Mayın eşeğinin bir şehri, bir sevdası olur…
Şehir yanar… Sevda gider…
Deniz, gece, bank, iki adam, araların da silah, yağmur, ay ışığı ve “Hayallerinin toplamı sıfır olanlar…”
Yurtta uyur iken her bir ranzada karanlığın çöktüğü ortası beyaz nokta olan bedenlere bakar iken…
Yanıma benim yarım kadar uzun konuşmayı sevmediği yüzünü göstermek istememesinden ve bana bakmak istememesinden anladım…
Karanlıklara bakarak fısıltılarla yanı başıma oturdu…konuşmaya başladı.
Kaçakçılar mayınlı bir araziyi geçmek istediklerinde, bir mayına basıp parçalanmaktan korunmak için seçilmiş eşekleri kullanırlardı. Bu iş için seçilen eşekler geçilmek istenen mayınlı araziye öncü olarak gönderilir ve eşek yürüdükçe bastığı yerler işaretlenerek kaçakçılık hattında güvenli bir patika açılırdı. Peşinden mayınlı araziyi geçmek isteyen kaçakçılar da eşeğin peşinden güvenli hattı takip ederek giderlerdi.
Biliyorum dedim ben de dudaklarımı oynatmadan konuştum.
Ranzam yani “ana kucağıma” sarıldığım zaman her zaman yanı başımda uyuyan; “TUNÇ AY” ölüm ve yaşam bıçağını bana dayar, mayın eşekleri kahramanıdır.
Tunç usturaya, ay ise yaşama dönüşür.
Mayın eşekleri kahraman değil sonu ölüm ola celladının usturasın yalayarak uykuya uykuya dalan ve ölüm dediğimiz süresiz uykuda rüya görebilen tek yaratıklardır.
Mayın eşeği olmamamla gurur duyuyorum.
Biliyorum ki, Mayın eşekleri şehirler kurar, gerektiğinde yıkarlar. Gerekirse gider yine şehir kurarlar.
Genç sevda taşıyan yürekler de kendi geleceklerinde çıkacak riskleri ve hayat denenen uzun bir yolda isteseler de istemseler de hayat yolculukları önlerine çıkarır. Çünkü deneyimiziz, böyle devam ederlerse mutlaka cennete gideceklerdir.
Cehennem de merak edilmeyecek düzeyde değildi…
Bir o yana bir bu yana yaşar iken “mayın eşeğini” görürler. O gözlere vururlar. Mayın eşekleri yaşamak denen sınavların ve yaralanmaların sürekli olduğu için hemen önlerine geçer. Mayın eşekleri sorgusuz sualsiz sevdaya teslim olurlar. Yan yana değil hep önünden yürür.
Mayın eşeği sorusunu sormuştur. Sana güvenebilir miyim? Diye.
Evet demiştir…sevda artık mayın eşeği sevda da gömülür. Ve artık o şehir mayın eşeğinindir…
Mayın eşeğinin bir şehri, bir sevdası olur…
Şehir yanar… Sevda gider…
Arkada kalan sevda, mayın eşeğinin çektiği acıları görmez… her bir yanı kan revan olsa da geride kalan onun mutluluğu ve huzurudur…
Oysa artık mayın eşeğinin sevda sözcükleri, yüreğindeki intihar tabletlerine dönüşmüştür… her zaman gerekli olabilirdi.
Yaşam iştahını nasıl öğrenebileceğini öğrenmişti. Sevdanın sevdası ne olursa olsun, sıradanlık gardırobunu açmış üstüne ne yalancı ışıltılı bir görünüm geçirmişti…yalancı gülmeyi öğrenmişti…
Mayın eşeklerinin yaralarını kimse görmez. Mayın eşeklerinin yası tutulmaz. Oysa yaşam yolunun sağlamlıkları mayın eşekleri düşü ile, bedeni ile ve en sonunda canı ile ödeyecektir. Sessiz sedasız bir şehri yakıp gidecektir. Küller uçuşacak. Yağmur rüzgarla karışıp her beden “ben” şeklinde yapışıp kalacak. Ne kadar benli sevdalı görürseniz, mayın eşeklerinin sayısını veriyordu… dedim
Bir anda yanı başımdan yok oldu…
Deniz, gece, bank, iki adam, araların da silah, yağmur, ay ışığı ve “Hayallerinin toplamı sıfır olanlar…mayın eşekleridir.
Mayın eşeğinin bir şehri, bir sevdası olur…
Şehir yanar… Sevda gider…”
Saygıyla