NPT: Nükleer silahların yayılmasını önleme anlaşması: Nükleer silahların ve silah teknolojisinin yayılmasını önlemek, nükleer enerjinin barışçıl kullanımında işbirliğini artırmak nükleer silahsızlanma hedefini ilerletmek olan bu anlaşma, 1968 de imzaya açıldı. 1970 de yürürlüğe girdi. Antlaşmayı destekleyen; Antarktika Antlaşması 1 Aralık 1959’da imzalanan (23 Haziran 1961’de yürürlüğe giren Antarktika’da nükleer denemeleri yasaklayan antlaşma) 30 yıl süreli Antarktika Antlaşması, Atmosferde, uzayda ve su altında nükleer silah denemelerini yasaklayan 5 Ağustos 1963’te (10 Aralık 1963’te yürürlüğe girdi) Moskova’da Nükleer Denemelerin Kısmi Yasaklanması Antlaşması, kısaca 1963 Antlaşması, Kapsamlı Nükleer Test Yasağı Anlaşması CTBT), IAEA Protokolü, Biyolojik ve Zehirli Silahlar Sözleşmesi (BTWC) ile Kimyasal Silahlar Sözleşmesi (CWC), Füze Teknolojisi Kontrol Rejimi (MTCR), Zangger Komitesi, Wassenaar Düzenlemesi: Nükleer madde, malzeme ve teknolojileri konu alan ihracatın kontrol altına alınması, Nükleer Maddelerin Fiziksel Korunması Sözleşmesi (CPPNM) NPT Antlaşması gibi ek protokol ve antlaşmalar imzalandı. 

Anlaşmanın üç temel prensibi olan: 

• Nükleer silahların yayılmasının önlenmesi, 

• Silahsızlanma 

• Nükleer enerjinin barışçı amaçlarla kullanılmasını desteklemek düşüncesi geçen 50 senede gerçekleşmedi.

2005 tarihinde yapılan NPT Antlaşmasını Gözden Geçirme Konferansı’nda herhangi bir eylem planı üzerinde uzlaşmaya varılamadı. 2010 yılında tekrar görüşmeler başladı. 2010 NPT Gözden Geçirme Konferansı NPT’nin 3 prensip açısından ele alındığı önemli aşama ve dönüm noktası oldu. 2014’e gelindiğinde NPT’nin üç temel prensibinin dengeli bir şekilde hayata geçmesinin önündeki engeller ve beklentiler üzerine tartışmalar devam etti: NPT’ye üye nükleer olmayan ülkelerin sivil amaçlı nükleer enerji kullanımına ilişkin haklar ile uluslararası toplumun nükleer silahların yayılmasının önlenmesine ilişkin endişeleri arasındaki hassas denge sağlanıp sağlamlaştırılamadı. 2010 NPT Gözden Geçirme Konferansı’na kadar 40 yıllık süre içinde, nükleer silah sahibi olmayan anlaşma üyelerinin endişelerinin/itirazlarının temelinde P5’in(Nükleer silah tekelini elinde tutan 5 ülke=BM’in 5 daimi üyesi) NPT Antlaşmasının 6. maddesinden kaynaklanan sorumluluklarını yani SİLAHSIZLANMA SORUMLULUĞUNU tesirli bir şekilde yerine getirmemiş olması yatmaktaydı.

Rusya’nın Kırım’ı ilhak etmesiyle sonuçlanan Ukrayna krizinden sonra mevcut durum, NPT’nin üç prensibinin gelecekte işlerlik kazanıp kazanmayacağına dair ciddi şüpheler yaratmaya devam etmektedir.  Üç büyük nükleer gücün (ABD, Birleşik Krallık ve Rusya Federasyonu) Ukrayna’nın nükleer silahlarından vazgeçmesi karşılığında Kiev’in toprak bütünlüğünü korumaya söz verdikleri 1994 tarihli Budapeşte Mutabakatı’ndaki vaatleri yerine getirmediler. NPT’nin üç prensibinin işlerliğiyle ilgili şüphelerin uyanmasına sebep oldular.  

NPT; Nükleer silah sahibi olan ülkelerin bu silahları azaltarak kaldıracakları, sahip olmayanların da silah sahibi olmaya çalışmayacakları bir anlaşmadır. 50 yıldan beri yürürlükte olan bu anlaşmaya başta 5 daimi üye ülke riayet etmemiştir. Ellerindeki nükleer silahları azaltma yoluna gitmemiştir. Nükleer silah tekeline dayalı olarak bütün dünyayı (özellikle nükleer silahsız ülkeleri) tehdit etmişlerdir. Uçak krizinde Rusya Federasyonu Tv’lerinde yapılan münakaşalarda Türkiye’ye karşı atom bombası kullanmak fikri ciddi ciddi tartışılmıştır.

NPT Anlaşmasının en büyük sorunu barışçıl enerji olarak uranyum zenginleştirmeye izin vermesidir. Bu yapılmadığı taktirde nükleer enerjiden yararlanma söz konusu olmamaktadır. Bunu yapan ülke zaten nükleer silah edinmenin eşiğine gelmiş demektir. UAEA Uluslararası Atom Enerjisi Ajansının bildirdiğine göre 40 a yakın ülke nükleer silah üretecek teknolojiye sahiptir. Antlaşmanın 2. zaaf noktası ise nükleer silah tekelini elinde bulunduran ülkelerin genel ve tam silahsızlanma ile ilgili olarak hiçbir adım atmamış olmalarıdır. Antlaşmayı tehlikeye düşüren 3. nokta; klasik silah (konvansiyonel) teknolojisindeki ilerlemeler nükleer benzeri tesir yapacak kapasiteye erişmiş bulunmasıdır. Anlaşmayı başından itibaren zayıflatan 4. neden ise daha başlangıçtan itibaren nükleer silah tekelini elinde tutan ülkelerin bu tekeli sürdürmesi, nükleer silah yapma kapasitesinde olan ülkelerinde silah yapmaması mantığı üzerine kurulmuştur. NPT Antlaşması’nın ilgili maddeleri incelendiğinde bu durum açıkça görülür.

30 Mart 2017 tarihinde İran’ın BM Daimi Temsilcisi Gulamali Hoşru, Birleşmiş Milletler Genel Kurulu’nda düzenlenen “Nükleer Silahların Yasaklanması Antlaşması” toplantısında yaptığı konuşmada, nükleer silah sahibi ülkeleri eleştirerek, “Uluslararası toplumun nükleer silahların topyekûn imha edilmesi yönündeki meşru talepleri çok az sayıda ülkelerin küresel güvensizlik üzerinde kurdukları hayali güvenlik gerekçesiyle göz ardı edilmektedir” dedi.

Hoşru, nükleer silahsızlandırmaya ilişkin uluslararası çaba ve özellikle de “NPT” gibi antlaşmaların yetersiz kaldığını belirterek, “Şimdiye kadar nükleer silah sahibi ülkeler tarafından bu konuyla ilgili ciddi adımlar atılmadı. Kanaatimce bu ülkeler gelecekte de olumlu sonuçlar için çaba sarf etmeyecek” “Nükleer silah sahibi ülkelerin söz konusu toplantıya katılmamakla birlikte “NPT” antlaşmasının 6’ıncı maddesine verdikleri sözlerini tutmadıklarını gösterdi” dedi. 

Antlaşmanın diğer bir zaaf noktası ise bağlayıcı olmamasıdır. Mesela daha başlangıçtan itibaren Hindistan, Pakistan ve İsrail Antlaşmayı imzalamamış, taraf olmamıştır. Antlaşmanın 25 yıl yürürlükte kalması öngörülmüş bu süre aşıldıktan sonra antlaşmanın sürekli hale gelmesi düşünülmüştür. 2000’li yıllara gelindiğinde anlaşmanın dibi aşınmış, 1994’de K.Kore NPT Antlaşması’ndan çekilmiştir. İran UAEA Uluslararası Atom Enerjisi Ajansı ile çelik çömlek- sobe oynamaktadır.