP’nin iktidarda olduğu dönemdi. İktidardaki veya muhalefetteki siyasi aktörler değişse de tutumların değişip değişmediğini inceledim. Türkiye’de iktidar-muhalefet ilişkilerinin kökenlerinin atıldığı, ilişkilerin temellerinin oturduğu ve günümüzdeki siyasetçilerin söylemlerinin satır arasında sıklıkla atıf yapıldığı dönem 1946-1960 yılları arasında yaşanılan dönemdir. Bu dönemde kurulan siyasi partilerin fazlalığına rağmen CHP ve DP dışında büyük kitleselliğe sahip başka partiler yoktur. Muhalefetteki diğer partilerin tutumlarına yer vermekle beraber tezimde ağırlık CHP ve DP’ye aitti. Bir başka açıdan bakıldığında tezimin 27 Mayıs 1960 Darbesine giden sürece de ışık tuttuğunu söyleyebilirim. Tezimi 2018 yılında Türkiye’de İktidar-Muhalefet İlişkileri (1946-1960) başlığıyla kitaplaştırdım. 

Mimar Sinan Üniversitesi Tarih Bölümünden çok değerli Prof. Dr. Abdulvahap Kara hocamızın öğrencisi olmak, duayen isimler Tarih Bölüm Başkanı Prof. Dr. Fatma Ürekli hocamız ile çalışmak ve efsane isim çok değerli Prof. Dr. Gülçin Çandarlıoğlu hocamızdan feyz alma şansına ve onuruna erişmiş, yetişmiş hızla ve emekle kariyer merdivenlerini tırmanan ve de ulaştığı başarıları da hak eden bir öğrenci, akademisyen olarak duygularınızı nasıl ifade edersiniz? Sizin yolunuzdan gelmek isteyen öğrencilere ne tavsiye edersiniz?

Öncelikle böylesine kıymetli hocaların hem öğrencisi olmak hem de sonrasında ise onlarla çalışmak herkese nasip olmaz. Bu benim için hem büyük bir şans hem de ayrıcalık olduğunu düşünüyorum. Hayat boyu öğrenmenin olduğuna inanan bir insanım. Öğrencilik yıllarımda hocalarımdan pek çok şey öğrendim. Öğrenmeye de devam ediyorum. Gençlere tavsiyem ise hevesli olsunlar, merak etsinler. Değerli hocalarımız bizim için büyük kıymet. Sormaktan çekinmesinler. Gülçin Hocamız bize her zaman şunu söyler sormaktan çekinmeyin, merak ettiklerinizi sorun, asansörde yolda hocayı yakaladınız mı konuşun. Hocalar meraklı öğrenciyi sever. Ben de diyorum ki Hocalarla diyalog halinde bulunsunlar. Vakit geçirsinler. Çünkü her anlamda öğrenecekleri var. Kendilerini geliştirsinler. Dil öğrensinler. Çalışmak istedikleri alanda ise kaynak dilini bilmek çok önemli. Teknolojiyi takip etsinler. Ben hocalarımdan bunları öğrendim öğrencilerime de bu şekilde tavsiyelerde bulunuyorum.

Sayın Abdulvahap Kara Hocam Önce Vatan Gazetemizin çok değerli yazarlarından ve camiada çok saygın, sürekli üreten ve çözüm odaklı, hayran olduğum bir büyüğüm, sık sık uluslararası sempozyumlar düzenliyor, biz de gazetemiz adına katılıyor haberini yapıyor mutlu oluyoruz, siz bu toplantılarda yer almakta nasıl kazanımlar elde ettiğinizi düşünüyorsunuz. Bizim de ufkumuz açılıyor?

Ben lisans öğrenim hayatım boyunca kendi üniversitemizde olsun olmasın her etkinliği yakından takip etmeye çalıştım. Bu sayede pek çok akademisyenle tanışma fırsatı buldum. Merak ettiklerimi sordum, kitaplarını okudum. Böylelikle çevrem genişlemeye başladı. Akademik hayata geçtiğimde ise benim için artılarını daha iyi anladım. Değerli büyüklerim beni desteklediler, yol gösterdiler. Prof. Dr. Abdulvahap Kara hocamızın yanında yetiştiğim için bilimsel toplantıların düzenlenme süreçlerini de yakından tecrübe ettim. Galiba organize etme ve çözüme odaklanma kabiliyetimi ondan aldım. Bir de yaptığım işlerde veya öğrencilerime verdiğim sorumluluklarda mutlaka sonuçlarını takip etmek durumum var. Bu özelliğimi de hocam Prof. Dr. Fatma Ürekli’den aldığımı düşünüyorum. 

Önce Vatan Gazetemizin çok değerli yazarı ve Haber Müdürümüz Sayın M. Kemal Sallının kariyer hayatınızdaki yerini sormak istiyorum, gerçekten müthiş bir gazeteci çok duyarlı bir insan kendisi?

Elbette önemli bir yere sahip. Kendisi ile yüksek lisans öğrencisiyken bir toplantıda tanıştım. Ben cep telefonumla ve yarı profesyonel makinayla toplantıdaki hocaları fotoğraflıyordum. Çünkü danışman hocam fotoğraf arşivlemenin tarih ve tarihçilikle ne kadar ilişkili olduğunu bana öğretmişti. Video, fotoğraf çekmek belirli tekniklerin bilinmesi gerektiğinin ısrarla altını çizmişti. Kemal Bey beni fark etmiş. Çektiğim fotoğraflara baktı. Yakaladığım açıları gördü. Beğendi. Sonra elindeki profesyonel makinanın nasıl kullanıldığını gösterdi. Sempozyumlarda ve davetlerde sıklıkla karşılaştık, sohbetlerimiz derinleşti ve Önce Vatan Gazetesinde yazarlık ve bilimsel toplantıların özel haberlerini yapmaya başladım. Fotoğraflarım gazetede yer aldı. Sonuçta Önce Vatan ailesinin bir üyesi oldum. Kendisi değerli büyüğümdür. Fotoğraf çekmenin inceliklerini ondan öğrendim. Duayen gazetecidir. Kendisine sağlıklı uzun ömürler diliyorum.

Aileniz sizi bu yolda nasıl destekledi?

Ailem benim en büyük destekçim. Her zaman yanımdalar ve aldığım her kararı da desteklediler. Özellikle çalışmalarımı yaparken beni cesaretlendirdiler. Kısacası teşvikleri büyük. Öğrencilik yıllarımdan itibaren evde rahat bir çalışma ortamı sağlamak için çaba sarf ettiler. Bu nasıl oldu? Size birkaç anımı anlatmak istiyorum. Evde plan hep benim okul işlerime göre yapıldı. Bir misafir gelecekse annem sorar sınavın var mı, ödevin var mı diye. Ona göre kabul eder. Tatile çıkılacaksa benim çalışmalarıma göre ayarlanır veya gidilmez. Babam ise arşive ve kütüphanelere gitmek istediğimde kendisi ön ayak olup götürerek yardımcı olurdu. Toplu taşıma ile de gidersin ancak ben götürürsem kısa sürede ulaşırsın ve orada daha çok çalışırsın der ve götürürdü. Kardeşim ise teknolojik anlamda işime yarayacak yenilikleri uygulamalı olarak gösterir ve öğretirdi. Hala da yardımcı olmak için ellerinden geleni yapıyorlar. Kendilerine çok teşekkür ediyorum.

Siz nasıl bir Hocasınız?

Aslında bu soruyu öğrencilerimin cevaplamasını isterim. Galiba nasıl bir hoca olmaya çalıştığımı size söyleyebilirim. Beni yetiştiren hocalarım hayat görüşü kazanmamda etkili oldular. Tavsiyeleriyle geleceğim için yol gösterdiler, ışık tuttular. Ben de öğrencilerime aynı şekilde yardımcı olmaya çalışıyorum. Öğrencilerimin derslerde aktif katılmasını sağlamaya çalışıyorum. Bu benim için çok önemli. Hocaların hocası Prof. Dr. Gülçin Çandarlıoğlu Hocam akademisyen olacak öğrencinin gözünden anlarım der ve ders içinde bize çeşitli sorular yöneltirdi. Böylelikle hem öğrencilerin derse ilgisini ölçer hem de gelecekte akademiye hevesli olup olmadığını anlardı. Öğrencilerime dersi öğretme ve anlatmanın dışında konularla alakalı entellektüelite kazandırmaya çalışıyorum. Teknolojiyi de yakından takip etmelerini ve araştırma yapma hususunda nasıl faydalanabileceklerini her fırsatta dile getiriyorum. Zamanı nasıl iyi değerlendirmeleri gerektiğini düzenli olarak anlatmaya çalışıyorum. Kendi kendilerini yetiştirsinler. Şimdi imkânımız çok. Bizi yetiştiren hocalarımız imkanların kısıtlı olduğundan bahsederlerdi. Dil öğrensinler, seyahat etsinler, okusunlar. Prof. Dr. Abdulvahap Kara hocamın hep söylediği gibi günümüz fırsatlar dünyası. Hem gençler kendilerini yenilemeli hem de bizler. Böylelikle geleceği kucaklayabiliriz.

Çok teşekkür ediyorum hocam.

Ben teşekkür ederim Funda Hanım.