Aynamın Arkası” kitabının yazarı Ali Karataş ile bir araya geldik. Yazmaya nasıl başladığını, kitabın nasıl ortaya çıktığını ve bundan sonraki hedeflerini konuştuğumuz sohbetimiz bugün sizlerle…

Hoş geldiniz. Sizi biraz tanıyabilir miyiz?

9 Haziran 1986 Eskişehir doğumluyum. Babamın Emniyetteki görevinden dolayı ilkokula kadar olan süreçte Diyarbakır, İstanbul ve Eskişehir üçgeninde büyüdüm. İlk, orta, lise yıllarım Eskişehir’ de geçti. Üniversiteyi de kendi şehrimde okudum. Anadolu Üniversitesinin ön lisans dekorasyon ve ikinci üniversite olarak Anadolu Üniversitesinin lisans işletme mezunuyum. Hali hazırda birkaç farklı şehirde faaliyet gösteren gayrimenkul şirketimiz ve doğal yaşam alanları ve doğal beslenmeye yönelik oluşturduğumuz bir başka şirketle ticaret hayatında faaliyet gösteriyorum.

Yazmaya nasıl başladınız? Sizi teşvik eden birileri oldu mu?

Yazma serüvenim ortaokul yıllarımdan itibaren vardı, lakin çok tahmin edebileceğim bir alana evrilmemişti daha öncesinde. Ben geçmiş yıllarda oyunculuk yaptığım için o dönemlerde kısa filmler yazmaya ve çeşitli festivaller için çekmeye başladım. Daha sonrasındaki süreçte çeşitli platformlar için bazı yarışma formatları hazırlayarak, sunumlar gerçekleştirdim. Televizyon dünyasındaki birçok ünlü isimle yaptığımız toplantıların ardından aldığım olumlu sonuçlardan sonra bekleme süreci başladı. Hayatımda çok keyif almadığım şeylerden bir tanesi beklemek olduğu için o süreçte beklemek beni çok yordu ve işlerimize aracılık eden bir diğer ünlü aracı beyefendinin umursamaz tavırları bende başka şeyleri canlandırdı. En net onu söyleyebilirim esasen kötü ev sahibi kiracıyı ev sahibi yapar sözünün hayat bulmuş hali oldu. Roman yazmak gibi hiçbir düşüncem yokken birden hikâye canlandı gözümde. Tamamen Allah’ın bir lütfu olarak gördüğüm o anı hayatım boyunca unutamam. Esas teşvik kısmı bir olumsuzluktan doğdu ama Allaha şükürler olsun çok keyifli bir yere geldi an itibariyle.

Yazarken esin kaynağım dediğiniz neler var?

Öncelikle ben yazı yazmanında kişisel bir özellik olarak DNA kodlarımıza işlendiğini ve ilahi bir şey olduğunu düşünüyorum. Çağımızda sanat popülariteye kurban edildiği için bu kesin ayrımı çok net anlayamıyoruz. Lakin çok yakın gelecekte bunun farkına varılacağına inanıyorum. Yazmak, yazabilmek, üretebilmek o yüzden çok kıymetli ve her üretende olduğu gibi benimde beslendiğim şeyler var. Ben aile evimin çatı katındaki 10 m2 bir odada sadece kimi geceler sessizliğin sesini dinleyerek kimi zamanlar sanatına çok büyük saygı duyduğum Mercan Dede’nin ney dinletilerini dinleyerek, kimi zaman yağmur yağdıktan hemen sonra bulutlardan süzülen güneş ışıklarına bakarak kısacası beslendiğim alan içinde olduğum hikâyeyle alakalı oluyor. Doğuda yaşanan bir hikâyeyi kaleme alacaksam Alaçatı veya Bodrum’da kendimi bir otele kapatarak bu enerjinin geleceğine inanmıyorum. Konu muhataplarıyla ve mekânlarıyla o tadı dokuyu verir insana diye düşünüyorum.

“Aynamın Arkası” ile vermek istediğiniz mesajlar neler?

Kitap konusundan dolayı insanların alacağı çıkarımlardan ibaret. Benim üreteni olarak söyleyebileceğim koşulsuz amaçsız düşünmeden, sadece büyük resme bakarak değil asıl hikâyenin detaylarda olduğunu bilerek görünenden çok görünmeyeni görmeye çalışarak adım atmak hayatta. Çünkü birçoğumuzun hayatında bu ve benzeri süreçler fazlasıyla olmuştur. Kitapta Savcı isimli karakter ilk defa tattığı aşk duygusundan dolayı sonsuz bir sarmalın içine düşmektedir. Ama bu onun hikâyesi olduğundan onun başına aşk ile geldi. Bir başkasının hayatında başka şekillerde ve başka duygularda çıkar karşısına. Kitabın kapağında çok sevdiğim bir söz var ‘’Başkalarını var edebilmek için kendimi yok etmekmiş benim hikâyem’’. En net vermek istediğim mesaj başkalarını var etmek için kendinizi yok etmeyin. Bırakın sizi olduğu gibi kabul etsin insanlar ya da seçtiğiniz insanlar yol arkadaşınız olsun…

Kitabın ismi neden “Aynamın Arkası” oldu?

Çok planlı bir durum değildi esasen. Hikâye başladıktan daha doğrusu ben karakterlere uzaktan bakmaya başladığım andan itibaren hepsinde bir görünen birde görünmeyen yüz mevcuttu. Bu sebepten dolayı gördüğümüz değil de görmediğimiz kısımları bu hayatımı değiştirmeye başlayan iki kelimeyle anlatmaya çalıştım. Allah hak edene ve temiz kalple isteyen herkese gösterdiği yüzünün gerçek olduğu insanlarla yaşam nasip etsin.

Kitabın başarıya ulaşacağını düşünüyor musunuz?

Kitabın konusundan dolayı ilgi çekeceğine inanıyordum. Bugün gelinen noktada güzel başarılar göstermeye de başladı ve beni inanılmaz mutlu ediyor bu süreç. Yakın zamanda da belki başka platformlarda görsel olarak ölümsüzleşecek bir hal alabilir. Görüşmeleri devam ediyor. Allah neyi nasip edecekse günün sonunda o olacak. Ben gayret ediyorum mücadelemi ve çalışma azmimi üzerine koyuyorum belli bir noktadan sonrası tevafuk. İnşallah daha iyi yerlere geldiğini hep birlikte görürüz.

Edebiyat dünyasında örnek aldığınız yazarlar var mı?

Bununla ilgili çok fazla örnek sayamam. İlk sırada tartışmasız Sabahattin Ali var. Toplumda direkt ön kabul gören yerli ve yabancı popüler tipler çok ilgimi çekmiyorlar. Çünkü biraz öncede bahsettiğim şekilde ben çok fazla popülerliğin samimiyeti azalttığını düşünüyorum. Popülariteyi ötekileştirmiyorum lakin kimi karakterlere o gömleğin çok yakışmadığını düşünüyorum.  O yüzden eski yazarlar ve samimi isimsiz insanların hikâyeleri ilgimi çok daha fazla çekiyor. Bir de Mevlana eklemeden geçemeyeceğim.

Çalışmalarını yürüttüğünüz projelerinizi anlatır mısınız?

İlk sırada yılsonunda çıkarmayı planladığım “Aynamın Arkası Mahşer” isimli hikâyenin devam kitabı var. İlk Romandan sonra tüm yüzleşmelerin yaşanacak olduğu eser. Daha sonrasında üzerinde çalıştığım yaklaşık on ikiye yakın proje var. Hepsini zaman içinde doğru anda başlayarak hayata geçirmeyi düşünüyorum.

Son olarak neler söylemek istersiniz?

Bu keyifli sohbetten dolayı emeği geçen tüm arkadaşlara çok teşekkür ederim. Ben üretenden üretimden yana bir insan olduğum için bu yola çıkmak isteyen arkadaşlara, alışılmış tüm algıları ve baskıları geride bırakarak, mevcut düzenlerini koruyarak çok çalışmalarını ve sadece yapmalarını tavsiye ediyorum. Bir başkasının yaşam hikâyesine özenerek veya başkalarının kişisel başarısızlıklarını dinleyerek manipülasyonlarında kalarak kendilerini tüketmemelerini isterim. Hayat tahmin ettiğimiz kadar uzun bir zamandan ibaret değil. Ama üreterek ölsek de, ölmeyeceğimize inanıyorum. Benim nazarımda her eser bir 100 sene ölümsüzlük demek. O yüzden üreterek zincirleri kırarak daima ileriye ve hedeflerine doğru koşarak o ışığı görmelerini isterim. Herkesin kalbinin ekmeğini yediği bir Dünya hayaliyle tüm okuyuculara kucak dolusu sevgi ve selamlarımı iletiyorum. Esenlikler…

Röportaj: Yağmur Tanyıldız