‘COMMODORES’

CEREN CİVAOĞLU TUGAY

RÖPORTAJ: ASLI M. SARI

Ceren Civaoğlu Tugay; 2005 yılında Cct Marine İnteriors adı altında kendi firması ile tekne iç mekan tasarımı ağırlıklı çalışmalarının yanı sıra kültürel bir tasarımla girişim ve marka yaratıp, hayallerini gerçekleştiriyor. Kendi kültürümüz ile denizciliği bağdaştıran, kendine özgü, öne çıkan karakteri ve kimliği olan bir marka hayal etmişler  ‘Commodores’ adını verdiği başarılı bir marka ortaya çıkmış. Commodores markasıyla bir gönüllülük esasına da yer veriyor. Kız çocuklarının okuma hayallerine destek sağlayarak gerçeğe dönüşmesine yardımcı oluyor.  Hem cinslerine ilham ve örnek olan başarılı iş insanı Ceren Civaoğlu Tugay ile markası, başarıları ve hayata dair keyifli bir röportaj gerçekleştirdik.

Bize kısaca kendinizden bahsedebilir misiniz? Ceren Civaoğlu Tugay kimdir?

Ankara’da doğup büyüdüm. Bilkent İç mimarlık ve Çevre Tasarımı 2000 yılı mezunuyum, mezun olduktan sonra uzun süre global müziğe olan ilgim sebebiyle mesleğimin yanında Capital Radio’da dj’lik yaptım. Sonrasında ailemin damarlarında dolaşan denizcilik sevdası peşimi bırakmadı ve Ege Bölgesi’nde çeşitli imalat alanlarında mesleğimi tekne iç mimarlığı ve stylingi alanında icra etmek üzere Marmaris’e taşındım. Zaman içerisinde sahip olduğum teorik eğitim ve bilgiye, uluslarası isimlerle çalışarak pratiği de ekleyince ders ve seminer vermek üzere yurt içi ve yurt dışında çeşitli üniversite ekiplerine katıldım. Şu anda kreatif ofisimizde aynı alanda çeşitli projelere devam ediyoruz. İçinden gelen sese hep güvenen, iflah olmayan bir hayalperestim. İkonik simgelere hayranlığım ise küçük yaşlardan süre geliyor. Karakter sahibi, öne çıkan, hikâyesi olan modellerden her zaman ilham aldım. Biri kız biri erkek iki çocuğum var. Onlara da her zaman öğüdüm; hayallerin peşinden gitmeleri, iç seslerine hep kulağı açık olmaları.

Ceren hanım 2005 yılından itibaren CCT Marine İnteriors firmanız ile tekne iç mekân tasarımı çalışmalarınız ile sizi bilirken, bir de kulağımıza bir girişim hikâyeniz geldi, bu hikâyenizin yolculuğu nedir?

Yaklaşık 4 sene öncesi Motorboat Yachting Dergisi için dekorasyon dosyası hazırladığım için ben de, denizcilik konseptli dekoratif ürün ve aksesuarların, simge kullanımı ve semboller anlamında çok birbirine benzeyen ürünlerle, bir tür kısır döngüde olduğunu düşündüm, kendi kültürümüz ile denizciliği bağdaştıran, kendine özgü, öne çıkan karakteri ve kimliği olan bir marka hayal ettim  ‘Commodores’ adını verdiğim bir marka ortaya çıktı. Bu anlayışla tasarımlarıma başlarken kullandığım denizci apoletleri, nişanlar, sırmalar gibi otorite simgelerinin ilhamı ise kendi aile geçmişimizden geliyor. Aile büyüklerinin ikonik hikâyeleri unutulmaz ve nesilden nesile aktarılır. Biz de dedemin dedesi Tevfik Bey’in hikâyeleriyle büyüdük. Büyük dedem Selanik göçmeni bir İstanbullu, boğazda yük gemileri çalışan bir armatör. Eşini kaybettikten sonra tek kızı Memduha’yı Abdülhamit’in askeri doktorlarından olan Nadir Paşanın oğlu ile evlendiriyor. Fakat ne var ki 1’inci Dünya savaşında gemileri İngiliz donanması tarafından batırılıyor. Mal varlığının çoğunu kaybeden büyük dedem, Pera Palas’a taşınıyor ve yaşamının sonuna kadar orada kalıyor. Bu hikâyeler ve hikâyelerdeki tarihi ikonik atmosferlerden doğan ilham ile bir anı mirasını canlandıran bir koleksiyon oluşturdum.  Bu güç ve otorite simgesini ve renklerini bu sembolleri yastık, duvar kâğıdı, fincan gibi ürünlerden sonra geçtiğimiz sene, de günlük yaşamda yanımızda ayırmak istemeyeceğimiz çantalara taşıdık. Ve Bu aksesuarlar hayatta bir iddiası duruşu olan, kendini güçlü hisseden, bağımsız, hayatının ipleri kendi elinde olan, dinamik, gerektiğinde meydan okuyabilen, güçlü, cesaret sahibi kadınlara çok yakıştı! Tam hayallerimdeki gibi... Tabi daha çok ağırlıklı kadın olmakla birlikte modellerimiz, şehir erkeklerine de hitap ediyor. Genderless diye tabir edebileceğimiz modellerimizi talep eden erkek kullanıcılarımız da var. Bu talep beni çok mutlu ediyor.

İş dünyasında kadın olmanın avantajları ve dezavantajları nelerdir?

ASLINDA BİZ HER NE KADAR ATAERKİL BİR TOPLUMUZ DESEK DE, TARİHE VE AİLE YAPIMIZA BAKTIĞINIZDA KADINLARIN GEÇERLİ SÖZ SAHİBİ OLDUĞU, OTORİTE OLDUĞU BİR KÜLTÜRÜZ

Meslek hayatımda, kadın olmanın dezavantajını aslında pek yaşamadım. Genelde erkeklerin ağırlıklı olduğu bir sektörde çalışıyorum, taşeron firmalar da kadınlarla çalışmaya çok alışık değiller. İşlerin başında eminim bu hanım nasıl yapacak bu işleri gibi bir önyargıları oluyor ama kısa süre içinde öyle olmadığını görüyorlar. Belki sadece ilk başlanılan ve yeni tanışılan bir projede, genelde erkek egemen bir sektörde çalıştığım ve de taşeronların kadınlarla çalışmaya çok alışık olmadıkları için “Bu işleri bu Hanım nasıl yapacak” tarzı bir önyargı oluşmuştur ama o da çabuk dağılır hep. Aslında biz her ne kadar ataerkil bir toplumuz desek de, tarihe ve aile yapımıza baktığınızda kadınların geçerli söz sahibi olduğu, otorite olduğu bir kültürüz. Ben de bu saygıyı hep hissettim, çok şanslıydım. Hem inancımızda hem kültürümüzde kadın baş tacı edilen bir olgu, fakat yüzyıllar içerisinde bu evrimleşmiş, yanlış inanışlar oturmuş bunları da eminim ki eğitimle yeni nesilleri doğru yetiştirerek değiştireceğiz...

Commodores markanızda bir gönüllülük esasına da yer veriyorsunuz. Bu gönüllülükteki hassas noktanız ve desteğiniz nedir?

HAYALİMİZ; DAHA ÇOK OKUYAN, HAKKINI BİLEN, HAYALLERİNİ GERÇEKLEŞTİRMEK İÇİN DONANIMI OLAN KADINLARIN YETİŞMESİ TOPLUMDA

Eğitimle değiştireceğiz derken tam da bunu kastediyordum aslında. Ürünlerimizin bulunduğu www.commodoresofficial.com web sitesinde yapılan her alışverişin yüzde 10’unu kız çocuklarının eğitimi için çeşitli derneklere bağışlamaya başlıyoruz. Hayalimiz; daha çok okuyan, hakkını bilen, hayallerini gerçekleştirmek için donanımı olan kadınların yetişmesi toplumda. Çok etkilendiğim bir hikâyeyi paylaşmak istiyorum sizlerle. Atatürk’ün kız öğrencilerle birlikte bir kız enstitüsünde çekilmiş hafızalarda yer etmiş bir fotoğrafı vardır. O fotoğraftaki kızlardan biri ile seneler sonra bir anı röportajı yapılmış, o günü anlatması istenmiş. Orada Atatürk’ün sözleri beni çok etkilemişti. Demiş ki sınıfa girdiğinde ayağa kalkan öğrencilere: “Oturun geleceğin kültürlü anneleri.” Bakar mısınız üsluba, vermek istediği olguya. Yeni nesilleri yetiştirecek anne ve babaların kültürlü ve çağdaş yetişmesinin önemine vurguya.

Türkiye de 83 milyonu aşkın nüfus içinde iş gücüne katılabilecek ortalama 32,4 milyon kadının sadece 9,1 milyonu çalışıyor. Kadının iş hayatında yer almasını ve sizin yolculuğunuzdaki kadınlara yarattığınız istihdamları nasıl değerlendiriyorsunuz?

Çevremde hayalleri olan toplumun her kesiminden çok kadın var. Kızının üniversiteye gitmesi hayali olan bir bakım görevlisi, kendi ürünlerini satmak isteyen üreticiler, yaptığı yemeklere inancı olan kendi işletmesini kurmak isteyen kadınlar ve tabi serbest çalışanlar. Ben ve çevremdeki çoğu arkadaşım bu girişimlere çok duyarlı. Ben de kendi işlerimle ilgili dış destekleri mutlaka serbest çalışıp kendi işini yapan, kendi ayakları üstünde duran kadınlarla çalışarak tamamlıyorum. Onun dışında bir hediye mi alacağız? Mesela el işi yapan bir kadına yöneliyoruz. Öğlen yemek mi yiyeceğiz, kendi işletmesini açmış bir hanımdan sipariş veriyoruz. Tabi ayrımcılık anlamında değil ama onca seçenek arasında, basamakların başında olan ve yola devam etmek için motivasyona ihtiyacı olan kadınları onurlandırmayı tercih ediyoruz diyelim.


  

8 Mart Dünya Emekçi Kadınlar Günü mesajınız nedir?

Kendi ayakları üzerinde durma mücadelesi veren her kadın güçlüdür ve saygıya değerdir. Ben de Emekçi Kadınlar Günü’nü kutluyor ve hayal ettiğiniz her şey gerçek olabilir, kendinize inanın, değerinizin farkında olun, diyor ve tüm mücadeleci kadınlarımızı saygıyla selamlıyorum!