BELGELERLE ve KRONOJİK

ERZİNCAN TÂRİHİ - 1

16 X 23 santim ölçülerinde, tamamı 8 cilt ve toplam 4713 sayfa olan bu muazzam eserin müellifi Kenan Mutlu Gürses, Erzincan Târihi isimli kitabı yazmış olmasının sebebini, bütün ciltlerin arka kapağında yer alan sunuş yazısında şöyle açıklıyor:

Doğduğumuz ve doyduğumuz topraklarda, asırlar öncesinden başlayarak günümüze kadar nasıl gelindiğini; milletlerin, medeniyetlerin, dinlerin ve dillerin var ve yok oluşlarına nasıl beşiklik ettiğini, gerçekler karşısında bir kesim aydının târihe yalan söyletmiş olduğunu, tek bir bakış açısı ile Batılılarla birlikte, Doğu toplumlarına nasıl önyargılı baktıklarını, taraftarlığın bilinçli olarak yaratıldığını, ‘resmî ve gayrı resmî târih’ gibi ifâdelerle insanların aldatılarak var olan kaynakların yeterince kullanılmadığını, Erzincan ve çevresinde yaşanmış Dersim ve Ermeni meselesinin bütün çıplaklığı ile aydınlatıldığını, genel kabul görmüş kaynakların titizlikle değerlendirildiğini, hiçbir yorum katılmadan arşiv belgelerinin tıpkı basım ve çevirileriyle sizlere aktarıldığını, Gilbert Keith Chesterto’un ‘Geçmişi bilmeyenlerin zaafı, bugünü bilmemeleridir. Târih, insanların oturdukları şehri veya yaşadıkları çağı görebildikleri tek gözlem kulesidir’ ifâdeleriyle Erzincan’ın günümüze nasıl geldiğini, Belgelerle Kronolojik Erzincan Târihi’nde bulacaksınız.

Mustafa Kemal Atatürk 1931 yılında; ‘Târih yazmak, târih yapmak kadar mühimdir. Târihi yazan, târihi yapana sâdık kalmazsa değişmeyen hakîkat, insanlığı şaşırtacak bir mâhiyet alır. Demişti. Kenan Mutlu Gürses, Atatürk’ün bu sözünü direktif kabul etmiş olmalı ki, doğup büyüdüğü Erzincan’ın târihini, târihi yapanlara ve onların bıraktığı belgelere sâdık kalarak yazmayı kendisine aslî vazife olarak kabul etmiş. Çok da iyi etmiş, Eline, gönlüne, aklına sağlık…

Memleket / vatan sevgisi, insanın doğduğu büyüdüğü şehri tanımakla başlar. Çünkü insan, tanımadığını sevemez. Doğduğu, büyüdüğü şehri sevmeyen, vatanını da sevmez, onu koruma, ona hizmet etme düşüncesi de gelişmez.

Kenan Mutlu Gürses’in; el emeği, göz nuru ile yıllarca devam eden çalışmalarıyla meydana getirdiği eser, yüce bir vatan sevgisinin âdeta ete kemiğe bürünmüş canlı bir âbide gibi, gelecek asırlara intikal edecek bir muhteşem eserdir.

Derin ve engin târih şuuru ile hazırlanan eserin ‘Önsöz’ başlıklı yazısı dikkatle okunmaya değer:   

Erzincan’ın dünyanın Asya'ya açılan kapısı olması, Doğu Anadolu bölgesinde yer alması, Trans-Kafkasya'ya yakınlığı, Karadeniz'den Akdeniz'e ulaşan en stratejik yolun kilit noktasında bulunması, ipek yolunun buradan geçmesi, târih boyunca birçok medeniyete beşiklik etmesi, stratejik ve jeopolitik öneme sâhip konumda bulunması, çok kişi tarafından göz ardı edilmiştir. Bu önemli özelliğin, târihin şekillenmesinde, medeniyetin gelişmesinde ne denli etken olduğu, belki söz konusu coğrafyada yaşayanlar tarafından da yeterince fark edilmemiştir. Tıpkı, Türkiye'nin Dünya üzerindeki eşsiz öneme sâhip bir noktada bulunduğunun milletçe bilincinde olamadığımız gibi!                

Erzincan’ın dünya ve Türk târihinin seyri içinde, doğu-batı güzergâhı üzerindeki kavşakta yer almış şehir olması, coğrafî özelliklerinin çevresine ve insanına bahşettiği husûsiyetler ile Anadolu'nun her döneminde en önemli merkezlerinden biri olmuştur.

Geçmişteki olayları, insanlığa doğru aktaran, toplumlara kendilerini tanımalarını sağlayan, nereden geldiklerini, atalarının kimler olduğunu anlatan, tecrübelerin aktarılmasını üstlenen, târih dediğimiz ilim dalı, çoklukla devrinde yaratılmış kaynakları kullanmamıştır. İstisnaları ayrı tutarsak, günümüz de ‘nakil târihçiliği’ ağırlık kazanarak, mevcut olan kaynaklara başvurulmamakta, olayın öznesi olanların yazdıkları eserler, kitâbeler, âbideler, resmî arşiv belgeleri, yeterince araştırılmamakta, popüler olana atıf yapılarak eserler meydana getirilmektedir.                 

Günümüze kadar farklı târih yazımını, anlatımını örneklerini görmekteyiz. Târihçilerin dünya devletlerinin yaptıkları takvimleri, zaman dilimlerini farklı şekillerde kullanarak; târihi düşünceyi ve ilişkileri doğru tahlillerle aktarmalarını dikkate alarak; geçmişteki olayları araştırarak, belgeleri inceleyerek vermiş olduklarını ön plânda tutarak, araştırmaya dayalı çalışmama başlarken, kronolojik ve mukayeseli târih akışını hedeflemiştim. Bunu başarmanın ve ilkçağdan günümüze kadar bütün safhaları aktarmanın zorluğunu gördüğümde, sâdece târihin akışı içerisinde önemli olaylara, şahıslara da yer vererek, bazı başlıkları mukayese edilmesi amacıyla kullandım. Özellikle arşiv belgeleri ile yaşandığı döneme nasıl geldiğimizi görmek için bir pencere açmaya çalıştım.   

Erzincan târihi; ilk defa, 1930-1932 yıllarında Erzincan Valiliği yapan  Ali Kemalî Bey (1884-1963 tarafından 1932 yılında hazırlanmıştır.

Dönemin imkânları çerçevesinde ulaşılan kaynakların az sayıda olması, bunların nakil yolu ile kullanılması, şehir ve çevresi için detaylı bir târih kitabını ortaya çıkaramamış, ancak döneminde büyük bir eksikliği tamamlamıştır.          

Aradan geçen 50 yıldan sonra, yukarıda belirttiğim çerçeveler içerisinde Erzincan Târihi ve Erzincan Târihi ile ilgili birçok yayın yapılmıştır. Bu eserler, otuz yılı aşkın süredir, Erzincan Târihi ile ilgilenen herkesin başvurduğu kaynaklar olarak kabul edilmiştir. Söz konusu eserlerin çoğunluğunda arşiv belgeleri kullanılmamıştır. Ne yazık ki hemen, hemen herkesin bilinçsizce dile getirdiği ve safsatadan ibâret olan ‘Erzincan'ın ilkçağ târihi hakkında esaslı bilgiye henüz sâhip değiliz’ klişeleşmiş ifâdesini Erzincan Târihi diyerek konuşmaya ve yazmaya başlayan (istisnalar hâriç) her kesim tarafından kullanılmış ve kullanılmaktadır. Kuşkusuz bu yanlış değerlendirmeyi yine târihçiler gerekçeleriyle topluma aktaracaklardır.

Söz konusu zaman diliminde belirli bir konuyu işleyen, târihçi ve târih ile ilgilenenler tarafından birçok değerli çalışma yapılmıştır. En önemli çalışma, doğru târih bilgisinin arşiv belgelerinden geçtiğine inanmış olan, bütün eserlerin de bu hususa özen göstererek öncelik veren ‘Kemah Sancağı ve Erzincan Kazası’ isimli eseriyle yol gösteren, ufuk açan, merhum Prof. Dr. İsmet Miroğlu'nun 1990 yılında yayınladığı Erzincan Târihi ile ilgili çalışmanın ve Tahir Erdoğan Şahin'in yayınlamış olduğu eserlerin ayrı bir yeri olduğunu belirtmek isterim...

Erzincan eski Valisi Ali Kemali Bey'den 90 yıl sonra ‘Belgelerle Kronolojik Erzincan Târihi’ni farklı bir bakış açısı içerisinde hazırladım. Son 20-25 yıl içerisinde de târihe karşı artan ilgim, belirli konular hakkında çok daha tecessüs duymam, edindiğim bilgiler, târihe olan merakımı kamçıladığı gibi, Erzincan Târihi içerisinde gerek Ermeni gailesi, gerekse Dersim meselesi, târihe çok daha dikkatli bakmamın sebebi oldu. Yaklaşık yirmi beş yıl önce başlamış olduğum araştırmalar, okuduğum belgeler, bir anda beni binlerce arşiv belgesi ve sayısız yazılı kaynakla baş başa bıraktı. Okuduklarımı, edindiğim bilgileri yazmağa karar verdim. Kısa bir uğraştan sonra, târih disiplini, felsefesi, sosyolojisi velhasıl târihin faydalandığı ilimlere dayalı olarak içime sinecek, topluma sunulacak özellikte tam detaylı bir eser, meydana getirebilmem için en az on yıl daha çalışmam gerektiği kanaatine vardım. Sabırsızlığım vardı. Ne yaşım, ne zamanım, kanaatlerim doğrultusunda gitmeme uygun değildi. Bu nedenle de çalışmamı bu kapsamda tutarak yorumsuz ve kronolojik olarak gerçekleştirdim.

İstisna kişiler dışında, bu kadar sayısız eseri çok kimsenin okumadığını, arşiv belgelerini bir kısım târihçilerin dahi görmediklerini anlıyordum. Zira son dönemde yayınlanan eserlerin birçoğunda da konularla ilgili bilgi eksikliği veya yanlışlığı vardı. Türkiye'de kitap yayınlamanın, belge araştırmanın, arşiv kataloglarını incelemenin, hiç de kolay olmadığını, hatta müstehzice ‘yap da görek’ diyenlerle dahi karşılaşıyordum.

Sonuçta; genel kabul görmüş eserlerden kronolojik düzende yaptığım iktibaslar ve Cumhuriyet, Osmanlı, Topkapı Sarayı Müzesi, Genelkurmay Başkanlığı ve Tapu Kadastro Kuyûd-ı Kadime arşivlerinden tespit ettiğim binlerce arşiv vesikası arasından seçerek, transkripsiyonu ve özetleriyle hazırladığım bu eseri yaklaşık on beş yılı aşkın bir sürede tamamlamış oldum.

Bu çalışma, İ.Ö. 10.000 yılından başlatılarak, coğrafyanın oluşumu ve târihin gelişimi ile yakın döneme kadar Erzincan'ın nasıl ve hangi şartlar altında günümüze geldiğini, arkeolojik kazılara dayalı kaynakları, şehrin hangi kültürlerin tesiri altında kaldığını, bu coğrafyadan gelip geçen ve târih sahnesinden silinen milletleri, dinleri, dilleri ve kültürleri yansıtmaktadır.

Târihin genel akışıyla kronolojik çerçevede olayların mukayese edilmesine dikkat çekmeğe çalışırken, ilkçağdan günümüze bütün safhaların bu eserde yer almadığının özellikle ve tekrar altını çizmek istiyorum. Günümüze taşınmış, târihe şâhitlik edecek bu varlıklardan sayısız kitâbe, kale, yerleşim alanları, câmiler, türbeler, ziyâret yerleri, zâviyeler, konaklar, manastırlar, kiliseler, çeşmeler, hanlar, değirmenler ve mağaralara imkânsızlık nedeniyle yeterince yer veremediğimi tekrar tekrar ifade etmek istiyorum.

Gönül isterdi ki: bu çalışmamda adı geçen bütün coğrafi noktaların, bütün âbidelerin, fotoğraflarını, milletlerin ‘Antropoloji’, ‘Etnografi’, ‘Etnoloji’ ve ‘Filoloji’ ile alâkalı özelliklerini incelemiş olarak, bütün arşiv belgelerinin tamamını, yayınlayabilseydim. Çok istememe rağmen bütün bunları gerçekleştirmem de mümkün olamadı. Bütün olarak bakıldığında, kullandığım kaynak ve belgelerle çağdaş târih anlayışı ile kronolojik olarak hazırlanan çalışmama, arkeoloji, filoloji, paleografi, nümismatik, diplomasi, epigrafi ve diğer alanların dönemlerine göre yerleştirilmesine de ayrı bir özen göstermeye çalıştım. Arşiv belgeleriyle aktarılan olayların, kronolojik akışla ilgi ve önemine başarabildiğim ölçüde dikkat ettim.

Başkaca dikkat çekecek bir husus ise, bazı konuların tekrar tekrar yazılmış olmasıdır. Kullanmış olduğum kaynaklar da bir olay târih felsefesi içerisinde aktarılırken bâzen yer ve şahıs isimleri eksik veya farklı olarak verilmiştir. Tek bir kaynağı okumuş olanların farklılığı görmesi, araştırmacıların şu kaynakta şöyleydi, bu kaynakta böyleydi dememeleri için söz konusu tekrarlar tarafımdan bilinerek, farklılıkları ortaya koymak amacı ile yapılmıştır. Bu bölümler, o dikkatle okunmalıdır. Kullanmış olduğum Ermeni kaynaklarının çapraz okunmaya ihtiyaç duyulduğu hususundaki önem ve kanaatimi ayrıca belirtmek isterim.

Başkaca mümkün olmayan önemli hususlardan biri ise, Dil Bilgisi Kurallarına aykırılık olmuştur. Kaynaklara tamamen sâdık kalınarak yaptığım iktibas, müelliflerin metinlerdeki kullandığı ifâdelerle bağlantılıdır. Herhangi bir ifâde, olay ve yer isimlerinin farklı farklı yazıldığına bakıldığında bu da anlaşılacaktır.

Kuşkusuz, Erzincan Târihi üzerinde çok daha çalışılacak konu ve belge bulunmaktadır. Yabancı dilde yapılan yayınlar, arşivlerimizdeki belgelerin binlercesi, yabancı ülke arşivlerinde bulunan belgeler çalışmamın dışında kalmıştır. Söz konusu eksiklik yeterince kaynak sağlandığında ancak Erzincan Târihi tamamlanmış olacaktır.

Bu çalışmanın hazırlanması sürecinde; beraberce geçirilecek zamanın bütün dilimlerinde, ihmal ettiğim, her türlü fedakârlığa katlanan, birlikte çok şeyi paylaşamadığım başta eşim ve ailemin bütün fertlerine ve beni gerçekten yüreklendiren dostlarıma teşekkür ediyorum. Yayının Erzincan târihi ile ilgileneceklere faydalı olması ümidi ile… Var ise hatâ ve noksanlarım af ola…

Kenan Mutlu Gürses: Araştırmacı Yazar, İstanbul Mecidiyeköy, 2021

***

705 sayfalık birinci cilt, ‘Önsöz’ başlıklı yazıdan sonra, Erzincan vilâyetine ait 13 adet harita ile devam ediyor. 45 sayfalık ‘İçindekiler’ bölümünde dikkat çeken başlıklar:

*İÖ 10.000: İnsanlığın varoluşu ve ilk insanlar. *İÖ 3000: Anadolu’nun yer adları. *İÖ 3000: Ermenistan / efsâne ve târihî gerçek. *İÖ 3000: Yazılı kayıtların başlayışı ve Erzincan’ın bulunduğu bölge. *İÖ: Türklerin Aras boyuna uzanmaları.* İÖ 1378: Anadolu’da baş gösteren hâdiseler. *İÖ 900: Erzincan Altıntepe Kalesi. *İÖ 750: İskitler ve İlk Kıpçaklar.*İÖ 610: Erzincan yöresinde Medler ve Persler; Medler ve Ermenistan. *İÖ 609: Anadolu’da İskitler. *İÖ 600: Ermenilerin Anadolu’ya gelişi; Manandyan’ın Ermeni târihi kronolojisi. *İÖ 553: Pers İmparatorluğu ve Ermeniler. İÖ 518: Ermenistan’ın târihî coğrafyası ve Ermeniler. *İÖ 500: Altay ilk Türk kültürleri. *İÖ 366: Destanlara göre ilk Türkler. *İÖ 331: Küçük Ermenistan. *İÖ 323: Ermenilerin ilk krallık dönemi. *İÖ 190: Ermenilerin İÖ 1. Yüzyıla kadar olan dönemi. *İÖ 188: Roma imparatorluğu ve Erzurum. *İÖ 100: Erizahan veya Erzincan. *İÖ 95: Erzincan adı; târihte Erzincan için kullanılan adlar. *İÖ 68: Roma-Ermeni Kavgaları.

İS 53: Ermenilerin Arşaklar dönemi *350: Göktürklerin târih sahnesine çıkması. *379: Târihte Kemah’ın aldığı isimler. *387: Ermenistan’ın bölünmesi. *392: Türklerin Erzurum ve çevresinde görünmeleri. *395: Türklerin Anadolu’ya yönelik ilk hareketi. *430: Pers hâkimiyeti altında Ermenistan. *450 Görtürklerin menşei. *536: Erzurum vilâyeti. *Yerzinga / Erzincan Sancağı. *552: Avarlar. *571: Hz. Muhammed’in Dünya’ya teşrifleri (20 Nisan). *578: Kıbrıs Ermeni cemaati. *632: Hz. Muhammed’in ebedî âleme doğuşu ve Hz. Ebubekir’in halife seçilmesi. *640: Ahlat şehrinin târihi. *653: Müslümanların Ankara’yı fethi. *657: Sıffin savaşı. *665: Emevilerin Ermeni politikası. *698: Müslümünların Kartaca’yı fethi. *712: Semerkant’ın Müslümanlar tarafından zaptı. *717: Abdülaziz oğlu Ömer Emevi halifesi oldu. *720: Abdülaziz oğlu Ömer, kendisinden sonra halife olan ikinci yezid tarafından zehirlenerek öldürüldü. *745: Göktürk devleti yıkıldı. *747: Horasan’da Ebu Müslim, Abbasoğullarını tahta geçirmek için ayaklanma başlattı. *750: Emevi hânedanlığı sona erdi, Abbasi Devleti kuruldu. *751:Türklerle Çinliler arasında Türklerin galip geldiği Talas Meydan Savaşı. *775: Erzurum’da Ermenilerin yaptığı katliam *786: Hârun Reşid, Abbasilerin halifesi oldu. *805: İslâm ordusu Kıbrıs’ı fethetti. *900: Ermeni-Bizans ittifakı. *Erzincan’ın ilçelerinden Karkın. *921: Volga bölgesindeki Bulgar Türkleri Müslüman oldu. *915: Erzincan’ın ilçelerinden Karkın. *961: Abbasiler döneminde Anadolu’da Türkler. *1000: Selçuklu Ermeni İlişkileri ve neticeleri.*1045: Erzincen depremi. *1096: Birinci Haçlı Seferi. Ve daha yüzlerce başlık…

Görüldüğü gibi müellif Kenan Mutlu Gürses, Erzincan târihini bütün teferruatı ile yazarken; insanlık, İslâmiyet ve Türklük târihini de eserine önemli gördüğü noktalarıyla dâhil etmiş.

Bu vüs’atte bir eserin, ancak Türk Târih Kurumu gibi geniş kadrolu bir resmi kuruluş tarafından yazılabileceğini; akıl, mantık ve vicdan sâhibi herkes kabul eder. Ne hazin tecellidir ki, böyle bir eseri hazırlama cesâretini gösteremeyen bol imkânlı kuruluşlar, eserin basılması konusuyla da ilgilenmemişlerdir.

Yazı dizisinin sonraki bölümlerinde diğer ciltlerin muhtevaları hakkında bilgi verilecektir.

(DEVAM EDECEK)

KENAN MUTLU GÜRSES

     Erzincan İli Kemah İlçesi Aşağı Gedik Mahallesi nüfusuna kayıtlı olup, babasının memuriyeti sebebiyle 1950 yılında Bayburt’ta doğmuştur. Yine bu sebeple ilköğrenimini değişik il ve ilçelerde, orta öğrenimini ise, Erzincan Merkez Orta Okulu ve Erzincan Lisesi’nde görmüştür.

Çalışma hayatına Erzincan Bayındırlık Müdürlüğümde memur olarak başlamış, Askerlik görevini tamamladıktan sonra, özel sektörde devam etmiştir. Çalıştığı süre içerisinde (1976) Çulpan unvanlı firmasını kurmuş, 1980 yılında ise özel sektörden ayrılarak aynı unvanla değişik sektörlerde ticârî faaliyetine devam etmiştir.

1965 yılından günümüze kadar mahallî gazete ve dergilerde; şiir, makale ve muhtelif konularda yazılar yazmaktadır.

Kenan Mutlu Gürses, Erzincan Kültür ve Eğitim Vakfı kurucularından ve eski Başkanlarındandır. 40 yıldır Beşiktaş Jimnastik Kulübü Kongre ve ayrıca Divan Kurulu üyesidir.

Hâlen kurucusu ve sâhibi olduğu Çulpan Emlak Danışmanlığı Ticaret ve Limited Şirketi'nde, İstanbul Mecidiyeköy'de ticârî hayatına devam etmektedir. Evli ve üç çocuk babasıdır.