İbrahim Güray AYTEKİN Özel haber araştırma

MEDENİ KANUNUMUZUN KABULÜ

Türk Kanunu Medenisi, Türkiye'de 17 Şubat 1926'da İsviçre Medeni Kanunu örnek alınarak TBMM'de kabul edilen ve 4 Ekim 1926 tarihinde yürürlüğe konulan 743 sayılı kanundur. 1 Ocak 2002 kabul tarihli Türk Medeni Kanunu'nun yürürlüğe girmesiyle yürürlükten kalkmıştır.

Bugün bazı sahte dinci çevrelerce öne sürüldüğü gibi şeriat kanunları Osmanlıda asla uygulanmamıştır.Medeni kanunumuzun kabul edilmesinden önceki sürece bakıldığında çıkarılan kanunlarda ya batılı devletlerin mevzuatı örnek alınmış ya da yerli kaynaklar göz önünde tutulmuştur.

Medenî hukuk alanının yazılı düzene bağlanması ile ilgili olarak Fransız Medenî Kanunu’nun iktibası görüşü ortaya atılmış ise de Ahmet Cevdet Paşa’nın çabası sonucunda fıkıh esaslarına dayanan yerli bir kanunun yapılması kabul edilerek Mecelle (Mecelle-i Ahkâm-ı Adliyye) hazırlanmıştır.

Arazi kanunu ve Mecelle ile başlayan medenî hukukun kanunlaştırılması çalışmaları yaklaşık yarım asırlık bir aradan sonra bir aile kanununun hazırlanmasıyla devam etmiştir. 25 Ekim 1917 tarihinde yürürlüğe giren ve 19 Haziran 1919 tarihinde yürürlükten kaldırılan Hukuk-ı Aile Kararnamesi,

Tanzimattan sonra başlayan kanunlaştırma hareketlerinin son halkası olmuştur. Hukuk-ı Aile Kararnamesinin ilgasından sonra kararname öncesinde yürürlükte olan hükümler fıkıh kitaplarında yazılı olduğu şekliyle bir müddet daha mahkemelerde geçerli olmuşsa da yeni bir kanuna gittikçe daha fazla ihtiyaç duyulmaya başlanmıştır.

 Hazırlanacak kanunlarda batıdan istifade ile birlikte eski hukukî esasların muhafaza edilmesi gerektiği görüşü başlangıçta ağır basmakla birlikte, zamanla kanunları batıdan almak gerektiğini düşünenlerin görüşleri ağır basmıştır.

 Bunun yanı sıra yeni Türk Devleti kurucularının eski hukukla bağlarını koparma arzuları da kanunların batıdan alınması sonucunu ortaya çıkarmıştır. Bu çalışma 1926’da kabul edilen Türk Medenî Kanunu’na giden yolda kanunlaştırma faaliyetlerinde hakim olan zihniyet değişimini yapılan tartışmalar merkezinde sunmaya çalışmaktadır.

Toplam beş bölümden oluşan Türk Medeni Kanunu, 17 Şubat 1926 yılında kabul edildi. 4 Ekim 1926 tarihinde yürürlüğe giren kanun 2001 yılında ilga edildi. Aynı yıl getirilen yeni Türk Medeni Kanunu hala yürürlüktedir. 4721 sayılı kanunda kadın - erkek eşitliği esas alınmıştır. Aile hukuku dışında kişiler hukuku, eşyalar hukuku, borçlar hukuku ve eşya hukukundan oluşan kanun 1030 maddeden oluşur.

Veraset, miras, evlilik gibi konulara getirilen yasal düzenlemeleri kapsayan kanundur. Türkiye'nin ilk medeni kanunu 1926, ikinci ise 2001 yılında yürürlüğe girmiştir. Bazı kaynaklara göre ise Ahmet Cevdet Paşa tarafından hazırlanan Mecelle, Türkiye'nin ilk medeni kanunudur. 1877 yılında yayımlanan Mecelle-i Ahkam-ı Adliye 1926 yılında kaldırıldı ve yerine Türk Medeni Kanunu getirildi.

Medeni hukuk, şahıslar arasındaki ilişkileri düzenleyen, şahısların doğumdan (tüzel kişilerde kuruluşundan) ölümüne (tüzel kişilerde sona ermesine) ilişkilerini düzenleyen özel hukuk dalıdır. Kişiler hukuku, aile hukuku, eşya hukuku, miras hukuku medeni hukuk kapsamında yer alır ve medeni kanunla düzenlenirler. Borçlar hukuku ve ticaret hukuku da aslında medeni hukukun uzantısıdır.

Kısaca Medeni Kanun Maddeleri Nelerdir? inceleyelim

1- Dini nikahın yerine resmi nikahın zorunlu hale getirilmesi:

Türk Medeni Kanununun yürürlüğe girmesiyle birlikte, Osmanlı İmparatorluğu döneminde geçerli olan birçok yasal zorunluluk ilga edildi. Resmi nikahın zorunlu hale getirilmesiyle tüm nikahlar kayıt altına alındı. Bu aynı zamanda TEK EŞLİLİK ilkesinide getirmiştir.

2- Sosyal ve ekonomik alanda kadınlara özgürlük verildi:

Medeni kanundan önce kadınların çalışması yasaktı. Getirilen yasal düzenlemeler ile birlikte kadınlara istedikleri işte çalışma özgürlüğü verildi.

3- Kadınlara erkeklerle eşit miras alma Mahkemelerde tanıklık yapma boşanma hakkı tanındı:,

Yapılan en önemli yeniliklerden bir diğeri de kadınlara eşit miras hakkı tanınmış olmasıdır.

Atatürk Devrimleri ve Cumhuriyet projesi, çağımızın en başarılı çağdaşlaşma, özgürleşme ve aydınlanma projesidir.

Temelleri, demokrasinin ilk ışıkları kabul edilen yasalar ve uygulamalarla atılmıştır.

4- Kadınlara, istedikleri mesleğe girebilme hakkı tanındı.

Ülkemizde kadınlar egemen kültür nedeniyle daha az eğitime, daha az ekonomik ve mali kaynağa, özerkliğe, karar alma yetkisine sahiptir. Kadınlar düşük ücretli, kayıt dışı, sosyal güvenliksiz işlerde çalışıyor. Ev işleri de kadına bakıyor. Üstüne üstlük kadın bir de şiddet görüyor. Bunun nedeni eşitsiz güç ilişkileridir.

Kadınların hak ve özgürlüğü ancak demokratik ortamlarda gelişir. Gittikçe muhafazakârlaşan toplumlarda kadınların yaşam biçimi, bedeni üzerindeki haklar, çalışma hakkı, giyimi erkekler tarafından kullanılan haklar haline gelir.

O nedenledir ki Medeni Kanun, kanun önünde kadın erkek eşitliğini kabul ederek kadınların ve bunun sonucu toplumun önünü açan en önemli devrim yasasıdır. Medeni Kanun, kadınların eşit ve özgür bireyler olarak toplumsal ve kamusal yaşamda yerini almasının başlangıcıdır.

Bugün için Ülkemizin en önemli sorunu KADIN CİNAYETLERİ ve ÇOCUK İSTİSMARLARI dır.
Oysa dünyada yönetimler toplumsal cinsiyet eşitliğine verdikleri önem ve yaptıkları katkı ölçüsünde toplumsal gelişmede ve ekonomide başarılı oluyor. Eşitlik ekonomide verimliliği ve gelişmeyi artırır. Bu nedenle yönetimlerin kadınlara fırsat eşitliğini sağlayacak politikalar üretmesi ve bu eşitliğin önündeki engelleri kaldırması gerekir.

Çocuk Gelinler Mal Gibi alınıp satılan kadınlar olmasın Eğitimsiz okumayan kadın kalmasın Türk insanının ortak arzusudur.

5- Patrikhanelerin, din işleri dışındaki yetkileri kaldırıldı.

Patrikhanelerin Din işlerinden ayrı adeta Vatikan misali Çeşitli ülkelerdeki dini otoritelerle yazışmalar yapmaları gidip gelmeleri açılışlara katılmaları gibi faaliyetleri de vardı. Medeni kanunumuz ile Parikhanelerin dini ayinler dışındaki diğer tüm faliyetleri yasaklanmıştır.

Medeni hukuk salt bir hukuk dalı olmaktan öte hukukun özüdür. Yasanın mimarı, Adliye Vekili Prof. Dr. Mahmut Esat Bozkurt’un hazırladığı gerekçede Cumhuriyet’in temel perspektifi, toplumsal ilerleme ve gelişme idi: "Yasaları dine dayanan devletler, kısa bir zaman sonra memleketin ve milletin isteklerini tatmin edemezler. Çünkü dinler değişmez hükümler ifade ederler. Hayat yürür, ihtiyaçlar sürekli değişir, din kanunları, mutlaka ilerleyen hayatın huzurunda şekilden ve ölü kelimelerden fazla bir değer, bir anlam ifade etmezler. Değişmemek, dinler için bir zorunluluktur... Esaslarını dinlerden alan yasalar uygulanmakta oldukları toplumları, (gökten Ö.İ.) indikleri ilkel devirlere bağlarlar ve gelişmeye engel belli başlı etken ve unsurlar sırasında bulunurlar."

Ve kadınlarımıza 1930’da belediye seçimlerine katılma hakkı. 1933’te muhtarlık seçimlerine katılma hakkı. 1934’te milletvekili seçme ve seçilme hakkı. Tanınarak dünya da bir ilke daha imza atılmıştır.