Saygıdeğer Önce Vatan Gazetesi okurlarım, bu haftaki yazımın içeriğinin direk sağlık olmadığını düşünebilirsiniz. Ancak ilerleyen satırlarda yazımın pek ala direk kadınlarımızın sağlığını, hatta yaşamını nasıl etkilediğini göreceksiniz. Uluslararası bir sanatçı olarak, belki daha da dikkat çeker düşüncesi ile yazımın başlığı tam bir mizah, hatta kara mizah niteliğinde atmayı yeğledim. Ama yine de ateş olmayan yerden duman çıkmaz misalinden bir başlık oldu. Annelerimiz, eşlerimiz, ablalarımız, kızlarımız yani anlayacağınız canlarımızı ilgilendiren acımasız bir başlık. Ancak, şunu ifade etmek isterim ki, her mizah ta belirli ölçüde gerçekler gizlenmiş olabilir. Bakın bu canlarımız üzerine yapılan bir araştırmada günlerini nasıl gösterdiğimiz açıkça sergilenmektedir. Şöyle ki; Yapılan bir araştırmada ankete katılan kadınların büyük bir bölümü kocalarının kendilerine psikolojik şiddet uygulayarak bağırdıklarını, hakaret ettiklerini, aşağılayıp küfür ettiklerini, bir bölümü ise kendilerine fiziksel şiddet uygulayarak, tokat tekme, bıçak veya silahla saldırdığını, diğer mağdur bir grup ise kocalarının kendileri istemediği halde cinsel ilişkiye zorlandıklarını belirtmişlerdir.
Tüm bu olumsuzlukları kadınlarımız yıllar öncede yaşamış olacaklar ki 1800’lü yıllarda Amerika Birleşik Devletlerinde, New York kentinde Cotton Tekstil Fabrikası’nda yangın sorucu çalışan kadın arkadaşlarından 129’unun ölümü üzerine büyük mücadeleler sergilemişlerdir. Kadınlara özgü bir günün var olması düşüncesi ilk kez 26-27 Ağustos 1910’da Kopenhang’ta düzenlenen uluslararası sosyalist kadınlar konferansında ortaya atılarak kabul edilmiştir. Tarihin 8 Mart olarak tespiti ise Moskova’da gerçekleştirilen 3. Uluslar Arası Kadınlar Konferansı’nda belirlenmiştir. 1960’lı yılların sonunda ABD’de de kutlanmaya başlanılması ile daha güçlü bir şekilde gündeme gelmiştir. Birleşmiş Milletler Genel Kurulu ise 1977 yılında 8 Mart’tın Dünya Kadınlar Günü olarak kutlanmasını kabul etmiştir. Evet, güzel hoşta bu konuda ne kadar yol almışız onunla ilgili bir kaç bilgiyi sizler ile paylaşmak istiyorum. Birleşmiş Milletler tarafından yapılan bir araştırmaya göre;
1. Dünyadaki işlerin % 66’sı kadınlar tarafından görülmekte,
2. Kadınlar dünyadaki toplam gelirin ancak %10’una sahiptirler,
3. Dünyada mal varlığının ise %1’ine sahiptirler.
4. Diğer bir deyişle dünyadaki işlerin %34’ü erkekler tarafından görülüyor ancak toplam gelirin yüzde 90’ına ve toplam mal varlığının %99'una sahiptirler.
Dünyada hal böyleyken Türkiye’de diğer bir istatistiğe göz atmak istiyorum.
1. Şehirde evli kadınların %18’i, köylerde %76’sı eşleri tarafından dövülmektedir.
2. Kadınların %57’si evliliklerinin ilk günlerinde şiddetle karşılaşmaktadır.
3. Aile içi suçların %90’nını kadına karşı işlenen suçlar oluşturmaktadır.
Tüm bu bilgilerin ışığı altında uzun zaman diliminde bir arpa boyu yol kaydettiğimiz apaçık ortadır. Ancak son zamanlarda ülkemiz açısından bazı önemli çalışmalar sürdürülmektedir. Kadına şiddetle mücadelede dev proje adı altında birçok sivil kuruluşunun, kamu kurum ve kuruluşlarının kadına yönelik şiddeti önlemek için önerdiği eylem planı tek bir projede toplanmaktadır.
Eksi Kadın ve Aileden Sorumlu Devlet Bakanı Nimet Çubukcu’nun 20 yılın birikimi olarak değerlendirdiği kadına yönelik aile içi şiddetle mücadele projesi hayata geçirilmektedir. Birleşmiş Milletler Nüfus Fonunun (UNFPA) Teknik Avrupa Komisyonu’nun da mali desteği ile yürütülecek projenin en önemli özelliği şiddetin nedeni ve sonuçlarının tespit edileceği, ülke çapında bir alan araştırmasının yapılacak olmasıdır.
Saygıdeğer okurlarım, kaleme almış olduğum bu yazımın bir bölümü, 8 Mart 2007 tarihli bir gazetede çıkan yazımın kısa bir bölümünü oluşturmaktadır. Bu zaman zarfında birçok bakan değişmiş, ancak yasalarda elle tutulur bir gelişme maalesef görülememiştir. Yine Ayşe, Fatma, Zehra bacılarımız bir hiç uğruna öldürülmekte, sakat kalmakta ve bunlara yenileri eklenmektedir. Bir arpa boyu gittiğimizi ifade ettiğim önceki yazımdan sonra 2015 Mart itibariyle yani bu gün itibariyle düşüncelerimde hiç bir değişiklik olmadığı gibi, şimdilerde bu konuda acaba gün geçtikçe daha da geriye mi gidiyoruz düşüncesine bazen kapılmakta olduğumu ifade etmek isterim. Hele son günlerde artan tecavüz olayları ve hunharca işlenen cinayetlerdeki artış insanlarımızın idam ve hadım cezalarından medet umar hale getirmiştir. Üstüne üstlük insanlarımıza örnek olması gereken vekillerimizin Mecliste takınmış olduğu tavır, ne yazık ki, balığın baştan kokabileceğini aklımıza getirmektedir.
Düşüncem şudur ki; cezaların caydırıcı nitelikte olmayışı, çeşitli bahaneler ile af mekanizmasının sık sık gündeme gelmesi, televizyonlarda bile kolayca yer bulan abuk sabuk ilişkilerin insanlara empoze edilmesi, sosyo ekonomik durum, eğitimsizlik, kumar ve alkol bu hazin sonun hazırlanmasına büyük ölçüde katkıda bulunmaktadır. Tüm kadınlarımızın günlerinin sadece bir gün olmamalıdır düşüncesi ile Kadınlar Gününü kutluyor, şiddetten uzak günler diliyor saygılar sunuyorum.
Y.DOÇ. DR. VEHBİ ALTUNÇUL
ULUSLARARASI SANATÇI- ULUSLARARASI HAKEM
İ.Ü CERRAHPEŞA TIP FAKÜLTESİ D.H ARAŞ. LAB. MÜDÜRÜ