Marmara Üniversitesi Spor Bilimleri Fakültesi, Antrenörlük Eğitimi Bölümü öğretim üyesi, teknik direktör Doç. Dr. Kamil Erdem'le teknik direktörleri ve unutulmaz Pendikspor-Fenerbahçe maçını konuştuk.

Marmara Üniversitesi’nin kıymetli öğretim üyesi ve yıllarını teknik direktör olarak geçirmiş sayın Kamil Erdem'in en belirgin karakter özelliği nedir?

Koç burcuyum. Öncüyümdür. Bir liderlik özelliğim var. Başlatıcıyımdır. Sporcu odaklı çalışırım hep kendim odaklı olmaktansa gençleri ön plana çıkartmayı tercih ederim. Uzun vadeli projeleri severim. Şu an günlük başarı odaklılar.

Futbola olan bağlılığınızı nasıl tanımlarsınız?

5-6 yaşlarımızda mahalle aralarında futbol oynamaya başladık. Sonra lisanslı olarak genç takımlarda akabinde profesyonel oyuncu oldum. 27 yaşına kadar profesyonel olarak 2. Lig, 1. Lig seviyesinde takımlarda oynadım. Ondan sonra öğrenciliğimin ilk yıllarında da Marmara Üniversitesinde başarı sağladım. 3. Sınıfta futbolu geçirdiğim sakatlık sebebi ile bıraktım. Antrenörlüğe yöneldim. Üniversitede kal, kontenjanımız var dediler. Yüksek lisans ve doktora yaparken bir yandan antrenörlük yapıyordum. Şu an Marmara Üniversitesinde öğrenim üyesi olarak görev yapıyorum. O dönem işi ve antrenörlüğü birlikte yürüttüm.

Futbolculuk kariyerinizin ardından teknik direktörlük yoluna nasıl adım attınız ve bu süreçteki deneyimleriniz nelerdi?

Ben futbol oynarken ileride antrenör olacağımı hedeflemiştim. Hatta daha geriye gideyim. Çocukken mahallede oynarken takım kaptanı bendim, takımı ben çalıştırırdım. Antrenörlüğe çocukken başladım. 10 yaşından beri antrenörlük yapıyorum aslında. Maçlara, turnuvalara hep ben katılırdım, organize ederdim. Futbolculuk dönemimde 11 tane antrenörle çalıştım. Bazılarından çok iyi deneyimler kazandım. Hocalarımla çalışmalarımı not alırdım. Futbolu bırakıp antrenörlüğe geçtiğimde de çok maç izledim. Her düzeyde her maçı takip ettim. Dünya futbolunu yakından takip ettim hala da öyle. Oralardan çıkarımlar elde ediyorsun ve bir şeyler üretiyorsun. Benim antrenmanlarımın büyük çoğunluğu bana aittir. Kendi ürettiğim antrenmanlarım var. Pandemiden sonra bir sağlık sebebi ile çalışmalarıma ara verdim. Ama tabi ki tekrar düşünüyorum, faydalı olmak istiyorum.

Severek takip ettiğiniz bir teknik direktör var mı?

Türk değil ama elbette var. Pep Guardiola, Marcelo Bielsa, Jürgen Norbert Klopp, Carlo Ancelotti iletişimi harika bir teknik adam. José Mourinho iyi bir teknik direktör. Bunlar zaten dünya çapında bilinen isimler. Bir de benim asıl hayran olduğum Liverpool’un teknik direktörü! Bill Shankly! Bu adam 1959 yılında Liverpool’u çalıştırmış. Hayranım çocukluktan beri. İngiltere’nin alt liginden alıp Premier Lig’e kadar getiriyor. Üstelik kendi yetiştirdiği oyuncularla. Avrupa şampiyonu oluyor ve kendi isteği ile bırakıyor mesleği. Müthiş biri. “Futbol hayat memat meselesi değil daha önemli bir mesele” diyen biri. Ben hep onu örnek aldım kendime. Pendik’te 10 sene çalıştım 3-4 yıl daha çalışsam Pendikspor Süper Lig’e çok önce çıkardı.

3 büyük kulübe baktığınızda hepsinin Türk teknik direktörü var. Sizce takımları yönetme stratejileri doğru mu? Eleştirdiğiniz taraftarı var mı?

İsmail kartalı çok yakından tanıyorum. Arkadaşız onunla. Okan’ı basından takip ediyorum Rıza’yı da oyunculuğundan beri takip ediyoruz. Şöyle bakmak lazım taktiksel yönden kendilerinin ortaya koyduğu bir şey yok. İyi oyucunlar var ve oyuncu odaklılar. Kendileri çok devreye giremiyor sanki. Mesela İsmail Kartal son dönemlerde Trabzon mağlubiyeti ile stres yaptı. Neyse ki toparladı sakat oyuncuları da geri geldi demek istediğim bu. Sistemin oturduysa kim oynarsa oynasın o çarklar döner. Okan’ın oyuncularla arası iyi gibi görüyorum. Taktiksel olarak 3. bölgede baskı yapmaya çalışıyorlar, o da olmuyor. Beşiktaş sezon başında iyi başlamadı. Şenol hoca gelişmelerin arkasında kaldı. Burak’ta zaten futbolcu kafacısındaydı. Beşiktaş’ın abisi Rıza geldi ama Fenerbahçe maçından sonra 5 futbolcuya fatura kesti. Tabi içeriği bilemeyiz. İyi oyuncuları kadro dışında bıraktılar sanırım bu sezonu gözden çıkardılar gibi geliyor. 3 hocada da akademik başarı yok. Lise eğitimleri bile yok. Normal eğitimli değiller. Mourinho’ya bakınca 7-8 dil konuşuyor, İngilizce eğitimi alıp spor akademisi bitirmiş. Böyle çok örnek var. Feodal ilişkiler söz konusu. Bugün futbola çok yatırım yapılıyor ama gidip sıradan takımdan 5-6 gol yiyor.

Görebildiğiniz kadarıyla Türk futbolu nasıl buluyorsunuz?

Kendi ligimiz ve milli takım olarak değerlendireceğim. Bizim ligimiz çok kaliteli değil. Daha çok bütçesi olan güzel oyuncu transfer ediyor. Maçları çok kolay kazanıyorlar 3 büyük takım. Oyun akıcı değil ve çok duruyor. Hakemle oynama, fauller bitmiyor. Ama milli takımda genç kadro var. Bu genç kadronun bütününe yakını Avrupa’da oynayıp orada yetişmiş Kenan mesela Bayern’in alt yapısında gelişmiş Melih Portekiz’de gelişti. Çağlar genç yaşta gitti Avrupa’ya. Hakan Çalhanoğlu da öyle. Oyuncuların çoğu Avrupalı gibi o kültürü almışlar. Bu yüzden Montella’da onların dilinden iyi anlıyor. Oyuncuları teker teker incelediğimizde zihinsel dayanıklıkları çok iyi, yılmıyorlar. Süper Lig ile çok farklı.

Teknik direktörlük kariyerinizde en büyük zorluklarla nasıl başa çıktınız ve bu deneyimler sizi nasıl şekillendirdi?

 8 takım çalıştırdım. Futbolcularım beni hiç yormadı. Ben hep yöneticilerle uğraştım. Futbolu izleyen herkes yorum yapıyor ve eleştiriyor. Oyuncu kadrosuna karışmak istiyorlar. Transfer zamanı çok telefon geliyor oyuncu almamız için hemen baskı yapıyorlar. Böyle sıkıntılar yaşadım. Pendik’te de yöneticilerin yarısı beni istemiyordu. Destekleyen de vardı. Ama ben kendimi kabul ettirdim. Hiç ödün vermedim. Dinlemedim onları. İşler de çok iyi gitti. Takım iyi oynadı. Futbolcularımı transfer ettik. Antalyaspor, Başakşehir oyuncularımı istedi. Kulübe para kazandırdım. Ben Recep’i 18 yaşında aldım. 21 yaşına kadar benimleydi. 20 bin TL’ye almıştım. Şimdi Kayserispor teknik direktörü. Çoğu teknik direktörlük yapıyor. Güven Varol gözüme ilişmişti. Hocası ile konuştum amatörden profesyonele götürdüm. Gururluyum.

Sizin için ideal bir futbolcu profilini nasıl tanımlarsınız ve transfer stratejinizi nasıl şekillendiriyorsunuz?

2 sene sonra oynatacağım oyuncuyu 2 sene önce alıyorum. İlk önce genç takımda yetiştiriyordum. Sonra A takıma alıyordum. Transferimi alt yapıdan hazırlıyordum. Amatörde alıp onları yetiştiriyordum. Transferde en önemli şey karakter. 2. işini çok sevecek 3. takıma uyumlu olacak ve gelişebilir özelliği olacak. Hızlı olacak ağır insanı sevmem. Teknik ve taktik yönü de iyi olacak.

Tarihin unutulmaz Pendikspor-Fenerbahçe maçını da sormak istiyorum. O maç için özel bir çalışma ve tekniğiniz oldu mu? Yoksa maçın olağan akışında aldığınız bir galibiyet miydi? Fenerbahçe'yi yenebileceğiniz hayal edebiliyor muydunuz?

Fenerbahçe maçı için özel bir çalışma yapmadım. 1999 yılındaydı maç. Tam ben Pendik’te çalışmaya başladığımın 10. senesi. Orada benimle 9 sene çalışan oyuncularım vardı. Biz her şeyi çalışıyorduk. Bir maçta olacak tüm pozisyonları denemiştik. Tek sisteme bağlı oynamadım hiç. Her şeyi çok iyi biliyordu oyuncularım. Her taktiği ve tekniği biliyorlardı. Sistemim ve oyuncular birbirine alışıktı. İşin enteresan kısmı ben maçın 5-6 sene öncesinde “Bir gün gelecek Fenerbahçe’yi yenecek takım olacaksınız” diyordum. Fenerbahçe kurada bize çıkınca antrenmana çıktığımızda “hocam o gün geldi” dediler. Kulüp başkanı beni çağırdı. Maçı Kadıköy’de oynamak istiyor Fenerbahçe dedi. Ben de dedim ki “başkanım Fenerbahçe’yi eleyen başkan olmak ister misiniz?” “Sen nasıl istersen öyle olsun” dedi ve Kadıköy’de oynamayı reddettik. Ben öngörülerde bulunurum genelde. Fenerbahçe’yi yeneceğimizi biliyordum ve yıllar önce söylemiştim. Fenerbahçe maçı Salı günüydü. 2 gün önce takımı kampa alalım dedi başkan. Gerek yok dedim. Maçtan 1-2 saat önce herkes evinden kendi gelsin dedim. Çünkü kampa alırsan 2 gün birbiri ile konuşarak stres yapacaklardı. Sanki mahalle maçına çıkacakmış gibi hissettirdim onlara. 1 tane oyuncum gelirken kaza yapmış. Kadroya yazdım çabuk gel dedim. Maç başladıktan 20 dakika sonra geldi. Hemen kenarda ısıttım maça soktum hatta gol bile attı. Çok iyi oynadık o maçta. 2 tane top kaleden döndü. 2. yarı iyi olacağını biliyordum çocuklarda çok rahattı. İkinci yarı çok iyi oynadık. Aldık maçı kazandık.

En son en çok istediğiniz şey nedir?

Şunu istiyorum. Ya bir proje takımı ya da Türkiye’de olmayan futbol metodolojisi. Bu Türkiye hariç çoğu yerde var. Türkiye metodoloji direktörü olmak istiyorum. 9 yaşından itibaren her yaş grubunun psikolojisi ve fizikleri farklı. Her birine ayrı çalışmalar gerek. Şu an 9 yaş antrenörü kendi programını kendi yapıyor birbirinden bağımsız her yaş grubunun kendi gelişime göre program yapılması lazım ve daha çok oyuncu kazanmak için bu gerek. 3 büyük kulüpten birinin metodoloji direktörü olmak isterim. Hepsini yapabilecek ehliyetim var. Pro lisansım var, antrenör eğitimcisiyim ve bu işi yapan Pro lisansı ilk alanlardan biriyim. Hem yüksek lisansım var 30 yıldır futbol uzmanlığında öğrenci yetiştiriyoruz. Gelişmeleri takip ediyoruz. Bunu isterim gerçekten!