Kıymetli okur...

Bir kez daha karşındayım. 

Bir fırsat daha sundu Rabbim...

Belki hak bildiğimi yazarım diye, bir fırsat daha işte...

Her yerde, herşeyi konuşmam. Genellikle dinlemeyi, düşünmeyi tercih ederim. Yine öyle bir ortam. Herkesin alim olduğu şu zamanda en güzel eylem dinlemek galiba.

Her insan, her konuda fikir sahibi maşallah.

Hayatında Kuran okumamış ama en güzel müslüman.

Hiç okulunu görmemiş ama en iyi bürokrat.

Her zamanki gibi yargılar, hatta yargısız infazlar...

Kimse, kimseden memnun değil.

Herkes kendince mükemmel.

Herkes bir başkasını eleştiriyor ama kimse kendisini görmek istemiyor. Herkes kusurlu fakat kendine kör.

Başkasına çuvaldız batıranlar kendilerine toplu iğneyi çok görüyorlar.

Böyle olur mu?

Bir insanın nefsine güvendiği şu zamana güvenilir mi?

Bir insanın kendisi dışında kimseye tahammülü olmazsa "toplum" olunur mu?

Dostlar...

Sizleri bu hususta sevdiğim bir hikâye ile başbaşa bırakmak isterim...

Yaşlı adamın eşi evde tereyağı yapıyor, kocası ise her gün yakınlarındaki bakkala götürüp satıyor, onunla geçiniyorlardı. Bakkal, adamın getirdiği tereyağını hiç tartmazdı...

Ancak bir gün "acaba" dedi ve adam gittikten sonra tereyağını tartıya koydu...

Bir kilo olması gereken yağ 900 gramdı...

Bunu görünce çok öfkelendi ve kendi kendine "yarın geldiğinde bunun hesabını sorarım, bir daha da ondan alışveriş yapmam" dedi.

Ertesi sabah yaşlı adam elinde tereyağı ile içeriye girdi.

Bakkal sert bakışlarıyla;

-“Bir daha senden tereyağı almayacağım” dedi.

Yaşlı adam üzülerek;

-“Efendim bir yanlışım mı oldu?” dedi.

Bakkal,

-“Efendim senin bana verdiğin tereyağını tarttım 900 gram geldi ayıp değil mi bu yaptığın?”.

Yaşlı adam utanarak başını yere eğdi ve;

-“Efendim bizim terazimiz yok, sizden bir kilo şeker almıştık onu tartı olarak kullanıyoruz” deyince bakkal utancından ne yapacağını şaşırdı.

Böyledir işte dünya…

Kimse yoğurdum ekşi demiyor ve kimse kendi kusurunu görmek istemiyor!

Allah sonumuzu hayretsin.

Sizleri her daim empatiye davet ediyorum.

Selametle...