Türk dünyasının yetiştirdiği ünlü düşünür ve büyük şair Necip Fazıl Kısakürek'in doğumunun 100. yılı nedeniyle, o muhterem zatla tanışma anıma değinmek istiyorum.
Ben 1967'lerde BUGÜN Gazetesi'nde, gazetenin sahibi Mehmet Şevket Eygi'nin teşvikiyle yazı yazmaya başlamıştım.
Henüz 21 yaşındaydım, yazı yazabilmek gibi bir sorumluluğu nasıl taşıyabileceğimi bilemiyordum.
İlk yazım çok önemliydi ve onun başlığını asla unutamam. Hukuk Fakültesi'nde öğrenciydim ve yazımın konusu da "İslam Hukuku'nu tanıtmak gerekir"di.
ismimin altına "Hukuk Fakültesi Öğrencisi" diye yazmıştım. Ama gazetenin yazı işleri bunu "Hukuk Fakültesi Talebesi" olarak düzeltmişlerdi.
O yıllarda N.F.Kısakürek de BUGÜN Gazetesi'nde yazıyordu ama tanışmıyorduk.
1978 yılında Hürriyet Gazete Dağıtım şirketinde bir grev oldu ve tüm müşteri neşriyatı ortada kalmıştı.
Benim de REK-DAĞ isimli yayın dağıtım şirketimin İstanbul içi dağıtım işlerini yapıyordu.
N.F.Kısakürek'in sahibi olduğu ünlü dergi BÜYÜK DOĞU da dağıtılamayarak ortada kalmıştı.
O günlerde üstad beni aradı ve tanıştık.
Çok kültürlü, çok birikimli ve sohbetine doyum olmaz bir kişiliğe sahipti.
BÜYÜK DOĞU dergisinin Türkiye çapında en iyi şekilde dağılabilmesi organizasyonunu üstlendim ve bu çerçevede münasebetlerimiz devam etti.
KALDIRIMLAR
Sokaktayım, kimsesiz bir sokak ortasında;
Yürüyorum, arkama bakmadan yürüyorum.
Yolumun karanlığa saplanan noktasında,
Sanki beni bekleyen bir hayâl görüyorum.
Kara gökler kül rengi bulutlarla kapanık;
Evlerin bacasını kolluyor yıldırımlar,
İn cin uykuda, yalnız iki yoldaş uyanık;
Biri benim, biri de serseri kaldırımlar.
İçimde damla damla bir korku birikiyor;
Sanıyorum, her sokak başını kesmiş devler...
Üstüme camlarını, hep simsiyah, dikiyor;
Gözüne mil çekilmiş bir âmâ gibi evler.
Kaldırımlar, çilekeş yalnızların annesi;
Kaldırımlar, içimde yaşamış bir insandır.
Kaldırımlar, duyulur, ses kesilince sesi;
Kaldırımlar, içimde kıvrılan bir lisandır.
Bana düşmez can vermek, yumuşak bir kucakta;
Ben bu kaldırımların emzirdiği çocuğum!
Aman, sabah olmasın, bu karanlık sokakta;
Bu karanlık sokakta bitmesin yolculuğum!
Ben gideyim, yol gitsin, ben gideyim, yol gitsin;
İki yanımdan aksın, bir sel gibi fenerler.
Tak, tak ayak sesimi aç köpekler işitsin;
Yolumun zafer tâkı, gölgeden taş kemerler.
Ne sabahı göreyim, ne sabah görüneyim;
Gündüzler size kalsın, verin karanlıkları!
Islak bir yorgan gibi, sımsıkı bürüneyim;
Örtün, üstüme örtün, serin karanlıkları.
Uzanıverse gövdem, taşlara boydan boya;
Alsa buz gibi taşlar alnımdan bu ateşi.
Dalıp, sokaklar kadar esrarlı bir uykuya,
Ölse, kaldırımların kara sevdalı eşi..
(1927)