MUHAFAZAKÂRLARA SAYGI YOK MU?
Hüseyin DAYI
“Sanat” adına son günlerde yapılan aktiviteleri konuşalım bugün. Hani şu İstanbul Tophane’deki sanat galerisi ile Mardin’deki defile var ya, işte onları. Biraz da Antalya’daki bir festivali.
Tophane’deki galeriye yapılan saldırıyı tasvip edemeyiz tabi. Ama o galerideki “sanatseverler”in tavırlarını da onaylayamayız. Kalkmış, “Bu saldırı, sanata karşı yapılmıştır” demiş bir yazarımız. Hangi sanata? Saldırı sanata değil, katılımcıların davranışlarına karşı yapılmıştı. Ellerinde içki kadehleriyle sokaklara taşan o kadınlı-erkekli katılımcılar, mahallenin mütedeyyin insanlarına saygısızlık yapmamışlar mıdır?
Onlara saldıranların, bazı provokatörlerce yönetildiği de iddia edildi. Belki de isabetli bir teşhistir bu. Fakat o provokasyona zemin oluşturmak da bir tahrik değil mi?
Yadırgadığımız bazı sözleri de Kültür Bakanı Sayın Ertuğrul Günay’dan duyduk. Günay, yapılan saldırıya haklı olarak kızarken, bu türden uygulamalardan huzursuz olanların şiddete başvurmak yerine taleplerini yetkili mercilere iletmeleri gerektiğini hatırlatmış. Haklı ama “Anadolu’dan getirdiğiniz yaşam tarzlarınızı buradaki insanlara dayatamazsınız” da demiş. Öyleyse Anadolu’ya da bakalım.
TOPHANE’DEN MARDİN’E
Cemil İpekçi tarafından geçtiğimiz Cumartesi günü Mardin’de düzenlenen defileden çok önce, bölgedeki birçok sivil toplum kuruluşu, yetkili mercilere itirazlarını bildirmiş. Bu itiraz, defilenin düzenleneceği mekânaymış. O mekân, Kasımiye Medresesidir. Yedi yüz yıllık olduğu sanılan o medrese, içinde iki adet mescit bulunduğu için dinî bir mekân hüviyetinde. İki adet sanduka bulunan bir bölümünün de türbe olma ihtimali var.
Aralarında Memur-Sen, Eğitim-Bir Sen ve Ensar Vakfı’nın da bulunduğu kırk dört sivil toplum kuruluşunun önderliğindeki Mardin halkından gruplar, bir hafta boyunca Kasımiye Medresesi’nde vakit namazlarını kılmış ve orada defile istemediklerini yetkililere duyurmuş. Valilikçe yapılan açıklamada ise, defilenin Kültür Bakanlığının desteğiyle düzenlendiği belirtilip, en uygun yerin de Kasımiye Medresesi olduğu ifade edilmiş. Sonuçta o defile, geniş güvenlik tedbirleri altında o mekânda yapıldı.
Sayın Bakan, Tophanelilere, Anadolu’dan getirdiğiniz yaşantınızı buradakilere dayatamazsınız, demişti ama bir Anadolu şehri olan Mardin’de bir başka dayatma yaşandı. Üstelik Mardinliler, o mekânda defile düzenlenmesine karşı olduklarını bir hafta boyunca yetkililere anlatıp durmuşlardı. Böylece Sayın Günay’ın Tophane’deki, “şiddete başvurma yerine yetkililere başvurma” tavsiyesi de Mardin’de yerine getirilmişti.
Ya inançlarına saygı duyulmayan halk, defilenin düzenleyicilerine, mankenlerine ve emniyet güçlerine saldırsaydı, bunun adına ne denecekti? Sanata saldırı mı, devlete isyan mı?
Bir soru daha: Öyle bir saldırının vukuunda kime “provokatör” denecekti?
MEKÂNIN ÖNEMİ
Antalya Belediyesinin düzenlediği ve aslında Almanya’ya ait olan Oktoberfest isimli festivale de bakın. Dileyen Antalyalıların da katıldığı festivalde bol bol bira içildi. Antalya Büyükşehir Belediye Başkanı Sayın Mustafa Akaydın da içip içip Bavyeralı kızlarla dans etti. Ne bir itiraz ne bir tepki oldu. Çünkü o festival, Antalya’nın uygun bir mahallinde yapılmıştı. Tekrar ediyorum: Tophanelilerle Mardinlilerin hassasiyetleri de ‘mahal’ meselesinedir.
Attilâ İlhan, Avrupalı solcuları da bizdeki solcuları da yakından tanıyan bir solcu olduğu için, aradaki farkı güzel anlatırdı. “Bizim solcular, Müslüman mahallesinde salyangoz satmaya bayılırlar” demişti. Şimdi bu işe “sanatseverler” mi girişti?
İster solcular ister sanatseverler densin, birilerinin onlara şu ikazı yapması gerekiyor:
Hem mahalleye baskı yapacaksınız hem de “mahalle baskısı” şikâyetinde bulunacaksınız, olmaz öyle şey!
Yorumlar