"Ermenistan, Önkoşulsuz Olarak İşgal Ettiği Topraklardan Çekilmelidir" Başlık, eksik bırakılmıştır. Cümlenin tamamı şöyle: Obama, "Ermenistan, Önkoşulsuz Olarak İşgal Ettiği Topraklardan Çekilmelidir" Diyecek mi? 21. yüzyılda, güç kullanarak bir başka ülkenin topraklarının işgalinin hiçbir şekilde kabul edilmediği, büyük güçlerin bile ancak demokrasi götürmek, terörü önlemek, barışı kurmak, kitle imha silahlarını imha etmek gibi bahanelerle bir başka ülkeye girebildiği dönemde, Ermenistan komşusunun topraklarını 15 yıldır işgal altında tutuyor. Bununla beraber, dünya liderleri bu noktaya hiç temas etmeden, bu hukuksuzluğun sona ermesini isteyen mesela Türkiye'ye baskı yapıyorlar. Gittikçe nakaratlaşan ifadelerle, "Türkiye önkoşulsuz olarak Ermenistan sınırlarını açmalı" baskıları artık iğrenç gelmeye başladı. Bu konudaki Hıristiyan taassubunu, bitirilememiş "Şark Meselesi"nin günümüze sarkan kısımlarını, diyasporanın lobi gücünü mazur bulabiliriz. Ancak yanıbaşımızdaki işgal ve bu işgal yolunda soykırım, tecavüzlere kulaklarını tıkayarak, kendi soydaşlarına en temel insan hakkını layık görmeyenleri, hayali bir barış uğruna Orta Çağ taassubunu hoş görmeyi anlamak çok zor. Rasmussen'in Nato Genel Sekreterliği sürecinde, Türkiye'ye verildiği kabul edilenler, başka kanallardan kat kat alınma vesilesi kılınmasın. Diplomaside kazanmış havalarına girmenin, verme sırasının gelmiş olduğu anlamına da geldiğini unutmayalım. Bu yüzden gerçek kazananlar, zaruri propaganda hariç böyle bir itirafta bulunmaz. Çünkü sürekli kazanmak için, sürekli kaybeden rolü tercih edilir. Çantası dopdolu çiçeği burnundaki ABD başkanı, belki de bugüne kadar koltuğuna oturur oturmaz en sıkıntılı günlerini yaşayan başkanlardan biri olarak tarihe geçecektir. Ülkesi savaşta iken başkan olanların bile arkasında sağlam ve gelişen bir ekonomik güç bulunmaktaydı. Bugün ise her geçen gün gerileyen, bir yanlış kararla her şeyin bugünkünden çok daha kötü olması ihtimalinin bulunduğu, çırpındıkça batması muhtemel bir devi idare etme sorumluluğu var. Bütün bunlar, Türkiye programını son derece önemli kılmaktadır. Obama'nın çantasındakilerin Afganistan, Irak, İran ile diğer Orta Doğu ve Kafkasya meseleleri olacağı muhtemeldir. Bununla beraber, sıkıntılı başkanın bir şeyler almaya geldiği kesin. Türkiye'deki insan hakları, basın özgürlüğü, Güney Doğu ile Heybeliada Ruhban Okulu, Ermenistan gibi konuların hangilerinin gerçekten ABD'yi ilgilendirdiği, hangilerinin dolgu konular olduğu tahlile muhtaçtır. Şu kadarını söyleyelim ki talep listesi ne kadar geniş tutulursa, alınması muhtemel olanlar artar. Irak ve Afganistan ile ilgili taleplerin can suyu durumundaki ekonomik boyutu olduğu halde Ermenistan ve Patrikhane konularının, Hıristiyanlık taassubu yanında iç politik yönü ağır basmaktadır. Buna karşı, Türkiye'nin yapması gereken muadil talep listesiyle görüşmeleri yürütmektir. Türkiye'nin bir şey almadan Ermenistan ile hava köprüsünü açmasının ne büyük yanlış olduğu bugün daha iyi anlaşılıyor. Daha başkan gelmeden, bir yerlerden Rum Ortodoks Patriği ile görüşeceği haberi yayıldı. Eğer ABD başkanı, bugün geçerli Milletlerarası Hukuk'ta birkaç bin kişilik Rum cemaatinin dini lideri ile görüşüp, onun taleplerini Türkiye'ye iletirse bu temas, diplomatik skandal olduğu kadar Türkiye'nin hazırlıksızlığının da delili olur. Ermenistan konusunda, seçimden önce verdiği sözler başkanın kendi problemidir. Ancak, BM dönemi ile güç kullanarak toprak edinmenin yasaklandığı, AGİT ile sınırların ve ülke bütünlüğünün teminat altına alındığı günümüzde, işgalci Ermenistan konusunun hiçbir zirvede gündeme gelmemesi, Türkiye'nin ihtiyatlı politikası mıdır yoksa en büyük kozunu yok etmesi midir? "Karabağ meselesi, Azerbaycan-Ermenistan arasındaki bir sorundur, biz kendi işimize bakalım, bir an önce sınırları açalım" diyenlerin ya dünyadan, yakın dönem dahi Kafkasya politikalarından haberi yok, üstelik kendilerini de barışçı-bilge sanmaktadırlar ya da bir şekilde her türlü hukuksuzluğa karşın Ermenistan için çalışanlardır. Günümüzde yönetimin diplomaside başarılı olması, kamuoyu baskısı/desteği ile mümkün olabildiği gibi, kamuoyu baskısı/desteği de ancak yönetimlerin yönlendirmesinin sonucu ortaya çıkan bir vakıadır. Bu konuda ülkemizin sistemik hatası devam edip gitmektedir. Ermenistan yönetimi ise her şeye rağmen, hukuku bir tarafa bırakarak bir taraftan kamuoyunu asırlık politikalar istikametinde beslemekte, diğer yandan yönlendirilmiş halk desteğini arkasına almaktadır. Obama'nın çantasındaki muhtemel dosyalara karşın, Batı Trakya Türklerinin yaşadığı sorunlar, Ahıska Türkleri, Azerbaycan'daki kaçkınlar (mülteciler), Ermenistan'da halen bir kısmı yönetimde bulunan soykırımcıların Uluslararası Ceza Mahkemesi'ne gönderilmesi konusunda yardım, teröre destek veren batılı ülkeler, AB müzakerelerinde yılan hikayesine dönen çifte standartlar, ABD ile ticarette Türkiye'ye ayrıcalıklar gibi karşı talepler sözkonusu olacaktır. Her bir talep, karşı taleple dengelenmeli, alınanla verilen uyumlu olmalıdır. Misafir Obama'nın son derece sıkıntılı şartlar altında olduğu bir gerçek. Ancak Kafkasyası, Balkanları, AB'si, Orta Doğusu ile iç ekonomik ve siyasi durumu pek iç açıcı olmayan Türkiye'yi ziyaret ettiği de bilinmelidir. Başlıktaki soruyu, sadece Obama'ya değil, görüştüğümüz, temas ettiğimiz her diplomata, devlet adamına hatırlatmamız, gazetecilerin bu anlamda sorular yöneltmesi gerekmektedir.