Tarih boyunca şehirlerin yaşayabilmesi için suya olan ihtiyaçları her zaman öne çıkmıştır. İstanbul’da da Roma, Doğu Roma (Bizans) ve Osmanlı dönemlerinde şehre suyun getirilmesi için her türlü olanak denemiş ve bunda da başarılı olunmuştur. Doğu Roma (Bizans) döneminde kuşatmalara karşı şehirde halkın ihtiyacını karşılayacak açık ve kapalı sarnıçlar yapılmıştır. Arazinin elvermediği yerlerde ise günümüze gelen pek çok kapalı sarnıç öncelik kazanmıştır.
Günümüze en iyi şekilde gelen sarnıçlardan birisi de n Bazilika Sarnıcı (Yerebatan Sarnıcı) dır.
Bizans kapalı sarnıçlarının en büyüklerinden olan bu sarnıç Ayasofya’dan Cağloğluna giden Yerebatan Caddesinin başlangıcındadır.
Sarnıcın ilk defa I.Contantinos (324-337) tarafından yapıldığı ve sonra da Iustinianos (527-565) tarafından genişletildiği Bizans kaynaklarında belirtilmiştir. Ancak Bizanslı tarihçi Prokopios ise bu sarnıcın Iustinianos tarafından yapıldığı görüşündedir.
İstanbul’un fethinden sonra sarnıcın üzerinde yerlere çeşitli konaklar yapılmış ve onlar sarnıcın sularından yararlanmışlardır. İstanbul’a gelen birçok gezgin bu sarnıçtan söz etmişlerdir. Onlardan P. Gylles 1544-1550 yıllarında sarnıç içerisinde büyük balıkların dolaştığından söz etmiştir. XIX. Yüzyıl sonlarında yapılan gravürlerde ve Sabah Joalier’in fotoğraflarında sarnıcın bir kenarındaki küçük bir iskele ile bir de kayık görülmektedir. Bu sarnıç çok defa hurafe ve öykülere konu olmuştur.
Yakınındaki Illius Bazilikasından ismini alan sarnıcın ölçümü ve planı I.Dünya Savaşı sırasında Alman denizaltıcıları ile tarihçi Ernst Unger tarafından yapılmıştır. Buna dayanılarak sarnıç 140 X 70 metre ölçüsünde olup 9800 metrekarelik bir alanı kaplamakta, içerisinde de 80.000 metreküp suyu toplamaktadır. Sarnıcın içerisinde 5’er metre yüksekliğinde, her birinde 28 tane olmak üzere 12 sütun dizisi bulunmaktadır. Birbirlerinden dörder metre aralıklarla sıralanan bu 336 sütundan sekizinin etrafı XVIII. Yüzyıl sonunda duvarlarla çevrilmiştir. Sultan Abdülmecid döneminde ( 1823-1861) sarnıcın üzerindeki ağırlığı karşılayabilmek için güney-batı cephesine bir duvar örülmüş ve bu yüzden de uzun tarafta 18, geniş tarafta da 5 sıra sütun duvarın arkasında kalmıştır. Çeşitli mermer cinslerini içeren sütunların çoğu antik yapılardan derlenmiştir. Bunlar düz, yivli ve göztaşı motifli olup başlıkları da korinth üslubundadır. Sütunlardan birinin boyunu yükseltmek için kullanılmış, İ.S IV. Yüzyıla tarihlenen medusa başının ise nereden geldiği bilinmiyor. İstanbul’un diğer sarnıçlarında olduğu gibi bu sarnıcın da duvarları 3-5 cm kalınlığında su geçirmeyen bir harçla sıvanmıştır. Zemin son derece düzgün tuğla ile döşenmiştir.
İstanbul Büyük Şehir Belediye Başkanı Ekrem İmamoğlu, CHP Genel Başkanı Kemal Kılıçtaroğlu’nun da katıldığı açılışta konuşmasında Bazilika sarnıcının onarımında yapılan işleri anlatmıştır:
“Müzemizin genelinden, 1500 ton tutan devasa miktarda çimento harç malzemesi temizledik ve dışarıya taşıdık. 1500 yıllık tarihi dokunun üzerindeki 1500 ton harcı, büyük bir titizlikle, orijinal yapıya ve malzemeye zarar vermemek için, bunu yaparken iğneyle kazıdık diyebilirim. Bu tarihi yapının özüne uygun ışıklandırma yapılması çok önemliydi. Hem ortamın mistik atmosferini korumak hem de karakteristik özelliklerini daha da göz önü çıkarmak için ışık tasarımına ayrı bir özen gösterdik. Yerebatan Sarnıcı’nın üstünde kaçak yapılar vardı. Yukarıda zemin zannedilen, sarnıcın üstüne gelen bölüme yapılmış kaçak binaları yıkıp, kaldırdık. Sarnıcın üzerine gelen bina yükünü ve kaçak yapılaşmayı kaldırarak 1500 yıllık tarihi yapının risklerini kaldırdık, bu noktada devam eden kaçak yapıları kaldırmaya da devam ediyoruz."