Sabun gibi bir şey şu mutluluk; bir kere yakaladık mı köpürüp çoğalan, nereye dokunsak oraya da köpüğünden bulaştırdığımız, elimizde itinayla tutmayınca ansızın kayıveren ve nerelere kaçtığını bulmakta zorlandığımız, kimi zaman ararken üzerine basıp sağlamca yere düştüğümüz ve bu nedenle hakkında bol bol söylenip ümidi kestiğimiz.

Bazılarımızın ömür boyunca aradığı, bazılarımızın nihai hedef olarak yücelttiği, bazılarımızın yere düşmelerin acısı ile dünyevi bir yüzeysellik gibi baktığı, varlığını kelimelere dökmeye doyamadığımız, yokluğunu nerede görsek tanıdığımız: Mutluluk.

Koçlukta sorarız; “şu an neye özlem duyuyorsun?” ve kimi zaman gözyaşları takip eder bu sorunun cevabını çoğu zaman da “bilmiyorum”. Bütün özlemlere eksiksiz ve sürekli olarak ulaşabilme hali olarak tanımlandığında mutluluk [1], özlem duyduğumuz şeylerin yokluğu, bir var bir yok olarak sağlayamadığı doyum bizi mutluluktan uzaklaştır. Bazen özlemlerin duygu yoğunluğu o kadar yüksektir ki, neye özlem duyduğumuzu ziyaret etmekten kaçınır, duygularımızı baskılayarak kendimizi meşguliyetler yaratarak kendimizi hissizleştiririz. Bazen üzerimize fazlaca sorumluluklar aldığımızı fark etmeyiz, sorumlulukların altında öylesine kalırız ki neye özlem duyduğumuzu gözlemleyecek zamanımız kalmaz.

İçimizdeki kaynaklardan bulup çıkardığımız mutluluk belki de özlemini duyduğumuz şeyi kendimize sağlayabileceğimize olan inancı, hayata geçirmektir. Kendi iç bilgeliğimizde ulaşacağımız bu kaynak, sonsuz olması itibariyle de sürekliliği beraberinde getirecektir. Yarattığımız mutluluklar bize, ‘tamamlanma’, ‘kendini gerçekleştirmenin, potansiyelini açığa çıkarmanın memnuniyeti’ diye Türkçe’ye geçen ‘fulfillment’ a dair ışıltılar bırakacaktır.

Örneğin bir bireye, yemek masasını tüm detayları ile hazırlamanın mutluluk verdiğini düşünelim. Masa örtüsünden, peçetesine, kaşığından bardağına, mumlarından, çiçeğine dışarıda ne varsa unutacak kadar kendini verdiğini hayal edelim. Sevdikleri ile yemeğin tadına varıp sohbeti bitirdiğinde ve herkes yerlerine dağıldığında, bu mutluluk hissinin yüksek dalgalarının yavaş yavaş etkisini kaybedeceğini biliriz. Ta ki bir sonraki hazırlığa kadar…

Mutluluk, bu geçici dalgalardır. Yaz sıcağında, sabah 6 yürüyüşünde, yüzü okşayan esintidir. Zamanla birkaç dakika sonra olmayacağını bilerek onu içinize anda çekmeyi ve sonra kendinizle savaşmadan bırakıvermeyi, yokluğuna da tanıklık etmeyi öğrenirsiniz. 

Bir bireyi yemek masası hazırlamak gibi bir işle mutlu eden nedir? Başka bir birey için aynı eylem, yorucu bir zorunluluk, yemek yiyebilmek için katlanılan bir süreç de olabilir. Birey, o mutluluk anında bazı değerlerini onurlandırmaktadır bilinçli ya da bilinçsizce. Cömertlik, bağlantı, çalışkanlık ve harmoni; birey için önemli değerler olabilir. 

Birey amacının ve değerlerinin farkında olduğunda ve onları hayata geçirdiğinde tamamlanma hissine kavuşur, kendisine sevgi ve şefkatle yaklaşır, yaratıcılığını kullanarak kendine mutluluk anları yaratır. Diğer yandan tamamlanma, mutluluk arayışı da değildir. Tamamlanma duygusundaki birey, kendine tüm duyguları deneyimleme iznini verir.

Tamamlanma duygusu olmadan salt mutluluğu öncelemek, içsellikten dışsallığa doğru sapmalara neden olabilir. Örneğin, bireyin cömertlik değeri savurganlık, bağlantı değeri bağımlılık olarak sapabilir. Bu sapmalar da bireye mutluluk sağlar ancak  bireyi yaşam amacından uzaklaştırır.

Yaşam amacımıza hizmet eden mutlulukları yakalamak için ne yapmak gerekir?

. Neye özlem duyulduğunu hissedecek, dinleyecek önceliği kendine vermek,

. Kendini tanımak ve kabul etmek,

. Kendini sevmek ve kendine şefkatle yaklaşmak, 

. Değerleri ve amacı gözlemlemek, hayata daha çok geçirmek,

. Mutluluğu hakkettiğini bilmek ve mutlu olmak için kendine izin vermek,

. Mutlu olmaya niyet etmek, mutluluğu seçmek,

. İç kaynaklarımızdan mutluluğu yakalamak/yaratmak.

O halde, ŞU AN NEYE OZLEM DUYUYORSUNUZ?

[1] Mutluluk Tanımı, https://tr.wiktionary.org/wiki/mutluluk