YAĞMUR TANYILDIZ'ın röportajı için tıklayınız...

Kolorektal cerrahi nedir? Kolorektal kanserlerin nedenleri ve risk faktörleri, tanısı, tedavisi ve korunmak için dikkat edilmesi gerekenleri Op. Dr. Mustafa Göztok’tan dinledik.

Genel Cerrahi Uzmanı Op. Dr. Mustafa Göztok, “Kolorektal kanserlerin önlenebilir kanserler olduğunu ve gerekli tarama testlerini yaptırmanın hayati önem taşıdığını unutmamak gerekir” dedi.

 Kolorektal ne demektir? Kolorektal Cerrahi ne yapar? Sizden dinleyebilir miyiz hocam?

Sindirim sistemi organlarından biri olan kalın bağırsak 2 metre uzunluğunda olup yaklaşık 150-180 cm'lik üst kısmına kolon, son 15-17 cm'lik alt kısmına ise rektum adı veriliyor. Kolorektal ismini kolon ve rektumun birleşmesinden alıyor. Kalın bağırsağın son kısmı olan rektum; anal kanal (makat) ile sonlanmaktadır. Kolorektal Cerrahi bağırsak ve makat bölgesinde meydana gelen hastalıkların teşhis, tedavi ve iyileşme süreçleri ile ilgilenen uzmanlık dalıdır. Yağmur hanım kolorektal cerrahi ile ilgili şunları da belirtmek isterim; Kolorektal cerrahi Avrupa’da, ABD’de ve tüm dünyada genel cerrahinin bir yan dalı ya da üst ihtisası olarak bilinir. Ama maalesef tüm üniversite hastanelerimizde kolorektal cerrahi bölümü bulunsa da bazı kesimlerin çıkar çatışmasından dolayı genel cerrahinin üst ihtisasları arasına kolorektal cerrahi tercihini yapamamaktayız. Çünkü biz genel cerrahlar yan dal sınavına girip bu bölümü tercih edemiyoruz. Genel cerrahinin yan dalı olarak Türkiye’de onkolojik cerrahi ve gastroenterolojik cerrahi denilen iki üst ihtisas belirlendi ve sadece bu iki branş tercihinde bulunabiliyoruz. Bu yüzden yandal kontenjanları boş kalıyor ve ne yazık ki bu bölüm için başka ülkelere gidip çalışmak zorunda kalan birçok meslektaşımız var.

Kolorektal kanserleri ve kolorektal kanserlerin görülme sıklığı nedir?

Kolorektal kanserler tüm dünya ortalamasına göre 3. en sık görülen kanser türü olarak karşımıza çıkmakta, cinsiyet bazında ele aldığımızda erkeklerde, Prostat ve Akciğer kanserinden sonra 3. en sık, kadınlarda ise Meme kanserinden sonra 2. en sık görülen kanser türü olarak biliyoruz. Maalesef onkoloji servislerinde kanser ölümlerinin en başında yer almaktadır.

Kolorektal kanserleri nedenleri ve risk faktörleri nelerdir?

Diğer tüm kanser türleri gibi kolorektal kanserlerin de nedenleri arasında sağlıksız beslenme gibi değiştirilebilir faktörler olduğu gibi değiştirilemeyen cinsiyet, yaşın ilerlemesi ve genetik faktörler de bulunuyor. Genel bir sıralama yapmamız gerekirse: Yaş kolorektal kanser riskini arttıran en önemli faktördür. Hastalığa yakalanma yaşı erkek ve kadınlarda 50 ve 60’lı yaşlardır. Fakat son zamanlarda beslenme alışkanlıklarının değişmesi ve çevresel faktörlerin kötüleşmesi ile çok daha erken yaşlarda bu kanser türlerini görebiliyoruz. Ailede kolorektal kanser öyküsü olan kişilerin bu hastalığa yakalanma riski genetik faktörlerden dolayı daha yüksektir. Kalın bağırsakta poliplerin (Kalın bağırsağın içini örten tabakanın normal olmayan şekilde büyüyerek çıkıntı yapman oluşumlar) varlığı kolorektal kanser riski doğurmaktadır. Bu polipler, zamanla kansere dönüşebilmektedir. İnflamatuar bağırsak hastalıkları Crohn ve ülseratif kolit gibi bağırsak iltihapları şeklinde görülen hastalıklar, kolon kanserleri gelişme riskini artırmaktadır. Sağlıksız yaşam biçimi; Lif yönünden düşük olan besinleri tüketenler, kırmızı et ve işlenmiş etlerden zengin beslenenler, sigara ve alkol gibi zararlı alışkanlığı olanlar, şeker hastalığı, aşırı şişmanlık ve hareketsiz bir hayat tarzı olan kişiler kolon kanseri riski altındadır.

Peki, kolorektal kanserleri belirtileri nelerdir?

Kolorektal kanserler ne yazık ki çok sinsi ilerleyen ve ileri evreye ulaşınca belirti veren kanser türüdür. İleri evre belirtileri arasında; makattan kan gelmesi, dışkıya kan bulaşması, dışkılama alışkanlıklarında değişim, ishal ve kabızlık atakları, Anemi(kansızlık), halsizlik, devamlı yorgunluk, Şişkinlik, aşırı gaz, bulantı, kusma, ani ve açıklanamaz kilo kaybı sıralanabilir.

Evrelerinden de bahsedebilir misiniz?

Kolorektal kanser, diğer kanserler gibi evre evre ilerleme gösterir. Kanser tanısı konulduktan sonra kanserin kaçıncı evreye kadar ilerlemiş olduğu belirlenir ve buna uygun bir tedavi planı çizilir. İlk evrede kanser, sadece bağırsak duvarına sınırlı yayılmıştır. Ancak, kanserli hücreler, henüz kolonun dışına ulaşmamıştır. Tedavinin en başarılı olduğu bu evrede cerrahi tek başına yeterli olmaktadır. İkinci evrede kanser, tüm bağırsak katlarına yayılmıştır. Lenf nodlarına yayılım yoktur. Üçüncü evrede kanser, sadece yakın lenf nodlarına yayılmış ve diğer organ ya da lenf nodlarında yayılım yapmamış olsada artık kanser hücreleri bu evrede bulunduğu kalın bağırsak ortamından başka yerlere sıçrama ihtimali yüksektir. Bu yüzden cerrahi sonrası kemoterapi tedavisinin eklendiği evre olarak bilinir. Dördüncü evrede kanser, karın zarı, akciğer ve karaciğer gibi diğer organ ve dokulara yayılım göstermiştir ki ne yazık ki ülkemizde dördüncü evre kolorektal kanserler Avrupa ve ABD den daha yüksek oranda görülmektedir. Ancak kolorektal kanserler tedaviye en iyi yanıt veren kanserlerden biridir. Erken teşhis ve tedavi edilirse, hastaların yüzde 90'ı bu kanserden kurtulacaktır diyebiliriz ki bu çok yüksek bir orandır.

Kolorektal kanserlerin tanısı nasıl yapılır?

Günümüzde kolon ve bağırsakta kanseri endoskopik yöntemler kullanılarak daha kolay bir şekilde teşhis edilebilmektedir. Kolonoskopi yöntemi ile tümör oluşumunun erken dönemde saptanması mümkün olup işlem sırasında, kansere dönüşme riski olan polipler alınarak patolojik incelemeye gönderilmektedir. Patoloji sonucuna göre hasta için en uygun tedavi planlanmaktadır. ABD de kolonoskopi tarama yaşı 45 olarak belirlenmiştir. Kolonoskopi taramasının düzenli yapıldığı bazı eyaletlerde kolorektal kanserden dolayı ölüm oranının anlamlı bir şekilde azaldığı gösterilmiştir. Kalın bağırsak kanserleri poliplerden geliştiğini biliyoruz ki kolonoskopi sırasında bu poliplerin saptanıp çıkartılması ile kanser riski minimuma iniyor ki bu yüzden kolorektal kanserler önlenebilir kanserler grubundadır. Zaman zaman bu polipler gayta sürtünmesinden dolayı kanama yapabilir ve dışkıda gizli kan testi pozitifleşir. 45 yaşına gelen her sağlıklı bireyin mutlaka gaytada gizli kan testi ve kolonoskopi yaptırması hayati önem taşımaktadır.

Kolorektal kanser tarama programı var mı? Varsa nasıl olmalıdır?

Sağlık Bakanlığı tarafından yürütülen kolorektal kanser tarama programı birinci basamak tedavi merkezlerinde sağlıklı bir şekilde yürütülmektedir. Normal riske sahip bireyler için; 40 yaşından başlayarak yıllık rektal muayene ve gaytada gizli kan testi. 50 yaşında ve sonrasındaki her 5 yılda bir flexible sigmoidoskopi ya da 50 yaşa gelince kolonoskopi ve sonrasında her 10 yılda bir tekrarı. Çift kontrastlı barsak filmi ise ilk olarak 50 yaşında olmak üzere sonrası 5-10 yıl aralıklarla tekrarı şeklinde önerilebilir. Polip saptanmış bireyler için; Normal taramalar esnasında kanser öncüsü olabilecek polip saptandığında tarama her 3-5 yılda bir yapılan kolonoskopi şeklinde olmalıdır. Ailesel kolorektal kanser öyküsü olan bireyler için; Ailede (anne, baba, kardeş) kolorektal kanser saptanan en genç bireyin tanı konduğu andaki yaşından 10 yıl önce olmalıdır. Örneğin ailede 45 yaşındaki bir kolorektal kanser hastası varsa tarama 35 yaşında başlamalıdır. Ayrıca ailesinde ailesel geçişli polipozis sendromları (Familial Adenomatöz Polipozis) veya Heredeiter Nonpolipozis Kolorektal Kanser olan bireylerde tarama daha önce başlayabilir. Bu durumlarda tarama programına doktorunuz ile beraber karar vermelisiniz. Ailesel risk taşıyan bireylerde tarama kolonoskopi ile yapılmalıdır. Kolorektal kanser nedeniyle tedavi olan bireyler için; Kolorektal kanser tanısı konup cerrahi olarak çıkarıldıktan sonraki bir yıl sonra tarama yapılmalıdır. Eğer normal ise 3 yıl sonra tekrarlanmalıdır. Tarama tam kolonoskopi, çift kontrastlı kolon grafisi ile beraber flexible sigmoidoskopi ile yapılabilir. İnflamatuvar barsak hastalığı öyküsü olan bireyler; 8 ya da daha fazla yıldan beri bu hastalıklara sahip olanlar her 1-2 yılda bir kolonoskopi ile taranmalıdır.

Kolon kanserinden korunmak için dikkat edilmesi gerekenler nelerdir?

Kolon kanserini engellemek henüz mümkün olmasa da günlük yaşantıya uygun olmayan beslenme, sedanter yaşam, obezite, sigara ve alkol gibi zararlı alışkanlıklara dikkat ederek kolon kanseri riski azaltabilir. Bunun için bazı yaşam değişiklikleri yapılmalıdır. Beslenme alışkanlıkları ilk yapılması gereken yaşam tarzı değişikliği olmalı. Meyve, sebze ve baklagiller bakımından zengin gıdalarla beslenmek, kolon kanseri riskini azaltmakta fayda sağlar. Kırmızı et ve alkol tüketimi, kolon kanser riskini arttırdığı için ölçülü olmalıdır. Sağlıklı beslenme ve yağ oranı düşük gıdalar tüketme, kilonun belli oranda tutulmasına yardımcı olacaktır. Araştırmalar, düzenli egzersiz yapmanın birçok kanser türünde olduğu gibi kolon ve rektum kanseri riskini de azalttığını göstermiştir. Egzersiz programına başlamadan önce doktora danışmak gerekir. Doktor kişiye uygun egzersiz programı konusunda yardımcı olacaktır. Haftada 5 gün veya 5 günden fazla, 30 dk süreyle yapılan egzersiz tavsiye edilendir. 45 dk’dan 1 saate kadar yapılan egzersiz daha fazla yarar sağlayabilir. Orta derece aktiviteler; tempolu yürüyüş, düz arazide bisiklete binme. Hareketli aktiviteler ise; tırmanma ve koşudur önerilebilir. Steroid Yapıda Olmayan (Aspirin gibi) İltihap Önleyici İlaçlar üzerinde yapılan araştırmalar sonunda kolon bu tip ilaçların kanser riskini azalttığını ileri sürmektedir. Düzenli kullanılmaları halinde potansiyel faydaları vardır. Ancak, potansiyel bir kolon kanser riski söz konusu olduğunda, doktor kontrolü ile kullanılması yararınıza olacaktır. Aksi halde mide kanaması riski ile zarar vermesi söz konusu olabilmektedir. Kalsiyumdan zengin beslenme Kolon kanseri için az da olsa yarar sağlayabilir. Günlük tüketilen 1200 mg kalsiyum, kolorektal adenom formunu %20, ilerlemiş adenom formunu %45 oranında azalttığı bilinmektedir. Bunun ötesinde, birlikte tüketilen D vitamini ve kalsiyumun birlikte adenom formunu azalttığı belirlenmiştir. D vitamini; Yağda çözünen bir vitamindir ve takviye edilmiş süt, mısır gevreği, uskumru, somon, ton balığı gibi belli bazı balık çeşitleri içeren diyet ürünlerinde ve güneş ışığında bulunur. D vitamininin, kolon kanseri dahil bazı kanser türlerini önlemede önemli bir rol oynadığı varsayılmaktadır. Prekanseröz (kansere yol açabilecek polipler) Polip Taraması hayati önem taşımaktadır. Özellikle meme kanserinde olduğu gibi, kanser türlerinde uygulanan tarama testleri, kanserin gelişmesini önlemez ancak erken evrede tanı konmasına fayda sağlayarak, tedavide başarı oranını arttırır. Prekanseröz poliplerin belirlenmesi içinde uygulanan tarama testleri sayesinde, kanserin gelişimi önlenebilir. Tespit edilen poliplerin alınması, daha sonra gelişecek kanseri engelleyebilir.

Kolorektal kanser tedavisi nasıl yapılmaktadır? Biraz da bu süreçlerden bahsedebilir miyiz?

Kolorektal kanserlerin tedavisi hastalığın evresi ve yerine göre değişkenlik gösterebilmektedir. Hastalığın evresini (derecesini) belirlemek, en iyi ve en etkili tedavi rejimini tasarlamada önemli bir adımdır ve çeşitli tedavi yöntemlerinin ne zaman, nasıl kullanılacağının belirlenmesine yardımcı olacaktır. Bir kişide kolorektal kanser saptandığında tıbbi onkologlar, cerrahlar, radyasyon onkologları ve radyologların birlikte hastalığın evresini belirleyip multidisipliner bir yaklaşım ile kişiye özel bir tedavi protokolünün belirlenmesi daha sağlıklı olacaktır. American Society of Clinical Oncology'ye göre, kolorektal kanser hastalarının yaklaşık yüzde 39'unda lokalize hastalık vardır yani erken evre kolorektal kanser mevcuttur. Erken evre bu kanserler için ilk tedavi seçeneği cerrahidir. Erken evre hastalığı olan hastalar da ameliyattan tek başına yeterli bir tedavi şekli olup kemoterapi ihtiyacı olmamaktadır. Erken evre kanser saptanan hastalar için beş yıllık sağkalım oranı yüzde 90'dır. Kolorektal kanserler metastaz yaptığında (yayıldığında) genellikle karaciğerde görülür. Ayrıca akciğerlere, beyne, peritona (karın boşluğunun astarı) ve/veya uzak lenf bezlerine yayılabilir. Bu tür geç evre hastalığı olan hastalar için beş yıllık sağkalım oranı yüzde 14'tür. Bu yüzden erken evrede bu hastalığı teşhis etmek hayati önem taşımaktadır. Geç evrede saptanmış kolorektal kanserli hastalar cerrahi, kemoterapi, radyoterapi ve immunoterapi gibi tedavi protokollerinden bir kaçını yada hepsini almak zorunda kalabilir. Geç evre tedavi süreci gerçekten çok karmaşık, zaman alan ve meşakkatli bir süreç olmakla birlikte tedavi başarı oranı daha düşük olmaktadır.

Sizce bu hastalıklar için ülkemizde gereken ilerleme katedildi mi? Neden ülkemizde bu hastalıklar ileri seviyeye gelince saptanıyor?

Ülkemizde sağlık sektörünün daha gelişmiş olması ve daha ulaşılabilir olması büyük bir avantaj gibi gözükse de koruyucu sağlık hizmetlerine başvurunun ciddi oranda düşük olduğunu görüyoruz. Ayrıca nedenini bilmediğimiz bir şekilde toplumda doktor fobisi bulunmakta. Kişiler hasta olmadan kontrol muayenelerini yaptırmamakta. Hatta hasta olduklarında bile hastalık ileri seviyeye gelene kadar bir hastaneye başvuru yapmamakta. Kanser konusunda toplumda farkındalık sağlanması, toplum bilincinin geliştirilmesi ve kanser taramaları, kanserle mücadelede en etkili yöntemlerin başında gelmektedir ve Sağlık Bakanlığı ile Türk Kolon-Rektum Cerrahi Derneği bu konuda ciddi çalışmalar yapmaktadır.

Verdiğiniz bilgiler için çok teşekkür ederim. Son olarak neler söylemek istersiniz?

Öncelikle bu önemli bilgilerin paylaşılmasında aracı olduğunuz için size ve gazetenize teşekkür ediyorum. Son olarak kolorektal kanserlerin önlenebilir kanserler olduğunu unutmamak ve gerekli tarama testlerini yaptırmanın hayati önem taşıdığını bir kez daha hatırlatmak isterim.