Osmanlı,1844'te “altın lira” ve “gümüş kuruş” şeklinde çift metalli sisteme geçiyor. 1881'de çift metalli sisteme son veriliyor ve para birimi sadece altın üzerinden tanımlanıyor. Osmanlı 1848'den itibaren Galata bankerlerinden, Kırım Savaşı'ndan sonra, 1854'ten itibaren de İngiltere ve Fransa gibi Avrupa ülkelerinden yüksek faizle borç alıyor. Borçları yatırıma yönelik olarak kullanamıyor. Bu yüksek faizli borçlarla Boğaz'da saraylar bile inşa ediliyor. Osmanlı'nın 14 ve 15. yüzyıllarda Batılı ülkelere verdiği kapitülasyonlar, 18. ve 19. yüzyıllarda daha da genişletiliyor. Özellikle 1838 Baltalimanı Ticaret Antlaşması sonrasında Osmanlı pazarları İngiliz mallarıyla doluyor. Çünkü daha önce ithalat ve ihracatta yüzde 3 olan gümrük vergisi, ihracatta yüzde 12, ithalatta yüzde 5 oluyor. Ayrıca İngiliz tüccarlar, yerli tüccarların ödediği yüzde 8 oranındaki iç gümrük vergisinden de muaf kılınıyor.

1914'te 1. Dünya Savaşı'na girerken Osmanlı'nın toplam dış borcu 153.7 milyon Osmanlı Lirası… Savaşa girerken devlet hazinesinde sadece 92.000 altın lira var. Osmanlı artan savaş masraflarını karşılamak için Almanya'dan borç alıyor. Savaş sonunda Almanya'ya 150 milyon lira borçlanıyor. Böylece I. Dünya Savaşı sonrasında, Osmanlı'nın toplam dış borcu 303.7 milyon liraya ulaşıyor. Üstelik bu borçların sterlin, frank ve mark gibi yabancı paralarla ödenmesi gerekiyor.

I. Dünya Savaşı sırasında Osmanlı'da her alandaki üretim neredeyse yarı yarıya azalıyor. Savaş koşullarında fiyatlar 18-20 kat artıyor. Buna karşın maaşlar artmıyor. İnsanların alım gücü yüzde 80 oranında azalıyor. Korkunç bir enflasyon baş gösteriyor. Öyle ki savaş başında, 1914'te 100 olan tüketici fiyat endeksi, savaş sonunda, 1919'da 1215'e yükseliyor. Savaş yıllarında, 1914-1922 arasında gerçekleşen toplam enflasyon yüzde 1200 ile 1700 civarında… Örneğin 1914'te ekmeğin okka fiyatı 1.25 kuruşken, 1920'de 16 kuruşa çıkıyor. 1914'te dört kişilik bir ailenin gıda harcaması 225 kuruşken, 1920'de 3049 kuruşa yükseliyor.

Osmanlı savaş başında 1915'te piyasaya kağıt para çıkarıyor. Bu kâğıt paralar, önceleri 1 lira ile satın alınırken üç yıl içinde 4-5 altın Osmanlı Lirası'yla satın alınabilen bir mal oluyor. Paranın değeri sürekli düşüyor. Savaşlardan sonra 1923'te 1 dolar 120 kuruş, 1 sterlin 810 kuruş oluyor.

I. Dünya Savaşı başında, 1914'te seferberlik ilan edilince başlayan panikte İstanbul ekmeksiz kalıyor. Halk fırınlara hücum ediyor. Savaş öncesinde Rusya'dan buğday alan Osmanlı, savaşta Rusya ile cephe cepheye gelince buğdaysız kalıyor. Malların fiyatları yükselince karaborsacılık başlıyor. 1915'ten itibaren halk açlıkla boğuşuyor. 11 Nisan 1917'de New York Times, İstanbul halkının durumunu şöyle özetliyor: “Açlık başlamış durumda. Orta gelirli ve emekçi sınıfların sefaleti nefes kesecek ölçüde. Tifüs salgınının önü güçlükle alınabilmiş. (…) Sokaklarda rastladığımız insanların yüzleri sarı, elmacık kemikleri zayıflıktan fırlamış, gözleri bütün anlamlarını yitirmiş; dik ve zayıf bakıyor. (…) Eskilerin en önemli gıdası çeyrek ekmek, peynir ve zeytin, 1.25 dolara zorlukla bulunabiliyor. Tereyağının kilosu 5, peynirin 7 ve zeytinin 1.5 dolar civarında…”

Hükümet, 1918'de İstanbul halkına ekmek bulabilmek için 3 milyon lira borç almak zorunda kalıyor.

Mayıs 1919'da Osmanlı, subay ve memur aylıklarını ödeyemez duruma geliyor.
Sonunda ne mi oluyor?

Osmanlı 1876'da borçlarını ödeyemeyip “iflas” ediyor. Bunun üzerine 20 Aralık 1881'de Muharrem Kararnamesi'yle alacaklı Avrupa ülkeleri Duyunu Umumiye'yi kurup Osmanlı'nın temel gelirlerine el koyuyorlar. II. Abdülhamit her şeyi; madenleri, demiryollarını, limanları, hatta tütünü, dahası elektrik, su, havagazı gibi tüm yatırımları yabancılara teslim ediyor. Osmanlı bağımlı hale geliyor.

İşin özü şu ki, coğrafi keşiflerin, Rönesans'ın, aydınlanma döneminin, Sanayi Devrimi'nin Batı'da yarattığı değişime ve dönüşüme uyum sağlayamayan Osmanlı, köylerin boşalması, üretimin azalması, ordunun bozulması, savaş masraflarının artması, vergi adaletsizliği ve paranın büyük çapta değer kaybetmesi ile borç ve faiz batağına sürüklenip batıyor.