FUNDA AKOSMAN'ın röportajı için tıklayınız...
Kevser Yeşiltaş ile çok değerli, hiç bir yerde bulamayacağınız derin konuları, onun muhteşem dili ile ruhumuza dokunacak bir yazı dizisi hazırladık. Şoke olmaya hazır olun, bana da nasip oldu aracı olmak. Çünkü uyanış zamanındayız.
18 bin alem olduğu konusunda neler söylersiniz? Buralarda da hayat olduğu, başka canlıların da yaşadığı ve bir gün onlarla karşılaşacağımız konularını açar mısınız? Aynı Anda Doğuş, sonsuz alemlerde nasıl tezahür ediyor?
Tüm değerli okuyucuları öncelikle sevgi ve saygı ile selamlıyorum. Öncelikle burada okuyacaklarınızı belki de ilk defa okuyor olacaksınız. Ancak zamanı geldi. Bilmeniz gerekenler var. Öncelikle 18 bin alem diyerek bir matematiksel kavram yaratılıyor. Yaradan’ın sonsuz yaratımı, sınırsız hakimiyeti ve ruh kudreti, sonsuz alemleri ve sonsuz boyutları Kün emri ile var edebilir. Bizim en çok takıldığımız, idrak edemediğimiz, kafamızda oturmayan anlayış şudur. Lineer düşünme tarzı. Biz sıralı düşünmeye alışkınız. Yazılarda giriş gelişme sonuç algısı gibi. Doğdum, büyüdüm öldüm algısı gibi. Evden çıktım, arabaya bindim, gideceğim yere vardım algısı gibi. Geçmiş, şimdi, gelecek algısı gibi. Yani sıralı bir zaman kavramı içindeyiz. Bu sıralı zaman anlayışı bizi lineer düşünce tarzında düşünmeye zorluyor. Bu algı bir zihin zaptı. Çünkü bize böyle öğretildi. Oysa Kainat Kaotik tarzda işliyor. Yüce Yaradan sabitelerle, yaratılanlar değişkenlerle evrende var olmaya devam ediyorlar. Sanki biz zannediyoruz ki Yaradan Kün dedi, aradan 15 milyar yıl geçti. Böyle bir şey lineer düşünce tarzı. Oysa Kainatın özünde, Kün emri, An Zamanda verildi ve tüm yaratılanlar bu An Zamanda var oluştalar. Yani ortada geçen giden bir zaman yok. Hala o Kün emri ile varoluştayız ve Yaradanın sesini işitmekteyiz. Sonsuz alemler, sonsuz boyutlarda hayat olmaması mümkün müdür. Allah’ın sonsuz kudretini, biz beşeriler kısıtlamış olmaz mıyız? Elbette ki, sonsuz alemler, sonsuz boyutlar, bu boyutlarda sonsuz biçimde ve çeşitlilikte var olan bedenlenmeye likayati olan varlıklar var. Ayrıca, boyutlar arası katmanlarda sıkışıp kalmış kayıp ruhlar, bedenlenmeye likayati olmayan enerjisel varlıklar var. Onlarla karşılaşmak spesifik bir düşünce tarzı. Biz zaten An Zamanda beraberiz. Kaotik sistemde, her şey iç içe ve bir aradadır. Aralarda sınır vardır. Perdelenmiştir. Bu perdeler, Allahın Sevgi Yasası ve İlahi Aşk ile sınırlanmıştır. Birbirine müdahale olsaydı, yaşam bu kadar güzel ve anlamlı olamazdı. Aynı Anda Doğuş bir ilimdir. Sıralı bir doğuş yoktur kainatta. Sıralı bir zaman olmadığı gibi, Sıralı bir doğuştan da bahsetmek mümkün olamaz. Reenkarnasyon, Tekrardoğuş, Yenidendoğumdan bahsetmiyorum. Bu bilgiler literatürlere geçmiş, üzerinde çokça konuşulan bir inanç ve inançdışı algısal bilgilerdir. Beşeriyete uygun, dünya yaşamına uygun tarzda bilgiler içerir. Ancak beşeri tarzda. Yani orta karar bilgiler. Vasattan öteye gidemedi. Tekrardoğuş, Yeniden doğuş, Reenkarnasyon sıralı doğumu temsil eder. Sıralı bir ruh göçü değil bahsettiğim. Ölüm sonrası yeniden doğmak, ölmek ve yeniden doğmak ve bunun sonsuzca yapılması, lineer bir düşünce tarzıdır. Oysa bahsettiğim ilim farklı bir bilgiyi de getiriyor. Aynı Anda Doğuş bir ilimdir. Aynı Anda, sonsuzca bedeni ayağa diken ve deneyimleri yaşayan Yüce bir Ruh kudretinden bahsediyorum. Ruhun kudreti milyonlarca bedeni aynı anda ayağa dikmeye muktedir. Zaman kudreti milyonlarca bedene kader biçebilir. Madde kudreti milyonlarca kere biçimlenebilir. Ve hepsi Aynı An zamanda gerçekleşebilir. Aynı Anda Doğuş ilmini destekleyen Kur’an-ı Kerim Ayetleri mevcut. Bizim ruhumuz nereden geldi. Allahın Ruh kudretinden değil mi. Yani hepimiz Allah’ın ruhunu taşımıyor muyuz? O kudretli ruhun bize üflenmedi mi? O halde neden sıralı düşünmeye, lineer tarzda düşünmeye devam edelim?
Hicr Suresi 29. ayette “sevveytuhu ve nefahtu fihi min ruhi” Biçim verdim ve ruhumdan o biçimin içine üfledim.
Secde Suresi 9. ayette, “sevvahu ve nefeha fihi min ruhihi” Biçim verdi ve ona ruhundan üfledim.
Sad Suresi 72. ayette “sevveytuhu ve nefahtu fihi min ruhi “ Bir biçime sokup ona ruhumdan üfledim.
Allahın ruhundan üflenen, biçim sahibi olanlar ruhun sonsuz yaratım kudretine de sahiptir. Ruhun kudreti, An Zamanda, sonsuz boyutlarda ve sonsuz alemlerde biçimlenen, şekillenen varlıkları ayağa dikebilir.
Kur’an-ı Kerim, Nisa Suresi 1. ayette “halakakum min nefsin vahidetin " Tek bir nefs yarattı vahiy edilmiş. Tek bir nefs. Çoklu nefsler yok. Sıralı nefsler yok. Sürekli doğan nefsler yok. Tek bir nefs. Ayetin sonrasında şöyle vahiy edilmiş. "halaka minha zevceha " Tek bir nefsten eşini yarattı. Çok net ve açık bir ayet. Arapçadan bile okunsa aynı anlam. Tek nefsten eşinin yaratılması. Tek nefs, zıtlıkla birbirinin tamamlayıcısı olarak var oluyor. Ayetin devamında "besse minhuma ricalen kesiran ve nisaa üretti her ikisinden erkekler ve kadınlar. Besse yani üretilmek. Tek nefs ve zevcesinden üretilen ricalen yani erkekler, nisaa yani kadınlar. Şu an görülen tüm dişi ve eril varlıkların hepsi tek bir nefsten ve zevcesinden üretilmiş. Üretilmek ile yaratılmayı birbirine karıştırmamak gerek. Çünkü şu ayette apaçık bir bilgi var. Şems Suresi 9. ayet, "nefsin ve ma sevvaha" Nefse ve onu biçimlendirene yemin olsun. Yemin ediyor Kur'an-ı Kerim, nefse ve biçimlenmesine. Az önceki ayetlerde biçime üflenen Allah'ın ruhu vahiy edilmişti. Biçimlenen tek nefse üflenen ruh ve bu tek nefsten yaratılan zevcesi yani eşi ve bu ikisinden üretilen eril ve dişiller. Yani kâinatta görebildiğimiz Eril ve Dişil, yani Er ve Dişi olan tüm varlıklar. Aynı Anda Doğuş, Ruhun gücü ve kudreti ile tüm zaman ve mekanlarda farklı şekillerde ve biçimlerde tek bir ruh, tek bir nefs ile üretilen dişi ve eril varlıklarda tezahür etmesi ilmini anlatmaktadır.
Yaratım sonsuz şekilde. Yüce Yaradan tarafından hep devam mı ediyor? Evren sürekli genişliyor mu?
Evren sürekli genişliyor kavramı tamamen bilime dayalı. Elbette evren sürekli gelişiyor. Çünkü Ruh sürekli deneyim yaşıyor ve yaşamaya devam edecek. Bu deneyimleri yaşamak için, Madde cevheri ile Ruh cevherinin ortak işbirliği sonucu, yeni deneyim sahalarına ihtiyaç var. Yeni dünyalar, yeni ortamlar, yeni ortak toplumsal bilinçler. Ruhun kudreti sonsuz. Çünkü Mutlak olan Allah’ın kendi tezahürü. Allah’ın kudretinin Ruh olarak belirmesi. Ruh kudreti ile Madde kudreti yeni deneyim sahaları açıldıkça sonsuz yaşamlar bu mekanlarda var oluşta devamdalar. Zaman cevheri de sonsuz yaşamların kaderlerini tayin etmede oldukça kudret sahibi.
Ortak bilinç, birleşik alan, paralel evrenler, çoklu boyutlar kavramlarını bize açar mısınız?
Ortak bilinçten beslenen tüm varlıklar. Kainattaki tüm varlıklar Ortak Alan denilen Ortak Bilinçten beslenir. Bu Kur’an-ı Kerim’de Levhi Mahfuz olarak tek bir kere vahiy edildi. Kayıtlar Levhası olarak biliyoruz. Yapıp edilen her şeyin kayıtlandığı bir Levha. Levha çok ilginç bir vahiy kelime. Çünkü adı üstünde levha. Maddesel ve bir biçimi olan kayıt edilen bir meta. Ancak bu bizim bildiğimiz bir katı madde değil elbette. Biz hep burada takılıyoruz. Akılda oturtmaya çabalıyoruz. Akıl, ancak oluşumları takip eder ve mantıksal düzeyde ikna olur. Ancak vahiy tarzında ve hakikat bilgileri ancak gönülle ve kalp ile idrak edilebilir. Akıl ile ancak 2 artı 2, 4 eder mantığıyla ikna oluruz. Oysa gönül ve kalp idraki, pi sayısı gibi sonsuza uzanır. Tüm olasılıklar bu sonsuza uzanan bilgi içinde oluşur. Bu yüzden akıl ile gönül ilişkisini ayırt etmemiz gerekiyor. Siz evinizin anahtarı ile arabanızı çalıştıramazsınız. Çünkü ev anahtarı, araba kilidine oturmaz. Bu yüzden akıl ile yapılacak, oturtulacak kavramlar, anlayışlar farklı, kalp ve gönül ile idrak edilecek kavrayışlar farklıdır. Birleşik Alan, Ortak Bilinç, Morfik Alan denilen Deva’lar kayıtlar merkezi. Bu nerede diye soracak olursanız her yerde. Her zerrede kayıt olmakta. Ve Ruhun sonsuz kudreti, sonsuz zerreden aldığı bilgi ile Aynı anda, An zamanda, Aynı Anda Doğuşunu sonsuz biçimlerde, bedenlerde, yaşam ortamlarında, mekanlarda, gezegenlerde gerçekleştirebiliyor.
‘Evrende yalnız değilsiniz’ bilgisi bize başka yaşamların, canlıların olduğunu mu anlatıyor?
Kâinatın her zerresi yaşam ile dopdolu. Aksini söyleyen olabilir mi. Varsa Yaradan’ın kudretini kısıtlamış olur. Sadece dünyadaki insanları yarattı ve bu sekiz milyar ile meşgul olan bir Yaradan. Bu fikir biraz gerçek dışı değil mi. Yani bu kadar mı kudreti? Bu kadar mı hakimiyeti. Geri kalan boş alanlar ve gereksiz boşluklar öyle mi? Lütfen her birimiz bunu kalbinde sorgulaması gerekiyor. Tabii ki kimse yalnız değil. Görebildiğimiz canlılık, kainatın her yerinde aynı olmak zorunda mı. Dünyamızda bile bilinmeyen yaşam biçimleri var iken. Hatta bedenimizde bile bilinmeyen yaşam biçimleri var iken. Henüz okyanus dibinde neler var bilmiyoruz. Henüz dünyanın merkezinde ve yer altında neler var bilmiyoruz. Henüz geçmiş kadim uygarlıklar hakkında bilgimiz tam değilken. Sonsuz yaşam biçimi, sonsuz alemler, sonsuz boyutlar, sonsuz katmanlar arasında var olan enerjisel varlıklar. Ruhun kudreti Aynı Anda Doğuş ile tüm zerrelerin bilgisini alarak, sonsuz biçimlere yaşam ve can veriyor. Bu çok üst perdeden bir bilgidir. Dünyasal aklımız ile asla anlayamayız. Ancak kalben ve yürekten hissedebilir idrak edebiliriz.
Zaman kavramı çok önemli. Biz zamanı doğrusal bir düzlemde yaşıyorsak tüm anlar aynı anda mı oluyor?
An zamanda oluşuyor. Geçmiş ve gelecek ve şimdi kavramları tamamen dünyasal kavramlar. Böyle olmalı. Böyle bir mecburiyeti var. Başka türlüsü olamaz. Çünkü akıl başta olduğu sürece ikna olmak ister. İkna olması için sıralı bir zaman, sıralı doğuşlar, sıralı ölümler, sıralı yaratımlar akıl ile anlaşılmak zorunda. Sadece gönül ve kalp sahipleri tefekkür ederek her şeyin Tek bir oluşumla sonsuz boyutlarda ve sonsuz alemlerde var olabileceğini idrak edebilir.
Doğmadan önce nerede idik. Öldükten sonra nereye gidiyoruz. Nereden geldik nereye doğru gidiyoruz gibi soruların cevapları tüm doktrinler, dinler, felsefik ve semavi dinler tarafından cevaplandı. Ancak kesin bir kanıt yok. Yani öldükten sonra nereye gittiğimiz ve doğmadan önce nereden geldiğimiz hakkında kesin bir kanıt yok. Ancak bir inanış var. Yani senin inancın ve senin imanın senin realiten ve gerçekliğin olmakta. Neye inanıyorsan neye iman ediyorsan bu gerçeklik ve realitendir ve bunlar geçici bir süre senin inancın ve imanın olmaktalar, daha sonra başka şeylere inanır ve iman edebilirsin. Çünkü inançlar ve iman etmen sen ilerledikçe sen geliştikçe gelişir değişir ve farklı boyutlara ulaşır. Ancak sen gelişsen de değişsen de doğum ölüm ve nefes ile can bulduğun bilgisi değişmez. Değişmeyen öz cevher olan hakikat, değişen, arızi yani geçici ve bir süreliğine olan realite ve gerçekliktir. Gerçekler değişebilir, realiteler değişebilir. Bugün sevdiğin inandığın iman ettiğin ne varsa yarın senin için bir anlam taşımayabilir. Bunun gibi. Üzerinde biraz durdum zira çok önemli bir konu. Sen değişken bir yapıya sahipsin. İçinde bulunduğun hal ve haller sürekli değişiyor, inançların sürekli değişiyor ama başkalaşma olarak değil, gelişiyor tazeleniyor çünkü algın değişiyor, çünkü titreşimin yükseliyor çünkü idrakin gelişiyor. İnsan yerinde durmayan sürekli yürüyen bir varlıktır. Yürüyen bir varlık olan sen tüm bedenlerinle tüm felsefik ve düşünsel yapınla yürüyen bir varlıksın. Yürüyen inançlar ve yürüyen iman boyutu. Ancak hakikat değişmez. Doğduğun öldüğün ve nefes alarak can bulduğun bilgisi hakikattir. Ancak yaratılan tek bir nefsten ve nefsin biçimlenene üflenen Allah’ın ruhu ve o yaratılan tek nefsin yaratılan zevcesi ile üretilen eril ve dişiller, yani kadın ve erkek cinsiyetindeki tüm varlıklar ilmi bir hakikattir.