Merhaba Ceren nasılsın?

Merhaba, çok teşekkürler iyiyim. Siz nasılsınız?

“Sağım Solum Aşk” şarkınla karşımıza çıktın. Çok güzel enerjisi var şarkının. Sözlerini sen yazdığın için sormak istiyorum var mı bir hikâyesi?

Teşekkürler güzel yorumunuz için. Bu şarkıyı bir temenni şarkısı olarak görüyorum. İnsan, etrafındaki insanların enerjisiyle beslenerek varlığını sürdüren bir varlık. Kişisel hayatımızdaki çıkmazlar, Merkür retrosu, sosyo-ekonomik gündem derken o kadar çok negatif enerji bulutuyla çevriliyoruz ki âşık insanların çabasız bir şekilde etrafa yaydıkları o taze enerjiyle ihtiyaç duymaya başlıyoruz. Sağımda solumda kendiyle kavga etmeyi bırakmış, hayata olan öfkesini dindirmiş âşık insanlar olsa acaba nasıl bir gezegen olurdu burası diye düşünüp durduğum bir zamanda çıkmıştı bu şarkı ortaya. Güzel şeylerin aniden kapıyı çalabileceğini bize anımsatan bir şarkı olarak yolunu bulur umarım...

Kimlerin emeği var şarkıda?

Kayıtlarını Babajim İstanbul Stüdyoları’nda aldığımız şarkının aranjesini ve prodüktörlüğünü Arel Koray Nalbant üstlendi. EP ve synth’lerde ben, gitarda Erkan Zeki Ar, basgitarda Ahmet Demirkol ve davulda Canberk Karademir vardı. Mastering için de dünyaca ünlü Sterling Sound’dan Chris Gehringer ile çalıştık. Hepsi birbirinden yetenekli ekip arkadaşlarımın ruhu değdikçe anlamını buldu şarkı. Minnet doluyum, iyi ki varlar!

“BANA KALIRSA AŞK HERKESTE”

Sağımızın solumuzun nasıl aşkla dolduğunu kendi fikriyle açıklayan güzeller güzeli Ceren, “Galiba dünya üzerindeki herkes bu sorunun cevabını arıyor ve bana kalırsa tek bir cevabı yok bunun çünkü dünya üzerinde ne kadar çok insan varsa o kadar çok sayıda ‘aşk’ tanımı var. Herkes kendi iç dünyasının yansımasıyla örtüşen bir aşkın peşinde ve kimse de hayal ettiğinden daha azına razı olmak zorunda değil. Şarkıda da dediğim gibi bana kalırsa söz konusu aşk olunca, kişi etrafını saran insanların konuştuklarını kulak ardı etmeyi başarıp, kendi iç sesini dinlemeli ve öngörülenin ya da kabul görenin değil kalbinin peşinden gitmeli. Gerçek aşkı yaşama ihtimali o noktada başlıyor sanırım” şeklinde konuştu. 

Senaryosu sana ait olan rengârenk bir kliple çıktı şarkı. Nasıl geçti çekimler?

İlk kez senaryosunu benim yazdığım bir klip yaptık. Bu da apayrı bir heyecan oldu benim için. Zaten, hikâyesi olan kliplerin şarkılarımla daha çok bütünleştiğine inanıyorum çünkü benim için şarkı yazarlığı bir nevi hikâye anlatıcılığı zaten. Klipte kafe sahibi bir kadının farklı masalarda gözlemlediği farklı aşk hikâyelerini mini bir müzikal film tadında aktarmaya çalıştık. Bu hikâyenin hayata geçmesini sağlayan oyuncuların hepsi de, hem İstanbul Üniversitesi Devlet Konservatuarı Müzikal-Tiyatro Bölümü’nden sınıf arkadaşlarım hem de uzun yıllar boyunca İstanbul Devlet Tiyatrosu’nda sahneyi paylaştığım iş arkadaşlarım. Beraber büyüdüğüm yetenekli dostlarımla kamera karşısında olmak müthiş duygusal ve besleyici bir deneyimdi! Çok keyif aldığımız, bol kahkaha attığımız bir çekim günü geçirdik. Ne mutlu ki o samimi enerji ve neşe ortaya çıkan işe de yansıdı. Benim için ürettiğim işlerin her alanında, sevdiğim ve ruhunun güzelliğini bildiğim insanlarla birlikte yol almak her zaman çok önemli oldu. Darısı bundan sonraki şarkıların ve kliplerin başına diyelim .

Mayıs ayında “Ben Hep Seni Sevdim” şarkın ile karşımıza çıkmıştın. Geri dönüşleri nasıl oldu şarkının?

Geri dönüşlerin ortak noktası ve bence en mutluluk verici yanı ‘Sanki benim hikâyemi anlatmışsın!’ ya da ‘Sanki ben yazmışım gibi’ diyen tatlı dinleyiciler. Bunu duymak cidden çok değerli çünkü tek bir şarkıyla ortak dünyaları paylaşabiliyorsak demek ki hiç birimiz sandığımız kadar yalnız değiliz. Benim şarkı yazma motivasyonumu tetikleyen durum da tam olarak bu; bir bağ kurma arzusu. Her ne kadar şarkıyı bağıra çağıra sevmek yerine derinden ve gizliden sevenlerin şarkısı olarak tanımlıyor olsam da konserlerde hep birlikte bağıra çağıra söylemeyi asla ihmal etmiyoruz.

Geçtiğimiz sene çok sevilen şarkılarından biri olan “Tepetaklak”ı çıkartmıştın. Şarkının en güzel sürprizlerinden biri de sevilen dizi Erkenci Kuş'ta da duymamız oldu. Şarkının bu kadar beğenileceğini biliyor muydun ve diziye gitme süreci nasıl oldu?

Tamamen tesadüf eseri oldu, şarkı dizide yayınlandığında henüz hiçbir dijital platformda yayınlanmamıştı. Bir arkadaşım bir arkadaşına dinletiyor şarkıyı, kendi aramızda dinliyoruz o zamanlar sadece... O arkadaş bir başka arkadaşa derken diziden aranıyorum ve tesadüf o ki ilk single’ım Kardan Adam’ın yayınlandığı günün akşamı dizide de “Tepetaklak” şarkısı yayınlanıyor. Hani bir laf var ya, ‘Hayat, sen plan yaparken başına gelenlerdir’ diye. Her şarkının da o misal bir yolculuk hikayesi var; sen o yolculuğa ne kadar yön vermek istersen iste bir dizi tesadüf ardından şarkı kendi yolunu buluyor. “Tepetaklak” ilk yazdığım andan beri, benim için ayrıca özel bir şarkı oldu ama yine de bilemiyor insan kim ne kadar sever... Üretim sürecinde kendimi hırpalamamak adına sevilir mi beğenilir mi diye düşünmeden yazmaya çalışıyorum şarkıları ama tabi yayına girdikten sonra kalp pır pır oluyor tepkiler ne olacak diye. Güzel bir heyecan döngüsü bu, insana yaşadığını hissettiriyor. 

Senin bu ilk dizi tecrüben değil ‘İstanbullu Gelin'de de bir şarkı seslendirmiştin. Dizileri seviyor musun? Gelmiş geçmiş en beğendiğin dizi desem hangisini söylersin?

Dizikolik diyebiliriz benim için. Sinema ve dizi izlemek en çok zevk aldığım şeylerden biri. Beni Müzikal-Tiyatro eğitimi almaya iten şey de buydu sanırım; oyunculuğun ve müziğin anlatım güçlerini birleştirerek bir hikaye yaratmak bana çok büyülü ve çok anlamlı geliyor. Bu yüzden de, senaryosunu sevdiğim - şiddete ve cinsiyet eşitsizliğine hizmet etmeyen- dizilerde şarkılarımla yer almak fikri bana çok cazip geliyor. En sevdiğim diziyi seçemem ama ilk olarak aklıma gelen favorilerim ‘Downton Abbey’, ‘Madmen’ ‘Grey’s Anatomy’, ‘The Affair’, ‘The Crown’, ‘Big Little Lies’, ‘How I Met Your Mother’

Diğer şarkılarına kısaca değinelim mi?

2020 baharında ilk albümümü yayınlamayı planlıyoruz. Öncesinde, Ekim ayı içerisinde “Kayıp” adlı yeni teklimi paylaşacağız. Acıyı güzele dönüştürme gücü müziğin büyücülük olarak adlandırabileceğimiz yanı bence. Ben de melankoliden çok beslenen biriyim, şarkılarımda da bunun izlerine yansımak mümkün.”Kayıp” şarkısına gelecek olursak... İnsan bazen hayatta kaybettiği şeylere o kadar çok takılıyor ki hayatına devam etmeyi unutuyor. Kayıplarına rağmen yaşamayı unutmamak adına kendi yolunun çıkmazlarını açmaya çalışan herkes için yazdığım bir şarkı diyebiliriz.

Aynı zamanda müzikallerde de yer almıştın. Hala devam eden oyunların var mı?

Evet, Zorlu Performans Sanatları Merkezi’nde sahnelediğimiz “Damdaki Kemancı Müzikali” 21 Eylül itibariyle 3. Sezonuna başlıyor.

Enstrüman çaldığını biliyorum. Nedir bunlar? 

Piyano çalıyorum, kendisi 6 yaşından beri yol arkadaşım.

Çok güzel sesin var. Genetik mi yoksa Tanrı’nın sana bir ayrıcalığı mı?

Çok teşekkür ederim. Bizim ailenin en güzel seslisi annemdir aslında! Anne, baba, 3 teyzem, dayım yani neredeyse herkes müzisyen bizim ailede. Rahmetli dedeciğim de beyin cerrahıydı ama aynı zamanda ezan okurdu, müthiş bir sesi vardı. Anneanneciğim ise hiç durmadan şiir yazardı. Anlayacağınız öyle güzel bir aileyi seçmişim ki dünyaya gelmek için, minnettarım her birine ama en çok da kendi yolumu seçme ve müzik üzerine kurulu bir hayat seçme noktasında beni hem özgür bırakan hem de cesaretlendiren anne babama ve eşime...

Kısaca senden bahsedelim istiyorum. Güzel bir eğitim sürecin var. Hayat çizelgenden bahseder misin?

Hayat müzikle başladı benim için diyebilirim. Dünyaya gözlerimi açtığım evin salonunda hem piyano hem bağlama vardı. Müzisyen bir anne babanın kızı olmak yolculuğumu çiçeklerle donattı. Piyanoya başladığımda 6 yaşındaydım, daha sonra Mimar Sinan Üniversitesi Devlet Konservatuarı’nda yarı-zamanlı piyano bölümünde eğitim almaya başladım. Zamanla, favori oyunu kendi şarkılarını yazmak olan bir kıza dönüşmüştüm. Üniversite yıllarında ise her toplulukta her etkinlikte şarkı söylüyor, bir taraftan Boğaziçi Üniversitesi’nde sosyoloji okuyor bir taraftan da İstanbul Üniversitesi Devlet Konservatuarı’nda Müzikal-Tiyatro eğitimi alıyordum. Mezun olur olmaz kendimi İstanbul Devlet Tiyatroları’nın sahnelerinde buldum. Müzikal yapmaya devam ederken bir yandan da Galatasaray Üniversitesi’nde İletişim Yüksek Lisansımı tamamladım. O gün bugündür farklı projelerde şarkı söylemeye devam ettim. Şimdiyse en büyük hayalimi gerçekleştiriyor, uzun zamandır cebimde biriktirdiğim kendi şarkılarımı dinleyiciyle paylaşıyorum. 

Konserlerin nasıl gidiyor?

Konserler çok güzel gidiyor, yeni sezonla birlikte daha çok konser vermeye daha çok şehir gezmeye başlıyoruz. Bu durum beni çok heyecanlandırıyor; yeni yüzlerle tanışmak ve şarkılarım yoluyla yeni insanların dünyasına karışmak için sabırsızlanıyorum. Kendi şarkılarımı paylaşmaya başlamadan önce yaklaşık 5 sene boyunca pek çok farklı özel proje kapsamında konserler verme, festivallerde yer alma, TRT Caz Orkestrası, İstanbul Devlet Senfoni Orkestrası gibi önemli oluşumlarla solist olarak çalışma fırsatı yakaladım. Bana yaşama enerjisi veren şeyin, canlı performans yoluyla dinleyiciyle aynı atmosferi paylaşmak olduğunu da o zamanlar keşfettim aslında. Şimdiyse kendi müziğimle konserler veriyor olmak tarifsiz bir mutluluk.

Dünya yıldızlarını nasıl buluyorsun? Sence bir star nasıl olmalı? Örnek verebileceğin bir isim var mı?

Geçmiş dönemdeki star olgusuyla günümüzdeki star olgusu çok farklı. İzleyici/dinleyici yıllar içerisinde teknolojik imkanların gelişmesine şahit oldukça, şaşalı bir prodüksiyon ile bir star yaratmanın ne kadar kolay olduğunun bilincine vardı. Bu farkındalık da daha gerçek bir star kimliği talep etmesine sebep oldu bence. Daha samimi bir insan görmek istiyoruz karşımızda. Yaptığı müzik kadar, inandıkları, savundukları ve itiraz ettikleri de birini star olarak görmemizi veya görmememizi sağlıyor. Ben ancak duyarlı ve gücünü ekolojik, toplumsal veya benzeri bir alanda farkındalık yaratmak için kullanmaya hevesli bir sanatçının star olabileceğine inanıyorum. Tabi bu göstermelik bir hassasiyet değil, özenli ve tutkulu bir başkaldırı olmalı. Mesela, Angelina Jolie sadece iyi bir oyuncu değil aynı zamanda da etkin bir aktivist. Yani, tüm dünyası kendi ünü olmayan ünlülere ihtiyacımız var bence...

Birçok genç şarkıcı var. Kimin tarzını ve müziğini çok beğeniyorsun?

Billie Eilish şu an en çok dinlediğim isim diyebilirim çok genç ve müthiş ilham verici bir müzik yapıyor. Merve Çalkan, Emir Can İğrek ve Sena Şener de ilk aklıma gelen genç isimler. Hem şarkıcılıklarını hem de şarkı yazarlıklarını çok seviyorum.

Sosyal medyayı aktif kullanıyor musun? Hayatımızın içinde bu kadar olması hakkında ne söylersin?

Özellikle Instagram’ı aktif olarak kullanıyorum. Hatta itiraf etmek gerekirse bir nebze bağımlıyım. Uyanık olarak geçirdiğimiz vaktin çok büyük bir kısmını sosyal medyada geçirmeye başladık. Birebir iletişim kurmaktansa yazarak var olmaya çalışmak, kendini olduğun gibi kabul edip sevmektense filtreli bir benlik yaratmak çoğunluk için bir kaçış planı olarak var olmaya başladı ne yazık ki. Bu tehlikeli noktada ben kendi kendime bir olmazsa olmaz kural belirledim; paylaşmak için yaşamaktansa yaşadıklarımı paylaşmaya, hatta yaşadıklarımı paylaşırken de bana ait mahrem bir alanı muhafaza etmeye çalışarak paylaşmaya dikkat ediyorum. Fakat bu sadece benim doğrum, bir taraftan da herkesin istediği gibi paylaşım yapması gerektiğini önemle savunuyorum. Çünkü önce bir başkasının paylaştığı fotoğrafa karışma hakkı buluyoruz kendimizde, sonra bir bakmışız bir kadın “ne giymeli ne giymemeliyi” tartışmaya başlıyoruz, ardından da “kadına şiddeti neden önleyemiyoruz” diye isyan ediyoruz. Hepsi birbirine bağlı bence, bir başkasının hayatına saygılı olmayı da kendi hayatımızı sosyal medya dehlizlerinde kaybolmadan yaşamayı da bir şekilde öğrenmemiz gerekiyor. Kolay mı? Hayır, ama çabalamak gerek...

“HİÇ SUSMADAN HEP BİRLİKTE ŞARKI SÖYLEYELİM”

Hedeflerine değinen Ceren Gündoğdu; “Şehir şehir gezip daha çok konser vermek, daha çok insanla hep bir ağızdan şarkılarımı söylemek, daha çok hikaye anlatabilmek için daha çok şarkı yazmak... Bütün bunların yanı sıra bir gün bir müzikal filminde oynamak da en büyük hayallerimden biri” şeklinde anlattı. 

Pop kültürünü ve pop şarkılarını nasıl buluyorsun?

Pop kültürün yozlaşmış bir tarafı olduğu su götürmez bir gerçek fakat bir taraftan da pop kültürün bir parçası olan her şeye karşı muhalif olmak çok sığ, çok yersiz bir tutum. Ben kişisel olarak, bir derdi olan şarkıları dinlemeyi, bir derdi olan kitapları okumayı ve bir derdi olan filmleri izlemeyi seviyorum. Pop müziğin içerisinde de pop kültürün içerisinde de bunlara rastlamak mümkün. Sadece biraz seçici olmak gerekiyor. Bir şarkıcı olarak tek şikâyetim her şeyin aşırı hızlı tüketilmesine. Şarkılar reklam jingle’ı gibi üretiliyor ve tüketiliyor maalesef ki. Oysaki Sertap Erener’in Lal albümü hala başucu albümüdür benim için. O kalıcılıkta, öyle naif ama aynı zamanda da o derece de güçlü şarkılar yazabilmek en büyük hayalim.

Yakın gelecekte nasıl projelerle bizlerle olacaksın? 

Şu an için beni en çok heyecanlandıran şey 2020 baharında yayınlayacağımız albüm! Bunun dışında bir de Türkü projesi var planladığımız. Babam Zafer Gündoğdu benim müzik hayatımın mihenk taşlarından. Böyle değerli bir müzik adamının kızı olarak dünyaya geldiğim için minnet doluyum hayata karşı. Babamın prodüktörlüğünde ilerleyecek bir E.P yayınlamayı planlıyoruz. Ayrıca sezon boyu Zorlu PSM’de Damdaki Kemancı Müzikali’ne devam ediyor olacağım. Bir de Ekim itibariyle çok sevilen, çok özel isimleri bir araya getiren bir projeyle Moda Sahnesi’nde dinleyiciyle buluşacağız. Şimdilik sürprizi bozulmasın diye pek detay paylaşamıyorum ama ne mutlu ki bol konserli, bol şarkı yayınlamalı bir sene var önümde. Üretmeye devam...

Son olarak okuyucularımıza neler söylemek istersin?

Son söz hakkımı kendi şarkılarını yazan, kurtlar sofrası denilen bir sektörde ben müziğimle nasıl var olabilirim ki diye düşünüp umutsuzluğa kapılan müzisyen arkadaşlarıma bir şeyler demek için kullanmak isterim; arzuladığın hayatı yaratma yeteneğine sahipsin. Yol belki uzun, belki meşakkatli ama düşe kalka da olsa büyüyeceğiz. Umutsuzluğa kapılmadığın ve kalbini temiz tuttuğun müddetçe mutlaka ama mutlaka hayallerin gerçek olur, yeter ki ne kadar yorulursan yorul umutsuzluğa kapılma!

Doğum Tarihi: 09.08.88

Burcu: Aslan

En sevdiği huyu: İyi bir dinleyici olması

Sevmediği huyu: Aşırı mükemmeliyetçi olması

Uğurlu sayısı: 9

Uğurlu günü: Salı

En sevdiği renk: Mavi

En sevdiği çizgi film: Tom ve Jerry

En sevdiği söz: Yara, ışığın içeri sızdığı yerdir.

Röportaj- Söyleşi: Elif Hayvalı

Fotoğraf: Emre Beşe