Bu bir küresel oyun.

“Yöresel ezgili” 

Küresel oyun

“Koyun.”

Ne ortada saz var ne de cümbüş 

Ne sallanıp durursun kendi başına bir çaresiz.

Had bildiremiyorsan. 

Haddini bilecek, tuzunu yalayıp duracaksın.

Bu kirli oyun da “koyun.”

Tabi ki bu oyun, soyun demekle başlamıştır.

Farkında bile olmadan çobanından, 

Kendi kendine dolanıp tuza koşarsın.

Su vermeyince şaşarsın.

Karnın aç

Belden aşağı açık.

Rüyalar kaçık.

Yaşamın balçık.

Soluk aldıkça,

Serinle dur. 

Bu bir küresel oyun

Yöresel ezgili 

Küresel oyun

“Koyun.”

Yüreğin “çifte kavrulmuş acı” pompalayacak damarlarına.

Çünkü bu acıklı bir koyunlar ve el vermiş çobanlar oyunu.

Bir başrol var.

Birçok figüran. 

Bu bir küresel oyun.

Yöresel ezgili 

Küresel oyun

“Koyun”

Bu oyunda kendini başrol sananlar.

Koşarak. 

Tuz yalamaya alışkınlar. 

Ve umudunu halüsinasyonla karıştırtıp.

 Yaşam dehlizlerinde çöplükte oyun oynar dururlar.

Bu bir küresel oyun.

Yöresel ezgili 

Küresel oyun

Koyun 

Bu bir oyun 

Haydi, anadan üryan soyun.

Koyun

Adalet, tuza aldanmamakla.

Merhamet ise koyunu tuza giderken alı koymaktan geçer.

Vicdansız bir oyunda her şey;

Mubah.

Sevap.

Ve günah 

“İbadet seremonisi” seyirlik oyun

“Koyun.”

Yöresel ezgili 

Küresel oyun bu

“Koyun.”

Saygıyla

Kendini doğrudan yana çobanlara inat “çatlatan koyunlara” atıf ediyorum.