Soğuk hava kendini iyiden iyiye hissettirmeye başladı. Her ne kadar yaz mevsimini adam akıllı görmesek de, yine de buralarda kış mevsiminin en can alıcı noktası olan yakacak sorunu kafaları huzursuz etmediği müddetçe, varsın yazlar serin ve yağmurlu geçsin ne çıkar? Kış mevsimi öyle değil işte. Karsız, fırtınasız, ayazsız geçse dahi, sonbahar ve ilkbahardan da çalarak uzayan kışlar, gitmek bilmediği için bol yakacak ister. Aç gözlüdür buralarda kışlar. Aşınızdan, ekmeğinizden koparabildiği yetmezmiş gibi, uzatmalı günlerinde insanı ters çevirip kuruşuna kadar almak için şöyle bir silkelemeden de gitmez asla. Yeni bir kış mevsimini daha yaşamakta olduğumuz bu günlerde, bir anda havadan sudan sohbet amacıyla girmiş olduğum bu konu yaşattıkları gibi uzun aslında. Mevsim kış olunca, eski kışlar diye başlanan cümleler genellikle özlem kokar. Zaman zaman hüzünlerin de eşlik ettiği kış sohbetleri, ayazlı günlerin sıcacık hatıralarını yıllar öncesinden bu güne taşırken, taşıyıcıların mimikleri derin çizgilere imza atmıştır çoktan. Şakaklar, sanki o zamanların erimek bilmez karlarından bembeyaz izler taşımaktadır. Ağır şartlar altında ki zorlu yıllar, omuzlara çökmüş, dertler alıp başını gitmiş, koşturulmuş yıllar çoktan gerilerde kalmış olsa da eskiyi değerli kılan ve unutulmaz yapan ne varsa sımsıkı tutunmuştur anılara ve anılar hep tazedir, anılar yaşlanmaz asla. Önünden kar küreğiyle tepeleme doldurularak değersizce arkaya atılmış yıllar, önündeyken değil arkanda kalınca değerlidir nedense. Televizyonsuz, soba başı sohbetlerinin anlatıldığı yıllar, yaşandığında değil, anlatıldığı zaman değerlenmiştir belki de. Küme küme yığılıp, tünel gibi açılmış karlı yolların dondurucu ayazı bile, yıllar sonrasının sıcacık sohbeti olurken, bitmeyecek sanılan yıllar, kapıyı çoktan çekip gitmiştir. Harcanacak o kadar çok seçenek varken, yıllar olmamalı hesapsızca harcanan. Yılları değerli kılan yaşanmış zamanlar olmamış mıdır?. Gülümseten bir anı, yüreği saran sevgi kadar sıcacık iken, kahkahalarla gülmek için, bu günü değerli kılmak çok da zor olmasa gerek. Bu günün çocukları çalınmış birer çocuklukla büyümekteler ne yazık. Sınavlarla dolu eğitim sisteminin hırpalanmış zamanlarından ayrılmış dakikalarda geçirilmiş sanal arkadaşlıklardan geriye bırakılmış iyi bir şeyler varsa eğer, yarın ki anılarda sıcacık bir gülümseme kurtulabilmiş demektir. Eski karlar yok artık, eskimiş yıllar gibi. Eskiyi değerli kılan ne varsa ufak tefek kırıntılardan başka her şeyi yıllarla beraber kürekleyip attık arkaya. Hoş sohbetlerimizi televizyonlar çalarken, arkadaşlıklarımızı internetin sanal ortamları aldı götürdü. Misafirperverlik batıda vuruldu buralarda henüz önde şükür. Uzun uzadıya hasret kokan mektuplar mesajlara yenildi. Çocukluk çağı oyunlarına ilk darbeyi Milli Eğitim vururken, öldürücü darbe bilgisayardan geldi. Bayramı bayram yapan güzelliklerin çoğu gitti azı ise kurtarılmış kırıntılar arasında. Gelenek göreneklerimizin birçoğunu modern olma özentisine kurban verirken, zamane bahanesi de boş durmayıp gençliği harcamakla meşgul.. En büyük değer insanlık ama o da can çekişiyor ne yazık. Son bir kürek darbesinden önce düşünmeli iyice. Bu günü düne atıp yarını bu gün diye yaşarken gülümseyerek hatırlayabileceğimiz en güzel anılar insanlıktan nasip alarak yaşanmış anılar olacaktır. Dün yalnızca bir düş yarın ise bir beklenti değil midir?. O nedenle iyi yaşanmış bir bugün, geriye atılmış her dünü gülümseyerek hatırlanacak bir düşe dönüştürürken, yarını ise en güzel umut beklentilerine dönüştürebilir. O halde avuçlarınızdan kaymadan önce, iyi geçirilecek vakitler için yarınlarda gülümseyebilmek adına, bugüne bir göz atın.