“Mutsuzluk mutlulukta erir gider.”

Her kelime “mutsuzluk” arayan kenedir. Keneler mutsuzluk avcılarıdır.

Ve her kene bir roman yazarıdır.

Mutsuzluk; kenenin beynini ısırarak başlamasıyla hissettirir.

Kene de emdiğini kaleme döken yazara benzer.

Keneler mutsuzluk avcılarıdır.

Ve her kene bir roman yazarıdır.

Mutlu insan, neyin arayışında olabilir. Muhakeme gücü varsa, mutlu olamaz.

Muhakeme gücü yoksa mutludur.

Muhakeme edebilme yeteneği bir minik yaşama ve gördüğün her şeye karşı senin nasıl davranman gerektiğinin çıktısını veren,

Minik, davranışsal motor dur.

Zekâ sizin sayısal olgularındaki yerleştirebildiğiniz büyük bir kütüphanedir.

Bir rafı bağımlılığa iten kitaplar, 

Diğer raf toplumla birey arasındaki ilişkilerinden çıkarılan sonuçların bulunduğu raflardır. 

Sonuçta bu raflar arasında ki birikim bizim zekâmızdır.

Mutsuzluk beynini ısıran keneye benzer. Kenede emdiğini kaleme döken yazara benzer.

Düşünün bütün bu rafların hepsi köpeklerde vardır.

O raflara koyulan her bilgiye karşı “canlar” bir vefa duygusu duyar ondandır ki,

Sahibini bıraktığı yerde bekler. 

Mantık gelişmediği için, donana kadar o soğukta bekler.

Mutsuzluk beynini ısıran keneye benzer. Kenede emdiğini kaleme döken yazara benzer.

Beyinde ki raflar deneyimle doludur. 

Ama muhakeme etme yeteneği olmadığı için deneyimin bir anlamı yoktur.

Onun içindir ki; 

Eşi ölen veya gaip olan bir eş belli bir süre sonra mantıklı muhakeme yaparak evlenir.

Bütün yaşanmışlıklar bize deneyim sağlar, 

Bu deneyimler sosyal, sayısal, bilimsel ve toplumsal olarak zekâmızda bulunan raflara ayrı ayrı yerleşir. 

Ve bunlar ile ilgili olarak,

 Eğer bizde muhakeme yeteneğimiz gelişmemişse sadece içgüdü düzeyinde kalır.

Mutsuzluk mutlulukta erir gider.

Bir çocuğun veya kendi geleceğimize yön vermeye çalışır iken, başvuracağımız,

Bilinçli muhakeme gücümüzdür

Bunun bir üst formatı olan nadir olarak,

Yaşamdaki ki savaşlarda yenilmemenin ve yenmemin 

“Beyinin dışa açılan eşiğinde yetişen gül” 

Olduğunu anladığınız zaman;

“Bilinçsiz yeterlilik” gelişir.

 Mutsuzluk mutlulukta erir gider.

Deneyim aktaramayan toplumların, beyni susuz kalır.

Susuz kalan beyini kene ısırmaz.

Ve “Bilinçsiz yeterlilik” oluşmaz.

Oysa

Mutsuzluk beynini ısıran keneye benzer. 

Kenede emdiğini kaleme döken yazara benzer.

Mutsuzluk mutlulukta erir gider.

Saygıyla…