SİYASİ DURUM:

16. yüzyılın ortalarından 1911 yılındaki İtalyan işgaline kadar yaklaşık üç buçuk asır Osmanlı Devleti’nin yönetiminde kalan, ortak inanç, tarih ve kültür değerlerine sahip olduğumuz bu coğrafya ile olan iyi ilişkilerimiz Libya’nın bağımsızlığını kazanmasının ardından da bu yönde süregelmiştir. 

1990’lı yıllarda ortaya konan D-8 Projesi iki ülkeyi ekonomik ve siyasî açıdan daha da yakınlaştırma amacı gütmüşse de, bu noktada istenilen hedeflere tam olarak varılamamıştır. 

Kral İdris tahttan indirilmesinden sonra ülke yönetimi darbecilerin eline geçmiş; Albay Muammer Kaddafi önce başbakan, ardından devlet başkanı, 1979’dan itibaren “rehber” unvanı ile ülkeyi 42 yıl yönetmiştir. 

2011 yılında Libya’da çıkan isyan ve çatışmalar Kaddafi’nin devrilmesi ile sonuçlanmış, Kaddafi rejimi gerekçe gösterilerek gerçekleştirilen NATO operasyonlarında 50 bin civarında masum sivil hayatını kaybetmiştir.

2012 Temmuz-Ağustos aylarında gerçekleştirilen seçimlerin ardından, Ulusal Geçiş Konseyi görevi kurucu meclis niteliğindeki Milli Genel Kongre’ye devretmiştir.

Emekli General Halife Hafter 14 Şubat 2014’te bir açıklama yaparak Trablus’taki hükümetin görevine son verildiğini açıklamış, hükümet ise bunun başarısız bir darbe girişimi olduğunu iddia etmiştir. Hafter bundan sonra Trablus’taki meşru hükümete karşı saldırıya başladı. 

Aynı yıl gerçekleştirilen düşük katılımlı seçim Milli Genel Kongre tarafından tanınmamış, seçim sonrasında Trablus’ta kurulan Temsilciler Meclisi, daha sonra ülkenin doğusundaki Tobruk’a taşınmış böylece ülkede iki meclisli bir yapı oluşmuştur.

Aralık 2015’te Fas’ta imzalanan Suheyrat Libya Siyasi Antlaşması ile Ulusal Mutabakat Hükümeti Başkanlık Konseyi kurulmuş, bu konsey uluslararası camiada Libya’nın meşru temsilcisi kabul edilmiştir. Konseyin başkanlığına getirilen (Ulusal Mutabakat Hükümeti UMH)  Fayez Mustafa el-Sarrac Mart 2016’da göreve başlamıştır ancak dokuz üyesi bulunan konsey süreç içerisinde gerçekleşen istifalarla Eylül 2018’de beş kişiye düşmüştür.

Haziran 2014 seçimlerinin ardından Libya’da biri “Milli Genel Kongre” diğeri (2014 seçimleri ile oluşan) “Temsilciler Meclisi” olmak üzere iki hükümetli siyasi bir yapının ortaya çıkmasının ardından, Ağustos 2014’te Trablus şehrinde bu iki meclise bağlı milis ve aşiretler başkentin kontrolünü ele geçirmek için silahlı mücadeleye başladılar. 

BAE Libya’da gerçekleştirdiği ilk hava saldırısı ile Trablus merkeze doğru ilerleyen ve Milli Genel Kongre safında yer alan Misrata güçlerinin ilerleyişini durdurmayı amaçlamaktaydı, ancak başarılı olamadı ve Temsilciler Meclisi Trablus’tan çekilmek ve Halife Hafter’in kontrolünde olan Tobruk’a yerleşmek zorunda kaldı. 

Bu tarihten itibaren Mısır ile BAE, uluslararası arenada Tobruk hükümetine meşruiyet kazandırma çabalarından Halife Hafter’in askeri birliklerine silah ve mühimmat temin edilmesine, finansal kaynakların sağlanmasından onun Operasyonlarına hava desteği verilmesine kadar geniş bir yelpazede Libya krizinde müdahale edici bir rol oynadılar.

Geçtiğimiz günlerde bir açıklama yapan; Libya’daki uluslararası meşruiyete sahip Ulusal Mutabakat Hükümeti (UMH) Başkanlık Konseyi, ülkedeki krizin çözümüne yönelik tek referansın Suheyrat Anlaşması olduğunu vurguladı. Konsey Başkan Yardımcısı Ahmed Muaytik, Dışişleri Bakanı Muhammed et-Tahir Seyyale ile Trablus’taki Bakanlar Kurulu Divanı’nda bir araya geldi.

Bakan Seyyale, görüşmede Suheyrat Anlaşması’ndan doğmayan gayrimeşru oluşumlarla iş birliği yapmamaları konusunda Arap ülkelerinin Dışişleri Bakanlarıyla temas kurduğunu belirtti. Başkan Yardımcısı Muaytik de ülkedeki krizin çözümüne yönelik tek referansın Suheyrat Anlaşması olduğunu ve UMH Başkanlık Konseyinin buna bağlı kalacağını vurguladı.

Bütün zamanlarda ve her zeminde meşruiyetin tek temsilcisi olan TC; Libya halkının ve Trablus’taki meşru hükümet temsilcilerinin çağrısı üzerine TBMM’den bir tezkere çıkartarak Libya’ya müdahale edilmesi kararı almıştır. 

Libya’nın yasal temsilcisi Ulusal Mutabakat Hükümeti (UMH) Devlet Yüksek Konseyi Başkanı Halid el-Mişri, Türkiye ile tüm ilişkilerini kestiğini açıklayan Hafter yanlısı Tobruk merkezli Temsilciler Meclisinin (TM) aldığı kararların “yazıldığı mürekkep kadar değeri olmadığı”  belirttikten sonra Tobruk Meclis’inin meşruiyet içinde toplanmadığını söylemiştir: Öncelikle Tobruk Meclisi’nin toplanma şeklinin hukuki olmadığını, toplanan milletvekili sayısının 38’i geçmediğini ayrıca toplantı merkezinin Tobruk’ta olması gerektiği halde oturumun Hafter’in silahlı güçlerinin gölgesi altında Bingazi’de yapıldığını söyledi.

Libya’nın Temsilciler Meclisi’nin esas toplantı merkezinde (Tobruk’ta) yapması gereken toplantının Bingazi’de yapılması ve buna rağmen oturuma 162 milletvekilinin katılmayarak çoğunun Trablus’a döndüğü mecliste 38 milletvekili tarafından baskı altında bir karar alınmıştır. 

Savaş suçlusu Halife Hafter’e başkente saldırısı için BAE’leri ve bazı batı yanlısı Arap ülkeleri tarafından 20 milyar dinarlık mali destek verme kararı alınmıştı. 

Libya Müftüsü Sadık el-Gıryani, “Libyalı yetkililer, Halife Haftar’ı ve başkente saldıran yabancı destekçilerini püskürtmek için acilen Türkiye’nin askeri desteğini kabul etmeli” dedi.

Libya’nın gerçek temsilcisi UMH ve Libya halkının daveti, Libya din adamlarının dua ve manevi desteği ile Türkiye; ülkedeki şer güçleri tasfiye etmek, Libya halkının daha fazla acı çekmesini önlemek, savaş suçlularının cezalandırılmasını sağlamak, Libya halkının batılı bankalarca gasp edilmiş haklarını geri almak, huzur ve refah düzeni kurmak üzere Libya Tezkeresini çıkartmıştır.