Çeklerin meşhur yazar, şair ve devlet adamlarından biri olan Vaclav Havel, birkaç gün önce öldü. Cenaze töreni bugün.

1936 yılında Prag’da doğan Pavel, komünist yönetime muhalif yazıları sebebiyle defalarca hapiste yattı. O hapishane hayatında yakalandığı zatürreeden tam tedavi edilemediğinden dolayı ömür boyu ciğerlerinin zayıflığıyla yaşadı. 1989 yılında tüm Demirperde ülkelerinde görülen komünizm aleyhtarı halk hareketleri başladığında da cezaevindeydi. Olaylar, erken tahliyesini sağladı. Hareketin Çekoslovakya’daki liderlerinden biri oldu ve “Kadife devrim” denilen kansız ihtilalle ülkesini komünizmden liberalizme taşıdı. 29 Aralık 1989 günü yapılan ilk seçimlerde Çekoslovakya Cumhurbaşkanı seçildi.

Cumhurbaşkanlığının ilk yılında, Afa Yayıncılık, kendisiyle yapılmış bir röportajı, “Uzaktan Soruşturma” adıyla kitap olarak yayınladı. O kitabın ilk baskısı yapıldığında hemen alıp okumuştum. Yayınevi, o kitabı neşretmekle olduğu gibi “21. Yüzyıla Doğru” dizisi içinde yer vermekle de isabet etmişti. Gerçekten de Havel, 20. asrın sonlarında önce Doğu Bloku’nda, sonra bütün dünyada yaşanan değişmelerin en dikkate şayan temsilcilerinden biriydi.

Bu temsilci, cumhurbaşkanlığı döneminde ülkesinin Çek ve Slovak Cumhuriyetlerine bölünmesi acısını da tatmış, bölünmenin kansız-çatışmasız olmasını sağlamıştı. Oysaki komünizmin çökmesinden sonraki Yugoslavya, böyle bir entelektüel lidere sahip olmadığı için uzun yıllar Sırp-Hırvat çatışmalarında çok canlar yitirerek; Boşnaklara yapılan katliamlarla da dünya tarihinin en korkunç vahşetlerinden birini sergileyerek bölünmüştü.

 

“EŞİTLİKÇİ” SOSYALİZMİN EŞİTLİKÇİ MAĞDURU

Havel, “Uzaktan Soruşturma” isimli kitap için röportaj verdiği ve kendisi gibi bir demokrasi mücadelecisi olan Karel Hvizdala’ya, komünizm öncesinde çok zengin bir burjuva ailesine mensup olduğu hâlde imtiyazlı olmayı kabullenemediğini anlatır. O dönemdeki çocukluğunda, fakir ailelerin çocuklarıyla arkadaşlık yapmaktan zevk aldığını fakat onların belki de sınıfçı bir kinle kendisiyle alay edip dışladıklarını vurgular.

Eşitlikçi mizaçtaki Havel’i, eşitlikçi iddiadaki komünist sistem de “burjuva” diye dışlar. Okul hayatında gördüğü haksızlıklar, başarılı olduğu hâlde yüksek not verilmemesidir. Bu sebeple üniversite giriş imtihanının kazandırılmaması, çok ilginçtir. İmtihanda, Nazım Hikmet’in “Komik Bir Adam” isimli eserini tahlil etmesi istenir. Konuya “tam bir Marksist” gibi yaklaştığını, hatta diyalektiğin dört temel yasasının eserde nasıl işlendiği gibi o zamana kadar hiç belirtilmemiş bir tahlille anlattığını belirtir. İmtihan heyeti büyük bir hayranlık ve şaşkınlığa kapılırlar. Havel, Nazım Hikmet de orada olsa aynı şekilde şaşırırdı, diyor. Heyet başkanı kendisini tebrik eder. Buna rağmen geçerli notu vermezler. Tahsilini daha sonra açık öğretimle tamamlarsa da o tahsilin de resmî görev almakta kendisine bir faydasının olmadığını söyler. Zaten normal fakülte dersleri de kendisinin asıl kişiliğine göre yararsız olacaktır. Çünkü onlar, ideolojik temellidir. O ise…

 

TÜM İDEOLOJİLERE KARŞI

Havel için asıl olan toplumla iç içe olmaktır. Bu sosyal ilgisi, ille de fizikî olarak toplum içinde olmasını gerektirmez. Yeter ki toplumun gerçek ihtiyaçlarını görebilsin. İyi bir gözlemci, hapishanede de olsa o ihtiyaçları arayıp görebilir. Kendisi de öyle yapmıştır. “Tanrı, beni hapse boşuna göndermedi” diyor.

İdeolojiler için, “İnsanın önce daha iyi bir dünya düşüncesini kafasında geliştirip sonra onu ‘pratiğe uygulaması’ olacak şey değil” demekte ve insanın düşünceyi “dünya maddesi” ve kendi varlığında meydana çıkarmalı, sonra da “dünya dili” ile ifade etmesi gerektiğini belirtmektedir.

Kendisi de öyle yapmış ve sonunda “kendi yapımı inşa etmeyi başardım” diyebilmiştir. Esasen ancak o şekilde toplumla bütünleşebilmiştir. O yönüyle kendisini şöyle tanıtıyor:

“Ben isyancı, devrimci veya ‘karşıt görüşlü bohem’ tiplerden biri değilim; ne var ki, eşyanın mantığı öyle tecelli ediyor, birden kendimi öyle bir konumda buluveriyorum.”


Havel, bugünkü cenaze töreninin ardından unutulup gidecek biri değildir. Çek tarihi kadar, dünya siyasî düşünceler tarihinde de anılmaya devam edecektir.