İbrahim Güray AYTEKİN- Özel haber araştırma

Ziraatta modernleşme Avrupa ülkelerinde ilkönce İngiltere’de 18. yüzyılda başlamıştır. 19. yüzyılda tarımda tüm Avrupa’da yeni yöntem, teknik ve gübreleme geliştirilmiştir. Hayvancılıkta da ırk ıslahı ve bakım yöntemleri geliştirilmiştir.

Tarım ve hayvancılıkta bu gelişmeler sağlanmaya başlandıktan sonra modern anlayışın geniş kitlelere ulaştırılması için geleneksel tarım eğitiminin yerine modern tarım okullarının açılması sağlanmıştır. Avrupa’da başlayan modern ziraat eğitimi kısa süre sonra Osmanlı Devleti tarafından fark edilmiştir.

Tanzimat devrinde eğitim kurumları geliştirilerek yaygınlaştırıldığı gibi geleneksel olarak sürdürülen tarımın da modern metotlarla yapılması için ilk adım atılarak çağdaş bir ziraat mektebi planlanmıştır. Tekstil sanayinin kurulmak istenmesi tarım alanında yeni verimli üretime geçilmesini teşvik etmiştir.

İstanbul’da basma fabrikası inşaatına başlanmış ancak Osmanlı memleketlerinde ziraatı yapılmakta olan geleneksel pamuk kaliteli değildir. Birinci öncelik olarak kaliteli pamuk için ıslahat yapmak üzere diğer tarım ürünleri ile hayvan yetiştiriciliğinin dahi ıslahının sağlanması için ziraat mektebi açılması kararlaştırılmıştır. 1847 yılı başında açılması kararlaştırılan Ziraat Mektebi, İstanbul Küçükçekmece gölü yakınında Baruthane-i Âmire2 yakınında bulunan Ayapapa (Ayamama) Çiftliği’nde açılmıştır.

Ziraat Mektebi’nde kısa genel kültür dersleri verilmiş, ancak ağırlıklı olarak ziraat, hayvancılık ve ziraî inşaat dersleri teorik olarak verilmiş sonrada savaş şartlarından dolayı kapatılmıştır. Sultan II. Abdülhamid tahta geçip savaşı atlattıktan sonra reform girişimlerine hız vermiş ve ilk girişimde bulunduğu yeniliklerden biri modern bir ziraat mektebi açmak olmuştur. 1879 yılı başında Maslak tarafında Ayaz Ağa Çiftlik-i Hümâyûnu’nda Ziraat Mektebi açılması emrini vermiştir.

Ayaz Ağa Çiftlik-i Hümâyûnu’na Ziraat Mektebi ve Numune Çiftliği kurulması konusunda Padişah tarafından irâde çıkarılmasına rağmen bu okul kurulamamıştır.

Ziraat Mektebi’nin açılmasına nihayet 16 Ağustos 1883 (12 Şevval 1300) tarihinde çıkarılan irâde ile karar verilmiştir. Halkalı Çiftliği satın alınarak Ziraat Mektebi yapılması kararlaştırılmıştır.

Ziraat ve Baytar Mektebi olarak kurulmuş olan okul inşaatının yapımına 1884 yılında başlanmıştır. Okul binasının bir kısmı 1891 yılında tamamlanarak baytar kısmı eğitim öğretime başlamış, ziraat kısmı 1892 yılında tamamlanarak ziraat kısmına öğrenci alınmıştır. Gerekli sınavlar yapılarak ziraat bölümüne alınacak öğrenciler belirlenmiş ve okulda toplanmıştır.

Türkiye’de modern ziraat eğitimi 1847 yılında başladıktan sonra kesintiye uğramış 1883 yılında açılma kararı ile okul binası yapımı Halkalı’da başlamış ve inşaatın kısmen tamamlanması ile 1891 yılında Halkalı Ziraat ve Baytar Mekteb-i Alîsi’nin Baytar Bölümü eğitim öğretime başlamış, bir yıl sonra da Ziraat Bölümü’ne öğrenci alınarak 1892 yılında modern ziraat eğitimi kesintisiz devam etmek üzere başlamış oldu.

İstiklal marşımızın yazarı milli şairimiz Mehmet Akif, 22 Aralık 1893’te o zaman Halkalı Baytar ve Ziraat Mektebi adını taşıyan Baytarlık bölümünden birincilikle mezun oldu. 26 Aralık 1893’te sınıfın ikincisi olan arkadaşı Simon’la birlikte, “Orman ve Maadin ve Ziraat Nezareti” fen heyetinin baytarlık işlerine bakan beşinci şubesine “Baytar Müfettiş Muavini” olarak tayin edilmiştir.

Okul, Osmanlı’dan sonra Türkiye Cumhuriyeti devrinde de hizmet vermeye devam etmiş olup birçok ilde ziraat mektepleri açılmıştır..

Osmanlılarda ‘terbiye’olarak ifade edilen eğitim;belli bir konuda, bir bilgi bilim dalında yetiştirme ve geliştirme etkinliğidir. Eğitim faaliyeti,amacına ulaşmada öğretim faaliyetinden yararlanır. Bu nedenle öğretim,eğitimin bir parçasıdır. Osmanlılarda ‘tedris’, ’talim’ diye tanımlanan öğretim;belli bir amaca göre gereken bilgileri verme işidir. Buna göre eğitim ve öğretimin amacı,insanlara gerekli olan bilgi,kültür,değer ve bir takım davranışların kazandırılmasıdır.

Osmanlı Devleti’nde eğitimin iki boyutu vardır. Bunlar:
1-)Kişilere geçerli bilgileri ve değerleri aktarmak.
2-)Hedeflenen amaçları gerçekleştirmek için kurulmuş olan kurumlar
ile eğitim ve öğretim yapmak.

Ankarada kurulan ilk ( ziraat okulu ) ÇOBAN MEKTEBİ  Ülke tarımının  gelişmesine çok önemli faydalar sağladı.

XIX. Yüzyıl sonlarına doğru Osmanlı Devleti’nin eğitim projeleri kapsamına “Ziraat Mektebi-Baytar Mektebi-Numune Tarlaları” da alınır. Çiftçilerin dönemin tarım yenilikleriyle tanıştırılması amacıyla, Ankara’da bir okul kurulması kararlaştırılır. Okulun, “ kaliteli tohumlarla üretim yapılması , kaliteli tohum dağıtılması, suni çayır yaratılması, sulamanın öğretilmesi, numune tarlaları ve meyvelikler kurulması, üretimin artırılmasının öğretilmesi” gibi amaçları olacaktır.

Sof ticaretinin yeniden canlandırılması için tiftik keçisi neslinin ıslahına çalışılacak, damızlık hayvan satışından okula gelir sağlanacak, eğitimli çobanlarla salgın hastalıklar önlenebilecektir. Okulun ilk müdürü 1890’da Mülkiye’den mezuniyetini takiben, devletçe “ziraat eğitimi” için gönderildiği Fransa’dan 1895’te Yüksek Ziraat Mühendisi olarak dönen “ağabeyimiz” Temoleon Agatopulos’tur. Vali Memduh Paşa zamanında, 6 Mayıs 1895’te temeli atılan Çoban Mektebi 20 Kasım 1898’de açılır (Bina halen Keçiören yolundaki Meteoroloji kavşağının bir köşesinin yakınında yer almaktadır). Çevredeki Numune Tarlası ile Numune Ağılı mektebin tamamlayıcılarıdır.

Osmanlı döneminde 2.Abdulhamit ile başlatılan eğitimde çağdaşlaşma ve modernleşme Osmanlının büyük illeri başta olmak üzere birçok ilinde mesleki ve teknik okullar olarak açılmış ve eğitim hayatımıza girmiştir. Bu okulların bir çoğu zaman içinde kendisini yenileyememiş ve kapanmış bir çoğuda gelişimini Cumhuriyete kadar taşımış  Kurulan çeşitli üniversite ve fakültelerimize mıhenk taşı vazifesi görmüştür.