OKUMAK, YAZMAK VE KONUŞMAK…
Ülkemizde, az sayıda da olsa, çok kitap okuyan, ‘kitap tiryakisi’ diyebileceğimiz insanlar var. Esasen okumak bir yönüyle kültür ve tiryakilik meselesidir. Kitap tiryakileri ellerinde, ceplerinde çantalarında devamlı olarak okuyacak bir kitap bulundururlar. Yolculuklarda, otelde, parkta, hatta durakta beklerken kitap okurlar. Şimdi elektronik kitaplar var. Şehir içinde veya şehirlerarasında araba kullanırken bile, otomobilin radyosundan kitapta yazılanlar dinlenebiliyor.  
Kitap okuyanlar, bilgilidir, başarılıdır ve mutludur.
İnsanlar çeşitli sebeplerle kitap okurlar: İşleriyle ilgili yeni bilgilere sâhip olabilmek için, bir toplantıda dinleyenlerin ilgisini çekebilecek konuşmalar yapabilmek ve bu konuşmalarla hatırlanabilmek için, boş vekitlerini değerlendirebilmek için ve okuduklarının çağrıştırdıkları ile bir şeyler yazabilmek için… 
Okumak ve yazmak kardeştir. Okumak; ağabey, yazmak ise küçük kardeştir. Ancak başarı sağlanırsa, küçük kardeş, ağebeyden kıymetli olur. Okumadan yazmak nâdiren mümkün olsa bile, yazılanlar faydalı olmaktan uzak kalabilir.  
Bir kitabın, ondan fikir edinip birşeyler yazabileceği düşüncesiyle okunması mükemmel bir alışkanlıktır. Bazı insanlar, kitap üzerine notlar alırlar. O notlar, okuyanın kendince aldığı notlar olacağı için, aynı kitabın sonraki okuyucuları tarafından hoş karşılanmayabilir. En iyisi; kitap-kâğıt-kalem üçlüsünden yararlanmaktaır. Her taman bu imkân olmayabilir. O saman kurşun kalemle, gerekli görülen yerler, sonra silmek üzere işâretlenebilir. Böylece kitabı veya bir bölümünü bir defa daha gözden geçirme imkânı oluşturulmuş olur. Okuduklarından notlar alınanlar, okunanlarını daha kolay hatırlarlar ve gerektiğinde konuşma sırasında değerlendirirler.  
Güzel konuşan, faydalı sözler söyleyen insan her zaman ve her yerde beğenilir, takdir görür. Hele konuşmalar, dinleyenin ilgisini çekiyorsa ve konu ile ilgili fıkralarla, anekdotlarla süsleniyorsa, çok mükemmel olur. Başarılı bir konuşmacı olabilmek için mutlaka telaffuza dikkat etmelidir. Konuşmaktan maksat, konuşma ihtiyacını gidermek değildir. ‘Birileri konuştu, ben de konuşmalıyım’ diye düşünerek hareket etmek yanlıştır. Konuşup da olumsuz düşüncelere zemin hazırlamaktansa, hiç konuşmamak daha akıllıca bir hareket olur. Konuşmaktan maksat, anlaşılır olmaktır, muhataba bir şeyler verebilmektir, hiç değilse hoşça vakit geçirtebilmektir. 
Bazı insanlar vardır; suyun altında 15 dakika nefes almadan durabilirler de konuşmadan üç dakika duramazlar. Siz siz olun, bu tip insanlardan olmayın.    

AÇIKLAMALI OSMANLI FETVÂLARI
Fetvâlar; herşeyden önce bizim geçmişimizi, târihimizi yansıtırlar. Asırlar ötesindeki dînî, ekonomik ve sosyal hayâtımız; mânevî değerlerimiz, ahlâkımız; beşerî münâsebetlerimiz, olaylar karşısındaki davranış biçimlerimiz, sevgimiz, nefretimiz, hayır ve hasenâtımız, iyilik ve kötülüklerimiz, günah ve sevaplarımız; neyimiz varsa hepsi onlarda şekilleniyor. Bunlar üzerinde düşünmek, onları bir de bugünün kantarı ile tartmak, kiminden örnek, kiminden ibret almak çok büyük faydalar sağlar.
Fetvâların hepsi yazılı, târihî birer belgedir. İlgili konuda, vesika olma özelliği tekzib ve inkâr olunamayacak birer senettir. Kültür ve medeniyetimizin yazıyla tesbit edilmiş en sağlam kayıtlarıdır. Çok az milletin geçmişinde bu derece sağlam kültür ve medeniyet delilleri vardır.
Osmanlı hayatını en canlı şekilde aksettiren metinlerin başında hiç şüphesiz fetvâlar gelir. Bir Osmanlı insanının gündelik hayatta ne tür problemlerle karşılaştığını, sıkıntıları nasıl aştığını hiç merak ettiniz mi? Şeyhülislamların, müftü ve kadıların bir mesele hakkında vermiş oldukları hüküm ve kararların bir kaydı niteliğindeki fetvâlar yüzyıllar öncesindeki dinî, ekonomik ve sosyal hayatımızın canlı birer şâlididir. Bir bilseniz neleri saklıyorlar kuytu köşelerinde! ‘Hayata dâhil olan her şeyi…’ desek abartmış olmayız. İftira etmek, yalan söylemek, sihir yapmak, ana-babaya kötü davranmak, faiz yemekle ilgili meselelerden tutun da miras, nikâh, şâhitlik, cihad gibi konuları içeren fetvâlar bulmak mümkün. Çok sağlam bir hukuk mantığına sâhip olan bu metinlerde kaynakları iyi bilen, ilme vukufiyeti tam, güzel ahlakı ile öne çıkmış pek çok Osmanlı âliminin çeşitli meselelere bakışını da görüyoruz. Fetvâlarla o günkü sosyal hayatın içine sızıyor, bugünle objektif bir karşılaştırma yapma şansı elde ediyoruz.
Kitapta Ebussuud Efendi’den Çatalcalı Ali Efendi’ye, Yahya Efendi’den Müeyyedzâde Abdurrahman Efendi’ye kadar Osmanlı’nın otorite kabul edilen şeyhülislamlarının fetvâlarını okuma imkânını buluyoruz. ‘Zeyd’, ‘Amr’, ‘Bekir’, ‘Zeyneb’, ‘Hind’ gibi klişeleşmiş erkek ve kadın isimleri kullanılarak sorulan ‘Sualler’e, ‘el-cevab’ başlığı altında cevaplar verilen ve Fatih Medresesi dersiamlarından H. Necati Demirtaş’ın hazırladığı bu fetvâların en önemli özelliği ise açıklamalı olmaları. Okuyucu, fetvâ metninin İslam hukuku bağlamında ne ifâde ettiğini bu açıklamalar ışığında kolaylıkla kavrıyor. Bu fetvâlar, devrinin yürürlükte olan hukuk kurallarını aksettirmesi açısından hukuk târihi, toplum hayatından kesitler sunduğu için sosyoloji, dönemin dilini yansıtması açısından filoloji gibi pek çok sahaya da kaynak oluşturuyor. Osmanlı insanına nefes alış verişini duyacak kadar yaklaşmak gibi eşsiz bir önemi haiz bu kaynak, yazma eserlere de başvurularak titiz bir şekilde 2 cilt olarak yayımlandı.
Okuyanlar; Osmanlı’yı önyargı kıskacından kurtarıp orijinal kayıtlar rehberliğinde tanıma imkânı bulacaklar. 
16,5 X 23,5 santim ölçülerindeki kitap, Birinci cildi 677 sayfa olarak 2 cilt hâlinde Eylül 2012’de yayınlandı. 

KUBBEALTI NEŞRİYAT:  
Peykhâne Sokağı Nu: 3 Çemberlitaş, Fatih 34126 İstanbul
Telefon: 0.212-516 23 56
Belgegeçer: 0.212-638 02 72  
e-posta: [email protected]  www.kubbealti.org.tr     


NECATİ DEMİRTAŞ
1929 yılında İstanbul’un Fâtih semtinde dünyaya geldi. Yirminci İlk Okul ve Karagümrük Orta Okulunu bitirdi. 1948 yılında Vefa Lisesi’nden mezun oldu ve aynı sene İstanbul Üniversitesi Hukuk Fakültesi’ne girdi. Bu fakülteyi iyi derece ile bitirdi. Bir yıllık stajdan sonra çeşitli yerlerde hâkimlik yaptı. 1985 yılında son görevi Kadıköy Ceza Hâkimliği’nden kendi isteğiyle emekli oldu. 
Necati Demirtaş’ın yayınlanmış eserleri: Kur’an’da Allah, Kur’an-ı Kerim (Sistematik Bir İnceleme), İslâm’ın Doğuşu ve Temelleri.


KUŞBAKIŞI

ABDULLAH PAŞA’NIN BALKAN SAVAŞI HÂTIRATI     
MAHMUD PAŞA’NIN CEVABI

Jean Jacques Rousseau ‘İtiraflarım’ adlı eserinin önsözünde, ‘Elimde bu kitap olduğu halde âlemlerin Rabbinin huzuruna çıkacağım.’ demişti. Abdullah Paşa da Balkan Savaşı hâtıralarını işte bu inançla yazmış. Türkler asırlardan beri harp ve darp içinde kendilerine bir isim, bir şöhret edinmişlerdi ama Balkan yenilgisinin acı çehresi Avrupa basını için Osmanlı’yı küçültmek adına bulunmaz bir fırsat olmuştu. Yenilgi Osmanlı Devleti’nin kalbinde derin bir yara açmış, milyonlar vatanını terk etmek mecburiyetinde kalmıştı. Kolay değildi, İstanbul’un fethinden önce bu toprakları yuva bilmişlerdi. Askerlerin omuzlarında sanki Kafdağı vardı; yarı aç yarı tok halde harcayacakları cephaneyi sayıyor, dur durak bilmeden savaşıyorlardı. Durmak mümkün olabilir miydi? Kaybedilen yerlerde ise insan kıyımı yaşanıyordu. Ama şunu da göz ardı etmeyelim: Zaferleri sağlayan güç değil, inançtır. General Hristof askerlerinin düzenli bir şekilde geri çekilmesini sağlayabilmek için Ordu Komutanı Dimitriyef’e danışmış, o da şu ibretlik cevabı vermişti: ‘Mademki henüz yaşıyorsunuz, asker kaçsa da siz olduğunuz yerde durmakla sorumlusunuz.’ Savaşlarda her zaman bir hatâlı bulmak mümkün. Önemli olan hatâlardan ders çıkarabilmek. Bunun içinse objektif bir tarih anlatısına ulaşmamız şarttır. Eğer Balkan Savaşı’nın gerçeklerini, göçten, kıyımdan ve mağlubiyetten yanımıza kalanlar için bu kitap uygun bir rehberdir. 
395 sayfalık kitap, 2012 yılında basıldı. 
ALFA BASIM YAYIM DAĞITIM İLETİŞİM: Ticarethane Sokağı Nu: 53 Cağaloğlu 34410 İstanbul.
Tel: 0 212-511 53 03  
Belgegeçer: 0 212-519 33 00 
www.alfakitap.com  [email protected]  

DÜŞMANLA OYNAMAK:

John Carlin’in yazdığı, Elif Ersavcı’nın Türkçe’ye çevirdiği biyografi türündeki kitap, Ayrıntı Yayınları arasında 2011 yılında çıktı. 
Bugün ‘saygın Afrikalı’ olarak anılan Mandela, altmış yıl boyunca ABD’nin tehlikeli teröristler listesinde yer aldıktan sonra 2008 yılında söz konusu listeden silindi. Kendi ülkesinde ‘seçimle gelen ilk devlet başkanı’ olmasının üzerinden yıllar geçmişti oysa! Hiç ama hiç kolay olmamıştı bu. Mandela’nın kendi ülkesinde elde ettiği bubaşarı, John Carlin ‘Düşmanla Oynamak’ isimli kitabında anlatıyor. 2009 yapımı, Clint Eastvvood’un yönetip Matt Damon ve Morgan Freeman’m başrollerini paylaştığı ‘Yenilmez’ isimli film vardı. Düşmanla Oynamak, işte o filmin kitabıdır.  
Mandela, bugün bile 1995’te Güney Afrika’da düzenlenen Dünya Kupası’nın kardeşlik senfonisi’ni nasıl nasıl hayata geçirdiğinin altını çiziyor. Kitap; savaşı, kavgayı sona erdirip kucaklayıcı olabilmeyi anlatıyor. Herkesin, her milletin her zaman ihtiyacı olan gelişmeyi gündeme getiriyor.  
AYRINTI YAYINLARI: Hobyar Mahallesi. Cemal Nadir Sokağı: Nu:3  Cağaloğlu 34112 İstanbul
Telefon: 0.212-512 15 00  
Belgegeçer: 0.212-512 15 11
e-posta: [email protected] 
www.ayrintiyayinlari.com.tr    

YARIM DÜNYA:  
Hiromi Goto’nun yazdığı, Bülent Doğan’ın Türkçeye çevirdiği kitap, ‘roman’ olarak tanıtılsa da gerçekte yetişkinler için yazılmış masaldır. Yeni nesil bir ‘Asya Mitolojisi’ de denilebilir.  
Âlemler Kitabı’nda yazıldığına göre Üç Âlem vardı: Ten Âlemi, Ruh Âlemi ve Yarım Dünya. Çağlar boyu bütünlük ve denge hüküm sürdü; Hayat, Sonraki Hayat ve Yarım Hayat en az uyanıklık, uyku ve rüya kadar tabîi idi. Fakat bilinmeyen bir sebepten dolayı âlemler arası bağlantı koptu ve her âlemde aynı döngü tekrar tekrar yaşanmaya başladı. Kimse diğer âleme geçemediği gibi ölümlüler sürekli yeniden ölümü yaşamak mecburiyetinde kaldı.
Giriş bölümünden de anlaşılacağı üzere, Yarım Dünya, âlemler arası ve boyutlar arası geçişlerin yaşandığı bir roman. Kahramanımız Melanie’ye annesi Yarım Dünya’da hâmile kalır. Ancak orada yeni bir ‘canlı’nın doğması mümkün değildir. Tam geçitteyken Tutkal Adam, annesi Fumiko ve babası Şinobu’ya bir teklifte bulunur. Şinobu Yarım Dünya’da kalacaktır, Fumiko ise çocuğunu doğurup, 14 yıl sonra onunla birlikte geri dönecektir. Eğer anlaşmaya uymazsa Şinobu’nun derisi her gün yeniden soyulup, kendisine yedirilecektir. Sonsuza kadar! 
14 yıl sonra Fumiko Yarım Dünya’ya tek başına döner. 
Melaniie, ‘seçilmiş kişi’ şeklindeki değişimin olağanüstü bir örneğidir. Üstelik okulda herkesin dalga geçtiği, şişman, sahaflarda eski kitap okumak gibi bir alışkanlığı olan, bir kız çocuğudur. Melanie, çok önemli bir şeyi iddia ediyor. Yaşamanın yeterince zor olduğuna kanaat getirdiğimiz bu dünyada, bu zorluklara boyun eğmek mecburiyetinde olmadığımızı ispatlıyor. 
İTHAKİ YAYINLARI: Bahariye Caddesi, İhsan Ünlüer Sokağı Nu: 16 Ersoy apartmanı A Blok, Kat: 3 Nu: 15 Kadıköy, İstanbul.
Telefon: 0.216-348 36 97
Belgegeçer: 0.216-449 98 34 www.ithaki.com.tr  
e-posta: [email protected]  

OSMANLI PADİŞAHLARININ HAYAT HİKÂYELERİ: 
Osmanlı Padişahlarının Hayat Hikâyeleri, Yılmaz Öztuna`nın klasikleşmiş kitaplarından biridir. Nesiller tarafından ilgiyle okundu. Bu kitaba dayanılarak senaryolar, piyesler yazıldı, filmler çekildi. 12 Osmanlı hâkan-halîfesinin kronolojik olarak hayatlarından kesitler veren bu eser, Osmanlı tarihinin en çarpıcı taraflarını vurguladı. Konuşmalar, o çağların Türkçe’si ile yazıldı. Olaylar, çok duru ve klasik bir dille tasvir edildi.
ÖTÜKEN NEŞRİYAT: İstiklal Caddesi Ankara Han Nu: 65/3 Beyoğlu 34433 İstanbul.  
Telefon: 0.212-251 03 50  
Belgegeçer: 0.212-251 00 12 www.atuken.com.tr
e-posta: [email protected]  

PONTUS’TA HESAPLAŞMA
Bilgi yayınevi tarafından İstanbul’da 2007 yılında basılan kitap 185 sayfadır.
Kitapta ileri sürülen ve ispatlanan tez şudur: ‘Pontus Devleti Yunan Devleti değildi. Devletin kurucusunun da, hanedanın da, halkının ve ordusunun da Yunanlılarla hiçbir ilgisi yoktu. 
Müslüman Türkler, 1071’de Anadolu’ya girdiklerinde buraları Hıristiyan soydaşlarıyla meskûn buldular. Anadolu, özellikle de Doğu Karadeniz Bölgesi Hun, Uz, Karluk, Bulgar, Avar, Macar, Hazar, Kuman/Kıpçak ve Peçenek boyları tarafından Türkleştirilmişti. Türkleştirme süreci, Osmanlıların bölgeye hâkim olmasıyla devam etti.’
Mevcudu kalmayan kitap; Anadolu’nun aslî sâhibi olanTürklüğü, etnik unsurlardan sadece biri hâline getirip, Türk evladını hâkim konumdan çıkararak Türkiye’yi sahipsiz ve savunmasız bırakmak isteyen düşman gizli servisleriyle Etnik Çete’nin Kuzeydoğu Anadolu’da yürüte geldiği bozguncu faaliyetlere millî dikkati çeken bir alarmdır.

BİLGEOĞUZ YAYINLARI: Bilgeoğuz Yayınları.  Alemdar Mahallesi Molla Fenarî Sokağı Nu: 35/B Cağaloğlu, İstanbul.
Telefon: 0.212-527 33 65
Belgegeçer: 0.212-527 33 64  
e-posta: [email protected]  www.bilgeoguz.com.tr  

KISA KISA / KISA KISA…

1- GÖLGELERİMLE TEK BAŞINA: Merve Bağdatlı. Yakın Plan Yayınları:
Telefdon: 0.212-521 56 40
e-posta: [email protected]  www.yakinplan.com.tr   
2- 50 YILLIK SIR: Fatih Uğur – Mustafa Gürlek. Zaman Kitap:
Telefon: 0.212-454 1 454 www.zamankitap.com  
e-posta: [email protected]     
3- İSLAM HUKUKUNDA İNSAN HAKLARI KURAMI: Mehmet Birsin. Düşün Yayıncılık.
Telefon: 0.212-521 91 13  
e-posta: [email protected]  www.dusunyayincilik.com
4- BAFRA AH BAFRA: Alptekin Ahıshalıoğlu. Postiga Yayınları.
Telefon: 0.212-501 51 07
e-posta: [email protected]  
5-KARAGÖZÜN DONDURMACILIĞI: Ünver Oral. Bilgecan Yayınları.
Telefon: 0.212-527 33 65
e-posta: [email protected]