FUNDA AKOSMAN ERMAN: Merhaba Mehmet Bey sizi biraz tanıyabilir miyiz?
MEHMET ÇAYIR: Biyoenerji; tamamlayıcı tıp konusunda insanlara şifa alanında yardımcı oluyorum. Biyoenerji doğuştan gelen bir yetenektir.
Süreciniz nasıl başladı, gelişti, siz kendinizdeki biyoenerjiyi nasıl hissettiniz, nasıl anlamlandırdınız orası sancılı bir süreç sanki?
Evet, sancılı bir süreç ve o da şöyle oldu. Ben doğuştan bu yetiye sahip olduğum için herkeste var, herkes görüyor, herkes biliyor sanıyordum, insanlara bakıp renkler görüyordum. İnsanlara dokunuyordum ki bu tepkilere de yol açıyordu. Fakat çocuk olduğum için herkesin gördüğünü ve bildiğini sanıyordum. Farklı olduğumu ise insanların bana farklı davrandığını görünce anladım. Sonra bunu anlamlandırmak adına bir yolculuğa çıkıyorsun. Bu içsel bir yolculuktu. O zamanlarda Türkiye şartlarında enerji konusu hiç bilinmiyordu. Sonra çeşitli açılımlarla yola devam ettik.
Peki, şifacılık nedir? Kimler yapabiliyor, nasıl oluyor?
Şifacılık, insanlar bunun doğaüstü bir güç olduğunu bir mucize olduğunu sanıyorlar ama nasıl bir insanın resim yeteneği varsa ve onu çizerek aktarabiliyorsa, müziğe yeteneği varsa şarkı söyleyip enstrüman çalabiliyorsa şifacılıkta bir yetenektir. Aslında çoğu insanda bu yetenek var ama kişiler farkında değil. Herkes bir şekilde şarkı söyler ya da bir şeyler çizer nasıl kimi daha güzel söyler ya da daha güzel çizerse şifacılıkta böyle bir yetenektir.
Nasıl fark edebilir insanlar kendinde böyle bir yetenek olduğunu?
İnsanların çoğunun “nazar alıyorum” diyenlerin bile şifacılık yeteneği vardır. “Yıldızım düşük, enerjim düşük” diyen insanlarda karşının olumsuz enerjisini kendi üzerine alıp kendi olumlu enerjilerini verdikleri için aslında onlar nazar alırlar. Bunu bilinçli hale getirirlerse ki mesela bizim verdiğimiz eğitimlerde bunu bilinçli hale getirdiğimiz zaman kişi karısındakinin olumsuz enerjisini alsa da, kendinden o olumsuz enerji geçmediği için otomatikman nazardan etkilenmiyor. Şifacıların en önemli özelliği empati yeteneği gelişmiş olur. Karşısındaki insanın sıkıntısını anlar, derdini tasasını, ağrısını sızısını anlar ve bu da şifacının en belirgin özelliğidir.
Herkeste belki enerji var ama bu enerjiyi aktarabilme, biyoenerjiyi kullanmak nasıl oluyor?
Herkeste bir enerji muhakkak var. Mesela biyoenerji dediğimiz zaman insanlar zaten biliyorlar canlı bir enerji ama çoğu insan enerji aktarırken kendi öz enerjilerini aktardıkları için kendi pillerini bitiriyorlar. Burada insiye ya da insiye devreye girip o kişiyi evrensel enerjiye uyumlaması lazım. Evrensel enerjiye uyumladığı zamanda işte buna ‘Astral Enerji’ deyin ya da ‘Mana Alemi’nden deyin veya ‘Evrensel Enerji’ deyin bir kişiye kablo bağlamak gibidir. Kişi o zaman o enerjiye kanal oluyor. Kanal olduğu zaman kendi öz enerjisini harcamadığı için karşısındakine faydası oluyor, bu faydayı sağlarken de kendi enerjisi gelişiyor.
Yolları göstermek için bir rehber olması gerekiyor belki de öyle değil mi?
Rehber, eskinin şeyhleri, şıhları gibidir. Aslında tarikatın çıkış yolu da bu.
Ama şimdiki tarikatlar biraz daha farklı onlardan da insanın kendini koruması lazım büyülerden, cinlerden… Her hoca, hoca değil, onu nasıl farketmeli, nasıl korumalı kendini?
Aslında bu her şey için geçerli. Bu işlerde somut bir şey yok, genelde soyut şeyler olduğu için mesela şimdi gidiyorsun bir tarikat dersi alıyorsun tarikat şeyhin yetkin değil ise seni koruma altına almıyorsa tamam güzel sen Esmaül Hüsna okuyorsun Allah’ın güzel isimlerini okuyorsun ama bir enerji üretiyorsun. Bu enerji ürettiğin zaman da çevrendeki cinler diyelim, musallatılar diyelim bu varlıklar o enerjiyi görüyorlar ve geliyorlar. Eğer senin koruman yoksa musallat bulaşıyor ve seni yönlendiriyor. Ama koruman varsa çekiyor gidiyor.
Korunmalar nasıl oluyor?
Korumayı yetkin biri insiye edip, kişiye veriyor o şekilde çalışıyor.
Korunmayı öğreniyorsun, belki de enerjini yükseltiyorsun?
Tabii. Enerjinizi yükselttikçe kendinizi koruyorsunuz ama o arada nasıl balık tutmayı insanlara öğretiyorsunuz ama balıkta veriyorsunuz işte bunun gibi oluyor.
Güzel bir örnek oldu. Her şey Allah’tan tabii ki... Çeşitli rüyalar görülüyor, bazılarının gördüğü rüyalar çıkar, bazı rüyalar bilgi verir, bazıları gelecekten haber verir. Bazıları tamamen bilinçaltımızdan çıkanlardır. Siz nasıl yoruyorsunuz?
Şimdi rüyalar neye göre kime göre hesabından bahsedecek olursak rüyalar kişilere göre değişir. İnsanlar bugün şartlandıkları zaman istedikleri rüyayı görüyor. Susadığı zaman rüyasında su içiyor. Rüya alemi, ayrı bir alem ve bizim kontrolümüz haricinde bir alem. Manadan maneviyattan işaretler vardır. Bunun için illa rüya görmemiz gerekmiyor. Yolda yürürken bir tabela görüyorsun, televizyon izlerken bir şey görüyorsun ya da bir kitap bir şey anlatabiliyor size. Ama rüyayı ansiklopedileştirip de bu rüyayı rüyaya yorum yapmak çok doğru değildir. Tek yorumu da yoktur. Bilinçaltı var, bilinçaltı kodları var. Buna göre değişiyor.
Astral seyahate çıkmaktan bahsediliyor. Orada gördüklerimizle, buradaki yaşantımızı etkilemesi söz konusu olabilir mi?
Şöyle ki vesileler vardır. Bunlar bazen rüyamızda vesile olur, bazen başka bir şey vesile olur. Bugün buluşları yapan kişilere bakacak olursanız adamlar çoğu şeyi rüyasında gördüklerini iddia ediyorlar. Ben bilgisayar işime başladığım zaman bilgisayarda bir program yaparken bilgisayarla ilgili bir sorunu rüyamda gördüğüm, çözdüğüm oluyordu. Bu aslında bedenimiz dinlenmeye geçtiğinde bile beynimizin çalışmaya devam etmesidir. Ama rüya ve hayal âlem ile bu âlemi iyi ayırt etmek gerekir. Ona bakarsanız “ben rüyamda gördüm sen bunları söyledin” diyenlerde var. Gerçekle alakası olmayan şeyi rüya âlemi ile kabul ettirmiş olanlarda var.
Bende de mesela bir rüyamda bilgiler almıştım anlıyorsunuz o rüya haberci mi değil mi diye diğerlerinden farkı oluyor gerçekten… Sizin yazdığınız kitaplar da var. Onlar neleri içeriyor, nasıl ulaşabilir insanlar bahseder misiniz?
Evet, iki kitabım var. Yayınevi ve internet satışlarından ulaşıp temin edebilirler. Kitabımızda sistem enerji, dinler, evren gibi çok derin bilgiler verdim. Herkesin okuması lazım kitaplarımı. Esmaül Hüsna’lar kitabımızda da özellikle gizli esmaları yazdım, bunun sebebi insanların dikkatini çekmekti. Kitapta gördüğü gizli esmalar sayesinde açıp Kur’an-ı okumalarını istedim. Biz birçok formüller yazdık ama o formüllere zaten her yerden ulaşabilirler. Ben burada formülleri sunarken insanlara bunun yanında doğru bilgiyi verdim. En baştaki on beş yirmi sayfayı okurlarsa ya biz yanlış yapıyormuşuz, biz Allah’la pazarlık yapıyormuşuz biz şirkteymişizin mantığını anlarlarsa daha edepli olacaklarını düşünerek o kitabı yazdım. Bizim amacımız burada yanlışa gidecek insanlara doğruyu göstererek onu yanlıştan uzaklaştırmaktır.
Rehber oluyorsunuz bu şekilde… Esmalarla, zikirlerle dualarımızın gücü mü arttırılıyor öyle değil mi?
Esmalar güçlü enerjilerdir. Bir yere bir yürüyerek gitmek var bir de araçla gitmek var. Esmaları bir araç olarak düşünürsek hem hızlı hem de rahat gideriz. Ama yol olmayan bir yere de değil araç ne olura olsun hiçbir şey gitmez. O yüzden biz bunları yaparız, duamızı ederiz, gerekeni yaparız sonrasını Allah’a bırakırız. Saplantı yapmamamız lazım.
Doğru! Evreni, oluşumunu sistemi genel olarak anlatırsanız neler dersiniz?
Şimdi evrenin oluşumunu anlamak için aslında besmeleyi iyi anlamak lazım. Besmelede herkes diyor “Be’nin sırrı şudur, budur” diye ama aslında özü şu; bir mutlak yaratıcı var. Kuran’da “Hüve” deniliyor “O” demek. O her şeyi yaratmış. Her şeyin içinde olasılık denizi yaratmış. Buna da Alla Hu boyutu diyoruz. Al; olumlu, La; olumsuz, Hu da nötrüdür. Aynı bir enerji sistemi gibi. Bunun içinde Alla Hu boyutundan ihtimalleri çeken düzene külli akıl; insandaki akıl, zekâ, beyine de rahman boyutu denmiş. Oluşup ortaya çıkana da Rahim boyutu denmiş. Besmelede bu anlatılıyor. O Allah; Allahudur, Rahman ve Rahimdir. Besmelede tam anlam bu çıkar. O her şeydir. Aynı zamanda bilinmezdir. Bizim yapmamız gereken onun koyduğu sistemde onun kurduğu hiyerarşide yürümektir, kendi görevimiz nedir onu bulmaktır.
Aynen öyle herkesin içsel yolculuğu budur, en büyük yolculukta bu… Siz kitabınızda “nar yoluyla”, “nur yolunu” da anlatıyorsunuz. Herkesin bir yolu var bir şekilde enerji üretiyor, biryere doğru gidiyor…
Şimdi “nar yolu” da var, “nur yolu” da var. Nur yolunu herkes pozitif düşünme olarak algılıyor ama Nur yolu her şeyi pozitif düşüneyim her şeyi düzgün düşüneyim demek değildir. Allah’tan geleni kabul etmektir. Kuldan gelene razı olmak, Allah’tan gelen olduğunu göstermez çünkü insanın kendinin de kendine hakkı vardır.
Nar yolu da aslında nur yolundan çok farklı değil. Sadece yöntemleri biraz farklıdır.
Nar yolu da nur yolu da doğru yola ulaştırır. Tasavvufta bir deyim vardır. “Nar’a geçilmeden nur’a gidilmez” diye. Bunun haricinde de yolsuzlar vardır. Bu yolsuzların her şeyi mubahtır. Fıtratları farklıdır. Bugün bakıyorsunuz Cemal Nur’sa Celal Nar’sa bunlar Kur’an’da bahsedilen fasık sınıfıdır. Kesinlikle hiçbir şeye tabii değillerdir. Yoldan çıkmışlardır. Onlar için bir şey yapılamaz her halde… Kendimizi için yapacağız!
Klaros enerjisini anlatır mısınız?
Önce Klaros enerjisinin çıkışına değineyim. Biyoenerji şifacılık benim doğuştan gelen yeteneğim. Bu yeteneğimle ben kendimi çözüp maneviyatlar aldığım yardımlarla belli bir yere getirdikten sonra insanlara yardım etmeye başladıktan sonra özellikle otistik çocukların ailelerinden “bizde bu yeteneğimizi kullansak ve çocuklarımıza faydamız olsa” gibi talepler gelince ben böyle bir öneride bulundum. O zamanlar Klaros’a gidiyordum. Klaros tarihte de çok etkin bir yer. Dünyada da bilinen bir yer. Apollon Kehanet ve İnsiye Merkezi diye geçiyor. Kuşadası’na giderken Ahmetbeyli Eski İzmir yolunda. Orada çalışmalarımı yaparken böyle yetkilendirildim. Bana insiye yetkisi verildi. Herkes insiye yetkisindeyim diyor ama üç beş Japon ismi yazıp soy ağacım bu diyorlar. Hiç biri geçerli ve doğru değil. Artı, gerçek insiye ile insiye olmamış kişinin farkını anlarsınız. Enerji sizde kullandınız gördünüz. Ondan sonra gökten indi diyoruz. İndiği yer Kloras olduğu için ben kloras olarak koydum. Bazen bana adının yabancı isim olduğunu söyleyip neden bu ismi koydun diyorlar. Sen de Allah’ın nuru de o zaman diyorum. Enerji dediğimiz şey nurdur zaten. Nur olan bir şey Allah’tandır. Her şey Allahtan zaten. O yüzen şekillere takılmamak lazım.
Kloras sistemi nasıl devam ediyor çalışıyor mu prensipleri nedir?
Buraya insanlar geldiği zaman kimisi şifa almak istiyorum diyor şifasını alıyor ve gidiyor. Kimisi kendi yeteneğinin olduğunu hissediyor arayışını tamamlamış oluyor geliyor eğitim almak istiyor. Eğitim verirken klorasa 1, 2, 3 sistem var üç aşamalık.
1. Aşamaya insiye diyoruz. Kişiyi 14 günlük bir çalışmaya alıyoruz. Tabi insiye etmeden önce kişiyi temizliyoruz. Bazen direk insiye veriyorlar. Bu çok yanlış bir uygulama direk insiyeyi verdiğin zaman kişinin içinde negatif enerji varsa o daha da artıyor. O yüzden kişiyi iyice temizleyip kaba temiz su koymak gerekiyor. Kişinin üzerine bu enerjiyi yüklüyoruz. Onun kendi kendine yapması gereken 14 gün yapacağı bir çalışma sistemi var kitapçığımızı da veriyoruz orada yapılması gerekenleri anlatıyoruz onu uyguluyor.
2. Aşamada kendisine enerji veriyor. Başkasına enerji veriyor. Mekân temizliği yapıyor. Uzaktan enerji gönderiyor ve imajinasyon çalışmalarına giriş yapıyor.
3. Aşama ise, benim için en önemli aşama bilinçaltı temizliği başlıyor. Çünkü bilinçaltı karma dediğimiz şey geçmiş yaşamlar dediğimiz şey hepsi aynı. Ve bizim RNA kayıtlarımızda geçmiş atalarımızın çoğu güvenlik koruma adı altında yapılmış kayıtlarının günümüzde geçersizliğini kaybetmesi ama bizi çeşitli korkular, telkinlerle bastırıp sindiren tortulardan kurtarıyoruz.
Çok önemli, onlardan arınınca kuş gibi hafiflemiş oluruz herhalde, bilinçaltımız o kadar kirli ki…
Şunu fark ediyorsunuz. Siz aslında siz olmadan ya da sizin deneyiminiz olmadan o kadar çok şeye ön yargılısınız o kadar çok şeyi kabullenmişsiniz ki sıyrılıp kendiniz oluyorsunuz.
Siz eğitimler de veriyorsunuz değil mi?
Eğitim veriyoruz evet. Eğitimlerimizi kişisel veriyoruz. Uzun zamandır toplu eğitim ya da seminer vermiyoruz. En son bir İzmit kampımız vardı kalabalık olunca pek olmuyor birebir olması lazım. İlim kişiseldir çünkü.
Hipnotizma için ne düşünüyorsunuz?
Hipnotizmanın türleri var. İnsanların çoğu hipnoz altında ama bunların farkında değil. Medya bunu tetikliyor. Bizim bilinçaltımızdan gelen korkularımız bizim kendi kendimizi hipnoz etmemizi sağlıyor. Yani insanların ölmeden ölmek deyiminin belki de bir kısımda hipnotizmanın altından çıkmak çünkü buna Kur’an da ‘zan’ deniliyor. Zanlarla yaşamak. Sosyal medyada da bazen görüyoruz eşek aynada kendini at görüyor, kedi aynada kendini aslan görüyor. İnsanlar da bunu son zamanlarda çok kullanıyorlar. Başka bir örnekle kredi kartını kendi parası gibi harcayıp sonradan zora düşmek gibi hipnozun sonu buna gidiyor. Bilinçli ya da düzgün telkinlerle yapılan hipnoz kişinin gelişimi her şeyde olduğu gibi onda da batıl var.
Tabii doğru ellerde olması gerekiyor…
Evet, tabi kesinlikle.
Mekanınızda çok fazla taşlar var taşlarla çalışıyorsunuz. Onların enerjisini öneriyor musunuz?
Elbette, gerçek taş mineraldir zaten ve bizim yapı taşlarımızda taştır. Bugün baktığınız zaman Bandırma’da gübre fabrikası var. Gübreye bakıyorsun hayvan atığı değil çakıl taşı geliyor. Onlara işlem yaptıktan sonra gübreye çeviriyorlar. O yüzden bitkiler taştan alıyor biz de hayvanlardan alıyoruz. Sonuçta en geçerli şeyler taşlardır. Mineral olarak güçlüdür. Milyonlarca sene oluşur, bizleri korur ve destekler. Enerjimiz düşerse bize enerji verir artarsa düşürüp dengeye getirir.
Allahtan gelen enerjiyle tabii ki…
Kesinlikle…
Okurlarımıza ne tür tavsiyeleriniz önerileriniz var? Farkındalık yaratmak adına…
Taşları da rüyalar gibi kalıplaştırmaya çalışıyorlar. Bu kalıpları da pazar ürün haline getiriyorlar. Fasfoodlar gibi hazır ürün yapayım bitsin gitsin gibi bizim burada öyle değil. Burada çok fazla taş var. Ben kişiye “bir git gez” diyorum hangi taş seni itiyor ve ya çekiyorsa ona yönel diyorum. Çünkü iten enerji de ona iyi gelecek ona göre o taşları seç, seçtikten sonra o taşı o kişiye uyumluyorsunuz. Taşın frekansını kişiye uyumlamazsanız zaten çalışmaz o yüzden illa önereceğim bir taş yok. Ama her taş kadim. En basiti doğada bir milyon senede oluşuyor. Kesinlikle bir taş mağazasını gezsinler. Ona göre kendilerine uygun olanı bulsunlar.
Her taş herkese iyi gelmez hatta bazı hastalıkları bile tetikleyebilir değil mi?
Tabii mineral sonuçta bugün ilaçlarda taşların laboratuvarda işlenmiş hali.
Peki, röportajımızı toparlarsak ne mesaj vermek istersiniz?
İnsanların kesinlikle içinde bulundukları enerji sistemini anlamaları lazım. Çünkü enerji dediğiniz şey psikolojinin temelini oluşturuyor. Fizik bedenimizin görülen bedenimizin temelini oluşturuyor. Bunu ağaç gibi düşünmek lazım. Toprağın altındaki köklerimiz bu bedenimiz. Görebildiğimiz bedenimiz. Bu bedenimize sadece gübre ve su verirsek çürür. Bunu evrensel enerji ile de beslememiz lazım. Tıpkı ağacın güneşten fotosentez yapması gibi de dengeye gelsin. O yaşam ağacı, eskilerin kutsal ağacı gibi insan yücelsin göklere ulaşsın onun haricinde dengesiz olursa kesinlikle bozulur. Enerji noktaları dediğimiz “nefs” diye geçiyor, Uzak Doğu’da “çakra” diye geçiyor ama bakıyorsunuz bu enerji noktaları hormon bezlerinin üzerine geliyor. İnsan düzgün enerjileri almazsa hormonları bozulur. Hormon bozulunca psikoloji bozuluyor. Daha sonra organlar bozluyor. Rahatsızlıkların çıkış sebebi çakraları ki bunlar özellikle genetik denilen hastalıkların sebebi, bunlar, insanlar enerjileri düzelttikleri zaman enerji kullandıkları zaman belki şifa bulmayabilirler belki mutluluk bulmayabilirler belki para pul bulmayabilirler ama şunun garantisini veririm kesinlikle huzurları oluyor.
En önemlisi de o zaten…
Çoğu arayış, çoğu saplantı huzursuzluktandır. Dengeye geldiği zaman insan huzurlu oluyor. Gözü doyuyor, gönlü doyuyor, yaşam şekli değişiyor. Hayat kalitesi artıyor. Şifa dediğimiz şey baş ağrısı, diş ağrısı geçirmek değil yaşam kalitesini ve farkındalığını arttırmak olduğu için bunu da enerji çalışmalarıyla yapabiliyorlar. Yaşayıp görmek lazım anlatmakla olmuyor. Enerji çalışmalarına giderken de herkese gitmesinler kesinlikle bir referans alsınlar, her işte olduğu gibi referans önemlidir yanlış enerji de alabilirler. Üç gün eğitim alan herkes profesyonel olmadan enerji vermeye çalışıyor, bizde enerji çalışması yapıyoruz ama biz kontrollü yaptırtıyoruz. Onlar başka insanlara da yaptırmaya çalışıyorlar. Kendi egolarını tatmin etmeye çalışıyorlar. Çok dikkatli bir şekilde ilerlerlerse hayatlarında kesinlikle faydasını görürler.
Tabi inşallah nasip olsun. Hak edenlere… Yani hormonlar vücudumuzda zaten orkestra şefi gibi her şeyimizi yönetiyorlar ve çakralarımızın açılmasıyla da bu enerji akışı rahat oluyor. Bunları öğrenmesi lazım öncelikle insanların...
Evet...
Teşekkür ederim eklemek istediğiniz bir şey var mı?
O çakraların özellikleri bizim sitede yazıyor zaten adresimizde çakra özellikleri yazıyor buraya girip okuduğunuz zaman hastalıklarından anlayabilirler…
Tamam, teşekkür ederim sağ olun…