Amerikan ordusunun en iyi komutanlarından! Pentagon'daki Türk Yarbay: Erhan Bedestani

Geçtiğimiz Ocak ayında Türkiye’den ABD’ye yaklaşık 70 sene önce gelen Mehmet Bedestani’nin vefat ettiği haberi ulaştı. Allah rahmet eylesin, çok üzüldüm. Rahmetli Bedestani’nin küçük oğlu Erhan Bedestani’ye ulaşarak kendisine başsağlığı ve sabır dileklerimi ilettim. İlerleyen günlerde kendisiyle yüz yüze tanıştık. İletişimimiz devam etti ve ardından röportaj için bir araya geldik.

Kayseri’den İstanbul Teknik Üniversitesi'ne oradan da ABD’ye devlet bursuyla yüksek lisans için gelen Rahmetli Mehmet Bedestani eğitimin ardından ülkeye dönerek Ankara’da devlet karayollarında çalışmış. Yakın arkadaşları tekrar ABD’nin yolunu tutunca Mehmet Bey de biraz para biriktirip geri döneriz deyip New York’taki Dünya Ticaret Merkezinde ofisi bulunan ABD’nin en büyük mühendislik firmalarından Electric Bond andShareCompany (EBASCO)’da işe başlamış. 5 yıl sonra dönme planları yaparken ABD’de kalan Bedestani, firmanın en başarılı mühendislerinden birisi olup buradan emekli olmuş. 1934 doğumlu Mehmet Bedestani 87 yaşında New Jersey’de vefat etti.

2 oğlu da kendisi gibi çok başarılı. Büyük oğlu Ahmet Bey, New Orleans’da doktor. Küçük oğlu Erhan ise uzun yıllar Amerikan ordusunda görev yapmış ve şimdilerde ABD Savunma Bakanlığı Pentagon’da Yarbay olarak çalışıyor.

Biz de Pentagon’daki Yarbay Erhan Bedestani Beyefendi ile hem babasının Kayseri’den ABD’ye uzanan hikayesini hem de 21 senedir Amerikan ordusundaki hayatını konuştuk…



Öncelikle babanız Mehmet Bedestani’nin Amerika hikayesi nasıl başladı?

Babam 1960’larda İstanbul Teknik Üniversitesinden mezun oldu. Türkiye’de devletin açtığı yurtdışı bursuyla ABD’de yüksek lisans eğitimi almak için başvurdu. Binlerce kişinin arasından sınav ve mülakatla seçilen ilk 5 arasında yer almış. Grup halinde New York’a gidip İngilizce kursunda eğitim görmüşler ve oradan çeşitli üniversitelere dağılmışlar. Babam Oklahoma Üniversitesinde İnşaat Mühendisliği yüksek lisansı yaptı. Ardından Türkiye’ye döndü. Askerliğini yaptı ve Ankara’da devlet karayollarında çalıştı.

ABD’den döndükten sonra Ankara’da neler yaptı?

Annem Şadiye ile 1968’te İstanbul’da evlendiler. Evlendikten sonra babam Ankara karayollarında çalışmaya devam etti. Abim Ankara’da doğdu. Abimin adı Ahmet, dedemin adını vermişler. Dedem Kayseri’den gelip kulağına adını okumuş bizimkiler dinine ve gelenek, göreneklerine çok bağlılar. Ailem Ankara’da yaklaşık 4 sene yaşadı. Babamın Amerika’ya tekrar dönen arkadaşları vardı. Onlar babamı da aradılar ve ABD’de bir firmanın mühendise ihtiyacı olduğunu söylediler. Bizimkilere ‘para biriktirip geri memlekete dönüp ev alıp, rahat yaşarsınız’ demişler. Babam ve Annem Amerika’da geçici olarak yaşamayı planladılar, kalıcı olmak gibi düşünceleri aslında hiçbir zaman olmadı. 5 sene çalışıp geri döneceklerdi. Ama öyle olmadı.

Yüksek lisansın arından Ankara’da çalıştı. Peki rahmetlinin ikinci kez Amerika yolculuğu nasıl başladı?

1972’de Amerika’ya geldiler. Abim 3 yaşındayken New Jersey’e taşındılar. Babam uzun yıllar Electric Bond andShareCompany’de (EBASCO) çalıştı New York Manhattan Dünya Ticaret Merkezinde. Evden işe babam 1 saatte metro ile gidiyordu.

ABD’ye hangi vize türü ile geldi ve Türk arkadaşlarıyla iletişimde miydi?

Babamın ‘essentialworker’ vizesi vardı Türkiye’den çalışma vizesi aldı ama Amerika'ya gelince direkt Yeşil Kart'ı verdiler. EBASCO’da çalışan 6 Türk mühendis ilerleyen günlerde birlikte ev alıp aynı sokağa taşındılar. Çocuklarını hep birlikte Türk kültürüyle yetiştirmek için bunu yaptılar. Dini ve milli bayramları birlikte kutluyorduk. 5 yılın sonunda annem ve babam 5 sene daha kalmaya karar verdiler ve okulları daha iyi olduğu için New Jersey’e taşındılar. Ben ise 1980’de New Jersey’de doğdum. Ben doğduğumda ailem ‘Ahmet 11 yaşında, Erhan yeni doğdu artık ABD’ye yerleşelim’ demişler. Fakat her sene ailem ile Türkiye’ye gidiyorduk. Ayrıca Türkiye’den çok fazla misafirimiz geliyordu. Misafirlerle her seferinde New York City, Washington DC, Philadelphia’yı gezdiriyorduk. Bu rotayı belki onlarca kez gerçekleştirdik. Anne tarafından kuzenlerim bir süre bizde kaldılar 4-5 sene sonra döndüler. Hep kalabalık ailede büyüdüm ama kimse ABD’de kalmak istemedi.

Görkem Ahi ile gerçekleştirdiğimiz röportajımız Görkem Ahi ile gerçekleştirdiğimiz röportajımız



Türkiye’ye gittiğinizde neler yapıyordunuz?

Her sene İstanbul, Ankara ve Kayseri’ye giderdik. Ben İstanbul’u çok seviyordum. İstanbul’da Dragos’ta deniz kulübünde yazlarımızı çok geçirdik. Okul biter bitmez okul açılana kadar Türkiye’de kalıyorduk. Fakat babamın asıl amacı Türkçe'den, İslam dini ile Türk kültür geleneğinden kopmamamızı istemesiydi.

ABD’deki çocukluğunuz nasıl geçti?

Abimin benden 11 yaş büyük olması Amerika’yı anlamak için çok önemliydi. Çünkü babam Türkiye’de yetişmiş ayrıca yaş farkımız çoktu. Abim ikimiz arasındaki köprü gibiydi. ABD’de nasıl başarılı olabiliriz? Ailem sistemi bilmiyordu. İyi okula gideceksin sonrasında iyi üniversiteye fakat bunun formülü sadece çalışmak değil. Sanat ve sporda da aktivitelere katılmak gerekiyor. Ailem sadece ders çalışacaksın derdi. Abim ise sadece ders çalışmak ile olmaz spor sanat aktivitelerde bulunması lazım derdi. Haklıydı.



Peki sizin Amerikan ordusu hikayeniz nasıl başladı?

New Jersey’nin en iyi lisesine gittim, yatılı özel okuldu. Yılda 35 bin dolar liseye ailemin ödeme yapması beni üzüyordu fakat iyi bir üniversite için şarttı. Abimin lisesi ortalama bir okuldu ve zorluk çekti ondan dolayı beni daha iyi okula gönderdiler. Lisede anne babamın hedefi her göçmen aile gibi Harvard, Princeton, Yale’di. Ben ise Johns Hopkins’i istedim çünkü o zamanlar en iyi 15 üniversiteden biriydi. ABD’de bazı üniversitelerde erken başvuru diye bir şey var. Eğer kabul alırsanız onlara başka okula gitmeyeceğinize dair söz veriyorsunuz. Ben de Lise 4’ün başında başvuruyu yolladım ve Kasım ayında üniversiteden kabul aldım. Ancak Lise zaten pahalıydı üniversite de pahalı olacak ben de bu masrafı nasıl azaltabilirim diye düşündüm. Lisede öğretmenlerimden birisi Amerikan futbolu koçumuz Vietnam Gazisiydi. Hem spor hem de Matematik öğretmenimizdi. Kendisi bana çok fazla yatırım yaptı. Liderlik potansiyelim olduğunu söyledi ve ROTC ReserveOfficer' Training Corps önerdi. 1998’de okula başladım ROTC sistemi aslında siz yedek subay gibi bir askeri eğitim alıyorsunuz, askeriye sizin üniversitenizi ödüyor ve siz de karşılığında hizmet veriyorsunuz.

Yani sizin askerliğiniz üniversitede başladı...

ABD’de subay yetiştirmek için en çok bu yöntem kullanılıyor. Komutanların diğer kısmı da askeri okullardan ya da ast subaylardan karşılanıyor. 3 sene okul paramı ödediler. 2002’de mezun oldum ve o ara 11 Eylül 2001 saldırısı gerçekleşti. 2001 Almanya’da değişim öğrencisiydim ve babam beni Berlin’de ziyaret etti, yurttaydık. Afganistan olayına şahit olduk Mezun olunca 4 sene mecburi hizmetim vardı. Ayrıca gazi olunca ABD’de iş bulmak da kolay. Türk kültürümüzde askeriyeyi seviyoruz, gurur duyuyoruz. Annem bu duruma çok üzüldü fakat her zaman beni desteklediler. 21 sene askeriyede görev yapacağımı hiç düşünmezdim. 4 sene orduda görev yaparım derken 21 senelik görev süremin içindeyim. 2002'de üniversiteyi bitirdim ve hemen askerlik eğitimine aldılar. Piyade, topçu, tankçı, pilot onlardan birisine başvuruyorsunuz. Ben piyadeye başvurdum. Hava savunma topçusu olarak seçtiler. Benim ilk görev yerim Almanya’ydı.

 


 

Almanya'da değişim öğrencisiyken ilk görev yeriniz de oraya çıktı tesadüfen...

Aslında benim Irak’a gideceğim belliydi. İlk sizi Almanya’daki askeri üsse gönderiyorlar burada biraz kalıp Bağdat’a gidiyorsunuz. Annem babam ile çok duygusal anlar geçirdik. Uçağa bineceğim son saniyeye kadar babam ile birlikte geçirmek istedim. En son saniye uçağa bindim. (Ağlıyor). Çok zor vedaydı. Babam bana Gelibolu Savaşı ile ilgili bir kitap verdi. Aileni tekrar görememek ihtimali, sizi kahrediyor. Annem havalimanına bile gelemedi. Bana küçük Kur’an-ı Kerim verdi ve hep üzerinde taşı dedi. Annem ‘Gurur duy, işini yap. Aileni, bizi ve Türkleri temsil et, bizleri gururlandır. Türkler savaşçıdır, senin de kanında savaşçılık var’ dedi. Yaşlandıkça babamı daha iyi anlıyordum. En önde ol, lider ol, Türkler neler yaptı Gelibolu’da anla sen de başarılı ol… 6 ay orada kaldım… Bağdat’ta…Irak’tayken 2003 anne babamı aramak zordu. Askeriyede telefon vardı operatör arıyor ve bizi bağlıyordu. Her zaman babam telefonu açıyordu. 30 - 40 dakika konuşurduk. Aramak çok güzel ama bazen arayamadığım zaman endişe ediyorlardı. Gittiğimde sakinlik vardı Ekim 2003’te gittim, Nisan 2004’te ayrıldık, görev tamamlandı.

Daha sonra neler yaptınız?

Almanya’ya geri döndük. Irak’taki tecrübeli arkadaşlarım çok zorluk çekti, benden önce yoğun mücadele varmış. Almanya’ya geri dönünce Özel Kuvvetlere Yeşil Bereli Komando olarak başvurdum ve kabul edildim. Eğitim yeri North Carolina Fort Bragg’te. 2006’da hatta oradaki kursta Türkiye’den 2 tane bordo bereliyle tanıştım. Biz komando olmaya gelmiştik fakat Türk arkadaşlar gerçekten komandolardı. Benim Türk olduğumu öğrenince şaşırdılar. ‘Sen nereden geldin’ dediler, iyi arkadaş olduk. Yeşil bereli olmak için askeri eğitim tam 18 ay sürüyor çok ağır bir eğitim. En başta fiziki olarak eğitimler var ardından teori eğitimi alıyorsunuz. 



İlk Afganistan görevi

2007 Temmuz’da yeşil bereli eğitimimi tamamladım ve beni Almanya Stuttgart’a sevk ettiler. Orada Almanca konuşuyorum fakat çarşıya her gittiğimde Türklerle Türkçe konuşuyordum. Ardından görev yerim Kuzey Afrika’da Moritanya’ya çıktı. El Kaide buralara taşınıyordu ve bizim birliğimiz buralardan sorumluydu. Sonrasında 2008 Afganistan’a tayinim çıktı. 2008 ve 2009’da oldukça zor görevdeydim. Her günümüz stresli geçiyordu çünkü politik olarak kaybediyorduk. ABD'de yönetim Başkan Bush'tan Başkan Obama’ya geçmişti. Amerikan askeri kalacak mı dönecek mi diye konuşuluyordu. NATO ile çalışıp Kabil’i güvende tutmaya çalışıyorduk. Taliban ile savaşıp. 2008’de ve 2009’da rotasyonlarda ortalama 5-6 ay görevde kalıyorduk. Ardından ailemize gelip 4-5 aydan sonra yeniden göreve gidiyorduk. 2009 Aralık’ta tamamen Afganistan'dan ayrıldım. İlk rotasyonum 8 aydı. Sonrasında Almanya’ya döndük 2 ay hiçbir şey yapmıyorsun, serbestsin. Ailem geldi annem babam. 2008’de oğlum 1 yaşındaydı doğmuştu.

"Afganistan’da birliklerimiz Türk askerlerle karşılıklıydı"

Avrupa ve Afrika’dayken yeniden Afganistan’a gittik. Vardak’taydım. Orada bizim tam karşımızda NATO adına görevli Türk askerleri vardı. Eğitim, tarım ve sivillerin yeniden yapılanmasından sorumluydular. Komutanım bana 'Erhan gidip tanışmalısın' diyordu. Özel Kuvvetler komutanına yaverlik de yaptım. Gittim de. Çok iyi arkadaşlıklar kurdum. Dostluk, yemekler efsaneydi, Türkçe konuştuk ve güzel vakit geçirdik. Amerikalı arkadaşlarıma Türk yemekleri yediriyordum.

Dönüp askeriyeye baktığınız zaman o sıralar hiç unutamadığınız bir anınız var mı?

2008’de Afganistan’a gitmeden Afrika’da eşim hamileyim diye aradı beni. Biz ikimiz subaydık. Ben Afganistan’da olacağım diye planladık. Komutanım müthiş birisiydi. Yunan asıllı Amerikalı John Holleyvus… ‘Erhan merak etme oğlunun doğumundan 2 hafta önce eşinin yanında olacaksın’ dedi. Hem çocuğum olacak diye heyecanlıydım bir yandan da ekibi bırakmak istemedim ama komutanım gitmek zorundasın çocuğun olacak dedi. Son 30 gün zaten hazırlanma, silah temizleme ve detay işlerdi. Afganistan Kabil’de Fransızlarla da ortak çalışıyorduk. Ekim sonunda Fransızlar pusuya düştü. Özel kuvvetlerde 12 kişi var. Biz operasyon yaparken Afgan askeri ya da polisiyle yapıyorduk. Asıl olarak eğit, tavsiyede bulun, yardımcı ol yapıyorduk. Yanımızda bazen 15 asker bazen 100 asker alırdık. Tercüman da vardı. Gerçekten çok zordu satranç oynar gibi çok dikkatli yönetmeye çalışıyorduk. Oğlumun doğumu için hazırlanırken Fransızlar pusuya düştü ve büyük kayıp verdi. 8 askerini kaybetti. Ekim sonunda Fransa Cumhurbaşkanı Sarkozy Kabil’e geldi ve onları teslim aldı. Ben dönerken komutanım aradı. ‘Sana çocuğunun doğumu içi söz verdim fakat Fransızları kimlerin öldürdüğünü buldum. Kusura bakma 2 takım ile bu işi bitirmeni istiyorum eve gidemeyeceksin’ dedi. Ben de emriniz olur dedim ve eşimi arayıp gelemeyeceğimi söyledim. Eşim bana söz verdin dedi fakat elden bir şey gelmezdi. 2 özel takım olarak göreve başladık ve başarıyla tamamladık, zor bir görevdi. Helikopter ile dönerken komutanım 2 hafta erken göndermediği için üzüldü. Üzerim kir pas içerisinde görevden dolayı uyumamışım o sıra C-130 askeri uçak havalimanında beni bekliyordu ve bana sürpriz yaptılar. Hemen şimdi Almanya’ya gidiyorsun dediler. Balgram’dan Almanya’ya uçak beni götürdü. Lojistik olarak malzeme getirmişti ama dönüşte sadece beni oğluma kavuşturmak için bekliyordu. Operasyon bittikten 8 saat sonra ben Stuttgart’taydım. Oğlum ise 2 hafta geç doğdu. O ara odasını hazırladım ve işlerini yaptım. Ekibim de döndü ve hepsi oğlumun doğumunda yanımdaydılar. Ömür boyu unutamam. Evet savaşıyorsunuz ama aynı zamanda insanlık had safhada. Şunu eklemek istiyorum askerden arkadaşım Roger Hill ‘DogCompany: A True Story of American Soldiers AbandonedbyTheir High Command’ adında bir kitap çıkardı. Büyük ilgi gördü, kendisiyle hala iletişimdeyiz.



Amerikan ordusunda Türk askerlerle karşılaştınız mı?

Amerikan ordusunda az da olsa Türk bulunuyor. Ben onlardan ikisiyle karşılaştım. Birisinin adı Erol. Washington DC’de tanıştım. O sıra Georgetown’a eğitime geldim yüksek lisans için. Ben bitirirken o alt devre olarak gelmişti.  2008 Afganistan’da ilk girtiğimde de bir Türk’e denk geldim. Diğer takım rotasyon için Almanya’ya dönerken o takımda bir Türk ile tanıştım. Yeşil bereli İnan. Adından dolayı Türk olduğunu anladım ve Türkçe konuştuk.

Askeriyede görev yaparken hiç arkadaşınızı kaybettiniz mi?

Arada pusuya düştük ama hiç yüz yüze savaşmadık. Bir ateş gelince bize hemen yüksek miktarda karşı ateş açıyorduk, görmüyorsun fakat uzaklara sen de ateş ediyorsun. Kendi takımımda hiç kimseyi kaybetmedim ama arabamız bombalandı ölümden döndük…. Genelde çalıştığımız bölgede tek yol vardı, bu yollar gerçekten çok tehlikeliydi. Çünkü onlar bölgeye bizden çok daha fazla hakimlerdi.

Pentagon göreviniz nasıl başladı?

Afganistan’dan döndükten sonra 1 hafta Pentagon’a geldim ve General Douglas MacArthur liderlik ödülüne layık görüldüm. Bu ödül ordunun en iyi yüzbaşılarına verilen ödüldü ve 2009’da takdim edildi. Ordunun en iyi 22 yüzbaşısına bu ödülü veriyorlar. Amerikan ordusunda toplam 22 bin yüzbaşı var. Yaver olduktan sonra Georgetown Üniversitesinde Kamu Politikası üzerine yüksek lisans yaptım ve beni Pentagon’a atadılar.  Pentagon’da Strateji ve Politika alanında Binbaşı olarak çalıştım. Ardından 2014’ten 2016’ya kadar Colorado’da görev yaptım. Colorado’dan sonra tekrar Washington’a taşındım. 2015’te boşandıktan sonra annem yanıma taşındı ve oğlumu yetiştirmem için yardımcı oldu. 6 yıldır Washington’da yaşıyorum. 2018’e kadar Pentagon’da çalıştım ve 2018’den şu zamana kadar ABD Dışişleri Bakanlığında Ataşe olarak işe başladım. 4 yıl ABD Dışişleri’nde Avrupa’dan sorumlu silah kontrolü doğrulama ve uyumluluk bölümünde danışman olarak çalıştım. 4 Temmuz 2022’den beri yine Strateji Plan ve Politika’da Yarbayım. Şu an hukuk alanında JurisDoctor eğitimi alıyorum ve avukat olmak istiyorum.

Bunca yıllık eğitimler ve görevlerden sonra Neden avukat olmak istiyorsunuz?

Aslında bunun 2 sebebi var. Askeriyede kendinizi geliştirmeniz lazım. Ayrıca eşimle ayrıldıktan sonra kariyerimden çok oğluma odaklandım. Kendimi geliştirerek oğlum için Washington’da kalmak istiyorum. Oğlumun velayetini kaybetmek istemedim. Boşandıktan sonra hukuki olarak babaya zorluklar çıkabiliyor. Oğlumun velayetini annesiyle birlikte ortak olması için çok araştırdım. Maalesef hukuki olarak zorlukları var. Fakat hukuku iyi anlarsam sadece kendim için değil boşanmış asker babaları için de elimden geleni yapabilirim diye düşünüyorum. Asker olarak biz ülkemizi savunuyoruz ama mesleğim yüzünden çocuğumun velayetinde sorunlar çıkabiliyor. Kişinin tayini çıkınca anneye velayeti veriyorlar. Askeri kültürü yanlış anlayarak sivil mahkemeler eksik kararlar verebiliyor. Ben askerim ama 6 yıldır aynı yerdeyim. Eğer iyi bir avukatınız yoksa mahkeme ‘Erhan sen özel kuvvetlerdesin, sürekli tayinin çıkıyor babalık görevini yapamazsınız’ der. Eski eşim asker olmasına rağmen ben bu sorunları yaşadıysam diğer asker babaları düşünemiyorum bile... Askeriyede ‘Ben boşandım burada kalmalıyım yoksa çocuğumu göremiyorum’ deseniz de sizi dinleyen yok. Böyle bir mekanizma hem askeriyede hem de hukuk sisteminde olması lazım. Mesela ben hukuk J.D. yapıyorum ve tayin çıkmaması için bununla ilgili irtibattayım. Askeriyede boşanma oranı yüzde 50’den fazla. Korkmayın çocuğunuzu seviyorsanız hukuki olarak elbet bir çözümü vardır. Amerikan ordusunda her 2-3 senede bir tayininiz çıkıyor. 20  küsür yıl zamanda 7-8 kere insanlar taşınıyor. Askerleri eğitmeliyiz ayrıca politikacıları ve askeriyelere de düzenleme gelmeli. Bunun için mücadele ediyorum. Ben çocuğum için hukuk seçtim ve insanlara da yardım etmek istiyorum. Warrior FamilyAdvocacy isminde kâr amacı gütmeyen bir dernek kurdum. Aile için savaşıyorum. Bu problemle ilgili tez yazdım ve özel olarak yayınlanacak…

Türk kökenli Amerikalı olmak ile ilgili görüşleriniz nelerdir?

Bundan gurur duyuyorum. Çünkü tanıştığım tüm insanların benim ailemin mirasını ve bizim kanımız Türkiye’yi bilmeleri gerektiğine inanıyorum. İlk jenerasyon olarak şunu söylemeliyim. Evin içi Türkiye, dışarısı ise Amerika. Ailem bize evde 1972 Türkiye’sini yaşattı. Ailecek birlikte yemek, birlik olmak, aile değerleri, anne babaya saygı. Tüm kültürlerde aileye saygı önemlidir ama Türkiye’de çok çok ayrı ve bu bakış açısıyla gurur duyuyorum. Çok çalışkanlık, ülkeye saygı, fırsatları değerlendirmek ne güzel kombinasyon. ABD’de dış politikadan dolayı Türkiye’ye karşı önyargılar olabiliyor. Fakat bunların hepsi siyasi. Türkiye ve Amerika politik olarak farklı olabilir. Dar medya görüşüyle Türkiye’yi tanımalarını istemiyorum. ABD ve Türkiye çok önemli NATO ülkesidir. Türkiye’ye seyahat edip mutsuz olan tek bir kişi görmedim. İstanbul’da Antalya’da hem iş olarak da… Ben Türkiye’yi temsil ediyorum. Bir Türk Amerikalı olarak ülkemi en iyi şekilde başarılarımla temsil etmeye çalışıyorum. Amerikalıların Türkiye’ye gitmeleri gerekiyor özellikle son 10 yıldır çok önyargılılar. Türkiye bunları hak etmiyor. Türkiye’de misafir olursanız hangi din, ırk milletten olursanız fark etmez en iyi davranışı ve hizmeti görürsünüz.

Amerikan askeri olmak isteyen Türklere neler söylemek istersiniz?

Askeriyeye katılmak sizin için iyi bir fırsat. Amerika’yı anlamak ve adapte olmak için muazzam. Amerikan ordusunda ayrımcılık kesinlikle yok, herkes eşit. Askeriyede dış görünüşünüze ya da kıyafetinize göre değil de ne kadar çalışkansınız ve üretkensiniz ona göre yargılanırsınız. Siyah, Latin, İtalyan, Amerikan, Türk fark etmez. Önemli olan hepimiz birlikte hedefe kilitlenip çalışabiliyor muyuz? Amerika’nın farklı kültür ve anlayışını ülkenin zenginliğini askeriyede de görebilirsiniz.

ABD’de Türklerin çocukları bazen Türkçe konuşamıyor. Fakat sizin Türkçeniz çok iyi, tebrik ediyorum…

Evde her zaman Türkçe konuşuldu ve her yaz Türkiye’ye gidiyorduk. Yatılı liseye gittim ama hafta sonları eve gidiyordum. Telefonla konuşurken Türkçe konuşuyorduk. 7-8 sene Almanya’da görev yaptım. Şehre çıktığım zaman hep Türkçe konuşuyordum. Benim ilk dilim Türkçe ardından İngilizce’yi öğrendim. Mektebe başladığımda İngilizceyi öğrendim.

Kayseri dersem ne söylemek istersin?

Ben yaşlandıkça babama karşı daha saygı duymaya başladım. Bu hayatta ailene ev ve yaşam temin etmenin ne kadar zor bir sorumluluk olduğunu anlıyorsun. Senin omuzlarında bu olunca ne kadar zormuş diyorsunuz. Babamın aldığı riskleri ben almadım. Babam inşaatların başında farklı eyaletlerde çalışırdı ve eve gelince faturaları öderdi. Ailemizi en iyi şekilde tutmak için elinden gelenin fazlasını yaptı, çok fedakardı.

Gençken her zaman İstanbul ve Bodrum’u tercih ederdim. Ama yaşlandıkça Kayseri’nin güzelliği, kafa dinleme yeri olarak görüyorum. Son yıllarda direkt olarak Kayseri’ye gidiyorum. Doğa olarak çok güzel ve aile bağlarımız kuvvetli. Sıcak bir aile ortamımız var. Ben 42 yaşındayım ve huzur olarak Kayseri’yi tercih ediyorum. Oğlum Bedestani sülalesinin burada olduğunu bilmesi lazım. Ben aslında Kayseri’ye aidim. Kayseri’de Mehmet’in oğlu Erhan diyorlar, bunu çok seviyorum.
Oğlum 1 yaşından beri Türkiye’ye gider. Şu an 13 yaşında ve 11 yazdır aksatmadan gidiyor. Annem ile Türkçe konuşuyor. Bodrum’da da Kayseri’de de. Oğlum yüzmeyi çok seviyor ve yaşına rağmen büyük başarıları var. O memleketini sevsin diye Kayseri’deki evimize tam olimpik yüzme havuzu yaptırdım. Dinimizden, Türk kültür, gelenek ve göreneklerin yanında dilimizle birlikte büyümesini istedim.

Yanlış anlamazsanız eğer neden oğlunuza Türk adı koymadınız da Amerikan ismi Brandon’u seçtiniz?

Aslında Türk ismi koymayı düşündüm hatta Annesi de Babanın adı Mehmet'i vermek istiyorsan koyabilirsin dedi. Annem Babam ise tam tersi 'Erhan sen zorluk çektin sen nasıl istersen öyle yap' dediler. Amerikalı isim koyup daha rahat adapte olmasını istedim.

Babanız ile ilgili neler söylemek istersin?

Koşulsuz sevgi… (Ağlıyor) Karşılıksız, sınırsız, tarifi zor… Bazı babalar şunu yaparsan severim yoksa kızarım der. Babam öyle değildi eleştiren birisi değildi. Kendisiyle gurur duyuyorum. Abim doktor ben de komutanım diye gurur duymuyordu bizim aslında iyi bir insan olduğumuz için gurur duyuyordu. Ailemize değer veren, sorumluluk sahibi, saygılı olduğumuz için bizimle gurur duyuyordu. İnsanların babamla ilgili şunu bilmesini istiyorum. İnsanlara çok iyi davranan muhteşem biriydi. Türkiye’yi de Amerika’yı da çok severdi. Türk olmaktan her zaman gurur duyardı. Torunlarını çok severdi ve değer verirdi. Çok fedakardı. Annem de öyle fakat babamı kaybettim ve bizi bir araya getiren konu bu olduğu için babamdan bahsediyorum. Ailesi için çok fedakâr. Türkiye’yi çok özlüyordu ve bu durum hiç kolay değildi. Yüzlerce kişi ziyarete geldi. 1972 Türkiye’sini bize yaşatırdı bozulmamış bir insandı.

Son sözünüz nedir?

Sana da çok teşekkür etmek istiyorum. En baştan beri bizi gururlandırdın. Babamı kaybettiğimde senden mesaj aldım ve ailemize değer vermen şimdi de röportaj yapman çok önemli. Mesela babamla postaneye giderdik insanlar babama aksanın var nerelisin derdi. O da tahmin et derdi ve genelde bilemezlerdi. Babam ben Türküm derdi ve lütfen Türkiye’ye gidin derdi. Her zaman kültür elçisi gibi çalıştı. Hem işte hem özel hayatta herkesi Türkiye’ye gitmek için teşvik ederdi. Türkiye’ye karşı olumsuz fikirlere karşı öyle değil der ve davet ederdi. Sadece Türkiye değil Kayseri özelinde de. Babam vefalı ve insanları karşılık beklemeden destekledi, çok mütevazi birisiydi. Son olarak da anneme çok teşekkür etmeliyim. Sanırım babamı kaybetmenin annemle olan ilişkim için ne anlama daha iyi anladım. Babamdan sonra annem ailemizin lideri oldu ve Türkiye ile ABD arasında ailelerimizin elçisi gibi çalışıyor. 21 yıllık başarılı kariyerim ve hukuk fakültesine gidebilmem annem sayesindedir. Her zaman annemin desteğini hissediyorum.