Kırım’dan mektup...

Oğuz Amca merhaba,
Kırım'a Rusya’nın askerî güçleri girdi. Su ana kadar bir çatışma yoktu.
Kırım Türkleri, Ukraynalılar ve Rusların bir kısmı, Kırım’ın Ukrayna’ya bağlı Muhtar Cumhuriyet şeklindeki statüsünün devamını istiyorlar. Bazı Ruslar, özellikle Akyar (Sevastopo) sehrindekiler Rusya'ya bağlanmak istiyorlar.
Çoğunluğu Rus asıllı milletvekillerinden oluşan Kırım Parlamentosu, 16 Mart 2014 tarihinde referandum yapılacağını ilan ettiler. Bu üçüncü ilandır. Her seferinde tarihi daha erkene alıyorlar.
Rusya dışındaki bütün ülkeler, Kırım Parlamentosu’nda alınan kararın hukukî olmadığını dile getiriyorlar.
Rusya, Kuban Kazaklarından bir kaç bin kişiyi Kırım'a yerleştirdi. Rus bayraklarıyla Rusya lehine gösteriler düzenliyorlar ve provokasyon için çalışıyorlar.
Rus televizyon kanalları inanılmaz derecede ve yalana dayalı propaganda yapıyor. Kırım'da Ukrayna Televizyon kanallarının yayını yasaklandı. Yalnızca Rus televizyon kanalları yayın yapıyor.
Annem ve babam iyiler, ancak tabi ki rahat değiller. Çünkü her an kan dökülebilir...
Ben dün Kırım'dan çalışma yerim olan Moskova’ya döndüm. Eşim ve kızım Kırım’da idiler. Onları da getirdim.
Kırım’da insanlar korku içindeler. Kırım Türklerinin bir arada yaşadıkları semtlerde halk birlikleri kurdular ve geceler, provokatörlerin bölgeye girmelerini engellemek için nöbet tutuyorlar. 

Yarın sizi telefonla arar, yeni gelişmelerden haberdar ederim.
Kendinize iyi bakınız.
Saygılarımla.


CEMAL HALİLOV



POTEMKİN’DEN PUTİN’E…


Rusya Federasyonu Devlet Başkanı Vladimir Putin büyük bir hatâ yaptı.
Yandaşı ve Ukrayna Devlet Başkanı Viktor Yanukoviç’in, ülkesini terk etmesinin ardından Ukrayna toprağı olan Kırım’a asker çıkardı, hava alanını trafiğe kapattı. Bu harekât, 1783 yılında Rus Generali Grigoriy Potemkin’in, Rus Çariçesi İkinci Katerina’nın emri ile Kırım’ı işgal etmesinden farklı değildi.
Rusya, işgalci bir ülkedir. Varlığını işgal operasyonları üzerinde oluşturmuştur. Önce Kiev’de sonra Moskova’da Altın Orda Türk Hakanlığı’nın himâyesinde küçük bir kinezlik iken işgallerle genişlemiş, 1552’de Kazan Hanlığı’nı, 1556’da Astrahan, 1574’te Kasım, 1582’de Sibir hanlıklarını, 1714 yılından itibâren Doğu Türkistan’ı, 1730’lu yıllardan itibâren Batı Türkistan’ı, 1938’den itibâren Avrupa’da Sudet bölgesinden başlamak üzere Çekoslovakya, Polonya, Macaristan ve Almanya’yı işgal etti.
Rusya’nın eski alışkanlıklarını bilen gözlemciler; ‘Yeni bir Kırım Savaşı’mı?’ diye sordular. Kırım’ın aslî sâhipleri olan Kırım Türkleri endişe içinde bekliyorlardı. Batı taraftarı Ruslar ve Ukraynalılar, işgali protesto ettiler. Obama; sert bir çıkış yapıp, 1977-1981 yıllarında ABD Başkanının Millî Güvenlik Danışmanlığı’nı yapan Brzezinski de, Putin’in davranışını ‘haydutluk’ olarak vasıflandırınca, Putin, Katerina’yı hatırlatan tutumundan vazgeçip geri adım attı. Fakat askerler yerine Kırım’a çapulcu güruhu olan Kuban kazaklarını gönderdi. 
Birleşmiş Milletler Teşkilatı, ABD ve Avrupa’nın ileri gelen devletleri sessiz kalırsa Rusya, Kırım’ı işgal eder. Çünkü Kırım, Rusya için ‘vazgeçilmez’dir. Akyar (Sivastopol) Askerî Limanı Rusya’nın sıcak denizlere açılmasını sağlayan tek ve çok önemli kaynağıdır. Akyar’ı kaybettiği takdirde, Akdeniz’de, Suriye toprağı olan Tartus Limanı ile de irtibatını kaybedecektir.

Kırım’ın ilk işgali
1768-1774 Osmanlı Rus Savaşı, Osmanlı Devleti’nin mağlubiyeti ile sona erince, Küçük Kaynarca Antlaşması imzalandı. Anlaşma gereğince Kırım’a bağımsızlık verildi. 1777 yılında, Kırım Hanlığı tahtına, Rusya’da eğitim gören Şahin Giray oturtuldu. Kırım’da, Rusların tahrik ve teşvikleriyle karışıklıklar çıkarıldı. Şahin Giray, karışıklıkları bastırabilmek için Rusya’dan yardım istedi. Rus General Potemkin, ordusuyla Kırım’a yardım (?!) etmek  için geldi. Böylece Kırım önce işgal sonra da ilhak edildi ve Rusya’nın bir vilayeti hâline getirildi.
Kırım Türklerinin esâret yılları böylece başladı. Din kardeşlerimiz ve soydaşlarımız baskı ve zulümden canlarını kurtarabilmek için dalgalar hâlinde Anadolu’ya ve o dönemde Türk toprağı olan Romanya'ya ve Bulgaristan'a göç ettiler. En büyük göç dalgaları, 1792, 1860-63, 1874-75, 1891-1902 seneleri arasında oldu. Göçler sebebiyle Rusya'nın, Kırım'daki Türk nüfusunu azaltma politikası başarıya ulaştı. 1783 öncesinde Kırım'daki Türk nüfus % 98 iken 1897'deki nüfus sayımına göre % 35'e düşmüştü. Kırım Türkleri bu göç sırasında yollarda büyük kayıplar vermiştir.
Günümüzde Kırım’da 300.000 Türk yaşamaktadır. Nüfusun % 12’sini teşkil etmektedirler. Nüfusun % 58’i Rus, % 25’i Ukraynalı, geri kalanlar % 5 oran ile Ermeni, Rum ve Bulgar kökenlidir.

Sürgün ve Sonrası
18 Mayıs 1944 tarihinde Kırım Türkleri topluca sürgün edildiler.
Sovyetler Birliği yönetimi 1945 yılında yayınladığı Kararname ile Kırım Muhtar Sovyet Sosyalist Cumhuriyetini ortadan kaldırarak, Sovyetler Birliği’nde, eyâlet benzeri bir idarî birim olan Oblast hâline getirdi. Yine Rusya’ya bağlı idi.  Kruşçev, Rus-Ukrain kardeşliğinin 1000 yılı kutlamaları vesilesiyle Kırım Oblastı'nı Ukrayna'ya bağladı. Sürgün edilen Kırım Türklerinin evlerine ve topraklarına Ruslar yerleştirildi. 
1991 yılında Sovyet Sosyalist Cumhuriyetleri Birliği (SSCB) dağılınca Akyar Askerî Limanı, Ukrayna yönetimine geçti. Rusya, Akyar (Sivastopol) şehrinde bulunan askerî liman ve birlik sebebiyle Kırım’ı tekrar kendi bünyesine almak için 1991 yılında harekete geçti ise de sonuç alamadı. Ukrayna hükümeti referandum yaparak 1992 yılında kendisine bağlı Kırım Muhtar Cumhuriyeti’nin kurulmasını sağladı. Anlaşmazlık sebebiyle savaşın eşiğine gelindiği bir anda, anlaşma sağlandı ve Rusya, Akyar’ı 2015 yılına kadar Ukrayna’da kiraladı.
Sürenin dolmasına az bir zaman kala, Rusya konuyu bu defa sert ve hukuk dışı yöntemlerle gündeme getirmek ihtiyacını hissetti.
Rusya, Kırım’ı kendi yönetimine alma düşüncesinden hiçbir zaman vazgeçmedi. Bâzen karışıklıklar çıkararak bâzen de Kırım halkının haklı olarak ayaklanmalarını destekleyerek, Ukrayna hükümetini zayıf düşürme taktiğini uygulamak suretiyle düşüncesini gerçekleştirmek için çalıştı. Hükümet ile muhalifleri arasında iki ay devam eden çatışmalardan sonra Devlet Başkanı Yanukoviç 23 Şubat 2014 tarihinde ülkeden kaçtı. Gelişmeler üzerine Rusya, Kırım’daki Rusları korumak bahanesiyle bölgeye Kuban Kazaklarını gönderdi. Akmescit Havaalanını iniş ve kalkışlara kapattı. Ukrayna televizyonlarının yayınlarını durdurdu. Bu resmen işgal demektir.
Kırım konusunda göstereceği zafiyet; Rusya yönetimindeki özerk cumhuriyet ve bölgelerde yaşayan etnik grupların bağımsızlık isteklerini diri tutacaktır. Bu sebeple Rusya, Kırım konusunda ısrarlı olacaktır. 
Türkiye’miz açısından meselenin dikkat çekici başka bir yönü var ki bu güne kadar üzerinde hiç durulmadı. Kırım’ın işgaline; ABD, Almanya ve diğer ülkeler yüksek perdeden karşı çıkarlarken, Türkiye yönetiminden ciddî bir tepki gelmemiş olması düşündürücüdür.
Suriye için büyük külfetlere katlanmayı göze alan, risk üstlenen Türkiye, 300.000 Müslüman Türk’ün yaşadığı Kırım için neden ciddî bir tepki göstermedi? Kırım’da yaşayan Türklerin 3 veya 4 katı kadar akrabaları, dostları ve sevenleri Türkiye’de yaşamaktadır. Çok önemli bir seçim arifesinde onlar, nasıl oluyor da görmezden gelinebiliyor?
Kırım’da Türk unsurunun, Türkiye’de akrabalarının bulunması elbette önemli bir konudur. Kırım’ın Türkiye için önemi, bunlardan ibâret değildir. Kırım, Karadeniz’de Kuzey-Güney hattı üzerinde Türkiye’ye en yakın mesâfededir. Tarih boyunca Türklerle en çok savaşmış bir millet olan Rusların, tarih boyunca iyi ilişkiler içerisinde bulunduğumuz Ukrayna’nın yerini alıp Kırım’a yerleşmesinin önemini, ciddî ve müdebbir devlet adamları bilmek mecburiyetindedir.
Rusya, kâğıt üzerinde haklı görülse bile, işgali önlemek için çok ciddî gerekçeler vardır.
1-Kırım’daki Rus kökenli halk, hiçbir zaman tehlike altında olmamıştır. Rusya’nın, onları korumak gibi bahaneler ardına sığınarak işgale kalkışması kabul edilemez.
2-Rusya Kırım’ın yönetimini eline geçirmeyi başarırsa, asıl tehlikede olanlar Kırım’da yaşayan Ukraynalılar ve Türklerdir. Ukrayna ve Türkiye, göz göre göre kendi soyundan insanları Rusya’nın âtıfetine teslim etmemeli, milletlerarası bütün diplomasi yollarını-imkânlarını son noktasına kadar kullanmalıdır.
3-Rusya’nın, ülke güvenliği açısından Karadeniz’de bir askerî limana ihtiyacı olabilir. Bunu da tabiî karşılamak gerekir. Bu ihtiyacını, 1991 yılından bu yana geçen 23 yılda, Karadeniz kıyısında kendisine ait bir yerde liman inşa etmek suretiyle karşılayabilirdi. Böyle bir teşebbüsü olmadı. Demek ki, Akyar’a sâhip olmayı, âmiyâne tâbiriyle kafasına koymuş. Hür dünyanın, böyle bir çarpık düşünceyi, Rusya’nın kafasından çıkarmaya yetecek gücü mutlaka vardır. Bütün mesele bu gücü kullanma kararlılığını göstermektedir.
4-Birleşmiş Milletler Teşkilatı’nın, Rusya tarafından da imzalanmış bir kararı vardır. Hâlen yürürlükte olan bu karara göre, devletlerin siyasî sınırları değiştirilemez. Kırım’ın Rusya’ya bağlanması demek, Ukrayna’nın da Rusya’nın da sınırlarının değişmesi demektir  ki, buna göz yumulursa ortaya çıkan karmaşa, dünyayı kan gölü hâline getirir.
Mesele ciddîdir ve çok önemlidir. Buna rağmen çözümü vardır: Ukrayna ile Rusya anlaştırılır ve Akyar Askerî Limanı’nın kira sözleşmesi mâkul bir süre uzatılır. Bu süre içerisinde Rusya, kendisine ait bölgede, liman inşa eder.
Rusya, Kırım’ı yönetimi altına alma düşüncesini gerçekleştirebilmek için Kırım’a ‘muhtariyet’ şartlarının üzerinde, daha bağımsız ve hatta tam bağımsızlık statüsü tanıyabilir. Böyle bir vaade, taahhüde güvenilmemesi gerektiğini, biraz tarih okuyanlar bilirler. Bilmek mecburiyetindedirler.