Fragmanı yeni yayınlanan Yedi isimli sinema filmi ile vizyon heyecanı yaşayan Cansu Senem ile oyunculuk ve hayata dair konuştuk. Yeni filmiyle dikkatleri üzerine çekecek olan yıldızı parlayan oyuncu Cansu Senem, ‘’En büyük şansım Yıldız Kenter’’ derken oyuncu olmadan önce Roma’da iş teklifi aldığını ve oyunculuk tutkusunun her şeyden daha ağır bastığını söyledi.

‘’EN BÜYÜK ŞANSIM YILDIZ KENTER’’

Öncelikle yeni projeniz hayırlı olsun. Peki Cansu Senem kimdir, biraz kendinizden bahseder misiniz?

1990 İstanbul doğumluyum. Aslan burcuyum. Taşıdığım en büyük özelliği, tutkusu, bu uğurda inadı ve mükemmeliyetçiliği... Babamın işleri sebebiyle birçok şehirde yaşadım. İstanbul, Konya, Malatya, Mersin ve tekrar İstanbul... Mersin’de Altan Erkekli sahnesinde tiyatro eğitimleri almaya başladım. Amacım İstanbul’a geri dönüp konservatuar okumaktı, o yüzden üniversite sınavına da çok çalışmıştım. Tercih kağıdını babama verip ‘’Babacım bu puanım sen istediğin yeri yaz, ben konservatuar sınavlarına gireceğim.’’ dedim. Sanırım biraz fazla çalışmışım. (Gülüyor) %100 başarı bursu ile Bilgi Üniversitesi İngilizce İşletme bölümü geldi ve bir yandan da konservatuar sınavının ilk aşamasını geçmiştim. Ancak bir başka eğitim öğretim kurumu varken yarı zamanlı da olsa olmaz denmişti. Bir tercih yapmam gerekiyordu ve bunun ailemde nasıl karşılanacağını biliyordum. O yüzden ikisini birlikte yaparım ben dedim. Konservatuarın aynı eğitim öğretim kadrosunu araştırdım ve üniversite devam ederken Kenter Tiyatrosunda Yıldız Kenter başta olmak üzere birçok kıymetli isimlerden eğitim aldım. Ardından Almanya European Viadrina Universitat ‘da ‘Uluslararası İşletme’ eğitimine devam ettim. Bu süreçte orada da Tiyatrodan uzak kalamadım. Türkiye’ye geri döndüğümde gelen iyi bir teklifle 3 sene kadar dayanabildiğim kurumsal hayatım oldu. Her gün aynı ses yankılanıyordu bu sürede....’’Oyunculuk tutkumun peşinden gitmeliydim’’ Bir gün uyandım ve istifa ediyorum dedim. Pek tabi; bu istifa hayatını kurumsalda geçirmiş ailem tarafından çok hoş karşılanmadı (gülüyor). Akademi 35 Buçuk’ta, Vahide Perçin ve birçok kıymetli isimden oyunculuk eğitimi aldım. Kurumsal hayatın tüm birikimini, yine kendime yatırım yaparak oyunculuk eğitimleri ve workshoplar için kullandım. Ailemin durumu iyiydi ama kendim yapmak, bu yolu kendim yürümek istedim. Hatta çokça dramatik gelebilir ama artık güzel bir gülümsemeyle anıyorum. İlk fotoğraf çekimim ve videolarım için çocukluk künyemi satmıştım. (Gülüyor) Yine olsa yine yaparım dediğim hikayem profesyonel anlamda böyle başladı aslında. İnatçıyım demiştim değil mi başlarken? (Gülüyor)

Nasıl başladı oyunculuk tutkusu?

‘Topik Nasıl Adam olur?’… Her şey bu çocuk oyunuyla başladı… Rahmetli Enis Fosforoğlu’nun oyununa götürmüştü babam.... Henüz yedi yaşında küçücük bir çocuktum.... Oyun bitti herkes alkışlamaya başladı.... Şaşırmıştım. Sonra yüzlerce çocuktan beş altı kişiyi sahneye çıkardılar.... Onlardan biri de bendim.... O gün çağırmıştı sahne beni... Babam o gün söz vermişti seni Levent abinin (Kirca) tiyatrosuna eğitim alman için göndereceğim diye. Nitekim sözünü tuttu da… Ama hayat bizi Anadolu’ ya sürükledi.... Çok sonra anladım, babamın işi sebebiyle gezdiğim şehirler aslında turnelerimin provasıymış. Her şehirde edindiğim arkadaşlarım aslında oyun arkadaşlarım, mutlu olayım diye alınan bebeklerim oynattığım kuklalarım, hayali arkadaşlarım hayal gücüm, büyüklerim oynayacağım karakterlerin gizli kahramanlarıymış… Oyunlar oynayarak büyüdüm o şehirlerde, Sahneleri yuvam, hocaları yol gösterenlerim oldu… Sonra döndüm çok sevdiğim İstanbul’a... Tüm çabam bunun içindi.... Çok çalıştım. Döndüğümde en büyük şansım dokunduğunun üstüne yıldız tozlarını yağdıran Yıldız hocamdı (Kenter)...... ‘’Para yok bu işte bak, çok daha fazla kazanabileceğin işler var, güzel de bir üniversitede okuyorsun.’’ dedi.... Anlattım.... O beni seçmişti, şimdi ben onu seçiyorum dedim. Küçücük bir çocukken hissettiğim o duyguyu ömrümün sonuna kadar yaşamak istiyorum dedim... Nitekim öyle de oldu... Haklıydı. Çok bedel ödedim… Ödüyorum.... Ve ömrüm oldukça da yaşasın o küçük çocuk diyeceğim.

‘TOHUM OLAN BİR KARAKTERİ ÇİÇEKLENDİRMEK İSTİYORUM’’

Çarpıcı bir karaktere hayat verdiğiniz bilgisini aldık, Yedi Filmi ve karakteriniz hakkında biraz ipucu verebilir misiniz?

Reha Özcan, Ayşenil Şamlıoğlu, Hakan Bilgin ve birçok değerli oyuncu ile aynı filmde yer almaktan çok mutluyum. Yedi filmi, birbirine bağlantılı yedi hikayenin anlatıldığı olaylar serisi. Karakteri ilk konuştuğumuzda ben bunu oynarım dedim. Deniz karakteri bu toplumda var olmaya, yaşamaya çalışan birçok kişiden biri. Ötekileştirilmiş, ruhsal sorunlar yaşamış bir karakter. Hikayesi güçlü, geliştiren, zorlayan, alışılagelmişin dışındaki karakterleri oynamayı seviyorum. Sıradan olmaktan korkarım.... Hayatta da öyle... Rengarenk olmalı bir karakter, hayat gibi… Sevinciyle, üzüntüsüyle sahiplenilmeli tüm duyguları, oynamak değil de ruh vermeli ona... Deniz’de öyleydi.... Bambaşka bir dünyası, ruhu vardı....Keşke çokça anlatabilsem Deniz’i size ama daha fazla ipucu veremiyorum. Heyecanla vizyon tarihini bekliyorum. 15 Nisan’da hepinizi sinema salonlarına bambaşka insanların yolculuğuna bekliyoruz.

Biraz da dizi deneyimlerinden bahsetmek isterim. Bu diziler arasında da sizi zorlayan karakterleri oynadınız mı? Neye göre seçiyorsunuz projeleri?

Alef: Mâl-i Hülya, Maraşlı, Mucize Doktor, Payitaht Abdülhamit, Kadın gibi yakın dönem projelerde yer aldım. Öncesinde de var ama onlar daha çok başlangıç işleri diyebilirim. Bu projeler arasında pek seçme şansım yoktu. Aslında şöyle söyleyebilirim, daha fazla set deneyimi ve kendimi daha fazla geliştirebilmek adına bu projelerde yer aldım. Her set bambaşka bir deneyim çünkü.... Hepsinde çok kıymetli yönetmenlerle çalıştım ve hiçbir eğitim sahadaki gibi olmuyor....Her setin başka dinamikleri var ve bunları yerinde görmek çok kıymetliydi. Ama artık daha uzun soluklu, tabiri caizse bir karakteri tohumdan alıp çiçeklendirebileceğim bir proje istiyorum.

‘’İPEK BİLGİN VE HALUK BİLGİNER’İ ÖRNEK ALIYORUM’’

Gelecek ile ilgili beklentileriniz planlarınız?

Kendimle mücadelem benim... Hep daha iyi nasıl olabilir... Bunun için çalışıyorum… Birçok dil öğrenmek ve her dilde oynamak istiyorum. Üniversitede İngilizce okudum, lisede İngilizce ve Almanca derslerimiz vardı ama dil bilmekle, o dilde oynamanın çok başka şeyler olduğunu düşünüyorum. Hayatımın bir döneminde yurt dışında, yerinde bunu deneyimlemeyi çok istiyorum. İstemekle kalmayıp aksiyon alıyorum ancak her konuda böyle olduğum için zaman zaman yetişmekte zorlanıyorum. Bir yandan şimdilerde şan eğitimim başlayacak ve ben de sonu yok bunun ....(Gülüyor) Gelecek için planlar yaparken anı kaçırmak korkum oluyor çoğu zaman... O yüzden o anı iyi yaşamak, verimli geçirmek ve anı geleceğe taşımak bütün amacım oluyor.

Kendinize örnek olarak aldığınız oyuncu?

Çok isim sayabilirim çok başarılı oyuncularımız var. İlk aklıma gelenler İpek Bilgin, Haluk Bilginer, Demet Evgar, Funda Eryiğit, Aras Bulut İynemli ve Salih Bademci.

Sosyal medyayı ne sıklıkla kullanırsınız, kitap okur musunuz?

Çoğu zaman güncel kalabilmek anlamında hazır bilgi olarak daha kolay geliyor olabilir. Kullanmakla birlikte bundan kaçmaya çalıştığım zamanlarım da oluyor. Diğer yandan da artık işimizin bir parçası gibi oldu. Vakit buldukça kitap okuyorum, son olarak çok sevdiğim birinden hediye gelen Ahmet Mümtaz Taylan’ın Ara Toplam isimli kitabını okuyorum.

‘’OYUNCULUK TUTKUM YÜZÜNDEN ROMA’DAKİ TEKLİFİ KABUL ETMEDİM’’

Oyuncu olmasaydınız ne olurdunuz?

Aslında Almanya’da yaşarken Roma’dan bir teklif almıştım. Uluslararası bir şirkette iyi bir pozisyonda bir işim olabilirdi. Birçok kişinin hayalini kurduğu İtalya sokaklarında uçuş uçuş bir elbise ve mavi bir Vespa ile dolaşıyor olabilirdim.(Gülüyor) Oyunculuk tutkum, aileme bağlılığım daha ağır bastı. Burada daha yapacak çok şeyim var. Oyuncu olmasaydım iç mimarlık ve dekorasyon okumayı isterdim ki bence onun da içinde sanat ve yaratıcılık var. Bir yaratım sürecinde olmayı, dönüşümü ve ruh katmayı seviyorum. Bunu kendi evimde de çokça yapıyorum, kendimce restorasyonlarla daha çok ait olma duygusunu, bir evi yuva yapmayı seviyorum ki sıklıkla elimde bir fırça bir yeri boyarken görürler beni....(Gülüyor) Bir objenin bile bir evde aslında ona ayrılmış bir yeri ve ruhu olduğunu düşünüyorum.

Ritüelleriniz var mı?

Bir olmak, varlığın kaynağı ile bağlantı kurmak huzur veriyor. adaçayı, üzerlik yakarım zaman zaman, yastığıma lavanta damlatırım.

Takip ettiğiniz izlediğiniz yerli/yabancı diziler filmler var mı?

Bu sezon çok keyifli diziler var televizyonda. Yayın saatlerinde olmasa bile internetten izlediğim birçok dizi var. Baba, Yargı, Aziz ve daha sayamadığım birçok diziyi takip etmeye çalışıyorum. Son dönemlerde Kulüp dizisi gibi dijital platformlarda başarılı olan işleri de mutlaka takip ediyorum. Yabancı dizilerden yakın zamanda takip ettiklerim; The Handmaid’s Tale, The Crown, Marvelous Mrs. Maisel…