Müslümanların Tanrıyla baş başa kaldıkları, mübarek Ramazan ayında, düzenlenen iftar ve sahur yemekleri toplumun haklı olarak tepkisini çekti. Bu yersiz olayları sonradan öğrenen bizleri yönetenlerin üzülmüş olacaklarını düşünüyorum. Ne yazık ki; toplumumuzda yol yordam bilmeyenler, bazen kraldan çok kralcı oluyor ve ucu kimlere dokunur diye düşünmeden hareket ediyorlar. Tepki çeken bu tür olaylara neden olanlar, düşüncesizce hareket ederek faturanın kime çıkacağının farkında bile değiller.

Cumhurbaşkanının partisine yönelik “Lüks, şatafat ve israf görüntüsüne meydan vermeyin” sözüne ne yazık ki; Ağrı’daki sahur yemeğinde; bu sözle taban tabana zıt görüntüler sergilendi. Onunla da kalınmadı; saat 24’den sonraki müzik yasağı da delinip gitti…

Ağrı’da ve çevre illerden gelen partili gençlerin lüks bir restoranında müzik grubu ve bendirler eşliğinde; en azından 700 kişilik gösterişli, sahur yemeği internette yayınlanmasının ardından medyada da yer aldı. Ramazan ayında bu durumun çirkinliği anlaşılınca; partiye zarar vereceğinden ötürü internette görüntüler kaldırıldı.  Oysa şatafatlı sahur yemeği (!)  ortaya çıkmıştı bir kere; bazı televizyonlarda günlerce yayınlandı, üzerinde yorumlar yapıldı… Sanal ortamlarda en çok paylaşılanlardan biri oldu…

Bazı siyasilerin ve din adamı geçinenlerin kuş sütunun eksik olduğu yer sofralarda iftar görüntüleri yine bu Ramazanda da sergilendi.

İstanbul’un a bazı restoranlarında kişi başı 2.500 TL olan iftar yemeklerine kimler katılır?

Bilemeyiz.

Bugünün ortamında o da ayrı bir soru…

Enflasyonun hız kazanması, vatandaşların alım güçlerinin azalması, paranın değerini kaybetmesi,  market ve pazarlarda sebze ve meyvelerin taneyle alınması, bazı yerlerde çıkma denilen çürük yiyecekleri arayanların olması,  askıda ekmekler, Gaziantep Belediyesinin indirimli ekmek kuponu vermesi, ucuz et alabilmek için  

Et-Süt Kurumunda sabahın erken saatlerinde kuyruğa girenlerin olduğu ülkemizde bu tür şaşalı davranışlarda bulunulması gerçekten çok üzücü…

Günümüzde market raflarına, pazarlardaki etiketlere bakmaya korkuyoruz diyenlerin olduğu toplumda bu tür gösterileri yapanların anlaşılan;  bir ellerinin yağda bir elleri balda olmalı… Utanıp  biz yanlış yaptık diyeceklerine   bir de kalkmışlar; kendilerini tenkit edenlere hakaret ediyorlar.

Yeri gelmişken söylemekte yarar var sanırım; bir zamanların fakir fukaranın yediği zeytin, peynir bile neredeyse zengin sofrasının başköşesine oturdu.   

İskoç yazar ve siyasetçi Samuel Smiles’in  yeri gelmişken bir sözü ile yazımı noktalamak isterim;

”Vicdan rahatlığı yaptığımız işlerin sonunda belli olur ve vicdanın yardımının oladığı yerde hata oranı yüksektir.”