Ülkemizde son yıllarda çok fazla karşılaştığımız ve sayısız mağduriyetin yaşandığı suçların başında gelen dolandırıcılık suçu ile ilgili bu alanda çalışmalarını sürdüren Av. Nursaç KATIRCI ile dolandırıcılık suçunun mağduru olmamak için dikkat etmemiz gereken hususları sorduk. İşte detaylar;

GENEL OLARAK DOLANDIRICILIK SUÇU HAKKINDA BİLGİ VEREBİLİR MİSİNİZ?

Dolandırıcılık suçu, 5237 sayılı TCK’nın Malvarlığına Karşı Suçlar başlıklı onuncu bölümünde 157. maddede düzenlenmiştir. Buna göre dolandırıcılık, “Hileli davranışlarla bir kimseyi aldatıp, onun veya başkasının zararına olarak, kendisine veya başkasına bir yarar sağlamak olarak tanımlanmıştır. 

Dolandırıcılık, faili bakımından özellik göstermeyen, gerçek kişiler ve kurumlar tarafından işlenebilen bir suçtur. “Tacir veya şirket yöneticisi olan ya da şirket adına hareket eden kişilerin ticari faaliyetleri sırasında; kooperatif yöneticilerinin kooperatifin faaliyeti kapsamında, serbest meslek sahibi kişiler tarafından, mesleklerinden dolayı kendilerine duyulan güvenin kötüye kullanılması suretiyle” işlenmesi suçun ağırlaştırıcı nedenini oluşturmaktadır. Madde metninde geçen “kendisine veya bir başkasına yarar sağlayan kişinin” bu suçu işleyebileceği belirtilmiş olup hileli davranışları gerçekleştiren ile haksız menfaat temin edenin aynı kişi olması gerekli olmayıp, suçun failinin başkası lehine bir yarar sağlanmasıyla da suç gerçekleşebilecektir.  

SUÇUN FAİL VE MAĞDURUNU EĞİTİM SEVİYESİ DÜŞÜK KİŞİLER Mİ OLUŞTURMAKTADIR?

Yapılan istatistikler, dolandırıcılık suçunun faillerinin 18-45 yaş arası olduğunu göstermekle dolandırıcılık suçu faillerinin, yaklaşık yüzde 57’sinin ilkokul mezunlarının oluşturduğu belirlenmiştir. Yine araştırma verileri; eğitim seviyesi arttıkça dolandırıcılık suçunu işleyenlerin sayısının azaldığı göstermektedir. 

Mağdurların ise 25-40 yaş aralığında olan yüzde 46’sını ilkokul mezunları, yüzde 25’ini lise mezunları, yüzde 20’sini ise lisans mezunları oluşturmaktadır.

SUÇUN UNSURLARINDAN OLAN HİLELİ DAVRANIŞI NASIL DEĞERLENDİREBİLİRİZ?

Hile, gerçekte mevcut olmayan bir hususu mevcut göstermek veya gerçekleşmiş bir olayı olduğundan başka türlü ya da hiç gerçekleşmemiş gibi göstermek suretiyle bir insanın yanılgıya düşürülmesi” olarak tanımlanmış olup, Yargıtay’ca “nitelikli yalan” olarak kabul edilmektedir. Her ne kadar Yargıtay her olayın kendi içinde değerlendirilmesi gerektiği belirtilmekte ise de suçun oluşabilmesi için yalanın ağır, yoğun ve ustaca olması aranmıştır. Bu durum soyut yalan ile aldatılan kimsenin hukuki güvencesini ortadan kaldıran ve kişilere “uyanık olma” vasfını yükleyen eleştirilmesi gereken bir husus olarak karşımıza çıkmaktadır. İstisnai olarak soyut yalanın dolandırıcılık suçunu oluşturmaya yeterli sayıldığı kararlar da bulunmaktadır.

GÜNLÜK YAŞAMDA NE ŞEKİLDE KARŞIMIZA ÇIKMAKTADIR?

Günlük yaşamda çeşitli tipolojilerde karşımıza çıkabilmektedir.  En sık karşılaşılan telefon dolandırıcılığı olarak bilinen kendilerini savcı, hakim, polis olarak tanıtarak kişinin hesabının terör örgütü tarafından kullanıldığını, terör örgütü ile bağlantısının tespit edildiği ifadeleriyle korku yaratarak verilen banka hesabına para yatırılması, sosyal medyada takip edilen arkadaş ve aile bireylerinin hesapları ele geçirilerek, onlarmış gibi davranıp ekonomik zorluk yaşadıklarını beyan eder nitelikli samimi üslupla, para gönderilmesine ihtiyaç duydukları belirtilebiliyor. Flört uygulamaları vasıtasıyla da güven kazanıldıktan sonra, ailesel hastalık ve yabancılar için sınır dışı edilme tehlikesi gerekçe gösterilmek suretiyle kişilerin zarara uğratıldıkları örnekler de mevcuttur.  Yine Google haritalardaki konum bilgilerinin silinmesi gerektiği, senelik ücretin gönderilmesi halinde konum bilgilerinin güncel kalabileceği; bunun dışında herhangi bir nedenle gönderilen linke tıklanarak yönlendirme yapılabileceği hususları da bir dolandırıcılık yöntemi olarak kullanılmaktadır.  

MAĞDURLARIN İRADESİNİN HİLE İLE SAKATLANMASINDAKİ SÜRECİ NASIL DEĞERLENDİREBİLİRİZ?

Suça konu olaylar incelendiğinde, mağdurların kolay yoldan para kazanma hırsı neticesindeki zararları gözlemlenmektedir. Öncelikle toplumda doğrudan ve yalnızca para ödenerek herhangi bir hukuki riskten bağışık tutulacağı algısının kaynağını incelemek ayrı bir gereklilik arz etmektedir. Dolandırılma sürecinin en aktif engelleyici aşaması para gönderilme aşamasında gönderdiğimiz birim/kurum/şirketin ve para gönderme sebebinin gerçekliğini araştırmaksızın iletmemek, bu noktada sorgulamak olmalıdır. Sıklıkla karşılaşılan mağdurun iradesinin sakatlandığı diğer nokta ise; suçun failinin kamu kurumlarında tanıdıkları ve bağlantıları olduğu ve belli bir meblağ ödeme yapılması halinde mağdurun yasal yollardan çözümlenmesi zor olan iş ve işleminin kolaylıkla çözümleyeceği algısını organize bir şekilde yaratmak suretiyle gerçekleşebilmektedir.

BU SÖYLEMLERE İTİBAR EDEREK ÖDEME YAPAN VE ZARARA UĞRAYAN KİŞİLER HANGİ YOLU İZLEMELİDİR? 

Öncelikle bu bir telefon dolandırıcılığı olarak bilinen dolandırıcılık türü ise arama yapılan telefon numarası, arama tarih ve saati bildirilerek en yakın ilçe emniyet müdürlüğü/polis merkezine ya da en yakın adliyedeki Cumhuriyet Başsavcılığına giderek suç duyurusunda/şikâyette bulunması gerekmektedir. 

SUÇ DUYURUSUNDA BULUNULMASI İLE DOĞRUDAN CEZAİ YAPTIRIM UYGULANIR MI?

İlk olarak suçun unsurlarının oluşup oluşmadığı Cumhuriyet Savcılığınca soruşturulacak akabinde, oluşması halinde iddianame düzenlenecektir. Bu noktada; ticari iş bağlantılı olan örneğin, gerçekte var olmayan bir şirketle herhangi bir iş/ürün teslimi hususunda anlaşıp ödemeyi gerçekleştirdikten sonra anlaşılan iş/hizmet/ürünün gereği gibi yerine getirilmemesi ve benzeri olaylara ilişkin dolandırıcılık suçundan suç duyurusunda bulunulmaktadır. Maalesef ki bu durumlarda, Cumhuriyet Savcılığına suç duyurusunda bulunulması akabinde yapılan soruşturma neticesinde; uyuşmazlığın “hukuki ihtilaftan ibaret” olması gerekçesiyle dolandırıcılık suçunun unsurlarını taşımadığı belirtilerek cezai soruşturma yönünden takipsizlik kararı verilebilmektedir.  

Dolandırıcılık saiki bilinen ve engellenmiş olan hat sahiplerinin başkaca operatör ve numaralardan araması durumunda öncelikle –henüz kendisi yahut başkası lehine bir yarar sağlamamış olsa dahi- kişinin huzur ve sükununu bozma suçu yönünden değerlendirilebilecek olup, bilerek ve ısrarla yapılan arama da cezai soruşturmaya elverişli olacak; dolayısıyla en yakın karakol veya Cumhuriyet Savcılığına suç duyurusunda bulunulması gerekecektir. 

SUÇUN VE MAĞDURİYETLERİN AZALMASI YÖNÜNDEN ÜZERİNDE DURULMASI GEREKEN HUSUSLAR NELER OLABİLİR?

Dünya’da olduğu gibi ülkemizde de başta işsizlik olmak üzere insanları suç işlemelerini önlemek için öncelikle insanları suça iten bu sebeplerin tespit edilmesi gerekmektedir. İstatistiksel verilerin işaret ettiği meslek gruplarına göre yapılan ayrımda, dolandırıcılık suçu şüphelilerinden en yüksek orandaki grubun işsiz olarak belirlendiği de bir yandan suçlu üretir hale gelen sistemin parametlerini değerlendirmek ve önlem almak gerektiğini göstermektedir. Ayrıca, meydana gelen hırsızlık, adam öldürme, kaçakçılık, zimmet, dolandırıcılık, gasp vb. suç türlerinin, zaman, coğrafi konum ve sosyal boyut kavramlarıyla incelenmesi sonucunda bu suç tiplerinin mağduru olmak başta olmak üzere toplumsal sorunların çözülmesine katkıda bulunulabilecektir. Yine cezaların caydırıcılığını etkileyen parametreler göz önünde bulundurularak;  ki bu noktada cezaların ağırlaştırılmasının kendi başına suçların artışını engellemeyeceğini belirmek gerekir. Öncelikle kanunu uygulamada yapılacak düzenlemelerle, etkin soruşturma ve kovuşturma sağlanması, akabinde yaptırımların uygulanması ile gerçekleştirilmesi gerekmektedir.