DAİREYE DAİR
Dücane Cündioğlu diyor ki: Her yol ayrımında, önümdeki en makul seçenek, hep bana, yaptığımı yapmaya devam etmek olarak göründü: aramak! Evet, sadece aramak… Ve devam ediyor:
Müridin biri, gün gelmiş, intisab ettiği şeyhin, gerçekten de ‘hak bir şeyh’ olup olmadığından kuşkuya düşmüş. Uzun bir müddet tereddütler geçirdikten sonra, istihâreye yatıp şeyhinin hak olup olmadığını (rüyâsında vâki olacak bir işaret aracılığıyla) anlamak istemiş. Hemen o gece istihâreye yatmış. Rüyâsında bir de ne görsün, şeyh efendi, cehennemin ortasında, alevler içinde, hem de cayır cayır yanmakta! ‘Eyvah!’ diye inlemiş; ‘Güya bu şeyh bana cennete gidecek yolu gösterecek idi. Göstermek ne kelime, bizatihî götürecek idi. Oysa kendisi ateşler içerisinde yanıyor.’ En nihayet, ‘Kendisine yararı olmayanın bana da yararı olamaz. En iyisi, yarın yanına gideyim, kendisinden izin isteyip ayrılacağımı söyleyeyim.’ Diye karar almış.
Kararını uygulayıp ertesi gün mahzun bir halde tekkeye gitmiş. Şeyh efendiyi avluda dolaşırken görmüş. Yanına yaklaşınca, şeyh efendi, bakmış, müridin yüzünden düşen bin parça. Hemen anlayıvermiş neler olduğunu. Tebessüm edip ‘Ne o!’ demiş, ‘Yoksa sen de mi o rüyayı gördün?’ Mürid, mahcup mahcup, ‘evet’ mânâsında başını sallayınca, şeyh efendi şöyle buyurmuş: ‘Evlâdım! Ben de yıllardır düşlerimde kendimi o hâlde görüyorum. Lâkin bugüne kadar yaptıklarımı yapmaya devam etmekten gayrı yapabileceğim hiçbir şey yok!’
Hakikatin bilgisi peşinde geçirdiğim koca bir ömrün ardından geriye dönüp baktığımda, ne zaman ye’se düşecek gibi olsam, bu menkıbede sözü geçen şeyh efendinin dediğiyle temessül etmekten gayrı çıkar bir yol bulamadım kendime. Her yol ayrımında, önümdeki en makul seçenek, hep bana, yaptığımı yapmaya devam etmek olarak göründü: aramak! Evet, sadece aramak… Her hâl-u kârda, hem de ne pahasına olursa olsun, aramaya devam etmek...’
Diyen Dücane Cündioğlu, tâliblere ve dostlara yazmış kitabını. 
 İsminden anlaşılacağı üzere kitapta ‘daire’den bahsediliyor. Hem geometrik olarak, hem mimarî olarak, hem kültürel olarak dairenin yerini ifâde etmeye çalışıyor.
‘Hakikatin bilgisi peşinde’ iken uygulanacak metotlardan bir tanesini belirtiyor âdetâ. Öyle ki yolun sonunda ‘Hakikati bulmak’la, ‘hakikat olmak’ (hakikat haline gelmek) aynı şeydir.’
Hakikat yolunda olanlara da tavsiyeler var kitapta:
-Hakikatin yolu tek kişiliktir! Hakikate topluca yürünmez!
-İlim ehli yavaş yavaş ve adım adım basamakları çıkarken, aşk ehli kendince ve bir çırpıda maksuduna erer ve  tabiatıyla orada da kalır.
-Bu yolda yürümenin bedeli, tâlibin yolun başındayken kendini kaybetmesi, mükâfatı ise yolun sonunda kendini tekrar ve fakat bu sefer farklı bir surette bulmasıdır.
Yazarın bir sözüyle bitirelim: ‘Yola çıkmak demek, daireler çizmek demektir.’
KAPI YAYINLARI: Ticarethâne Sokağı Nu: 53 Cağaloğlu, İstanbul. 
Tel: 0 212-511 53 03 
e-posta: bilgi@kapiyayınlari.com / www.kapiyayinlari.com 
DÜCANE CÜNDİOĞLU
21 Ocak 1962 tarihinde İstanbul’un Üsküdar İlçesi’nde doğdu. Yazı hayatına 1980 yılında başladı. 
Çeşitli dergi ve gazetelerde makaleler yazdı. 1981 yılında Kur’an ilimlerini temel çalışma alanı olarak seçti. Kur’an-ı Kerim tefisinin yanı sıra uzun yıllar Tarih, Dilbilim / İlm-i Belâğat), Düşüncebilim (İlm-i Mantık) ve Felsefe dersleri verdi. Bir dönem Berlin’de yaşadı. Şubat 1998’ten 2011’e kadar Yeni Şafak gazetesinde köşe yazarlığı yapmış, 05.02.2011 tarihinde ‘Son Günahım’ başlıklı yazısı ile gazete yazılarına son vermiştir.
Eserleri: 1993’te Elmalılı Hamdi Yazır’ın Hak Dini Kur’an Dili: Kur’ân ve Meâlini hazırlayıp notlandıran yazarın 1995’ten itibaren yayımlanmış başlıca eserleri şunlardır: Başörtü Risalesi (1995), Kur’anı Anlamanın Anlamı (1995), Anlamın Buharlaşması ve Kur’an (1996), Sözün Özü: Kelâm-ı İlâhî’nin Tabiatına Dâir (1996), Sözlü Kültürden Yazılı Kültüre / Anlamın Tarihi (1997), Türkçe Kur’an ve Cumhuriyet İdeolojisi (1998), Kur’an, Dil ve Siyaset Üzerine Söyleşiler (1998), Kur’an ve Dile Dâir (2005), Tarih ve Siyasete Dâir (2005), Kur’an Çevirilerinin Dünyası (1999), Bir Siyasî Proje Olarak Türkçe İbadet (1999), Hakikat ve Hurafe (1999), Bir Kur’an Şâiri: Mehmed Âkif ve Kur’an Meâli (2000), Cenâb-ı Aşka Dâir (2004), Philo Sophia Loren (2004), Ara Sokakların Tarihi / Hatıralar ve Hatıratlar (2004), Keşf-i Kadim: İmam Gazâlî’ye Dâir (2004), Felsefe’nin Türkçesi / Cumhuriyet-Felsefe-Eleştiri (2004), Düşünce Düşlenir (2005), Âkif’e Dâir (2005), Mehmed Âkif’in Kur’an Tercümeleri (2005), Meşrûtiyet’ten Cumhuriyet’e Din ve Siyaset (2005), Cemil Meriç: Bir Mabed Bekçisi/ İşçisi/ Savaşçısı (2006-2006-2007), Daire’ye Dair (2007), Göz İzi (2007), Hz. İnsan (2009), Ölümün Dört Rengi (2009), Mimarlık ve Felsefe (2012), Sinema ve Felsefe (2012), Sanat ve Felsefe (2012) 
DAĞI DELEN IRMAK
Prof. Dr. Kemal H Karpat Dobruca’nın Babadağ kasabasında doğdu. İstanbul Üniversitesi Hukuk Fakültesi′nden mezun olduktan sonra, Washington ve Newyork üniversitelerinde siyasî ve sosyal ilimler üzerine Prof. Dr. unvanını aldı. Amerika’da birçok üniversitede, Ankara Üniversitesi Siyasal Bilgiler Fakültesi’nde öğretim üyeliği ve yöneticilik yaptı. Ortadoğu Çalışmaları Bölüm Başkanlığı’nı yürüttü, Türk Araştırmaları Derneği ile Türk Araştırmaları Kurumu’nun başkanlıklarını yaptı. Orta Asya Çalışmaları Derneği’nin kurucu başkanlığından sonra Wisconsin Üniversitesi Orta Asya Çalışmaları Programının bölüm başkanlığı görevinde bulundu. Türk Tarih Kurumu şeref üyesidir. 
Emin Tanrıyar’ın Kemal Karpat ile yaptığı nehir röportajda yazarın hayat hikâyesi ile birlikte dünya görüşünü, ülkeler, milletler ve ülkeleri yönetenler hakkındaki düşüncelerini öğreniyoruz.   
Karpat hem batı hem doğu kültürüne vakıf olan ve her iki dünyada da el üstünde tutulan bir ilim adamı. 
Bir zamanlar doğu ile batının sınırı kabul edilen Tuna’nın güneyinde, Romanya’nın küçük bir köyünde doğan Kemal H. Karpat, hayat rotasını batı, çalışma eksenini ise doğu olarak belirledi. Önüne açılan tabiî ve kolay yolları tercih etmedi. Belki de bütün hayatını derinden etkileyecek bir sezgiyle, önüne çıkan ‘dağı delmek’ ve hiç yürünmemiş bir yolda yürümek istedi. Kendini geçmişle bugünkü politik zaman dilimleri arasındaki bağları araştırmaya, güncel olanı tarihin ışığı altında incelemeye adadı. Uzun bir ömrü kapsayan bu yoğun çaba, Romanya’da azınlık, Türkiye’de muhacir ve Amerika’da göçmen olan genç bir entelektüeli, yaşayan en büyük tarihçilerden birine dönüştürdü. eserleri yirmiden fazla ülkede yayınlanan büyük bir Türk tarihçisine... 
Bu kitap, o tarihçinin 87 yıllık hayatını, dünya çapında bir tarihçinin oluşum sürecini kendi ağzından anlatıyor. 
2010 yılında basılan 13,5 X 21 santim ölçülerindeki kitap 560 sayfa. 
TİMAŞ YAYINLARI: Alayköşkü Caddesi Nu: 11 Cağaloğlu, İstanbul. 
Telefon: 0.212-511 24 24 
Belgegeçer: 0.212-512 40 00 
www.timas.com.tr  
SURİYE TARİHİ
2012 yılında Türkiye’de veya milletlerarasında alanlarda gündemi en çok meşgul eden başlık şüphesiz Suriye idi. Esad-Esed, muhalifler, sınırı geçen bombalar, düşen uçaklar, kurulan füze rampaları, İran’ın uyarıları, Amerika’nın ‘olur’ları, mezhep meselesi derken bütün yollar Suriye’ye varıyordu. Kimileri meseleye ‘eski defterler’ üzerinden yaklaşıp sâdece politik ve siyasî süreci değerlendirirlerken kültürel-sosyal hayatla ilgili bir şey yapılmadı. Oysa Suriye’iyi ve orada yaşananları anlamanın diğer bir yolu da kültürel hayatı bilmekten geçer. Ömer Ishakoğlu, ‘Suriye Tarihi’ isimli kitabında Osmanlı dönemi Suriyesi’nde edebî ve kültürel hayatı ele alıyor. 
1800-1918 yılları arasını detaylarıyla veriyor. Suriye’deki etnik ve dinî yapı etraflıca anlatıldıktan sonra Osmanlı hâkimiyeti altındaki Suriye, tarihî süreç içerisinde önceki asırlarla mukayeseli olarak anlatılıyor. Sonra 19. yüzyılda Suriye’deki kültürel ve edebî hayata etki eden Şam, Halep, Humus kütüphanelerinden başlayıp, matbaa, eğitim kurumları, ilmî cemiyetler, tercüme faaliyetlerini inceliyor. Üçüncü ve dördüncü bölümlerde ise tanınmış şairler, yazarlar, tarihçiler,  düşünürler ile eserleri hakkında önemli bilgileri aktarıyor. 
Kitap, 19. yüzyılın Suriyesi’nde bugüne dair kültürel izleri bulacağmız, nitelikli bir tarih araştırmasıdır.
KABALCI YAYINEVİ: Gülbahar Mahallesi, Cemal Sâhir Sokağı Nu: 16 Çelik İş Merkezi D Blok Mecidiyeköy, İstanbul. 
Telefon: 0.212-34754 51 Belgegeçer: 0.212-347 54 64 
e-posta:[email protected]  
www.kabalci.com.tr 
MEVLÂNA VE GOETHE
Senail Özkan’ın  2006 yılında basılan 189 sayfalık ‘Mevlâna ve Goethe’ isimli kitabını okumak, bakışını yıldızlara çevirmek demektir… Mevlâna ve Goethe bugüne kadar ulaşılmayan ve bundan sonra da ulaşılamayacak olan iki zirvedir. Mevlâna mistik düşüncenin ve mistik şiirin ulaşılamayan kutup yıldızıdır. Edebiyatın, sanat ve düşüncenin hemen her alanında kalem oynatmış olan Goethe ise daha çok trajik ve lirik şiirin, trajik düşüncenin bir kutbudur. Farklı çağlarda yaşamış bu iki deha, sadece yaşadıkları asırları aydınlatmakla kalmamış, aynı zamanda insanlığın bugün her zamankinden daha çok muhtaç olduğu sevgi, hoşgörü gibi evrensel değerlerini yüceltmiş ve ebedîleştirmişlerdir. Mevlâna ve Goethe’nin evrensel sanat, estetik, etik ve mistik değerlerle yüklü sevgi ve hoşgörü katarı, çağları geride bırakarak ve bugün pek karanlık zamanların arasından geçerek sonsuza doğru yol almaktadır. Onların temsil ettikleri hümanizmi iyi anlamak, hayatın, hürriyetin ve ebedî sevgi yolculuğunun heyecanını duymak lâzımdır. 
ÖTÜKEN NEŞRİYAT: İstiklal Caddesi Ankara Han Nu: 65/3 Beyoğlu 34433 İstanbul.  
Telefon: 0.212-251 03 50  
Belgegeçer: 0.212-251 00 12 
www.atuken.com.tr  
e-posta: [email protected]  
İSTİKLÂL MARŞI İSTİKBÂL MARŞI 41 DİZE 41 YORUM
Hasan Akay ve M. Fatih Andı; Orhan Okay, Bâki Asiltürk, Kâzım Yetiş, İsmail Kara, İskender Pala, Abdullah Uçman, Fazıl Gökçek, Mehmet Can Doğan, Sezai Coşkun, Gonca Gökalp Alpaslan, Bahtiyar Aslan, Ercan Yılmaz, Yakup Çelik, Mustafa Göleç, Ramazan Korkmaz, Ali Ural, Ali Ayçil, Ömer Erdem, Celal Fedai, Âlim Kahraman, Ali Çolak, İsa Kocakaplan, Metin Kayahan Özgül, Hüseyin Yorulmaz, Sedat Umran, Yılmaz Daşçıoğlu, Alaattin Karaca, Kemal Kahraman, Musa Duman, Turan Karataş, Mustafa Çiçekler, Ömür Ceylan, Özlem Fedai, Mehmet Narlı, Mehmet Samsakçı, Hayati Develi, Cemal Şakar, Beşir Ayvazoğlu, Ramazan Kaplan ve Selçuk Çıkla gibi fikir adamı ve yazarın, İstiklal marşı ile ilgili görüşlerini toplamışlar. Kitaba kendi görüşlerini de eklemişler. Böylece 15 X 21 santim ölçülerinde 521 sayfalık bir eser meydana getirmişler. 
41 Mısradan oluşan İstiklam Marşı, böylece 41 yorumla okuyucuya sonuluyor. 
Varıyla yoğuyla, kadınıyla erkeğiyle, hatta çoluğuyla çocuğuyla ölüm kalım savaşı, bağımsızlık mücadelesi veren asil bir millet.
Rengini dökülen kandan ve gözyaşından alan ve bu vatanın semalarında sonsuza kadar dalgalanacak olan asil bir bayrak.
Bu milletin bir ferdi olarak yaşananlara tercüman olan, yazdığı her bir mısra ile bu asil mücâdeleyi tekrar tekrar yaşayan ve yaşatan  bir şair.
İstiklal Şairimiz Mehmet Âkif Ersoy’un ölümsüz mısralarına, 90 yıl sonra yepyeni yorumlar getiren 41 değerli isim bu kitapta.  
HAT YAYINLARI: Selamiali Efendi Caddesi Nu: 3 Huzur Çarşısı Nu:15 Üsküdar,  İstanbul
Telefon: 0.216-334 48 30 
e-posta: [email protected]  / 
[email protected]  www.hatyayinevi.com   
OSMANLI ASKERÎ TARİHİNİ ARAŞTIRMAK YENİ KAYNAKLAR, PENİ YAKLAŞIMLAR 
Nasılsa herkes tarafından biliniyor sanılan pek çok şey, aslında hakkında en az mâlumat sâhibi olduğumuz meselelerdir. İşte Osmanlı’nın askerî tarihi de aynen böyledir. Savaşlar ve savaşların ardındaki yüzlerce oluşum, tarihin ‘en meşhur ama aynı zamanda en meçhul’ alanlarının başında gelir. Peki, bu bilinmezlikler içinde hangi kaynaklara yönelmek ve nasıl bir yöntem tâkip etmek gerekiyor? İşte bu soru işaretini ortadan kaldırmayı gaye edilen bir bilgi şöleni kitabı var artık elimizde! Askerî tarih üzerine çalışan 10 tarihçi ve araştırmacı, Osmanlı’nın bu karanlık yüzünü aydınlatabilmek için yeni yaklaşım tarzları ve kaynaklar öneriyor. Makalelerde en geniş açılardan en ince detaylara uzanan bakış açılarına kadar pek çok öneri var. Avusturya ve Rusya arşivlerinin karşılıklı kullanılmasının gerekliliği, tecrübî okçuluğun askerî tarihe katkısı gibi ilgi çekici bakış açıları da göze çarpıyor. Evet, arşiv çalışmaları olmazsa olmazlardan; ama tarihin bir de sıcak ve samimi yüzü olan asker hâtırâları ve günlükler var. Kısacası önümüzde Osmanlı hakkında alınacak uzun bir yol varken, adımlarımızı hızlandıracak böyle bir çalışmayı gözden uzak tutmamak lazım.
Cevat Sayın ve Gültekin Yıldız tarafından derlenen kitap 155 sayfadır. 
TARİH VAKFI YURT YAYINLARI: Vakıf Merkezi: Zindankapı Değirmen Sokak Nu:15 Eminönü, İstanbul. 
Telefon: 0.212-522 02 02 
Belgegeçer: 0.212-513 54 00 
www.tarihvakfi.org.tr  
e-posta: [email protected]  
Ankara Temsilciliği: Selanik Caddesi Nu: 82 Tankut İş Merkezi 30 Kızılay 06420 Ankara. 
Telefon: 0.312-424 05 10 
Belgegeçer: 0.312-424 00 50  
e-posta: [email protected] 
KISA KISA ... KISA KISA...
1- HİLMİ ZİYA ÜLKEN KİTABI: Kitabevi Yayınları / Mehmet Varış: Alemdar Mahallesi Çatalçeşme Sokağı Nu: 46/A Cağaloğlu – İstanbul 
Telefon: 0 212-511 21 43 Belgegeçer: 0.212-513 77 26 
e-posta: [email protected] / www.kitabevi.com.tr 
2- TÜRK’ÜN ŞİFRELERİ: Arslan Bulut. Bilgeoğuz Yayınları  
Telefon: 0.212-527 33 65 e-posta: [email protected]  
3- KÖPRÜ İNSANLAR Gelenekten Geleceğe: Prof. Dr. M. Zeki Kuşoğlu. LM Kitaplığı.
Telefon: 0.212-513 84 15 
4- ABDULLAH PAŞA’NIN BALKAN SAVAŞI HÂTIRÂTI: Alfa Basım Yayın Dağıtım.  
Telefon: 0 212-511 53 03  [email protected]
5- DİLİMİZ KİMLİĞİMİZDİR: (İstanbul Liselerarası İstanbul Konulu Şiir Yarışmasında finale kalan şiirler). Dil ve Edebiyat Drneği Yayınları. Feshâne Caddesi Nu: 3 Eyüp İstanbul. 
Telefon: 0.212-581 69 12 e-posta: [email protected]