"İNSAN EN İYİ YAŞADIĞI YERİ ANLATABİLİYORMUŞ. BİR GÜN KADIKÖY İÇİN DE BİR HİKAYE YAZABİLİRİM"

Bir film izledim hayatım değişti. Bir kitap okudum göremediklerimi gördüm” insanlar sanattan hep bir şeyleri fark etme dürtüsünün gerçekleşmesini bekler. Gerçek olan şu ki, hayatınız değişmese bile düşünceleriniz de, hayata baktığınız pencerelerde büyük değişimler yaşarsınız. Ben de bir oyun izledim. Hayata ne kadar kör bir bakış açısıyla baktığımızı, toplum dediğimiz kavramın bizi nasıl her geçen gün ele geçirdiğini, her şeyi yapabiliyormuşuz, istediğimiz gibi yaşayabiliyormuşuz algısı altında birini sevmenin bile sadece kurallara tabi olduğu zaman izin verildiğini “Misket” oyununu izledikten sonra bir kez daha acı bir şekilde fark ettim.

Ersin ve Deniz’in çok temiz bir hikayesi var. Birbirlerine aşıklar, ama yaşadıkları yer, aileleri, gelenekleri, toplum baskısı buna izin vermiyor. Bir erkeğin başka bir erkeğe aşık olması, onu sevmek istemesi en büyük cinayetten daha ağır bir suçmuş gibi davranılıyor. Ersin ve Deniz’in çıktıkları bu yolculuk inanın benim aklımda sorgulanması gereken birçok konu daha ekledi. Siz de bu oyunu izledikten sonra pencerenizdeki kiri, çamuru silip bir kez daha gökyüzüne bakmalısınız…

ORKUNCAN İZAN

Merhaba Orkun, Misket oyunuyla birlikte herkesin aklından çıkmayacak bir hikayeyle sahnedesin. Öncelikle hem filmin yazarı hem de oyun arkadaşın Turgay ile nasıl yollarınız kesişti?

Turgay, Bilkent Üniversite’si Tiyatro Bölümü’nden sınıf arkadaşımdı. Okulda bir oyun yapma hayalimiz vardı. İstanbul’a gelip, sürekli oyun izlerdik. Bu sayede daha çok cesaretlendik. Mezun olduktan sonra İstanbul’a yerleştik. Şansımız yaver gitti ve şimdi birlikte bir oyun oynuyoruz.

Turgay sana böyle bir oyun yazdığını söylediğinde ve sen okuduğunda ilk ne hissettin?

Ben çok etkilenmiştim. Bir solukta hemen bitirmiştim. İlk etapta bu oyunu benim oynayacağım belli değildi. İyi ki bu oyunun içerisinde sahne alıyorum.

Bu oyun hem toplum açısından hem de birey olarak hepimizin içinde farklı bir sızı bıraktı. Orkun’un gözünden Ersin’i nasıl yorumlarsın?

Ersin, toplumun bize baskıladığı kalıpların içine girmemiş bir çocuk. Hayalleri olan, cesaretli, içinde kelebekler uçuşturan bir karakteri var. Kendi hislerinin peşinden gitmeyi kabul etmiş. Ersin’i oynamayı çok seviyorum. Ben Ersin’in mutlaka gerçek hayatta var olduğuna inanıyorum ve onunla tanışmayı çok isterdim.

Ersin, hem çok duygusal hem de çok cesur bir insan… Öyle bir durumda sen onun kadar cesur olabilir miydin?

Ben de aşkımın ve sevgimin peşinden koşardım.

Toplumsal olarak aşkın ve sevginin kategorileştiğini, hatta marka gibi yaşandığını görüyoruz. Bu oyunla birlikte değişim için, yozlaşmış fikirleri açmak için siz de bir hamle yaptınız. Sence her şey insani açıdan normale dönecek mi?

Özellikle ülkemizde her şeyin normale dönmesi biraz zaman alacaktır. Umarım bir gün insanlar kimseye hesap vermeden ve yargılanmadan aşkını rahatlıkla yaşayabilirler.

Misket’i oynarken senin içini en çok cız eden, etkilendiğin kısım neresi?

Deniz’in evleneceğini söylediği ve Ersin’in öylece çekip gitmesi beni çok etkiliyor. Deniz’in de gerçekten bunu istemediğini biliyor ve sevdiği adamın bile bile istemediği biriyle evleniyor olmadı Ersin olarak düşündüğümde beni çok farklı duygulara sürüklüyor.

Ankara’dan İstanbul’a uzanan bu yolcuk senin için nasıl başladı?

Tiyatro Ankara’da öğrenilir, ama İstanbul’da icra edilir. Maalesef Ankara’daki imkanlarımız çok kısıtlı. Bir şekilde yolumun İstanbul’a düşeceğini biliyordum. Bütün hazırlıklarımı da buna göre yapmıştım. Burada olmaktan çok mutluyum.

Sana iyi ki oyuncu olmuşum dedirten bir an var mı?

Ben Hacettepe Üniversitesi’nde Arkeoloji okurken bir yandan Ankara Müjdat Gezen Atölyesi’nde hobi olarak oyunculuk yapıyordum. Orada oynadığım oyunla Sadri Alışık Ödülleri’nde En İyi Yardımcı erkek oyuncu adayı gösterildim. O anda oyunculuğun benim için hobi olmadığını anladım. Okulla birlikte tiyatro yapamayacağım için Arkeoloji’yi bırakıp, Bilkent Üniversitesi, Tiyatro bölümüne geçtim.

Türkiye’de sanat yapmak, sanatçı olmak gün geçtikçe daha da zorlaşıyor. Henüz bu genç yaşında yokuşun yukarısını görmek seni ürkütüyor mu?

Ben oyunculuğun yaşla ilgili olduğunu düşünmüyorum. Bir genç için tiyatro yapmak çok daha zor, ama izlediğim oyunlara baktığımda yeni mezun genç kuşakların çok güzel performanslar sergilediğini görüyorum. Gerçekten inandığın işin peşinden koştuğunda karşılığını hayat sana veriyor.

Tiyatro çok zor; aynı zamanda herkesin de o sahnede var olamayacağı bir alan… Başarılı olmak eğitimli olmaktan mı geçiyor?

TURGAY KORKMAZ:

Merhaba Turgay; Misket oyunuyla sahnede tanıdım seni. Oyunun hem yazarı hem de oyuncusu olarak kesinlikle bu oyunla birlikte devleştiğini söyleyebilirim. Misket’in hikayesi ilk ne zaman doğdu?

İki yıl önce yazmaya kara verdim. Tiyatro bölümünden Ahmet adında bir arkadaşım vardı. 45 sayfalık bir hikaye yazdıktan sonra onunla birlikte oyun haline getirdik.

Ankara’da doğmak, büyümek, okumak bu oyuna ve sana nasıl bir katkı sağladı?

Diğer yazdığım oyunların içinde de Ankara var. 10 yıl önce yazdığım metinlerde de hep uzakları yazmak vardı. Dünya yazarlarını okuduğumuz zaman da hep yaşadıkları yeri yazdıklarını gördüm. Sonra anladım ki, insan en iyi yaşadığı yeri anlatabiliyormuş. Bir gün İstanbul Kadıköy için de başka bir hikaye yazabilirim.

Misket deyince çok eğlendirecek bir oyun aklımıza geliyor, ama öyle değil…

Evet, Misket’in afişinin altında “Bu bir oyun havası değildir” yazıyor. Beni yazmaya cezp eden noktası da bu oldu. İnsanların yaşadığı dönemde neyi nasıl algıladıklarıyla önemli… Bugün Misket’in ağır, kendine has bir kendi içine kapanmışlığı var, ama 6 yıl sonra oturup Misket’i daha eğlenceli bir oyun olarak da yazabilirim. Misket oyununu farklı şekilde de ele alabileceğimize inanıyorum.

Ersin ve Deniz; aslında hepimizin hayatında en az bir kez rastlaştığımız ve toplum baskısı dolayısıyla aforoz edilmiş hayatlar…

Oyun, ikisinin kişilikleri doğrultusunda yazılmadı. Oyunun içinde bir cümle geçiyor  “Sevgili olarak değil, arkadaş olarak gül bari” bence bu cümle her ikili ilişkide hayata aktarılması gereken bir cümle. Misket’i bu noktadan ele almak bana daha iyi hissettirdi.

Çok evrensel ve hayattan, gerçek bir hikaye bu hikayenin yazarı olarak neden Ersin değil de Deniz olmayı tercih ettin?

Bu kararı verirken tamamen teknik olarak baktım. Oyunun yazarı olarak Ersin’i ben oynamak istiyorum diyebilirdim, ama sürecin içinde en önemli olan şey projenin sağlıklı bir şekilde seyirciye hizmet etmesiydi. Ersin ve Deniz arasında kararsız kaldığımız an da kendimize her iki karakter için de bir audition çekip, bir arkadaşımıza yolladık. İkimiz yan yana geldiğimizde Deniz olmak benim üzerime daha çok oturdu.

Aynı zamanda başka sahnelenen oyunların var mı?

İstifra “Çıkrıkçılar Koğuşu’nu oynuyorum.

Pandemi dönemi tiyatro kalemini nasıl etkiledi?

Ben zaten evde çok zaman geçiren bir insandım. Sadece dışarıda yaşadığımız olaylar evde çok daha fazla kafamızı işgal edebiliyor. Pandemi döneminde böyle bir şey olmadığı için dışarıdaki olumsuz düşünceler ve tavırlardan arındığımda üretim daha kaliteli oldu.

Tiyatro her oyuncunun er meydanı olarak kabul ettiği, başka hiçbir şey de bu kadar zevk almadığımız bambaşka bir dünya… Senin bu dünyanı seçmendeki en büyük etken ne oldu?

Ben Turgay Korkmaz olarak oyuncu olmalıyım düşüncesinden yola çıkmadım. Anlatacak birçok şeyim olduğunu ve bunu ancak tiyatroyla, oyunculukla anlatabileceğimi hissederek yola çıktım. Ben öznesini hiç sevmiyorum. Biz bir bütünün parçasıyız ve o bütünün parçasında elimizde olan hikayeyi insanlara aktarmaktır.

Röportaj: Gizem Yıldız

*Yeni Çağrı Gazetesi'nden alıntıdır.