‘Usta işi’ Bir Hikâye…
NUR
Hikâyeciliğimizin usta ismi Mustafa Kutlu, ilk defa bir kadın kahramanı merkeze alıyor. Kutlu, son kitabı Nur'da mistik problemleri olan kolejli bir mimarın fâni aşka gönül indirmeyip hakîki aşkın peşine düşmesini ve varlıktan hiçliğe uzanan yolculuğunu anlatıyor.
Yolculukta maddiyata bağlanmanın arazlarına işaret edilirken öte yandan manevî hastalıklardan kurtuluşun reçetesi veriliyor.
Kitaba adını veren bayan, bir âhir zaman dervişesidir. Nur; zengin bir ailenin kolejde okumuş, üniversite bitirip mimar olmuş kızıdır.  Fakat mistik problemleri vardır. Çok tekke gezmiş, çok şeyh görmüş, nasibini bulamamıştır. 
Bulamamıştır, çünkü önceleri ne aradığını bilmiyordu Bir gün, kendisi gibi mimar olan Sinan'a rastlıyor. Ve sorularına O'nunla birlikte cevap aramaya koyuluyor. ‘İrade' kavramını tartışırlarken, Nurettin Topçu’dan söz ediliyor. ‘Ruh’ kavramı tartışılıyor. Nur, kalbi merak ediyor. Neyi aradığını bulmak için Allah’a yakarıyor: ‘Bana eşyanın hakikatini göster Allah’ım…' 
Sinan, inançlı bir insandır. Hakk'a teslim olmuştur. Nur ise daha fazlasına tâliptir. Bunun için Sinan'ın verdiği cevapların yetmediği noktada bir mürşid-i kâmil aramaya koyuluyor. 
Nur’un gönlü artık; hakikati arayan, varlıktan hiçliğe uzanan, fâni aşka gönül indirmeyip hakîki aşkın peşine düşen bir yangın yeridir. O ateşi söndürmek için durmadan okuyor, soruyor. Kâh Yunus'a açıyor derdini, kâh İbni Arabi'den medet umuyor.
Yazar, bir geçişi anlatıyor: Kapitalizmin dişlileri arasında yalan vaatlerle ‘mutluluk' pazarlanan insanların kalbindeki sancının; fâni olanın bütün ayak bağlarından yüz çevirmek, hakikate tâlip olmakla dindirilebileceğini hikâye ediyor. Okuyucu, Nur'un yolculuğuna eşlik ediyor. Eşlik ederken de bu arayışta en sağlam yol arkadaşı olan tasavvuf ve hal ehlinden istifadenin nasıl zorlaştığını anlıyor. Satır aralarında tekkelerin kapatılması ile hayatımızdaki bu damarın nasıl koparıldığını, işaret taşlarımızın nasıl sökülüp atıldığını fakat buna rağmen her devirde Hak dostlarının himmetlerinin üzerimizden eksilmediğini okuyor.
Kitap, kahramanlarını da okuyucuyu da göz kamaştıran mutlu sona ulaştırıyor.
Birbirlerine gizliden âşık olan Sinan ve Nur'un meslekî kaygıları da ortaktır. Sinan, düşüncelerine tercüman olan bir röportajı Nur'a okurken okuyucu da yazarın uyarılarına kulak vermiş oluyor: 
‘Müslüman ülkeler meselenin farkında bile değil ne yazık ki. Onlar için beton, mukaddes bir malzeme hâline gelmiştir. Çünkü beton demek para demek, ne kadar çok beton dökülürse o kadar çok para kazanıyorlar. Modern mimârî insanın yerine eşyayı ölçü alan bir bakış açısına sâhip olmuştur. Bu mimarî anlayış ne yazık ki insana değil tüketim toplumu oluşturan kapitalist sisteme hizmet etmektedir. Bu düzende mimarî sanayiye, mimarlar da sermayeye teslim olmuştur artık.’ 
Nur'un, mürşidini ararken gittiği yerlerde yaptığı tespitler de yine benzer kaygıların söze dökülmüş hâlidir: ‘Eski şehirlerimizin icabına kısa zamanda baktık. ‘Eskiyi unut, yeni yolu tut' denilmişti. Şehirlerimiz kimliğini kaybedince insanların tutunacak dalı kesilmişti. Nesiller arasında irtibat kalmadı. Artık ne bir mimarimiz var, ne bir musikimiz…’ Sinan; ‘Tanpınar’ın sözüdür’ diyerek söylemişti: ‘Cedlerimiz inşa etmiyorlar, ibâdet ediyorlardı.’ 
‘Nur'un arayışlarla ulaştığı göz kamaştırıcı mutlu son; kitabın okuyucularının öğrenebileceği bir sır olsun.’ Diyelim ve son günlerde her vesile ile ve yerli-yersiz kullanılan ‘zamanlama’ kelimesinin bir defa daha gündeme gelmiş olmasına dikkat çekelim: ‘Kentsel dönüşüm’ aldatmacası ile rant ekonomisinin gayrimeşru çocuğu olan kâr ateşinin körüklendiği şu günlerde, konunun; usta bir kalem tarafından, usta işi bir hikâyenin içerisine ustaca yerleştirilmesi, gerçekten ‘ustaca’ bir ‘zamanlama’dır. ‘Zamanlama’ denilen şey de işte böyle olmalıdır. 
Bugün, cam giydirilmiş zevksizlik âbidesi ucube binalara anlamsız gözlerle bakanlar, yarınlarda o ucubelerin, sağlığımızı, huzurumuzu, mutluluğumuzu çaldığını anladıklarında iş işten geçmiş olacak. 
Okuyanlar bilirler: Kızıl diktatör Stalin, ‘Daha fazla pamuk…’ Diyerek Aral Gölü’nü besleyen Seyhun ve Ceyhun nehirlerinin sularına, uyduruk kanallarla çölü geçirterek pamuk tarlalarına yönlendirmişti.  ‘Pamuk, insanlara sağlık ve mutluluk getirmez. Gölün içendeki canlıların, çevresinin ve o çevrede yaşayan insanı da suya ihtiyacı var!’ Diyen Türk asıllı başbakanı derhal Sibirya’ya sürmüştü. Kanallar suyu pamuk tarlalarına ulaştıramamış, sular çölün hararetini gidermeye yetmemiş, büyük bir bölümü de buhar olup uçmuştu. 
Netice: Daha çok pamuk olmadı. Aral çölleşti, balıklar öldü, insanlar canlı iskelet hâline geldi. 
Günümüzde; ‘Daha çok kâr, daha sıkışık, daha yüksek bina…’ Diyenler ve onların kâr hırsına yardım ve yataklık edenler,  Aral Gölü’nün trajik hikâyesini bilmezler. Okumamışlardır. 
Öyleyse, Mustafa Kutlu’nun ‘Nur’ isimli hikâye kitabını okusunlar. Binalar inşa ederken, insanlarımızı felakete götürecek yollar da inşa ettiklerini anlarlar. 
DERGÂH YAYINLARI: 
Molla Fenari Sokağı Nu: 28 Yıldız Han Giriş Kat (Katlı otoparkın yanı) Cağaloğlu, Eminönü – İstanbul
Telefon: 0.212- 526 99 41 Belgegeçer: 0.212-519 04 21  e-posta: [email protected] www.dergahyayinlari.com

MUSTAFA KUTLU
Hikâye ve deneme yazarı Mustafa Kutlu, 6 Mart 1945 tarihinde Erzincan’da doğdu. 1964 yılında Erzincan Lisesini, 1968 yılında Erzurum Atatürk Üniversitesi Edebiyat Fakültesi Türk Dili ve Edebiyat Bölümünü bitirdi. Tunceli Lisesinde ve İstanbul'da Vefa Lisesinde edebiyat öğretmenliği yaptı. 1974'te mesleğinden ayrılarak Dergâh Yayınları’nda çalışmaya başladı. Türk Dili ve Edebiyatı Ansiklopedisi'nin yayın müdürlüğünü 3. ciltten itibaren üstlendi. 
İlk hikâyeleri 1968 yılından itibâren Fikir ve Sanatta Hareket Dergisi’nde yayınlanmaya başladı. 1979-1982 yılları arasında bu derginin yazı işleri müdürlüğünü yürüttü. Ayrıca Adımlar (Erzurum), Hisar, Türk Edebiyatı, Düşünce, Yönelişler isimli dergilerde hikâyeleri yayınladı. Dergâh Dergisi’nin genel yayın müdürü oldu 1986 yılında Zaman gazetesinde ‘Bir Demet İstanbul’ başlığı ile şehir yazıları, 1995 yılından itibâren Yeni Şafak Gazetesi’nde kültür ve spor yazıları yazdı. Kanal 7'de kültür programları hazırladı.
Yayınlanmış eserlerinden bâzıları: (Hikâyeler) *Ortadaki Adam (1970), *Gönül İşi (1974), *Yokuşa Akan Sular (1979), *Yoksulluk İçimizde (1981), *Hüzün ve Tesadüf (1995). *Uzun Hikâye (2000), *Rüzgârlı Pazar (2004), *Huzursuz Bacak (2008), *Anadolu Yakası (2012)
(Deneme-İnceleme) *Sait Faik’in Hikâye Dünyası (1968), *Şehir Mektupları (1995), *Akasya İle Mandolin (1999), *Yoksulluk Kitabı (2004)
(Çocuk Kitabı) *Yıldız Tozu (2005) 

KALAN
Bir zamanlar Justinianos'ların. Fatih'lerin hüküm sürdüğü İstanbul'un altında, şimdi toprakta gömülü olan binlerce yılın kalıntısından kalan, İbrahim ve İshak'tan kalan... insanların birbirlerini ayakkabılarından tanıdığı savaşın yokluk günlerinden kalan, farandolaların dönüldüğü, Rum ustaların elinden çıkma üç katlı, ahşap evlerden kalan... kierkegaard'ın hasetinden kalan... elbette kederli bir şiirdeı kalan...’kederden mi neden bilmen sararmış rengi ruhsarın...’ bir kitaptır kalan... lahzen'in göz ucu ile bir kere bakıncaya kadar geçen zamandan kalan… Leyla Erbil, bütün bu kalanları anlatıyor.  

TÜRKİYE İŞ BANKASI KÜLTÜR YAYINLARI: 
İstiklal Caddesi Meşelik Sokağı Nu: 2 Kat:4 Beyoğlu, İstanbul (T. İş Bankası Parmakkapı Şubesi üzeri) 
Telefon: 0-212 252 39 91 Belgegeçer: 0.212-252 39 95 www.iskultur.com.tr  e-posta: [email protected]  

HASRETİN NÂRINDA… 
 
Mehmet Nuri Parmaksız, Aşka Dâir Denemeler / Hasretin Nârında isimli kitabını; ‘Demirleri hasretle örülmüş bu dünya zindanının mahşer adlı bir de sabahı var’ cümleleriyle ruh eşine ithaf etmiş. 
Şöyle sesleniyor:
Ey özlemimin adı yâr!
Gözbebeklerimde aksin, aynalarda suretin olmadıktan sonra n'eyleyim ben güzellikleri? N'eyleyim sensiz zamanı, baharı, kırları? N'eyleyim gülü, menekşeyi, lâleyi, zambağı? Gülüşler sensiz boş bana, ölüşler manasız… Vuslatına koşmayan dakikalar, saatler anlamsız…
Su seninle hayat bana; duâlar seninle anlamlı… Sensiz geçen her gecem gönlümde hep gamlı… Ben hasret mahkûmuyum sevgili, dünyan bana yasaklı…
Özleminden çıldırdıkça geceleri, hasretin her gece yarısı kurdurduğu darağacının sabır sandalyesine çıkıp sabrımın nabzını ölçtüm dilimdeki duâlarla… Yakardıkça yakardım Allah’a…
Geceyi bir tuz gibi bastım yarama
Anladım ki acıyan yerim kalmamış…
Vurdukça vurdum kalbimin gizli köşelerine
Döndüm baktım ki hiç ders almamış…
Üstünü örttüm elemlerimin
Yorganım kısa geldi hüzünlerime…
ÜRÜN YAYINLARI: 
Konur Sokağı Nu: 36/13 Kızılay, Ankara. Telefon: 0.312-425 39 20 Belgegeçer: 0.312-417 57 23 e-Posta: [email protected] /   www.urunyayinlari.com  

KÜRESELLEŞME, DİN VE MEDENİYET
2007-2010 yılları arasında Anlayış Dergisi’nde yayımlanan söyleşilerden bir kısmı, konu ve muhteva bütünlüğü dikkate alınarak, Türkiye Söyleşileri 6: Küreselleşme, Din ve Medeniyet başlığı altında bir araya getirildi.
Eserde yer alan söyleşiler, Bush'tan Obama'ya geçiş sürecinde ABD dış politikasından İsrail lobisine, Gazze'deki ablukadan Siyonizm'e, başörtüsü meselesinden Diyanet İşleri Başkanlığı'na, ülkemizdeki medyanın yapısından sendikaların problemlerine, Türk sinemasından kimlik tartışmalarına varıncaya dek pek çok konuda ufuk açıcı değerlendirmeler sunuyor.
321 sayfalık kitapta; Abdülkerim Soruş, Alper Görmüş, Bülent Aras, Bülent Yıldırım, Medaim Yanık, Mehmet Görmez, Muhammed Nureddin, Nezih Erdoğan, Richard Falk, Sabri Orman, Numar Kurtulmuş, Sedat Murat, Salim Uslu, Seyit Hüseyin Nasr, Stephen M. Walt ve Sinasi Gündüz ile yapılmış röportajlar yer alıyor. 
KÜRE YAYINLARI: Millet Caddesi Nu: 19 Gülsen Apartmanı Daire: 10 Aksaray, Fatih-İstanbul.
0.212-529-66 42 Belgegeçer: 0.212-58915 48 e-posta:  kureyayinlari.com  www.kureyayinleri.com   

GÖNÜLLERİ FETHEDEN BİLGE: HOCA AHMET YESEVİ
Hakan Keleş kitabında; büyük bir âlim, büyük bir yol gösterici olan Hoca Ahmet Yesevi’nin hayatını hikâye tadında anlatıyor.  Çocuk yaşlarında ve ilk gençlik dönemini yaşamakta olanların zevkle okuyup anlayacakları bir kitaptır. Büyük mürşid Hoca Ahmed Yesevî’yi tanıyabilecekleri ve sevip benimseyecekleri tarzda kaleme alınmış. 
Gençlerimizin, toplum önderlerini, mânevî dinamiklerimizi tanımaya gerekten ihtiyaçları var.  Millî ve manevî duygularımızın mimarı olan bilgeleri bilmeden, kendilerine rol-model şahsiyetler belirlemeden olgunlaşmaları imkânsızlık ölçüsünde zordur. Onları tanımakla, geleceklerini şekillendirmek imkânına kavuşabilirler. Güzel ahlakın sembolleri aynı zamanda ilmin zirvelerini kendilerine mekân edinmişlerdir. Onların hayatlarını okuyanlar, öğretilerini kendilerine rehber olarak kabul edenler huzur ve mutluluğa kavuşacaklardır. 
Eser bu maksatla hazırlanmıştır.  Yazar ve Yayınevi, gençlerimize; Hoca Ahmed Yesevî ile başlayan seride, ilim ve irfan yolunda birer meşale gibi yanan bilgelerin tanıtımına devam edeceklerini açıklıyorlar.  
2013 yılının Aralık ayında okuyucu ile buluşturulan kitap 13,5 X 21 santim ölçülerinde ve 88 sayfadır. 
BİLGEOĞUZ YAYINLARI: 
Alemdar Mahallesi Molla Fenarî Sokağı Nu: 35/B Cağaloğlu, İstanbul. Telefon: 0.212-527 33 65 
Belgegeçer: 0.212-527 33 64  e-posta: [email protected]  www.bilgeoguz.com.tr  

ALEVİ, BEKTAŞİ, TAHTACI NEFESLERİ
Kitabın yazarı Prof. Dr. Yusuf ziya Yörükân;  Dârü'l-Fünun İlâhiyat Fakültesi'nde ihdas ettiği ve okuttuğu Akvam-ı İslâmiyye Etnografyası dersleriyle ve ayrıca Alevîler ve Tahtacılar üzerinde yaptığı saha araştırmalarıyla tanınmış güzide bir ilim adamımızdı.  Kültürel Antropoloji'nin bağımsız bir ilim olarak kurulmasına yardımcı olmuştur. Alevîlik konusunda yapmış olduğu araştırmalar, ilk defa Hayat Mecmuası’nın 22 Kânunuevvel 1927 tarihinde, bir yıl kadar sonra da Dârül-Fünun İlâhiyat Fakültesi Mecmuası'nda yayımlanmaya başlamıştır. Bu yazılar, 1927 yılı öncesi Anadolu Alevîleri'nin sosyal, mistik ve gizli hayatları hakkında güvenilir ve tarafsız bilgiler vermektedir. Yerli ve yabancı pek çok araştırıcı tarafından kaynak olarak kullanılan bu yazılar, oğlu Dr. Turhan Yörükân tarafından derlenmiş ve onun eklediği notlarla birlikte tekrar Anadolu'da Alevîler ve Tahtacılar adıyla yayımlanmıştır. Elinizde bulunan Alevî, Bektaşî ve Tahtacı Nefesleri adlı kitap ise, Prof. Yörükân'ın araştırma yaptığı dönemde, Alevîlerin mukaddes kitaplarında, defter ve cönklerinde bulduğu, Dernek ve Cemevlerinde, saz eşliğinde söyledikleri nefesleri bir araya getirmektedir. Alevî ibadetinde sıklıkla kullanılan bu nefesler, aynı zamanda, Yusuf Ziya Yörükân’ın daha önce yayımlanan kitaplarını, özellikle de Anadolu'da Alevîler ve Tahtacılar ile Şamanizm adlı kitaplarını tamamlamaya ve onları daha iyi anlamamıza yardımcı olacaktır. 16,5 X 23,5 santim ölçülerindeki kitap, 231 sayfa olarak 2011 yılında yayınlanmıştır. 
ÖTÜKEN NEŞRİYAT:  İstiklal Caddesi Ankara Han Nu: 65/3 Beyoğlu 34433 İstanbul.  Telefon: 0.212-251 03 50  Belgegeçer: 0.212-251 00 12 www.otuken.com.tr e-posta: [email protected]  

KISA KISA / KISA KISA…
1-ESKİ TÜRK EDEBİYATI: (5. Baskı) Editör: Mustafa İsen. Yazarlar: Mustafa İsen, Muhsin Mâcit, Osman Horata, Filiz Kılıç, İ. Hakkı Aksoyak. Grafiker Yayınları. Birinci Cadde, 1396. Sokak Balgat, Ankara. Telefon: 0.312-284 16 39 Belgegeçer: 0.312-284 37 27 e-posta: [email protected] www.grafiker.com.tr 
2- HASAN RAMİ PAŞA VE HATIRATI: Osman Öndeş. Alfa Yayınları. Ticarethane Sokağı Nu: 53 Cağaloğlu 34410 İstanbul. Tel: 0 212-511 53 03  Belgegeçer: 0 212-519 33 00 www.alfakitap.com  [email protected]  
3- BİR ZAMANLAR OSMANLI: Abdullah Özkan. Boyut Yayıncılık. Koza Plaza A 26  Tekstilkent Esenler 34235 İstanbul. Telefon: 0.212-413 33 33 Belgegeçer: 0.212-413 33 34 www.boyut.com.tr  e-posta: [email protected] 
4- KANUNİ’NİN AKIL OYUNLARI: Talha Uğurluel. Timaş Yayınları. Alayköşkü Caddesi Nu: 11 Cağaloğlu, İstanbul. Telefon: 0.212-511 24 24 Belgegeçer: 0.212-512 40 00 www.timas.com.tr  e-posta: [email protected]  
5- KAYIP BİNYIL: Okasha el-Daly. İthaki Yayınları. Bahariye Caddesi, İhsan Ünlüer Sokağı Nu: 16 Ersoy Apartmanı A Blok, Kat: 3 Nu: 15 Kadıköy, İstanbul. Telefon: 0.216-348 36 97 Belgegeçer: 0.216-449 98 34 www.ithaki.com.tr  e-posta: [email protected]