İBRAHİM  GÜRAY AYTEKİN - ÖZEL HABER ARAŞTIRMA

Eczacılık işiyle uğraşan kişilere tarih boyunca çok çeşitli isimler verilmiştir. Eski yunan döneminde Rhizoteme veya Herbaris adı verilen kökçüler, yine aynı dönemde Pharmakeis, Eski Roma’da Pigmentarius, Seplasiarius, Pharmacopoles, Circulatores ve Ungentarius adlı kişiler eczacıların ilk örnekleridir .

Avrupa’da hekimlik ve eczacılığın 13. yüzyılda ayrılmasıyla eczacı sözlüğü karşılığı olarak zamanla İtalyancada Droghuera, Spezieria ve Farmacista, İspanyolcada Droguista, Fransızcada Pharmacien veya Droguiste, Almancada Apotheker ve İngilizcede Apothecary ve Pharmacist sözcükleri yerleşmiştir.

10. yüzyılda manastırlarda ilaç yapan rahiplere Apothecarius ve 12. yüzyılda ilaç hazırlayanlara Confectionarius ismi veriliyordu. Apothecaire sözcüğü 15. yüzyıldan itibaren tüm Avrupa’da yerleşmeye, 18. yüzyıldan sonra da Fransa’da Pharmacien sözcüğü kullanılmaya başlanmıştır.

ilk eczaneler Selçuklu darüşşifalarında açılmıştır. Osmanlı döneminde bu darüşşifalar devam ettirilmiş ve yenileri açılmıştır. Bunlara örnek 1206 yılında kurulan Kayseri’de Gevher Nesibe Sultan Şifaiye Medresesi’ni gösterebiliriz.

Fatih Sultan Mehmed’e kadar, tıp ve eczacılık hakkında elimizde fazla belge bulunmamaktadır. Fatih zamanında kurulan Fatih Külliyesi’nde, tıp ve eczacılık dâhil olmak üzere, 9 birim bulunmakta ve burada çok iyi bir eğitim verilmekteydi. Osmanlılarda, saray eczacılığı oldukça önemliydi. 

Resmi eczanelerin bir kısmını oluşturan bu eczanelerden en eskisi, bugün de ayakta olan, Topkapı Sarayındaki Başlala kulesinde yer alan, Hekimbaşı odasında bulunmaktaydı. Hekimbaşı, saray hekimlerinin başı olduğu için, saray ve çevresinin sağlığından sorumluydu. Cerrahbaşı, kehhalbaşı (göz hastalıklarıyla uğraşan hekim) ve diğer sağlık çalışanları onun emrindeydi. 

Hekim ve eczacı aynı kişi olduğu için de Hekimbaşı, aynı zamanda Eczacıbaşıydı. Ancak 19. yüzyıldan itibaren Hassa Hekimleri (Saray doktorları) yanında eczacılar da yer almaya başlamıştır. Bunlardan ilki 1835 yılında, Sultan II. Mahmut zamanında Viyana’dan gelen Eczacı Hoffman’dır. 14. yüzyıldan itibaren, tıp ve eczacılık alanında Türkçe eserler yazılmaya başlanmıştır. 

Konuyla ilgili önemli çalışmalar yapılmış, İshak bin Murad, Şerefeddin Sabuncuoğlu (1386-1470) gibi birçok bilim adamı yetişmiştir. Şerefeddin Sabuncuoğlu'nun eczacılık alanında en ünlü eseri Akrabadindir. Bu eser, 15. yüzyılda kullanılan droglar hakkında geniş bilgi vermektedir. Sabuncuoğlu’nun diğer eserleri ise Mücerrebname ve Cerrahiye Tü’l Haniye’dir. 

Mücerrebname’de, o dönemde kullanılan ilaçların etkilerini saptamak için kendisi tarafından yapılan deneylerin sonuçlarından söz edilmekte, Cerrahiye Tü'l Haniye’de ise, deneyler, gözlemler ve o dönemde yapılan ameliyat resimleri yer almaktadır. 17. yüzyılın en ünlü hekimlerinden biri Gayet-ül beyan fi tedbir-i beden-ül insan adlı eseri bulunan Salih bin Nasrullah’tır. Bu dönemde, ilaç ilkel maddeleri ve halk ilaçları aktarlar tarafından yapılmaktaydı. 

İlaçlar özellikle şerbet veya macun şeklindeydi. 17. yüzyılın ortalarından itibaren ise kurs (pastil) şeklindeki ilaçların da kullanılmaya başlandığı görülmektedir. 18. yüzyılda Avrupalı hekimlerin kitaplarından yapılan çevirilerden yararlanılarak yeni eserler verilmeye başlanmıştır. Avrupa’dan alınan bu yeni akıma “Yeni tıp” adı verilmiştir. 

Yeni Tıp döneminin öncülerinden sayılan Salih bin Nasrullah’ın, Paracelsus’un eserinden yararlanılarak yazdığı eserde kimyasal maddelerin de ilaç olarak kullanılabileceği fikri Osmanlı Dünyasına girmiştir. İlk eczane 19. yüzyılda açılmıştır. Bu dönemde ilaçlar hekim reçetesine göre her bir hasta için özel olarak hazırlanmakta, “müfred ilaçlar” (tek drog içeren ilaçlar) ve “mürekkep ilaçlar” (birden fazla drog içeren ilaçlar) olarak iki grup altında toplanmaktaydı. O dönemde, ilaç hazırlamakta kullanılan galenik preparatların tümü ve birçok kimyasal madde eczanelerde hazırlanmakta, hatta bunların eczanede yapılmaması eczacı için bir ayıp olarak kabul edilmekteydi.

Osmanlılar döneminde, Türk eczacıları ilk kez 1888 yılında özel eczane açmışlardır. 1990 yılında İstanbul’da yaklaşık olarak 265 eczane bulunmaktaydı. Ancak, bunlardan sadece dört tanesi Türk eczacılarına aitti. Bu eczanelerden biri de Hacı Hamdi Bey’in Zeyrek yokuşunda bulunan “Eczahane-i Hamdi” isimli eczanesiydi

İstanbul’da ilk eczanenin Bahçekapı’da 1753 yılında “İki kapılı Eczahane” adıyla açılmıştır.

1946 yılında Talimhane’ye taşınan bu eczane 2006 yılına kadar açık kalmıştır. 19. yüzyılda Avrupa Eczacılık Okullarından mezun yabancı eczacıların açtıkları eczaneler ile İstanbul’da Avrupa tipi eczanelerin sayısı artmıştır. Bu eczanelerin çoğu Beyoğlu (Pera) bölgesinde idi. Dönemin ünlü eczaneleri arasındaki 1892 yılında İstiklal caddesinde açılan Büyük Paris Eczanesi günümüzde Rebul Eczanesi olarak çalışmaya devam etmektedir.

Eczacılık, Osmanlılarda usta-çırak eğitimi şeklindeyken, Sultan II. Mahmut zamanında, ordunun doktor ihtiyacını karşılamak amacıyla askeri bir tıp mektebi açılmıştır. 1839 yılında Mekteb-i Tıbbiye-i Adliye-i Şahane’de bir askeri eczacı sınıfı açılmasıyla, eczacılık öğretimine başlanmış, 1867 yılında Mekteb-i Tıbbiye-i Mülkiye-i Şahane’de bir eczacı sınıfı açılmasıyla da sivil eczacılık öğretimine başlanmıştır. 1840 yılında eczacı okulundan mezun olan Ahmed Mustafa Efendi, Osmanlı İmparatorluğu döneminde İstanbul’da öğrenim görerek “eczacılık diploması” alan ilk eczacımızdır.

Mekteb-i Tıbbiye-i Mülkiye-i Şâhâne (Sivil Tıbbiye Okulu) 1 Mart 1867 tarihinde Mekteb-i Tıbbiye-i Şâhâne binasının bir bölümünde açılmış ve Sivil Tıbbiye Okulu’nda da bir “Eczacı Sınıfı” açılmıştır. Milli Savunma Bakanlığı’na bağlı olarak yönetilen bu okulda öğretim Türkçe olup, 3 yıl sürmekte, ayrıca 3 yıl bir eczanede staj yapılarak sertifika alınması gerekmekteydi.

1909 yılında Askeri ve Sivil Tıbbiye Mektepleri “Tıp Fakültesi” adı altında birleştirilerek, Haydarpaşa’da özel olarak yapılmış olan binaya taşınmış, Eczacı Sınıfı ise Kadırga’daki “Menemenli Mustafa Paşa Konağı”nda kalmıştır. 

1908 tarihinde Eczacı ve Dişçi Mektepleri Tıp Fakültesi’nden ayrılarak “Darülfünun-u Osmâni Tıp Fakültesi, Eczacı, Dişçi ve Hastabakıcı Mektepleri” adını almıştır. 1872-1909 tarihleri arasında bu okuldan 1346 eczacı mezun olmuştur. Okulun arşivindeki “Darülfünunu Osmanî Tıp Fakültesi Eczacı Mektebi Talebesinin Künye ve Sicil Defteri”nin incelenmesi sonucunda, 1922 yılına kadar 1684 öğrencinin kayıt olduğu gözlenmiştir.

 Cumhuriyetin ilan edilmesi ile başlayan dönemde okul büyük bir itibar ve önem kazanmış, programlarda yeni düzenlemeler yapılmış, okula kayıt yaptırabilme koşulları belirlenmiştir. 1926 yılında Beyazıt’a taşınan Eczacılık Mektebine 1924 yılından itibaren lise çıkışlı öğrenciler alınmıştır.

Eczacı Okuluna uzun süre yalnız erkek öğrenciler alınmıştır. 1928 yılında kayıt olan Fatma Belkıs, Semiha Hanım ve Bedriye Hanım ilk bayan eczacılar olarak 1930 yılında mezun olmuşlardır.