ZAMBAK KARABAY

Merhaba Aslıhan Hanım...Nasılsınız? Sizi okuyucularımıza tanıtmak isterim? Bize kendinize ve mesleki hayatınıza dair neler yaptığınızdan bahseder misiniz?

Merhaba Zambak Hanım, 

İyiyim çok teşekkür ederim. 17 Ağustos Kocaeli depreminin yıldönümünde, Türkiye’deki depremlerde tüm vefat edenlere Allah’tan rahmet diliyorum ve bir daha böyle bir afet yaşanmamasını diliyorum.

Ben yapı öğretmenliği eğitimimden sonra deprem ilgi alanım olduğu için o alanda çalışmak istedim ve Deprem ve Yapı Mühendisliğinde yüksek lisans yaptım. Hem üniversitede hem de meslek lisesinde mimarlık derslerine mühendislik dersleri verdim. 

Düzce depreminde Düzce’de öğrenciydim. Mesleğim dışında aynı zamanda bir depremzedeyim. Depremi yaşayan ve meslek olarak bu alanda çalışan biri olarak nasıl daha yararlı olurum diye düşündüm ve gönüllü olarak Arama ve kurtarma ekibinde görev almaya başladım. Bu alanda da 9 yıldır birçok eğitim aldım, birçok afette çalıştım ve eğitim verdim. Depreme bir depremzede, bir deprem ve yapı mühendisi ve arama kurtarma görevlisi olarak 3 farklı pencereyi birleştirerek bakma fırsatım oldu ve ona göre çalışmalarımı yönlendirdim. En son Kartal’da yıkılan binada ve Elazığ depreminde enkaz çalışmasında ekip arkadaşlarımla çalıştım. 

Çok yönlü mesleki kariyeriniz ile Türkiye’de neler yapıyorsunuz? 

Profesyonel hayatımın dışında gönüllü çalışmalarım devam ediyor. Türkiye Çevre Koruma ve Yeşillendirme Kurumu’nda (TÜRÇEK) yönetim kurulu üyesiyim. Çevre ile ilgili birçok proje, eğitim, çalışmalar yapıyoruz. Arama Kurtarmada aktif olarak Enkaz analizi ve kurtarma tarafında çalışıyorum. Bu alanda da birçok eğitim veriyorum, projelere katılıyorum, tatbikatlara katılıyorum. Profesyonel hayatımı mimarlık ve inşaat mühendisliği alanlarında devam ediyorum. 

Malum tüm Türkiye’yi her açıdan üzen ve derin izler bırakan 17 Ağustos depremini baz örnek alarak yapılan çalışmalar var mı? Sizler bu konuda nasıl bir çalışma içindesiniz?

1999 Kocaeli depremi Türkiye için bir dönüm noktası oldu. Bilanço çok ağırdı. Ne devlet ne halk buna hazır değildi ve afetin sonuçları çok büyüktü. Aslında1999 depreminden öncede birçok büyük deprem yaşadık. Erzincan depremi, Adana-Ceyhan depremi, Dinar depremi gibi, fakat depremle ilgili önemli kararlar alınması ve düzenlemesinde Kocaeli depremi milat oldu. Sonrasında yönetmelikler daha da geliştirilmeye çalışıldı. Kamu tarafından bakıldığında; depreme dayanıklı yapılarla ilgili yönetmeliklerini düzenledi, depreme karşı yapıların yenilenmesi için Kentsel Dönüşüm çalışmaları yapıldı, Kentsel dönüşümün yeterliliği tartışılabilir ama iyi bir adım oldu, AFAD bünyesinde afete hazırlıkla ilgili çok gelişme sağlandı. 

En önemlisi depreme dayanıklı yapılar için uygun olmayan yönetmeliğin değiştirilmesidir. Fakat çalışmalar yetersiz ve çok ağır ilerliyor. Evet kentsel dönüşüm yönetilmesi zor bir proje ama konusunda uzman kişilerle, ve daha yapıcı ekonomik, eşit desteklerle planlama ve yenileme işlemleri daha da hızlandırılabilir. 

1999 depremine kadar enkazda arama kurtarma çalışmaları ve insani yardım organizasyonu konusunda çok yetersiz hatta çok bilgisizdik. Fakat geçen 21 sene içinde hem devletin çalışmaları hem de gönüllü Arama kurtarma STK çalışmaları hız kazandı. Özellikle bazı gönüllü arama ve kurtarma ekiplerimiz birçok ülkenin arama kurtarma ekiplerine eğitim verecek duruma geldi ve dünyanın her yerinde afet çalışmalarına katılan ekiplerimiz oldu. 

Türkiye’de mesleğinizin yansımaları takipçilerinize faydalı oluyor mu? Siz gönüllü mü çalışıyorsunuz?

Hem gönüllü hem profesyonel olarak çalışıyorum. Başta da belirttiğim gibi üç farklı pencereyi birleştirerek eğimleri vermem hem dikkat çekiyor hem de önem kazanıyor. Geri dönüşler çok olumlu. Depreme farklı boyutta baktığını söyleyenler bile oldu. 

Arama Kurtarma (GEA) ’da ne zaman çalışmaya başladınız? Ne sebeple GEA’ da görevli oldunuz? 

Arama kurtarma çalışmalarımım 9 senedir sürüyor. AFAD ve İstanbul İtfaiyesinden eğitim aldım. Şu anda GEA arama kurtarma ve Ekoloji ekibinin bir üyesiyim. Afetlerde herkesin yapabileceği bir şey, yardımcı olabileceği bir konu vardır. Ben yapım gereği acil durum veya afette müdahale edemeden duramayan bir mizaçtayım. Bu müdahaleyi yapacaksam doğru şekilde ve eğitimli yapmam gerektiğine inandığım için GEA ekiple çalışmaya başladım. Mesleki deneyimim de bu çalışmalara daha farklı boyutlarda destek vermemi sağladı. 

GEA’ya girmemin en önemli sebeplerinden biri çok prensipli ve profesyonel bir şekilde olaylara yaklaşan, eğitimlerini de bu yönde veren bir dernek. Tamamen gönüllülerden oluşan, etik değerler çerçevesinde çalışan, din, dil, ırk, statü ayırt etmeden her insana ulaşmaya çalışan bir, gönüllü çalışmaları yaparken ki yaklaşımları beni etkilemişti ve bu ekibin içinde olmaktan her zaman memnuniyet ve gurur duyacağım.

1999 Marmara Depreminde çalışmalarınız oldu mu? Malum interaktif medya elim 2020 dönemi bilançosunda sıkıntılı günlere dair yayın yapıyor...sizde bu tür medya çalışmaları yapıyor musunuz? Fayda / Zarar ne boyutta... 

1999 Kocaeli depreminde insani yardım çalışmalarına destek verdim. Düzce depreminde Düzce’de olduğum için depremden 15-20 dakika sonra enkazlarda çalışmaya başladım. Deprem sonrasında yapı hasarlarının belirlenmesinde çalıştım. Yıllarca yapı güçlendirme projeleri çizdim ve kamu binalarının güçlendirilmesinde çalıştım. 

2020 yılının birçok afet ve sıkıntı ile birlikte geçeği söyleniyor. Hayır ben bu açıkların dışında kalıyorum. Tahmin yürütmek benim işim değil. Bir açıklama yapmam gerekirse bilimsel verilere dayanmalıdır. Deprem ise çok bilinmeyeni olan bir bilim. Ne zaman, tam olarak nerede olacak, büyüklüğü ne, olacak derinliği ne olacak, ne kadar sürecek konuları depremin araştırılan ama bilinmeyen noktaları. O yüzden bazı verileri, depremsel tarihçe verilerini değerlendiririz bilimsel araştırıp yorumlarız ama yeterli kalmayabilir. Hala üzerinde çok çalışılması gereken bir bilim konusu deprem. 

Ülkemizin gelecek deprem kuşkusuna dair İnşaat Yüksek Mühendisi olarak yapılaşmayı nasıl değerlendiriyorsunuz? 

Depreme karşı can ve mal kaybını azaltmak üzerine yararlı adımlar atılmış ve bazı planlamalar devlet tarafından yapılmıştır. Fakat çarpık kentleşme, yapıların uzmanlar tarafından yapılmaması, kontrolsüzlük, malzeme hataları, eski yönetmeliklere göre yapılmış yapılar, tadilatlarda yapıya yanlış müdahalelerin yapılması, yapı demirlerinin paslanması, yanlış uygulamalar, kötü uygulamalar, yapıların yaşlanması gibi pek çok sebepten dolayı Türkiye’de yapı stoğumuz çok kötü ve iyileştirilmesi veya yenilenmesi gereken yapı çok fazla. Bu yüzden doğa olayı olan deprem bizde büyük afetlere dönüşüyor. Bu herkes tarafından biliniyor. Fakat bu çalışmalar yapılırken uzmanlarla çalışmak ve doğru planlamak gerekiyor. 21 yıldaki ilerleme tabii ki yetersiz. Gelişme var mı evet var. Ama kentsel dönüşümü çok iyi planlamalı, destekleri çoğaltmalı ve yenilenmeyi, iyileştirmeyi hızlandırmalıyız. Bu sade İstanbul’da değil tüm Türkiye’de doğru imar tadilatları, kentsel tasarım uygulamaları ile yapılmalıdır. Türkiye deprem dışında birçok afetle karşı karşıya; sel, heyelan, obrukların oluşması gibi.  Kentsel dönüşüm hepsini içermelidir. Eğer yapılaşmaya açılmaması gereken bir yerde yapılaşma varsa daha güvenli bir yere taşınmalıdır. Kentsel dönüşüm bir bütün olarak kentsel planlama ilkelerini, altyapıyı, ulaşımı, sosyal ihtiyaç alanlarını, şehir kliması ve iklimi, coğrafi artı ve eksileri kapsayacak şekilde hazırlanmalıdır. Bir afet sonrası iyileştirme ve barınma maliyetleri çok fazladır. Bu maliyetlerin bir bölümünü afet olmadan önce iyileştirmeye yönlendirirsek hem afette can ve mal kaybını azaltmış oluruz hem afet sonrası maliyetleri düşürmüş oluruz. Afet sonrası bütçeyi doğru planlama ile afet öncesine aktarmak daha verimli olacaktır. Çünkü yapı yenilemek kişilere bırakılırsa sonuçları verimli olmayacaktır. 

Afet planlaması için çok güzel çalışmalar yapılıyor ve daha da geliştirileceğine inanıyorum. Yapılan projeler planlar konusunda dönüp bakıp iyileştirme yapılmalı. Ne demek istiyorum. Bir planlama yaptık, kentsel dönüşümle ilgili projeler hazırladık yasalar çıkardık, sık sık takip edip, olumsuz yanlarını konusunda uzman kişilerle düzeltmeye gidilmelidir. 

Potansiyel İstanbul Depremi için istatistiksel verilere dair yapılaşma konseptleri nasıl bir gerçek payı veriyor?

Türkiye’nin en kalabalık, geniş, yapılaşma stoğunun kötü olduğu, stabil olmayan şehri İstanbul ki; İstanbul Türkiye’nin kalbi diyebiliriz. Beklenen İstanbul depreminde afetin diğer şehirlere göre daha büyük olacağının tahmini nüfus ve yapı yoğunluğu çok olmasından kaynaklı. İstanbul’da olacak olan depremde özellikle bazı bölgeler için zeminden dolayı, bazı bölgelerde ise kötü yapı stoğunun yoğun olmasından dolayı ciddi sorun yaşanacak. 

Yapmış olduğunuz çalışmalardan memnun musunuz? Malum Türkiye’ de felaketler yaşandı ve yaşanmaması olasılığı da bilimsel olarak elbette yok... Bu konuya dair neler yapıyorsunuz?

Türkiye deprem gerçeği ve çevre sorunlarıyla yaşamak zorunda her iki konuda da iyileştirici, zararı aza indirici birçok proje ve eğitim hazırlıyoruz. Çoğul yazıyorum çünkü yaptığım çalışmaların bir bölümü ekip işi. Çalışmalardan kişisel olarak tabii memnuniyetim var.  Bu çalışmaları yaparken beni memnun edecek olan iki şey var, birincisi yardımcı ve yarlı olmak, ikincisi ise çevreme, öğrencilerime iyi bir rol model olabilmek. 

Toplumun bazı farklı kesimlerinin siz Gönüllü çalışanlara desteği mi yoksa bilinçli kösteği mi var? Gönüllü olmak nasıl bir duygu? 

Gönüllüğe bir duygu olarak bakmıyorum. Bu yaşıma kadar bu toplumun bana sağladıklarıyla ben Aslıhan oldum ve benim aldıklarımı vermem gerek düşüncesiyle gönüllü çalışmalarda bulunuyorum. Ben bu toplumun bir parçasıyım ve elimden ne gelirse yaparım. Tabii ki destek olunuyor. Köstek olan bir durumla karşı karşıya kalmadım. Sadece beni üzen Türkiye’de gönüllüğün bazen yanlış anlaşılması ve gönüllü çalışmalara katılan insan sayısının az olması. Başkalarına, doğaya, çevreye, dünyaya zaman ve emek harcanmıyor. Gönüllü çalışan az kişinin bir bölümü ise boş zamanı değerlendirme olarak bakıyor. Kesinlikle gönüllülük çalışmaları boş zaman işi değil, istikrar, süreklilik, emek gerektiren çalışmalardır. Doğru gönüllülük eğitimi küçük yaşta hem aileler hem de okul vasıtasıyla verilmeli bence.

İstanbul’un kentsel dönüşüm ve yeniden yapılanmasını İnşaat Yüksek Mühendisi olarak nasıl değerlendiriyorsunuz?  Blokların yükselişi ile çevresel yeşil alan azlığı nefes almayı bile engelliyor diyebiliyor musunuz?  Sizce bu durumun olumlu/olumsuz yanları nelerdir? 

Kentsel dönüşüm, afete karşı yapıların yenilenmesinde önemli bir adımdır. Fakat her noktada ekonomik fırsat eşitliği olmalı. Bazı bölgelerde imar tadilatları ile hiç para harcanmadan yapılar yenilenirken bazı bölgelerde vatandaşların kendi paralarıyla yaptırmasını beklemek çok doğru bir çözüm olmayacaktır. Bunun dışında kentsel dönüşümde planlama aşamasında kentsel tasarım ilkeleri, coğrafya, afet risk durumları, sosyal alanların yeterliliği, ulaşım, kent mikro iklimi,  bölgenin iklim ve coğrafi koşulları göz önünde bulundurulmalıdır. Sosyal alanlar derken tabii ki yeşil alanların, parkların, bahçelerin, eğitim, dini, sağlık, eğlence yapılarının tamamının nüfusun yoğunluğuna göre düzenlenerek kentsel dönüşümün yapılmasıdır. 

Mesleğiniz ve çok yönlü aktiviteleriniz ile ilgili geleceğe yönelik neler düşünüyorsunuz? 

Mesleki ve gönüllü yaptığım çalışmalarda öncelikle kendimi daha iyiye dönüştürüyorum. Bir adım atabilmek için kendimin iyi bir rol model olması gerektiğini düşünüp öyle hareket ediyorum. Gelecekte de çalışmalarım devam edecek. Olumsuzlukları gidermek, çevreye ve doğaya duyarlı,saygılı olmak, daha bilinçli kent yaşamı, daha duyarlı ve insancıl yaşam için çalışmaların çoğalması gerektiğine dair hem çevremi hem de öğrencilerimi teşvik ediyorum ve edeceğim.

Görevlerinizi icra ederken çok detay çalışma yapmanız gerekiyor mu? Size bu konularda destek olan kurum ve şahıslar var mı?

Eğer arama ve kurtaramadan bahsedersek çok çalışmak gerekiyor. Hem fiziksel hem de psikoloji bakımından ağır bir iş. O yüzden her yönden sürekli eğitim almak, çalışmak ve tatbikatlar yapmak gerekiyor. Her şartta, her durumda, her yerde ihtiyaca göre hazır olmak ve yeterli olabilmek çok önemli. Çünkü yaptığımız işin karşılığı can. Şart ve durum derkeen en son Elazığ depreminde enkazda ekip arkadaşlarımla çalıştım. – 12 derecede çalıştık. Biz tatbikatlarımızı yaparken geniş kapsamlı tatbikatlarımızı yılın en soğuk günleri ve en sıcak günlerinde yaparız ki, bu koşullarda eksiklerimizi görüp, performansımızı görüp, ona göre çalışmalarımızı yönlendiririz. Ağır fiziki bir çalışmadır. Hazır olmak için çalışmalarda süreklilik gerekir. Arama kurtarma da eğitim hiçbir zaman bitmez. 9. Senem hala eğitim alıyorum hala kendimi geliştiriyorum. 

Çalıştığım bütün derneklerde projeleri ve çalışmaları ilerletmek için bize sponsor olan dostlarımız var tabii. TÜRÇEK ise kamu yararına çalışan bir dernek olduğu için devlet desteği var. 

Yakın zamanda gerçekleştirmeyi düşündüğünüz yeni bir proje var mı? Okuyucularımıza bu konuda bilgi verirseniz muhakkak faydalı olacaktır...

İstanbul depremine hazırlık için Pilot bölgede çalışmasını sürdürdüğümüz MİSAG projesini bütün İstanbul genelinde uygulamak üzere çalışmalarımıza devam ediyoruz. MİSAG projesi İstanbul Büyük Şehir Belediye’si bünyesinde takip edilen, İstanbul gönüllüleri Doğal Afetler komisyonun hazırladığı bir proje. Projenin amacı afetlerde yerel yapılanma ve bilinci oluşturmak. Mahallelerde özellikle beklenen İstanbul depreminde yerel halkın örgütlenmesi ve afetlerde bilinçli bir şekilde ön müdahale ekiplerinin oluşturulması üzerine bir çalışma. Pilot bölgemiz Kuzguncuk mahallesi. Büyük ihtimalle ikinci pilot bölge Avcılar olacak. Bu çalışmayı yaparken aynı zamanda İstanbul’un mahalle mahalle yapı stoğu verilerini oluşturacağız. 

Deprem ve Yapı mühendisi olarak bilimsel çalışmalar ve projeler yapmaya devam edeceğiz. Mesleğimde sürekli kendimi geliştirmek ve güncellemek durumundayım. Deprem bilimi ve yapı teknolojisi çok hızlı değişen ve gelişen konular. Kent ve afetler hakkında çalışmalar yapmayı planlıyorum. Deprem ve yapı dalında deneysel çalışmalarda bulunmak istiyorum.

Deprem anında yapılması gereken pozisyon hakkında birçok bilgi dönüyor. Siz deprem ve yapı mühendisi olarak, arama kurtarmacı olarak ve depremzede olarak bu deneyimlerinizden deprem anında ne yapmamız gerektiğini anlatır mısınız? 

Tabii ki. Deprem anında alınması gereken iki pozisyon anlatılıyor. Biri cenin pozisyonu diğer çök-tutun-kapan pozisyonu. Teknik olarak yapı davranışı, yapı malzemeleri, enkazları durumlarını tanımam, arama kurtarmacı olarak enkaz içinde yaşam üçgenlerinin durumunu analiz edebilmem, vefat edenlerin ve hayatta kalanların hangi pozisyonda ve ne durumlarda olduklarını görmemden, depremzede olarak deprem sarsıntısında hangi pozisyonu rahat yapabildiğimi deneyimleme fırsatım oldu. Bu deneyimlerin hepsini birden birleştirince doğru pozisyonun ağır mobilyaların yanında cenin pozisyonunu almak olduğunu savunuyorum. Evet her bina yıkılmayacak ama tedbir en kötü olasılığa göre alınır. Binanız yıkılmazsa ne ala kalkar ve binanızı güvenli bir şekilde tahliye edersiniz. Binanızın yıkılma durumunda yaşam üçgeni oluşturacak eşyaların yanında hem yükseklik hem de uzunluk olarak kendimizi küçültmeliyiz. Cenin pozisyonunda hem başınızı hem de omurilik, başınız ve önemli organlarınızı korumuş olursunuz. Ayrıca deprem sarsıntıları sizi devirmeye çalışıyor. Çök-kapan-tutun pozisyonunda sarsıntılar boyunca dengede durmaya çalışmak stresi daha da arttırıyor ki bina ağır hasar alacaksa veya yıkılacaksa zaten direk düşüyorsunuz. Deprem esnasında aşırı tozun içinde çömelme pozisyonunda diyaframı sıkıştırarak nefes alma sıkıntısını arttırırız. Çömelme pozisyonunu, kilolu kişilere, yaşlılara, engellilere uygulatmak problem yaratır. Cenin pozisyonu yani anne karnındaki gibi yan yatıp mümkün olduğunca küçülmek herkesin çok rahat uygulayacağı bir pozisyondur. Çök-kapan pozisyonunu deprem esnasında açık alanda uygulanabilir. 

Son olarak mesleğiniz ve aktiviteleriniz ile ilgili eklemek istedikleriniz nelerdir?

Okuyuculara bilgi verme fırsatı tanıyarak benimle röportaj yaptığınız için size yayın da çalışan arkadaşlarınıza ve kısaca gazete Önce Vatan’a teşekkür ederim...