MERDİVEN adlı kitabın yazarı BAHAR UMURTAK ile bir araya geldik ve yazmaya nasıl başladığından, kitaplarından ve Merdiven’den konuştuk…

Hoş geldiniz. Sizi biraz tanıyabilir miyiz?

Merhaba Yağmur Hanım. İstanbul Üsküdar’da doğdum. TED Ankara Koleji’nden mezunum. Ben lise ikinci sınıftayken babama yurtdışından bir teklif geldi. Bu dönem 1980’li yıllara rastlıyor; kışın kömür olmadığı için buz gibi bir evde ders çalıştığımı hatırlıyorum. Hal böyle olunca babam bu iş teklifini kabul etti ve ben gençliğimi İstanbul’da bırakarak 17 yaşında bir işçi kızı olarak yurtdışına çıktım. Üniversitesi öncesi “A level” denilen bir kursu başarıyla tamamlayıp Londra’da City Üniversitesi’nde Biyolojik Kimya okudum. Bu konuyu seçmemde annemin eczacı olmasının bir payı olduğunu düşünüyorum. Bölüm birincisi olarak mezun olup doktora yapmaya hak kazandım ve İngiliz hükümetinden burs alarak Southampton Üniversitesi’nde genetik üzerine doktora yaptım. Doktoramı aldıktan sonra, ne yapacağımı veya nereye gideceğimi bilmez bir halde çelişkiler yaşadım. İç sesim İstanbul’da olmam lazım geldiğini söylüyordu ama kendime orada da bir hayat kurmuştum. Geçişi, İsviçre’de Zürih Üniversitesi’nde postdoktora yapmakta buldum ve 2 yıl daha çalıştıktan sonra özlem duyduğum İstanbul’a döndüm. Uzun yıllar ilaç ve medikal ürünlerin pazarlanması ve satışında çalıştım, emekli oldum.

Yazmaya nasıl başladınız? Sizi teşvik eden birileri oldu mu?

Lisede bir gün edebiyat hocamız annemi okula çağırmıştı. Annem ve babam endişelenmişlerdi gene ne yaramazlık yaptım diye. O dönem Cumhuriyet Gazetesi okumam lazım geldiğini söylemelerine rağmen, ben Agatha Christie romanları okuyordum.  Hocam kompozisyonlarımı çok beğendiğini, yazmaya kabiliyetim olduğunu söylemiş ve ailede yazar olup olmadığını sormuş. Annem şaşırmış. Aslında kitaplarla hep ilgiliydim ama fen ağırlıklı bir tahsilim olduğu için edebiyatta hep eksik kaldım. Özellikle, 14 yıl Türkçe konuşmadığım için döndükten sonra sıkıntı çektim. Yurtdışında yazdığım ilk makalem “Yazar Olmak Nasıl Olur” başlıklıdır. Ne yazık ki bunu yazdıktan sonra hiçbir zaman yazar olamayacağımı, çünkü yazacak bir şeyim olmadığını düşündüm. O dönem sürekli İngilizce “en çok satanlar” kitaplarını okuyor, ne yazmış, nasıl yazmış onu anlamaya çalışıyordum. Romanların mutlak gerçek olduğunu düşünüyordum, çünkü kurmacadan haberim yoktu. Kurmaca ve roman yazma tekniklerini daha yeni yaratıcı yazarlık derslerinde öğrendim; dile kolay neredeyse 20 yıl sonra.

Kitaplarınızdan bahseder misiniz?

DÜNYA BİR MEYVE BAHÇESİDİR, Adem’in dünya yolculuğunu anlatan deneme türünde yazdığım ilk kitabımdır. Kitabım, okumalarımın ve analizlerimin harmanlanmasından oluştu. Eserimde Adem’in dünya denilen bahçenin bir meyvesi olduğu ve artık bu dönem olgunlaşmaya başladığını dile getirmiştim. Daha sonra bir kişisel gelişim kitabı olan GEÇİŞ’i Gülden Zengin arkadaşımla ortak yazdık.

‘Merdiven’ adlı kitabınızda neler anlatıyorsunuz?

3. kitabım ama ilk romanım MERDİVEN’i Korona’ya borçluyum diyebilirim. Virüs salgını sırasında “evde kal” çağrısına uyarak evde kalıp bol bol kitap okudum ve Dr. Korhan Altunyay’ın Yaratıcı Yazarlık kursuna katıldım. Bu dönem, Antik Mısır hakkında aylarca kitap okudum ve nihayet insan hakkında şekillenen düşüncelerimi toparlama fırsatı buldum. Kahramanım sürpriz bir şekilde karşıma çıktı. O, Mentuwoser isimli bir kâhya. Metropolitan Müzesi’nde dikilitaşı var. Büyük Piramitten geçiş yaparak farklı boyutlara ulaşıyor. Sadece o mu? Hayır ama spoiler vermemek adına daha fazla söylemeyeceğim.

Kitapla vermek istediğiniz mesajlar neler?

Merdiven kitabı, post modern tekniklerle kaleme aldığım bir kitap. Yani,  yazında metinler arasılık, üstkurmaca ve helozonik zaman örgüsüne yer verdim.  Kuran-ı Kerim’den bazı ayetleri kendi yorumlarımla yazdım. Hermes’in Zümrüt tabletlerini açmaya çalıştım ve piramitlerin sırrını biraz da olsa aralamaya gayret ettim… Ama biraz… Evet, özellikle “biraz” diyorum, zira herkes kendi olmalı ve kendine varmalı. Hani demişler ya, “Kendini bil!” ya da “Oku!” Bunu hepimiz yapabiliriz ve yapacağız. Yapmak zorundayız! Bu dönem bir geçiş süreci. Kendimize; yani özümüze geçiş yaptığımız bir dönemdeyiz. Hepimiz kıyametimizi yaşamaktayız şu an. Hırs, nefret, kibir gibi duygularımızı aştığımızda her şey bilinir olacak ve huzura varacağız.

Edebiyat dünyasında örnek aldığınız yazarlar var mı?

Editörüm ve hocam Korhan Altunyay başta olmak üzere Nedim Gürsel, Orhan Pamuk, İhsan Oktay Anar’ı sayabilirim. Atölye Kritik kapsamında derin okumaya tabi tuttuğumuz kitaplar Faruk Duman gibi yeni yazarla tanışmama vesile oldu.

Son olarak neler söylemek istersiniz?

Davetiniz için Önce Vatan ailesine ve size bana bu fırsatı verdiğiniz için teşekkür ederim. Adeta sırat geçişi gibi, kıldan ince, kılıçtan keskin bir geçiş dönemindeyiz. Herkes ışıklı geçişler yaparak cennet bir yaşama geçecek. Dünya bir dar boğazdan geçerken zorlukların üstesinden gelmenin tek yolu birbirimizi sevmek.  Başaracağız, buna sadece inanmıyorum, biliyorum! Bunları dile getirmeme imkân sağladığınız için teşekkür ederim Yağmur Hanım.