İHH organizesiyle Gazze’ye insanî yardım götüren gemilere karşı İsrail’in yaptığı vahşice saldırı, hiçbir gerekçeyle haklı gösterilemez. İsrailli yetkililerin, kaçak silah sokulma ihtimaline karşı yapılmış bir operasyon, şeklindeki açıklamaları, inandırıcı olmaktan çok uzaktır. Çünkü İHH yetkilileri böyle bir yardım göndereceklerini aylardır tüm dünyaya duyuruyorlardı. Zaten bu duyurular sayesindedir ki bu yardım uluslar arası bir mahiyet kazanmıştır. İsrail, şayet gerçekten Gazze halkına silah ulaştırılacağından endişe ediyorduysa, bunu dile getirip gemilerin yüklenmesi esnasında BM’ce oluşturulacak bir heyetin kontrol etmesini isteyebilirdi. Ama bunu yapmamış, tam tersine insanî yardım girişimini engelleyeceğini ifade etmiştir. Demek oluyor ki bu vahşet, İsrail’in mutat insanlık dışı uygulamalarından biri olmuştur. Esasen vicdan sahibi Yahudiler de İsrail’i kuruluşundan itibaren gayriinsanî tutumlar sergilemekle suçlamakta ve en ağır ifadelerle tenkit etmektedirler. Bu Yahudilerden biri olan felsefeci ve dilbilimci Noam Chomsky, ABD ve İsrail’in Ortadoğu politikalarını eleştirirken, Kahire’nin gecekondu semtleriyle Lübnan’ın köylerindeki insanların hiçbir hakları olamayacağı, Filistinlilerin ise baş belası olup sadece “negatif haklar”ı olabileceği mantığıyla hareket ettiklerini söylemektedir. Bir diğer Yahudi bilim adamı olan Prof. Dr. Avi Shlaim, İsrail yönetiminin ahlaksız ve yasadışı yöntemler uyguladığını söylüyor. İsrail’i “Haydut Devlet” kategorisinde gören Shlaim, bunun sebebi olarak bu tanıma uyan uluslar arası üç şartı sayıyor: 1- Uluslar arası hukuku sürekli olarak ihlal etmek, 2- kitle imha silahlarına sahip olmak, 3- siyasî gayeler için sivillere karşı terör uygulamak. Shlaim ayrıca, çok uzun zamandır İsrail’in acımasız işgali altında bulunan Gazze’deki Filistinlilere saygı duyduğunu belirtmekte ve İsrail’e karşı net bir tavır koyan tek liderin de Başbakan Erdoğan olduğunu söylemektedir. Bütün bu gerçeklere rağmen, Türkiye’deki muhalefetin, İsrail’in zulmü üzerine de Ak Parti hükümetini hedef alması anlaşılır gibi değildir. Muhalefet, tabiî olarak milletimizin vicdanına uygun olan bu yardım teşebbüsünü tenkit edememekte, fakat neden askerî gemiler refakatinde gönderilmediği şeklinde bir eleştiriye tabi tutmaktadır. Muhalefetin bu tutumu, samimi olmaktan ziyade İsrail’in vahşice müdahalesi neticesinde doğan acı tabloyu hükümet aleyhinde kullanma fırsatçılığı olarak görünmektedir. Zira aylarca önceden beri bilinen bu yardım teşebbüsü hakkında ne lehte ne de aleyhte hiçbir açıklama yapmamışlardır. Yardım filosuna savaş gemilerinin refakat etmesi gerektiğini neden daha önce söylememişlerdir. Kaldı ki, her ne kadar hükümetin siyasî desteği söz konusuysa da bu yardım, tamamen bir sivil toplum kuruluşu olan İHH’nın bağımsız ve hür hareketinin sonucudur. Şayet Türkiye devletinin bir resmî yardımı olsaydı elbette ki bahsedildiği gibi bir uygulama gündeme getirilebilirdi. O takdirde bile, savaş gemileri göndermenin uluslar arası hukuka uygun olup olmadığı konunun uzmanlarının araştıracağı bir yöndür. Dediğimiz gibi zaten bu faaliyet, insanî yardım maksatlı olarak bir sivil toplum kuruluşun önderliğinde ve bazı Alman parlamenterler de dâhil olmak üzere uluslar arası bir katılımla yapılmıştır. Bu da alınmış olan en etkin bir tedbirdir. Fakat yukarıda bizzat Yahudi bilim adamlarının ağzından verdiğimiz, esasen bütün dünyanın da bildiği, İsrail’in hukuk tanımaz özelliği bu tedbiri geçersiz kılmıştır. Bu itibarla muhalefetin yapması gereken, İsrail’in haydutluğunu fırsat bilerek hükümeti yıpratarak Türkiye’yi siyasî bunalıma sevk edip İsrail’i sevindirmek değil, tam tersine hükümetle yekvücut olup bütün dünya önünde İsrail’in cezalandırılmasını talep etmektir. Böyle insanî meselelerde olsun iç çekişmeleri bir tarafa koyar, birbirimizle kenetlenirsek hem devletimizin hem de partilerimizin içte ve dışta itibarını artırmış oluruz. Şunu da kabullenelim ki, İHH’nın Gazzelilere bu şekilde yaptığı bir yardım teşebbüsü, bütün dünya insanlarının İsrail’in gerçek yüzünü bir defa daha görmesini sağlamış ve İsrail’i uluslar arası alanda zor bir duruma sokmuştur. Onun karşılığında zorlama mantıklarla Türkiye Cumhuriyetinin şu andaki yöneticisi olan hükümeti de zor duruma sokmaya çalışmanın “milliyetçi” bir tavır olduğu söylenemez. Bu yardımı götüren kafilede bulunan bütün kahramanları saygıyla selamlıyor, şehitlere Cenab-ı Hak’tan rahmet, yaralılara acil şifalar diliyorum.