DÎVANYOLU DERGİSİ
İstanbul’da, ‘Kültür, Sanat, Tarih, Edebiyat ve Hayat’ alt başlığı, ‘Yolculuğun 1’inci İstasyonu’ açıklaması ve ‘ayda bir’ yayın programı ile Ocak 2014’te kültür hayatımıza kazandırıldı. 
19,5 X 27,5 santim ölçülerinde, parlak kuşe kartona renkli baskılı kapak içerisinde, 75 gram kitap kâğıdına siyah-beyaz resimli baskılı, 96 sayfalık doyurucu ve güven veren dergide, küçüklere de çizgi resimlerle dolu 2 sayfa ayrılmış. Dikkat çeken kültürel faaliyetler ihmal edilmemiş.
Yayıncılarını candan tebrik etmek gerek. Çünkü Türkiye’de ilk derginin çıktığı 1849 yılından bu yana geçen 165 yıl içerisinde, hayli kalabalık bir dergiler kabristanı oluşmuştur. Durum bilinmekte iken ve ülkemizde gazeteden çok dergi yayınlanmakta iken yeni bir dergi çıkarmak, cesâret gerektirir. Üstelik zorla magazin bağımlısı hâline getirilmiş bir toplum yapısının, tarihî bilgileri renklendirilmiş, sulandırılmış bir kıvamda okumaya alıştırılmış insanlarımızın varlığı bilinmekte iken… 
Diğer taraftan dergi yayınlamak; heyecan verici, zevkli bir iştir. Heyecanlar ve zevkler, hizmet aşkı ile yoğrulunca, cesâret tuşla mağlup edilebiliyor ve dört başı mâmur, mükemmel bir dergi meydana getirilebiliyor. 
Tebrikler işte bu iki sebepten ötürüdür. 
İster 1 sayı, ister 10 veya 1000’den fazla sayı çıkmış olsun… Her dergi, emek ürünüdür. Emeğin kendisine de ürününe de saygı borcumuz vardır.  
Türkiye’de yayıncılıkla ilgili olarak kaleme alınan yazılarda, kitaplar ön plandadır. Bu sayfa da kitap tanıtımı için hazırlanmaktadır. ‘saygı borcu’ ve de ‘kitap gibi dergi’ söz konusu olunca ilgisiz kalınamadı.  
Dergiler; kültürümüzün dikili ağaçlarıdır. Nice dergiler var ki, yıllar sonra bile diriliğini, tâzeliğini, korur, bilgi dağarcıklarını her dem besler. 
‘Dîvanyolu’ öyle bir dergi.
Dergi çıkaranların görevi, insan eksenli olarak; kültüre, inanca hizmet etmek, iyiyi ve güzeli desteklemektir. Okuyucunun görevi ise dergiyi yaşatmaktır. Bâzı dergiler var ki,  yayın hayatından çekildikten sonra da yaşamaya devam eder. 
Dört rakamlı sayılarla ifâde edilecek uzun bir ömür dilediğimiz, Dîvanyolu, yayın hayatından çekildikten sonra da yaşamaya devam edeceği kanaatini uyandıran bir dergi. 
Dergilerin ilk sayılarındaki sunuş yazıları, manifesto niteliğindedir. Bu sebeple önemlidir. O halde Dîvanyolu’nun ilk sunuş yazısından önemli bölümler buraya alınmalı: 
Dünyaya bir can katıldığını, bir kadının anne olduğunu; sadece ‘bebeğin sesini duymakla’mı bilirsiniz?
*    
Bu dergi piyasaya çıkmadan aylar, hatta yıllar ve hatta onlarca yıl evvel, önce kalbe doğmuş, akılda dizilmiş ve yüzlerce sayı olarak da hayalde basılmıştır...
*
Bir derginin her satırı ya bir acının feryadıdır yahut bir sevincin haykırılmasıdır.
Fakat bir derginin her bir harfi, birer damla terdir önce...
Ter... Evet, kokabilir bazen.
Ama sen, hangi sebeple terlendiğine bakmalısın...
Sadece konuşanlar hep olur ve hep de olacaktır. Şunu düşünmelisin: Ya terleyenler olmasaydı?
MUAMMER ERKUL

DERGİ HAKKINDA
Gazete; içinden geçip giderken hakkında fikir edindiğiniz bir semt, mahalle veya şehir gibidir. Duraklamaya pek fırsat yoktur. Ana cadde üzerinde ne varsa onları görürüz. Daha içerilerde olanları merak etsek bile, ara sokakların başından derinlere bir göz atmakla yetiniriz sadece. Kitap; demirden bir yol gibidir. Üzerinde giden trenden inmediğin takdirde seni, tarifede yazan son istasyona kadar taşır. Trenler demiryolundan ayrılamaz; hoşa giden manzaralarda mola veremez, ilginç gelen yönlere doğru sapamaz. Hep aynı yerden hareket eder ve hep aynı yere varır. Dergi ise; elindeki fener gibidir. Işığı nereye tutacağına, gördüğün şeyleri ne kadar inceleyebileceğine senin karar verebildiğin kocaman bir bahçedir sanki. Orada rastladığın eski lastik seni ilgilendirmezken dalında yeni büyümeye başlamış bir meyve çok hoşuna gidebilir. Dergi; bugün ile birlikte, geçmişe ve geleceğe açık duran bir keşif kapısıdır.
Dergiler; gazetelerden de, kitaplardan da farklıdır. Ne saman alevi gibi parlayıp geçici, ne kitaplar gibi sabit veya tekdüzedir. Dergiler, üstlerinde yazan süre boyunca sehpalarda kalıp okunsun, sonrasında da ihtiyaç hissedildikçe alınmak üzere raflara konsun diye tasarlanmıştır.
Pek çok araştırma şunu göstermiştir ki; bugün bir yerlere varmış olan niceleri, dergi okuyucusu kişilerdir. Belli ki, yarın bir yerlere varacak olanlar da, bugünkü dergi okuyucuları arasından çıkacaktır.
HEDEF NEDİR?
Biliriz ki; sen ‘insan’ inşa edersen, o insan her şeyi inşa eder... Öyleyse hedefimiz bellidir ve zaten hepimiz bunu amaçlarız Bugünün genç insanları on yıl önce onlu yaşlarında çocuklardı. Günümüzde aynı yaşlarını süren çocuklar, on sene sonra belli noktalara varacaklar. Fakat soru şudur: Onlar acaba ‘hangi’ noktaya varacaklar? Bu milletin; kültürümüzden nasibini almış, sanata yakın duran, tarihini bilen, inançlı, hayatla barışık ve aydınlık gözlerle geleceğe bakan insanlara ihtiyacı var. Her insan ise elbette çocukluğundan ele alınıyor ve gençliğinde eğitiliyor. Yani ağaçlara, henüz yaşken biçim veriliyor. Fakat... Havalanan bir roketin, yolculuğunun en başında, belki de hiç göze çarpmayan birkaç milimlik açı yapması, yâni doğrudan sapması; yolun ilerisinde (on-yirmi yıl sonra) inanılmayacak kadar hedeften uzağa gitmesine sebep olabiliyor.
BENİM DERGİM 
Dergiler elbette okunsun diye çıkar, daha geniş kitlelere ulaşsın diye. 
Biz sizlerden, bu dergiyi ‘benim dergim’ olarak kabullenmenizi Dîvanyolu dergine abone olmanızı ve ayrıca elinizden geldiği kadar da abone sayısını artırmaya çalışmanızı bekliyoruz. 
Bir dergi gerçekten de kolay çıkmıyor. Çünkü bu iş büyük fedakârlıklar istiyor. Şunu bilin ve inanın ki: bir dergi çıkartmak, kâr etme hedefi gözetilseydi, yapılacak işler sıralamasında ilk bine bile giremezdi...
Fakat bizim kendimize sorduğumuz soru şudur:
Bu dergi bir ihtiyaç mıdır? 
Cevap ‘evet” ise...
Bu işi ben yapmazsam, kim yapacak?
Derginin ilk sayısındaki ‘Özel Dosya’; ‘Marmaray’ın geçtiği hat, elbette ‘Hüdâî Yolu’dur.’ Başlığı altında hazırlanmış. Konu, Muammer Erkul’un, Mehmet Nuri Yardım’ın, Rahim Er’in ilgi çekici yazılarıyla işleniyor. 
Derginin dolgun içeriğinde; Prof. Dr. İsmail Kaya, Prof. Dr. Ramazan Ayvallı, Gürbüz Azak, Mustafa Necati Özfatura, Cihat Zafer, Prof. Dr. Ahmet Şimşirgil, Hayati İnanç, Abdüllatif Uyan, Prof. Dr. Ekrem Buğra Ekinci, Mehmet Nuri Parmaksız, Sırrı Er, Murat Başaran, Prof. Dr. Resul İzmirli imzalı yazılar, Elif Sabah Erkul’un röportajı dikkat çekiyor. Dergide ayrıca; Ahmet Çelik’in hikâyesi, Ekrem Kaftan’ın, Hicran Seçkin’in, Ömer Söztutan’ın, Sultan Yürük’ün, ve Ahmet Sırrı Arvas’ın şiirleri bulunuyor. Tuba Karabay’ın ‘İki Arada Bir Yaprakta’ başlıklı yazısı, -masal niyetine- sunuluyor. Hasan Mesut Hazar, ‘Amerika’dan Manzaralar’ ile katkıda bulunuyor. Sinemaseverler de ihmal edilmemiş. İslam Gemici’nin yazısıyla gönülleri alınıyor. Mustafa Kocabaş’ın karikatürleri, 90 ve 91. sayfadan, M. Erkul’un karikatür ve resimli hikâyeleri 94 ve 95 sayfalardan tebessüm ediyor. Kitap tanıtım sayfasında Elif Sabah Erkul, 4 adet kitap tanıtıyor. 
Derginin künyesi ve iletişim kanalları: Sâhibi ve Sorumlu Müdür: Mehmed Cüneyt Usta. Genel Yayın Yönetmeni: Muammer İngilizce ve Fransızca çeviriler: Rayet Su Usta. Sayfa Grafik Uygulama: Mahmet İpek. Abone ve Malî İşler: Yıldız Mersin. 
İdare Yeri: Divanyolu Caddesi Nu: 48/403 Sultanahmet 34110 İstanbul. 
Telefon: 0.212-528 91 92 
Belgegeçer: 0.212-528 91 93 
www.diyonyoludergisi.com   



KUŞBAKIŞI

İSLAM DÜNYASINDA KİTABIN TARİHİ

Kitaplıklarımızı, masalarımızı süsleyen, zihinlerimizi bereketlendiren, çantalarımızın ürkek misafiri olan kitabın, bundan 1200, bilemediniz 1300 yıl önce İslam dünyasında mevcut olmadığını; İslam tarihinde ‘iki kapak arasına giren ilk kitab’ın Kur’an olduğunu biliyor muydunuz? Bu sebeplele ‘Arapça kitaplar, ortaya çıkışını İslam’a borçludur.’ tespitinde en ufak bir abartma yoktur. Araştırmacı Johannes Pedersen’in dediğine göre, İslam öncesi dönemden kayalar üzerine kazınmış birkaç perişan kitabeden başka günümüze ulaşan hiçbir Arapça yazı ya da belge yoktur. Kur’an’la birliktedir ki Arapçada kitap mefhumu ortaya çıkar. Zaten bu dilde ‘el-Kitap’ sözüyle kasdedilen Kur’an’dır. Kelimenin bu özel anlamından olacak, Pedersen; ‘Kitap, başka hiçbir dinde İslam dinindeki gibi rol oynamamıştır.’ Diyor. Çünkü bu ezeli, ebedî ve edebî Kitap’ta konuşan kâinatın sahibi, insanın ve cümle mahlûkatın hâlıkı Allah’tır.
Johannes Pedersen’in yazdığı, Macit Karagözoğlu’nun Türkçeye tercüme ettiği kitap, yazılışından 66 yıl sonra, 2014 yılında 174 sayfa hacimle kültür hayatımıza kazandırıldı. 
KLASİK YAYINLARI: Vefa Caddesi Nu: 56 Fatih, İtanbul. 
Telefon: 0.212-520 66 42 
Belgegeçer: 0.212-520 74 00 
e-posta: [email protected]   //  www.klasikyayinlari.com  


BÜYÜK HUN HÜKÜMDARI ATTİLA  
Attilâ yalnız büyük bir istilâcı ve yaman bir komutan değil, mükemmel bir hükümdardı. Tarih O’nu, milletine medenî bir düzen veren ve dünyada posta teşkilatını kuran ilk kişi olarak tanır. 453 günümüzde Macaristan sınırları içinde bulunan Attila şehrinde o gün evlendiği bayan tarafından zehirlenerek öldürüldü.  
Cenazesi, ölümünün ertesi günü yapılan çok büyük bir törenle kaldırıldı. Yerinin bilinmemesi için vasiyeti üzerine görevliler öldürüldü. Ne yazık ki bugün mezarının yeri dahi bilinmez. 
Muharrem Eryılmaz’in yazdığı kitap; 13,5 X 21 santim ölçülerinde ve 368 sayfa. 2014 yılında yayınlandı. 
NEDEN? KİTAP: İncirli Caddesi Nu: 17/D Akyüz İş Hanı Bakırköy, İstanbul. 
Telefon ve Belgegeçer: 0.212-572 07 10 
e-posta: [email protected]  //  www.nedenkitap.com  


ARAP VE TÜRK MUSİKİSİNİN 20. YÜZYIL BİRLİKTELİĞİ
Kültürel değerlerin zaman içinde etkileşimiyle şekillenen makamlı musiki, Türk ve Arapları birbirine yakınlaştıran müşterek değerlerden biri olarak önümüzde durmaktadır.
Murat Özyıldırım’ın 2013 yılında basılan 244 sayfalık çalışması, Türk ve Arap musiki ile sanatkârları arasında 20. yüzyıldaki ilişkileri irdelemektedir. Eser, görkemli geçmişleri yüzyıllara dayanan söz konusu musikilerin geçtiğimiz yüzyıldaki etkileşimini incelerken Türkiye’de şark musikisi tartışmalarını, yıllarca beğeniyle izlenen Mısır filmlerini, Arap ülkelerindeki Türk sanatkârları, Türkiye’de Arap ses sanatkârlarına halkın ilgisini, dönemin tanıklarının da katkısıyla, ayrıntılı biçimde okura sunmaya çalışmaktadır. 
BAĞLAM YAYINCILIK: Sıraselviler Caddesi, Ayla İş Hanı Nu:66 Kat: 11 Daire:3 Taksim, Beyoğlu-İstanbul 
Telefon: 0.212-243 17 27 
Belgegeçer: 0.212- 243 17 27 
E-posta: [email protected]   



SELANİK İSTANBUL’A KARŞI
Necmettin Alkan, 400 sayfalık kitabında, 31 Mart Vak’ası ve Sultan İkinci Abdülhâmid Han’ın tahttan indirilmesini anlatıyor. 
Eser, bir asırdan beri tartışılan 31 Mart’a dair yepyeni bir çalışmadır. Bugüne kadar göz ardı edilen yerli ve yabancı kaynaklar üzerinde uzun süredir çalışan Yakın Çağ Osmanlı Tarihi uzmanlarından Doç. Dr. Necmettin Alkan’ın hazırladığı bu eser, Osmanlı’nın çöküşünü başlatan gün olarak belirtilen 31 Mart’ı farklı bir gözle ele alıyor. 1908 Jön Türk İhtilâli’nin öncesindeki gelişmeler, 1908 İhtilâli sırasında yaşananlar, ihtilâlin devlet, toplum üzerindeki etkileri ve 31 Mart Vak’ası’na bakan yönlerinin detaylarıyla incelendiği kitap Sultan Abdülhamid’e karşı yapılan haksızlıkları da anlatıyor.
TİMAŞ YAYINLARI:  Alayköşkü Caddesi Nu: 11 Cağaloğlu, İstanbul. 
Telefon: 0.212-511 24 24 
Belgegeçer: 0.212-512 40 00
e-posta: [email protected] /  www.timas.com.tr


SAVAŞÇI PRENSES
Jess, güvendiği biri tarafından saldırıya uğradığında kız kardeşinin Galler’deki çiftlik evine sığınır. Fakat esrarengiz bir çocuğun sesini duymasıyla huzursuzluğa kapılır. Çocuk; ‘Artık bu oyunu bırakabilir miyiz? Korkuyorum…... Burası çok soğuk ve ıslak. Beni de içeri al…’ Demektedir.
Çiftlik evinin aşağısındaki vadi iki bin sene önce İngiliz kabilelerinin lideri Kral Caratacus ile istilacı Romalılar arasında büyük bir savaşa şâhit olmuştur. Kral esir alınıp kızı Eigon ve karısı ile birlikte Roma’ya sürülmüştür.
Kötü adamlar gitti mi?
Lütfen, artık oynamayı bırakabilir miyiz?
Neredesin? Beni bırakma!
Jess Eigon’un hikâyesinin içine çekildiğini fark ettiğinde Galler’deki çiftlik evinden ayrılıp tek başına Roma’ya döner. 
Barbara Erskine’in yazdığı roman filme de alınmıştır. 
EPSİLON YAYINEVİ: Merkez: Gürsel Mahallesi, Nurtaç Cadddesi, İcabet Sokağı Nu:3 Kağıthane, İstanbul.
Telefon: 0.212.294 46 00 
Belgegeçer: 0.212-294 49 46 
www.epsilonyayinevi.com 
Taksim Ofis: Osmanlı Sokağı Nu: 18 Osmanlı İş Merkezi, Kat: 4 Beyoğlu, İstanbul. 
Telefon: 0.212-252 63 97 
Belgegeçer: 0.212-252 63 98


KISA KISA / KISA KISA…
1- BAŞ YASTIKTA GÖZ YOLDA / Sivas Türküleri: Selahattin Beki. Kitabevi Yayınları / Mehmet Varış: Alemdar Mahallesi Çatalçeşme Sokağı Nu: 46/A Cağaloğlu – İstanbul 
Telefon: 0 212-511 21 43 
Belgegeçer: 0.212-513 77 26 
/ www.kitaevi.com.tr 
2- DÜŞMANLA OYNAMAK: John Carlin. Çeviren Elif Ersavcı. Ayrıntı Yayınları: Hobyar Mahallesi. Cemal Nadir Sokağı: Nu:3 Cağaloğlu 34112 İstanbul 
Telefon: 0.212-512 15 00  
Belgegeçer: 0.212-512 15 11
e-posta: [email protected] 
www.ayrintiyayinlari.com.tr  
3- AŞK’TAN AŞK’A: M. Mustafa Emlik. Yakın Plan Yayınları: Divanyolu Caddesi Nu: 15/412 Sultanahmet Fatih, İstanbul. 
Telefon: 0.212-521 56 40 
e-posta:[email protected]  www.yakinplan.com.tr       
4- NASREDDİN HOCA’NIN BİRİ BİR GÜN: İsmail Güleç. İz Yayıncılık:  
0.212-520 72 10 
e-posta: [email protected]  
www.iz.com.tr  
5- KOCATAŞ YALISI ANILARIM: Yusuf Mardin. Boğaziçi Yayınları: Çatalçeşme Sokağı Nu: 44 Kat: 3 Cağaloğlu, İstanbul 
Telefon: 0.212-520 70 76 
Belgegeçer: 0.212-526 09 77 
www.bogaziciyayinlari.com.tr  
e-posta: [email protected]