Sokak çocukları!..

Nüfus ve Vatandaşlık İşleri Genel Müdürlüğü'nün (NVİ) 2003 istatistiklerine göre boşanmaların büyük bir kısmını 20 ile 30 yaş gruplarında yaşanıyor. Boşanmaların ana sebebi ise geçimsizlik olarak gösteriliyor. İstanbul Valiliği'nin TBMM Araştırma Komisyonu'na hazırladığı sokak çocuklarının korunması amaçlayan projede, sokakta yaşayan çocukların yüzde 51,1’inin ailesinin parçalanmış olduğu tespit edildi. Aile parçalanmalarının birinci sebebi yüzde 52,5 ile boşanma. Yüzde 47,5'i ise ölüm. Çocukların sokağa çıkma sebeplerini ise şunlar oluşturuyor: “Aile içi uyumsuzluk yüzde 20,7 aile içi şiddet yüzde 20,6 zorla çalıştırma yüzde 17,1.”

İstanbul Emniyet Müdürlüğü'nün kayıtlarına göre İstanbul'da son iki yılda sokakta yaşayan ve madde kullanan çocuk sayısı 452 olarak tespit edilmiş. İstanbul Valiliği'nin sokak çocuklarına yönelik önerileri arasında 18 yaşın altında bulunan çocukların velisinin izni olmadan iller arasında seyahat etmelerinin kısıtlanması ve çocuklara tiner satılmaması geliyor.

Aile kurumu parçalandığı an; toplumsal çöküntü beraberinde gelir. Bugün tüm olumsuzluklara rağmen, günlük hayatımızı mutlu bir şekilde devam ettirebiliyorsak bunun sebepi sağlam aile yapımızdan kaynaklanmaktadır. Aile yapımız bozulduğu an; Batı toplumunda olduğu gibi çürüme başlar. Konuyla ilgili bendenizin bir tez olarak sunduğu 'Mutlu Aile Mutlu Çocuk' kitabım okuyucularım için iyi bir rehber çalışmadır, ilgilenenler 'Mutlu Aile Mutlu Çocuk' kitabımı Selis Yayınlarından temin edebilirler. Hasılı aile yapımızı iyi bir şekilde muhafaza edelim ve çocuklarımıza gereken ilgiyi göstermekten kaçınmayalım. Unutmayalım ki, geleceğimizin teminatı bu günün çocuklarıdır.

Boşanan eşleri bekleyen sorunlar!...

Geçimsiz evliliklerde eşler genellikle boşanmanın bir kurtuluş çaresi olacağını ve birbirinden kurtuldukları zaman sıkıntıların sona ereceğini düşünürler. Ancak istatistikler, Özellikle çocuklu eşlerde, bu düşüncenin gerçekleşmediğini; boşanma ile birlikte başka sıkıntıların ortaya çıktığını göstermektedir. Bunların başında "çocuğun eğitim problemi" gelmektedir. Boşanma kararı ile birlikte "çocuğun kimde kalacağı" tartışması gündeme gelir. Bu konuda psikoloji ve gelenekler ansebep yana tavır alır. Babadan fedakârlık yapması istenir.

Çocuğun annede kalması belki problemi azaltır; ama tamamen çözmez. Bir çocuğun ruhsal ve sosyal yönden sağlıklı yetişmesi için anne kadar babaya da ihtiyacı vardır. Anne ne kadar çabalarsa çabalasın babanın yerini dolduramaz. Çocuğun cinsiyetine uygun sosyal bir kimlik kazanmasında babanın rolü büyüktür.

Boşanma sonunda annede kalan bir çocuk, babasını seviyorsa ve ailenin dağılmasında annesini kabahatli buluyorsa; huzursuzluk, hırçınlık, inatçılık ve saldırganlık gibi davranış bozuklukları göstererek annesini üzecektir.

Eğer anne çocuğa babayı kötüleyerek kendisini haklı çıkarmaya çalışırsa durum daha da zorlaşır. Çocuğu ile birlikte bize danışmak için gelen bir anne yaşadığı sıkıntıyı ağlayarak şöyle dile getiriyordu: "Bu çocuğa ne oldu anlamıyorum. Uslu, söz dinleyen, terbiyeli, çalışkan bir çocuktu. Sanki o sevimli çocuk gitti, yerine sokak serserisi bir çocuk geldi. Beni kızdırmak ve çileden çıkarmak için ne gerekirse yapıyor. Ne güzel söz, ne nasihat ne de dayak bir işe yarıyor."

Çocuklu eşler boşanmaya karar vermeden önce, bunun çocuk ruh sağlığı üzerinde derin izler bırakacağını bilmeleri ve buna göre hareket etmeleri gerekir. Boşanmanın sebebi ne olursa olsun birbirlerine karşı kin duymamalı, anne ve baba olduklarını unutmamalı, çocuğa karşı sorumluluklarının devam ettiğini kabul etmelidirler.

Çocuk üzerinde bırakacağı olumsuz etkileri en aza indirmek için anne ve baba boşanmanın ne demek olduğunu açık bir dille anlatmalı ve çocuğu buna hazırlamalıdır. Eğer mümkünse boşanmadan sonra haftanın yarısını annede, yarısını babada geçirmesine karar verilmeli; böylece anne ve baba modelinden yoksun büyümemesi sağlanmalıdır.

Eski eşler çocuğu kendi tarafına çekmek için abartılı bir sevme yarışına girmemeli; eğitimini disiplin ve terbiye ölçüleri içinde sürdürmelidir. En tehlikeli yarış, çocuk kozunu kullanarak birbirinden öç alma yarışıdır. Bazı anneler, Öç almak için, babaya çocuğunu görmesini yasaklamakta, kimi zaman cinayetle sonuçlanan acı olaylara sebep olmaktadır.

Bize göre boşanmaların temel sebebi mantıksız evliliklerdir. Diğer bütün sebepler bahanedir. Gençler birbirini iyice tanımadan, birlikte yaşamanın getireceği sorumlulukları bilmeden evlenmeye karar vermemelidir. Eşler arasında denklik evliliğin temelidir. Görgüde, tahsilde, zekada, dünya görüşünde, fiziksel güzellikte, cinsellikte, evliliğe bakış açısında, aile yapısında, sosyal statüde ne kadar benzerlik varsa evliliğin temeli o kadar sağlam ve eşlerin anlaşması o kadar kolay olur.

Çocuklarda inatlaşma ile başa çıkmanın yolları...

Çocuklarda matlaşma her yaş döneminde görülür. Bağımsız birer birey olduklarının farkına varmaya başlamaları ve dünyayı keşfetme merakları bu inatlaşma sürecini tetikler. Çocuklar anne-babaları ve çevresindekiler ile ayırım yapmaksızın her zaman ve her konuda çatışmaya girebilirler.

Çocukların bir inatlaşma nöbeti süresince fikir değiştirdiğine tanık olabilirsiniz. Bazen, neyi isteyip neyi istemediğini bile anlayamazsınız. Örneğin, acıkmıştır ama evdeki yemeği yememekte direnir, hamburger ister, hamburgerciye gidersiniz, ben bundan istememiştim ötekinden al diye tutturur, öteki mönüden alırsınız başka bir bahane bulur vs. Birinizden biri yenile düşene kadar devam eder bu sürtüşme.

Çocuğunuzun inatlaşma dönemlerinde her iki tarafın da amaçlarım açıkça ortaya koymaya çalışın. Sizin amaçlarınız çok çeşitli olabilir; ona yemek yedirmek, bir oyuncakçının Önünden geri çekmek, ablasının odasından çıkmasını sağlamak veya uyutmak. Onun ise tek bir amacı vardır; sizin dediğinizin tersini yapmak. Ancak bu şekilde size kendisinin bağımsız bir birey olduğunu, kendi tercihlerini kendisinin yapabildiğini kanıtlayacaktır.

Pek çok anne-baba bunun farkında olmadığı için çocuklarıyla gereksiz yere çatışmaya girer ve kendilerini de çocuklarını da yıpratır. Daha da kötüsü bazı çocuklar bunu bir alışkanlık haline getirirler, daha ileriki yaşlara taşırlar ve/veya anne-baba bu çatışmalara çözüm olarak şiddete başvurmaya başlar. Kısacası çok küçük yaşlarda başlayan ve çocukların gelişiminde çok doğal olan inatlaşma, anne-baba ve çocuk arasındaki bir iletişimsizliğin başlangıç noktası olabilir ve bir kısırdöngüyle son bulabilir.

Çocuğunuzla çatışmaya girdiğinizde yapmanız gerekenleri Uzman Psikolog Şebnem Kartal şöyle sıralıyor;

1. Her şeyden önce bu durumda soğukkanlılığınızı korumaya çalışın. Derin bir nefes alın ve içinizden "O sadece bir çocuk" deyin. Öfkeli bir tavır takınmayın, yumuşak ve uzlaşmacı bir ses tonuyla konuşmaya Özen gösterin. Kesinlikle başarısız olacağınızı aklınıza getirmeyin.

2. Sahada olmadığınızı ve futbol oynamadığınızı unutmayın; her ikiniz de kazanabilir, her ikiniz de amacınıza ulaşabilirsiniz. Amacınız ona, kimin güçlü kimin güçsüz olduğunu ispatlamak değil, o anda elde edemeyeceği bir şeyden vazgeçmesini sağlamak olmalı.

3. İstediği şeyi sebep yapamayacağınızı basit bir şekilde açıklayın ve bu açıklamayı yaparken mutlaka bu durumdan dolayı ne kadar üzgün olduğunuzu belirtin. Onun istediği şeyi sizin de istediğinizi ama koşulların buna izin vermediğini söyleyin. Duygularını paylaştığınızı bilmek onu hem rahatlatacak, hem de sizi ona karşı sürekli engeller koyan bir düşman olarak görmesini engelleyecektir.

4. Ona kararlı ve tutarlı, fakat mutlaka sevecen bir tavırla yaklaşın. Önce "hayır" dediğiniz bir şeye sonradan "evet" derseniz çocuğunuz bunu size karşı sürekli kullanmaya başlayacaktır. Başka zaman ve durumlarda da siz pes edene kadar da sizinle çatışmaya devam edecektir.

5. Ona gerekli açıklamaları yaptıktan, üzgün olduğunuzu söyledikten ve bu konuda kararlı olduğunuzu hissettirdikten sonra biraz zaman tanıyın. Bir süre sonra yeniden istediğini elde etmek konusunda sizinle inatlaşmaya başlarsa hiç tepki vermeyin. Birkaç denemeden sonra vazgeçecektir.

6. Çocuğunuz her şeye rağmen sizinle inatlaşmaya devam ediyorsa, dikkatini istediği şeyden başka bir noktaya çekmeye çalışın. Bu bir çizgi film, bir kuş, bir kedi, sevdiği bir yiyecek veya oyun vb. herhangi bir şey olabilir. Çocuğunuz sakinleşene kadar ilgisini çekebilecek değişik alternatifler deneyebilirsiniz. Bu küçük yaştaki çocuklarda daha çok geçerlidir. Ancak, okul yaşına kadar, hatta bazen daha sonrasında bile bu yöntemin yararını görebilirsiniz.

7. Çocuğunuza seçenek sunun, böylece onu bağımsız bir birey olarak tanıdığınızı, onun kararlarına saygı duyduğunuzu düşünecektir. Kendisiyle ilgili kararları verebildiğini ve onun seçimine öncelik tanındığını düşünerek inatlaşmaktan vazgeçecektir. Siz de makul bir kaç seçenekten birini kabul ettirebildiğiniz için kendinizi rahat hissedeceksiniz. Sunduğunuz seçenekler ne kadar az olursa çocuğunuzun karar verme süresi de o kadar kısa olur. Sunduğunuz seçeneklerin, herhangi birinin seçilmesi durumunda onayladığınız seçenekler olmasına dikkat edin ki, yeniden bir anlaşmazlık yaşamayasınız.

(devam edecek...)