UYANIŞ YAYINEVİ YAYICILIKTA 52. YIL

UMUT ADINA MARTI OLMAK

AHMET BİLGEHAN ARIKAN

RÖPORTAJ:ASLI M. SARI

Bu hafta röportaj konuğum Uyanış Yayınevi İmtiyaz sahibi Ahmet Bilgehan Arıkan. Hep mi yazarlar konuğum olacak bu seferde yayınevlerinden duymak istedim gerçekleri. Özellikle yeni yazarlar için yayınevleri kâbus gibidir, bunu yaptığım röportajlarda bizzat görüyorum. Bu serzenişleri Ahmet Bey’e sordum. Ayrıca: Ahmet Bilgehan Bey Umut adına martı olmak isimli bir sosyal sorumluk projesine yayınevi olarak imza attılar. Aslı Hanım; Bu sene yayınevimizin 52. yılı. Yayınevi dışındaki yazarlar ile görüşerek onlardan konu sınırı olmaksızın bir deneme veya öykü yollamalarını istedim. 52. yıla özel bir armağan kitap olmasını düşünmüştüm. Yazarlarımızdan yazılar geldi. Yazılar toplandıktan sonra; “Bu kitap sosyal sorumluluk projesi kapsamında olsun, geliri de Ömer Faruk Morkoç'un tedavisine aktarılsın.” diye düşündüm. Ömer Faruk Morkoç kimdir? 20 yaşında bir lise talebesi. 2007 yılında 7 yaşında iken geçirmiş olduğu trafik kazası nedeniyle tekerlekli sandalyeye mahkûm kalan birisi. 13 yıldır bu hayatta yaşam mücadelesi veriyor ve nice zorluklarla karşılaşıyor. Ben bir engelliyim diyor. Çocukluğu elinden alınan. Ben bir çocuktum oyuncakları kırılan diyor Aslı Hanım. Akabinde yazarlarımız ile tek tek yeniden görüştüm. Kitabın sosyal sorumluluk projesi kapsamında olacağını, gelirini Ömer Faruk Morkoç'un tedavisine aktarmak istediğimi söyledim. Herkes çok memnun oldu. "Elimizden geleni yaparız hayırlısı olsun." dediler. Sonrasında bu durumu Ömer Faruk Morkoç ile paylaştım. "Hiç satmasa bile böyle bir proje yapmanız beni çok mutlu etti. Var olun, var olsun tüm iyi insanlar!" diyerek cevabını verdi. İsim konusunda Ömer Faruk Morkoç ile istişare yaptık. Kendisine sorduğumda aklıma ilk gelen Nazım Hikmet'in “İnsan; denizin olmadığı yerde, umut adına martı olmalı.” sözü oldu diye cevapladı. Ben de bu istişare sonucunda kitaba "Umut Adına Martı Olmak" ismini verdim.

Ne hoş bir farkındalık değil mi? Sahiden kutluyorum bu projeyi ve ismi geçen her bir yazarı.  Ahmet Bey ile yayıncılık, yayınevi yazar ilişkileri v.b bir çok konuda da etkili ve güzel bir sohbet gerçekleştirdik. Röportajımız sizlerle.

Uyanış Yayınevi’ni ve kendinizi kısaca anlatır mısınız? Kimdir Ahmet Bilgehan Arıkan?

Ben Ahmet Bilgehan Arıkan. 1980 doğumluyum. Lise mezunuyum. Memleketim Manisa Salihli. Babam, mütercim yazar Yaman Arıkan; 1968 yılında Uyanış Yayınevi'ni ilk kuran kişi. Şu anda evde okuyor, yazıyor, kendine göre bir şeyler ile meşgul. 1999 yılından bu yana elimden geldiğince yayınevinin devamlılığını sağlamaya gayret ediyorum. Kitap ve tasarım işleri ile meşgulüm.

İlk markamız Uyanış Yayınevi.

Yayıncılıkta 52. yılımız.

Millî, dinî, edebî, fikrî, içtimaî mevzularda neşrettiğimiz veya neşredeceğimiz telif veya tercüme eserlerimiz yuvanızı bir edebî mektep hâline getirecektir.

Yayın Kategorilerimiz:

Çocuk, deneme, fikri eser, gezi, hatıra, kişisel gelişim, öykü, roman, sözlük, şiir, tarih, tasavvuf.

İkinci markamız Tasarım Konağı

Üçüncü markamız Kitap Konağı

​​​​​​​

Diğer yayınevlerinden farkı ne peki?

Yayın politikamız bulunmakta. Diğer yayınevleri buna dikkat etmiyorlar. Cinsel içerikli eserler, argo içerikli eserler, siyasi içerikli eserler, bölücülüğe ve ayrımcılığa sebep olacak eserler, alkol içerikli eserler dışında her türlü kitap yayın politikamıza uygundur. Baskı öncesi ve sonrası hizmet çok önemli. Diğer yayınevleri kitabı basıp yazara teslim ediyorlar. Biz baskı öncesi ve sonrası titizlikle takibini yapıyoruz.

Peki, yayınladığınız kitaplar içinde en çok hangi yazarlar ve türler tercih ediliyor?

Öncelikle yazarın, sonra kitabın kısmeti önemli bir faktör. Deneme, kişisel gelişim, öykü, roman kategorilerinde yayınlanan eserler dikkat çekiyor.

Özellikle yeni yazarlar için yayınevleri kâbus gibidir, bunu yaptığım röportajlarda bizzat görüyorum. Sizce bu serzenişlerin sebebi nedir?

YAZARLARIMIZ SÖYLENENİ DİNLEMİYOR, SÖZLEŞMEYİ OKUMUYOR. EZBERE İMZA ATIYOR.

En önemli sıkıntı şu. Yazarlarımız söyleneni dinlemiyor, sözleşmeyi okumuyor. Ezbere imza atıyor. Kontrolü yapmıyor. Sonra başta sosyal medya olmak üzere her yerde yaygara koparıyor. Her yazar dünyada sadece kendisi varmış gibi hareket ediyor. Her şeyin bir anda olmasını istiyor. Yapılan her türlü iş ve çalışmada belirli zamanlar var. Söyleneni dinlemediği için, sözleşmeyi okumadığı için kendi kendini ve dolayısıyla yayınevini de mağdur ediyor.

Yayınevlerini de ticaret haneye dönüştürdüler mi sizce?

FIRSATÇILIK OLMAZSA OLMAZ

Genelde sistem şu şekilde. Her türlü kitabı basıyorlar. Bas geç yenisi gelsin. Çok fazla yazar, şair var. Fırsatçılık olmazsa olmaz.

Yayınevi kurmak güzel bir fikir? En çok desteği kimden aldınız?

Babam, mütercim yazar Yaman Arıkan; 1968 yılında Uyanış Yayınevi'ni ilk kuran kişi. Babam ile ve bu işe emeğine vermiş herkes ile istişare yapmaya çalışıyorum.

İleriye dönük kariyer hedefi planlarınız nelerdir?

İlk zamanlarda sadece babamın eserleri basılıyordu. Sonra şu şekilde düşündüm. Farklı yazarlar, farklı türler de olmalı. Bir yayın politikası belirledim ve ona göre yayına hazırladım. Babamın 30 civarında eseri bulunmakta. Şu anda 100 civarında yayınımız var. Daha da artıyor. Teknoloji ve diğer konularda sürekli kendimi geliştiriyorum.

​​​​​​​

Kitabının Uyanış Yayınevi'nden çıkmasını isteyenler neler yapmalıdır?

Öncelikle word dosyası olarak hazırlamaları gerekiyor. Sonra bizim e posta hesabımıza dosyayı göndermeleri gerekiyor. Dosyayı okuyoruz, notlarımızı alıyoruz. Yayın politikamıza uygun olmayan bölümler var ise onları yazara bildiriyoruz. Yazar uygun görürse ve uygun olmayan bölümler çıkarılırsa sözleşmeyi imzalıyoruz.

“Türkiye’de yayıncılık” hakkında genel olarak düşüncelerinizi almak istiyorum. Türkiye’de yayıncılık nereye gidiyor?

KALİTELİ ESERLER ÇIKMIYOR

Çok fazla yayınevi var. Ama biraz önce de bahsettiğim gibi; çoğu bas geç yenisi gelsin şeklinde çalışıyor. Kaliteli eserler çıkmıyor. Bir büyüğüm anlatmıştı. Eski zamanlarda kitap çıkarmak isteyen birisi sözü geçen belirli kişilerden bin bir zorlukla randevu alıyorlarmış. Dosyalarını onlara inceletiyorlarmış. Onlar uygundur derse kitap basılıyormuş. 1000 tane dosya geliyorsa en fazla 50-60 tanesi basılıyormuş. Geri kalan basılmıyormuş. Şu anda herkes yazar, herkesin kitabı basılıyor. Maddi manevi her türlü emeğe yazık.

Yeni kitaplar basılıyor, yeni yazarlar kitap çıkarıyor. Nicelikte bir artış olduğu açık ancak sizce yayıncılık nitelik olarak da artıyor mu yoksa yerinde mi sayıyor?

Yerinde sayıyor.

Son zamanlarda revaçta olan dijital yayıncılık hakkındaki düşünceleriniz nelerdir? Uzun yıllardır dijital yayınların basılı yayınları azaltacağını duymaktayız fakat henüz böyle bir şey olmadı. Sizce dijital yayıncılık ve basılı yayıncılık arasındaki ilişki bir tamamlayıcılık ilişkisi mi yoksa bir çatışma mıdır?

Yurt dışında e kitap çok yaygın. Ülkemizde yeni yeni organize ediliyor. Alt yapı, her şey yurt dışı bağlantılı. Bana göre kitap kokusu, güzel kokulardan biri. Gerekli alt yapı sağlandıktan sonra e kitabın maliyetleri çok düşük. Her iki yayıncılığın da artıları eksileri bulunmakta. Organizasyonu iyi yapmak lazım.

​​​​​​​

Türkiye’de kitap yayınlatmak zor mudur? Bir kitabı yayınlama süreci nasıl işler? Ne kadar zaman alır?

Dediğim gibi çok fazla yazar ve yayınevi var. Her yayınevinin belirli şartları var. Öncelikle dosya yayınevine gönderilir. (Popüler yayınevleri 5-9 ay arasında yazara geri dönüş garantisi verir. 5-9 ay sonra cevap gelir. Bize gelen dosyayı en kısa zamanda okuyup cevabını veriyoruz.) İlk önce editöre gider dosya. Sonra sayfa tasarımı ve kapak tasarımı yapılır. Yazar onayı sonrasında matbaa süreci başlar. Her bir işlem sıra ile yapılmaktadır. Farklı yazarlar ile muhatap olunduğu için bizim sözleşmemize göre en fazla 3 ay içinde kitap basılmış olur.

Malumunuz doların artışı ve pandemik salgın sonrası her şeye olduğu gibi kâğıt fiyatlarına da zam geldi. Bu zamdan yayınevleri nasıl etkilendi?

Olağanüstü durumlar olduğu zaman ne yazık ki fırsatçılıkta sınır olmuyor. Kâğıtçı ve matbaa günlük döviz kuru ile fiyat veriyor. Ona göre işleme alıyor. Sabah fiyat aldınız, işi 2 gün sonra işleme aldınız. Matbaa döviz kurunda değişiklik oldu ise hemen yansıtıyor. Çok fazla kitap çıkaran yayınevi imkânlar dâhilinde kâğıt stoku yaparak maliyetleri düşürmeye çalışıyor.

Ülkemizde hangi tür kitaplar daha çok alaka çekiyor? Sizde en çok giden yayınlar hangileridir?

Bir haberde okumuştum. “Türkiye’de kitap okuyanların yüzde 45'i aşk, yüzde 43'ü din (namaz hocası-dua kitapları), yüzde 12’si masal, fıkra, siyaset, kişisel gelişim kitapları okuyor.” Bizde de deneme, kişisel gelişim, öykü, roman kategorilerinde yayınlanan eserler dikkat çekiyor.

​​​​​​​

Umut adına martı olmak isimli bir sosyal sorumluk projeniz var ne güzel. Biraz bahsedebilir misiniz çalışmanızdan?

İNSAN; DENİZİN OLMADIĞI YERDE, UMUT ADINA MARTI OLMALI

Bu sene yayınevimizin 52. yılı. Yayınevi dışındaki yazarlar ile görüşerek onlardan konu sınırı olmaksızın bir deneme veya öykü yollamalarını istedim. 52. yıla özel bir armağan kitap olmasını düşünmüştüm. Yazarlarımızdan yazılar geldi. Yazılar toplandıktan sonra; “Bu kitap sosyal sorumluluk projesi kapsamında olsun, geliri de Ömer Faruk Morkoç'un tedavisine aktarılsın.” diye düşündüm. Yazarlarımız ile tek tek yeniden görüştüm. Kitabın sosyal sorumluluk projesi kapsamında olacağını, gelirini Ömer Faruk Morkoç'un tedavisine aktarmak istediğimi söyledim. Herkes çok memnun oldu. "Elimizden geleni yaparız hayırlısı olsun." dediler. Sonrasında bu durumu Ömer Faruk Morkoç ile paylaştım. "Hiç satmasa bile böyle bir proje yapmanız beni çok mutlu etti. Var olun, var olsun tüm iyi insanlar!" diyerek cevabını verdi.

İsim konusunda Ömer Faruk Morkoç ile istişare yaptık. Kendisine sorduğumda aklıma ilk gelen Nazım Hikmet'in “İnsan; denizin olmadığı yerde, umut adına martı olmalı.” sözü oldu diye cevapladı. Ben de bu istişare sonucunda kitaba "Umut Adına Martı Olmak" ismini verdim.

Merak edenler için Ömer Faruk Morkoç hakkında bilgi vermek istiyorum.

"Hastane Hayatım”

Merhabalar, öncelikle iyi günler dilerim. Ben Ömer Faruk Morkoç. 20 yaşında bir lise talebesiyim. 2007 yılında 7 yaşında iken geçirmiş olduğum trafik kazası nedeniyle tekerlekli sandalyeye mahkûm kalan birisiyim. 13 yıldır bu hayatta yaşam mücadelesi veriyor ve nice zorluklarla karşılaşıyorum. Ben bir engelliyim çocukluğu elinden alınan. Ben bir çocuktum oyuncakları kırılan.”

Yayınevi sıkıntıları nelerdir günümüzde? Ne gibi çözüm önerileri sunulabilir?

Kitap satılsın satılmasın kitap ücretleri peşin olarak veriliyor. Matbaa ben işimi yaptım gerisine karışmam diyor. Yayınevleri de faaliyete devam edebilmek için ücreti mukabilinde baskı yapıyor. Belirli şartlar olmalı, her kitap basılmamalı.

Türkiye’de kitap okuma oranı hakkında ne düşünüyorsunuz? Gençler kitap okuyorlar mı? Kitap okuma oranı nasıl artırılabilir?

Bir haberde okumuştum. “Kitaba yılda 5,5 lira ayrılıyor. Rapora göre ayda cep telefonu ve iletişim masraflarına 173 lira ayıran 4 kişilik bir Türk ailesi, kitaba ise yılda sadece 5,5 lira ayırıyor.” Genel olarak okuyan kesim genç kesim. Cep telefonu kullanımı azaltılmalı.

Yazar olmak isteyen gençler ne yapmalı? Onlara tavsiyeleriniz nelerdir?

Faydalı eserleri okumaları lazım. Gezmeleri, araştırmaları birikimlerini arttıracaktır. Kullandıkları kelime sayısını arttırmaları şart. Başkalarından kes-kopyala-yapıştır şeklinde yapmamalı özgün eserler ortaya çıkarmalılar. “Bin bilsen de bir bilene danış.” sözünü dikkate almalılar.

İlk kitabını yayınlatmak isteyen yeni yazarlara tavsiyeleriniz nelerdir?

Hangi yayınevi olursa olsun, mutlaka yayınevini araştırsınlar. Yayınevi bünyesinde bulunan yazarlar ile görüşmeleri gerekir. Onlardan bilgi almaları iyi olur. Yazdıkları eser göndermeyi planladıkları yayınevine uygun mudur diye araştırsınlar. Söylenenleri dinlesinler, notlar alsınlar. Sözleşme örneği istesinler ve başından sonuna kadar okusunlar. Ona göre hareket etsinler. Maddi manevi emek veriliyor. Mağdur olmasınlar.