Bana sorarsanız nostalji derim. Çünkü özlemini duyduğumuz hemen hemen her şey geçmişte kaldı.

Benim gibi düşünüp geçmişe özlem duyanlar çoğunlukta mı bilmiyorum ama var oldukları aşikâr.

Eminim ki nostaljinin geçmişe bağımlılık hastalığı olduğunu düşünen kesim de var. Bana sorarsanız asıl hastalık teknoloji bağımlılığı. Çünkü biz teknolojiyi amacına uygun olarak kullanmasını bilmiyoruz.

Haydi gelin önce geçmişe dönüp şöyle bir karşılaştırma yapalım. Saygınlığından ödün vermeden duygularımızı coşturan eski şarkılar eski filmler mi? Pür dikkat dinleyip, “Haftaya ne olacak acaba”, diye beklediğimiz radyo skeçleri mi? Arkadaşlarımızla birlikte mahallede oynadığımız saklambaç, körebe, yağ satarım bal satarım, mendil kapmaca istop, misket yuvarlama, ip atlama gibi oyunlar mı? Tırmandığımız ağaçların dalları mı? Eşe dosta akrabaya yazdığımız “ Sevgili teyzeciğim”, diye başlayıp “Nasılsınız? İyi misiniz? Beni soracak olursanız, ben de iyiyim”. Diye devam eden mektuplar mı? Bayramda seyranda özenle seçip üzerlerine İyi dileklerimizi yazdığımız kartpostallar mı? Eski komşuluklar, dostluklar, akrabalıklar, muhabbetler mi, daha iyiydi?

Yoksa?

Muhabbetleri engelleyip insanların arasına mesafe koyan, aile kavramını iletişimsizlikle yok eden, kartpostalların yerini gülücüklü imojilere bırakan, mektubu tarihe karıştıran, çocukları oyun bağımlısı haline getirmekle kalmayıp, etkisi altına alarak bir çoğunun ölümüne bile sebep olan, ansiklopedilerin tahtına kurulan Google amca sayesinde araştırma arzusunu körelterek beyinleri tüketen? Teknoloji mi, daha iyi? Bunun kararını siz verin.

Yanlış anlaşılmasın, teknolojinin kötü olduğunu savunmuyorum; sadece doğru bir şekilde kullanılmayan her şey amacına uygun değildir. Unutmayınız ki bilinçli ebeveynler olarak bilinçli nesiller yetiştirmek bizim görevimizdir.