TÜRK DÜNYÂSINDA ATASÖZLERİ

Kültür Konseyi Derneği, Dr. Metin Eriş başkanlığında çalışmalarına devam ediyor. Bir taraftan Dernek merkezinde 15 günde bir ilmî sohbet toplantılarıyla diğer taraftan yayınlanan her biri yekdiğerinden değerli kitaplarla, kadim ve millî kültürümüze önemli katkılarda bulunuyor. 

Eylül 2021’de yayınlanan ‘Benzerlikleriyle TÜRK DÜNYÂSINDA ATASÖZLERİ’ isimli 16,5 X 23,5 santim ölçülerinde 543 sayfalık eser, hakîki mânâsıyla tam bir kültür âbidesidir. 

Bilindiği gibi atasözleri, asırlar öncesinde yaşayan soydaşlarımızdan günümüze intikal eden özlü sözlerdir. Kim tarafından söylendiği belli değildir, toplumun malıdır. Çoğu zaman, hakîki mânâsından çok mecâzî ve derin mânâlar ihtiva eder. 

Atasözlerimiz, dünyâ coğrafyasında 22.000.000 kilometrekarede yaşamakta olan Türk soyundan insanlar arasındaki birliği ispat eden delillerdir. Kültür Konseyi’nin, atasözlerimizi kitaplaştırması, her türlü takdirin üzerindedir. 

Eserde; Türkiye, Azerbaycan, Kazakistan, Özbekistan Kırgızistan, Türkmenistan ve Kırım’da yaşayan Türklere ait Atasözleri mukayeseli olarak yer almakta ve devam edecek çalışmalarda Doğu Türkistan, Gagavuz, Çuvaş, Kazan Türklerine ait atasözlerinin yer alacağı müjdesi verilmektedir. Hattâ, Deyimler, Terimler ve Bilmecelerle alâkalı çalışmalar yapılacağı da belirtilmektedir. Adı geçen Türk topluluklarına; İran, Irak, Suriye, Ahıska Türkleri ile diğerlerinin ilâve edilmesiyle bütünlük sağlanmış olacaktır. Böylece Kültür Konseyinin yayınladığı esere temel teşkil eden Ömer Âsım Aksoy’un telifindeki noksanlık giderilecektir. Bilinmektedir ki bir târihe kadar işbaşında bulunan siyâsî kadrolar, ‘Dış Türkler’ olarak anılan soydaşlarımızı ‘yok’ kabul ediyorlardı. Türk ‘Dünyâsında Atasözleri’ isimli eser, ‘yok’ kabul edilen soydaşlarımızla olan kültür bağlarını gözler önüne sermekle ayrıca ve fevkalâde üstün bir değer yaratmaktadır. Mûsıkî konusundaki bağlar ise çok daha kuvvetlidir. 

Atasözlerinin bir hususiyeti, kelimelerin daha çok mecâzî mânâda kullanılmasıdır. Durum böyle olunca, eseri okuyanlar hoş benzerliklerden memnun olacakları gibi yüzlerinde sık sık belirecek tebessümlerle bir nevi terapi rahatlığı yaşayacaklardır. 

İşin özü, ‘Kültür Konseyi Derneği’ imzalı ‘Takdim’ başlıklı yazının son satırlarında:

Esas itibâriyle bu çalışma göstermektedir ki Türk Dünyâsı aynı yürek çarpıntısı, aynı gelenek ve görenekten nefes almaktadır. Türk Dünyâsının ortak kökünü ve dil birliğini ortaya koyan bu çalışmanın birlik ve beraberlik yolunda yeni kaynaşmalara, yeni siyaset ve bakış açılarına yol açması temennisi ile istenilen ve beklenen kaynaşmaya yol açması en büyük dileğimizdir.

Türk Dünyâsında Ortak Atasözleri: 

*Türkiye’de: Abdal düğünden, çocuk oyundan usanmaz. Azerbaycan’da: Abdal düyünden, uşak oyundan usanmaz. Kırım’da: Bala oyundan tentek cıyından bıqmaz. Kazakistan’da: Bala külkige toımas, Jaman uıqyğa toımas. 

*Türkiyede: Buldun bir koyun, ye de doyun. Azerbaycan: Gördün yemek, daha ne demek? 

*Türkiye’de: Câhile söz anlatmak, deveye hendek atlatmaktan zordur. Azerbaycan: Câlihe söz pandırmaq, deveye hendek atdırmaq kimidir.

*Çay geçerken at değiştirilmez.  Azerbaycan: Çay keçerken at deyişmezler.

*Deveye bindikten sonra çalı ardına gizlenilmez. Azerbaycan’da: Deveni palaz altında gizletmek olmaz.

*El öpmekle dudak aşınmaz. Azerbaycan’da. Etek öpmekle ağız aşınmaz. 

*Geç olsun da güç olmasın. Azerbaycan’da: Geç olsun, güç olmasın. Kırım’da: Gec olsun, güc olmasın. Türkmenistan: Giç bolsun, güyç bolmasyn. 

*Hamama giren terler. Azerbaycan’da: Hamama giren terler. Kırım’da: Armamğa giren derleman çykmaz. Türkmenistan’da: Hamama giren derlemân çykmaz. 

*İnsanoğlu çiğ süt emmiştir. Azerbaycan’da: İnsan çiy süd emip. Kırım’da: İnsan oğlu çiy süt emgendir. 

*Keçi ölse de kuyruğunu indirmez. Azerbaycan’da: Keçi ölende bile quyruğunu dik tutar. Kırım’da: Eçki geberse de quyruğun tüşürmez. Kırgızistan’da: Eçki ölsü quyruğun tüşürböyt.  

Eserde Türkiye’de, Azerbaycan’da, Kazakistan’da, Kırımda, Özbekistan’da, Türkmenistan’da… hepsinde veya bir kısmında aynı mânâda kullanılan 2667 adet atasözü yer alıyor.

Eserin Editörleri: Prof. Dr. Korkut Tuna, Dr. Metin Eriş, Dr. Dinara İmanova.

Eserin Hazırlanmasında Katkıda Bulunanlar: 

Dr. Metin Eriş, Prof. Dr. Korkut Tuna, Prof. Dr. Cevdet Küçük, Mehmet Güntekin, Prof. Dr. İlhan Şahin, Mehmet Şadi Polat, Fatih M. Durmuş, Prof. Dr. Dilaver Azimli, Prof. Dr. Taşpolot Sadıkov, Prof. Dr. Sulayman Kayıpov, Dr. Gülnara Seitvaniyeva, Prof. Dr. Kasym Balkiya, Prof. Dr. Roza Bakbergenova, Yard. Doç. Dr. Gulsinay İssayeva, İrfan Ünsal, Zehra Ünsal, Gulnoza Saidova, Dr. Dinara İmanova.

Eserin Temin Edilebileceği Adresler: 

KÜLTÜR KONSEYİ DERNEĞİ: Barbros Bulvarı Nu: 159 Günaydın 2 Apartmanı Dâire: 3 Beşiktaş, İstanbul.

Telefon: 0.212-516 19 21

Belgegeçer: 2.212-516 19 22

e-posta: [email protected]. www.kulturkonseyi.org.

BOĞAZİÇİ YAYINLARI: Alemdar Mahallesi Çatalçeşme Sokağı Nu: 44 Kat: 3 Cağaloğlu, İstanbul Telefon: 0.212-520 70 76  Belgegeçer: 0.212-526 09 77  e-posta: [email protected]  // www.bogaziciyayinlari.com.tr                        

DERKENAR:

Eserde yer alamayan Doğu Türkistan Atasözlerinden birkaç örnek:

*Bugün göz yumduklarımız, yarın bize göz açtırmayacak olanlardır. 

*Çinliyi yaksan hava kirlenir. Gömsen toprak kirlenir. 

*Kızını nâmuslu, oğlunu çalışkan yetiştir.

*Taht için savaşan Han’a değil, toprak için savaşan kahramana itaat edilir.

*Canın, vatan topraklarından daha değerliyse, üzerinde durduğun yer senin değildir.

*Aç eline geleni yer, tok ağzına geleni söyler.

*Alplar ile vuruşma, beğlere karşı koyma.

*Kuru ağaç eğilmez, kurumuş kiriş düğümlenmez. 

Doğu Türkistan Atasözleri için faydalanabilecek kitaplar:

-Ahmet Bican Ercilasun: Dîvân u Lugati’t-Türk’teki Şiirler ve Atasözleri. Bilge Kültür Sanat Yayıncılık. İstanbul 2020

-Levent Doğan: Uygur Atasözleri. Paradigma Akademik Yayınları. İstanbul 2020   

KUŞBAKIŞI:

ÇIĞLIĞIN ARDI ÇIĞLIK

Merhum Ömer Lütfi Mete’nin yazdığı roman, hapishâne koğuşunda başlıyor. Dışarıda fâili meçhul cinâyetler, içeride fâili mâruf işkenceler… Kimi idamlık, kimi müebbetlik vatanını sevmekten sâbıkalı / suçlu lise sıralarında olmaları gerekirken koğuşlara tıkılan civanmertler… Koğuşların herbirinde kanunsuzluklar, yazısız kanunlardır. Her işkenceci uygulayacağı kanunu, kendi yazıp kendisi uygulamaya koyuyor. Yaptıklarına yeni şekil değilse bile yeni boyut kazandırmak için kendini aşmaya çalışan sadistler… Sadizmin mucidi Marquis de Sade (1740-1814) adını bile duymamış câhiller…. Diğer tarafta düşünen, seven, inanan insanlar…

Hakkında idam kararı verilmiş bir genç. Sevgilisi var. Sevgilisi tarafından hakkında; ‘Bir kız bu kadar güzelse, ya kendisi veya seveni için belâ kaçınılmazdır’ hükmü verilmiş bir kız… 

Sonra kaçırılan bir hâkim. Takas için mi kaçırıldı?

Genç kızda hayat bir potansiyel hazinedir; idam mahkûmu delikanlı için ise ölüm. ‘Ölümden korkanlar, yaşamanın tadına varamaz’ denilir. Peki, ölümün kaçınılmaz olduğunu bildiği halde ölümden korkmayan delikanlı için ‘yaşamak’ nedir? 

Delikanlı, hakkındaki idam kararı açıklanınca, cehennemden daha berbat bir yer olduğu hücrenin ekvator bölgesinde serin esintili bir vâdi olduğunu düşünür, iğrendiği yere özlem duyar. Özlemi gerçekleşir. Çünkü hâkimi kaçıranlar hakkında bilgi edinebilmek için infaz bekletilir. Kurtuluş ümidi var mı? 

Kaçırılan hâkim, ‘Çok etkili bir şahsiyet’ olduğu söylenen kızın babası mıdır? 

Bu soruların cevabı, roman tekniği gereğince kitabın ikinci yarısına bırakılarak, idam mahkûmu özel bir odaya alınır ve sevgilisi ile konuşma imkânı sağlanır. Dilerseniz kulak misafiri olalım:

Kızın dudaklarında tereddüt titreşiyordu. Gözleri buluştuğu an cesâretini yitirecekti. Yutkundu, dudaklarını ısırdı ve gözlerini yumdu: ‘Evlenelim.’

Delikanlı da gözlerini yumdu. Başını çevirdi. Yüreği burkulmuştu ama aklı gülünç buluyordu bunu. Gülmekle ağlamak karışımı bir hırıltı ile seslenebildi.

‘Evlenmek mi?’ Az sonra gülmeye başladı. Ancak hemen nerede olduğunu hatırladı, ağzını tuttu. Bakışları tekrar çakışınca, hançeresinde gülüş, gözlerinde yaş dalgalanmaya başladı. Kız kendini tutamadı ve boynuna atıldı. Sımsıkı sarıldılar. Gerçekten hayâle uçtular. Kevser’in saçlarına yanağını dayadı. Genç kız da sarsıla sarsıla ağlıyordu.

‘Evlendik işte bitti... Şâhitsiz, imamsız, memursuz evlendik...’ 

-Hayır... Ben gerçekten evlenmeyi kastediyorum. Dünyâ bilmeli bunu. Herkes bilmeli.

-Seni ümit böyle konuşturuyor. İpe inanmıyorsun. Hâlâ iyimsersin.

-Fark etmez... Evet... İnanmıyorum. Ama söz ver bana; kesinleşse bile evlenmeliyiz.

Ne mânâsı var bunun?

-Bilmiyorum... Sorma!    

-Beni direnmeye tahrik etmek için değil mi?

-Ne olur dirensen?

Birden içeriye iki görevli girdi. Rütbeli olanı sertçe bağırdı: ‘Hadi… Görüşme bitti. Gel bakalım… Çabuk. Hadi hadi…’ 

Bilinmezliklerle dolu olaylar zinciri yeni başlamıştır. Roman tekniği gereğince bilinmezliklerin açılımı kitabın ikinci yarısından sonra başlayacaktır. 

Ömer Lütfi Mete, genç yaşta ebedî âleme yolcu ettiğimiz, güçlü bir kalem sâhibi idi. Mekânı cennet olsun, kabri nurlarda dolsun. 

BİLGEOĞUZ YAYINLARI: Alemdar Mahallesi Molla Fenarî Sokağı Nu: 35/B Cağaloğlu, İstanbul.

Tel: 0.212-527 33 65

Belgegeçer: 0.212-527 33 64

Whatsapp hattı: 0.553-129 86 86

E-posta: [email protected]  

WEB: www.bilgeoguz.com  

KIVILCIM

NURİ GÜRGÜR

Türk milliyetçilerinin ve milliyetçi fikirlerin, geçen yüzyılın başından bu yana yaşadığımız târihimizin seyrini değiştiren büyük siyâsî ve sosyal olaylar içerisindeki yerini, etkilerini konu alan yeterli sayıda romanın yazılmamış olması ciddî bir eksikliktir. Günümüze dâir doğru hükümler verebilmek, çözüm yolları bulabilmek için öncelikle düne ait olaylarının doğru bilinmesi ve değerlendirilmesi gerekir. Bu sâdece doğrudan târihî konularda yazılanlarla sağlanamaz. Özellikle genç nesillerde târih bilinci ve sevgisi oluşturmanın en etkili yolu, târihe mal olmuş olayları ve kahramanlarını, roman, hikâye ve şiir gibi edebâ vasıtalarla, sinema ve televizyonlarda gösterilen filmlerle anlatmaktır. Bunun en güzel örneği Nihal Atsız’ın ölümsüz eseri ‘Bozkurtlar’ ( ölümü ve dirilişi) romanıdır. İlk yayımlandığı dönemden bugüne kadar 80 yıldır binlerce genç bu romanın etkisiyle Türk milliyetçisi oldu, insanlar çocuklarına başta Kür Şad olmak üzere, romandaki kahramanların adını koydular. 

Son bir ay zarfında yakın tarihimizin üç önemli dönüm noktasının anlatıldığı romanların yayımlanması sevindirici bir gelişmedir. Burada hepsini zikretme imkânımız olmadığından bunlardan üçünü belirtmekle yetineceğim.

Türk Ocakları’nın kurulmasında Askerî Tıbbiye öğrencilerinin rolünün anlatıldığı Metin Savaş’ın ‘Kıvılcım’ isimli romanı Ötüken Yayınları arasında okuyucuya sunuldu. Metin Savaş günümüz Türk roman ve hikâyeciliğinin önde gelen isimlerinden birisidir. Kendine mahsus anlatım tekniğiyle, konusunun felsefî ve psikolojik yönlerini irdeleyen, okuyucusunu düşünmeye yönlendiren tarzıyla temâyüz ediyor. Bazıları Ötüken Yayınevi tarafından basılan ‘Efendi Dayının Kozalakları’, ‘Yeşil Çeşme’, ‘Zemheri Kuyusu’, ‘Melengicin Gölgesinde’, ‘Kargalar Derneği’, ‘Erlik’ gibi çok sayıda romanı var. Bunlar çeşitli kuruluşlardan ödüle layık görülüp taltif edildiler. 

Metin Savaş, Kıvılcım'ı yazarken Türk milliyetçiliğinin fikrî ve târih alanından siyâsî ve sosyal alanlara, sivil toplum kuruluşlarına intikal ettiği, Devlet-i Aliyye’nin yaşama kabiliyetini hızla kaybetmeye başladığı dönemle ilgili geniş bir araştırma yapmış; dönemin ön plândaki fikir ve düşünce insanlarını bütün yönleriyle etraflı şekilde incelemiş. Türk Ocağı’nın kurulmasında rolü olan dönemin milliyetçi isimlerini satırları arasına son derece ustalıkla yerleştirirken yazdığının sonuçta târih kitabı değil roman olduğunun bilinci içerisinde üslubunu özenle korumuş. Aynı şeyi ‘çılgın ruhlu’ dediği Tıbbiyeli öğrencilerin Karacaahmet Mezarlığı’nda başlattığı girişimlerini anlatırken de yapıyor; birçoğu gerçekte var olmasalar da, eserin kahramanlarının târihî olaylarla birebir örtüşen şahsî hikâyeleri üzerinden dönemi her yönüyle ustaca ortaya koyuyor; olaylar, şahıslar ve târihî olgular arasında uyumlu bir bütünlük kurmayı başarıyor. Ancak romanın hacmi sınırlı olduğundan Cihan Savaşı‘nın ilk yıllarına gelmekle yetiniyor. 

Metin Savaş böyle yaparak bir bakıma okuyucusuna söz vermiş oluyor. Millî Mücaâele ortamını, Kuvay-ı Milliye’nin teşkilini, çoğu Türk Ocağı’ndan feyz alan genç yedek subayların Türk târihinin  üç asırlık akışını tersine çeviren Sakarya  Savaşı’ndaki rolünün  de anlatıldığı Kıvılcım’ın sönmeyen bir ateş olarak parlayışının anlatıldığı yeni romanını okumayı diliyorum.

ÖTÜKEN NEŞRİYAT A. Ş. İstiklal Caddesi, Ankara Han Nu: 63/3 Beyoğlu 34433 İstanbul

Telefon: 0.212- 251 03 50

Belgegeçer: 0.212-251 00 12

e-Posta: [email protected]  www.otuken.com.tr  

DOĞU TÜRKİSTAN TÜRKLERİ TARİHİ

Prof. Dr. Mehmet Saray, günümüz dünyâsında esâret hayatı yaşayan tek millet olan Doğu Türkistan Türklerini anlatıyor. Çin’in devletlerarası hukuku çiğneyerek Doğu Türkistan’ı nasıl işgal ettiğini, uyguladığı sömürge idâresini nasıl bir baskı rejimine çevirdiğini belgelerle gözler önüne seriyor. Ayrıca Osmanlı Türkiye’si ile Doğu Türkistan arasında kurulan dostâne ilişkiler üzerinde de duruluyor. 

16,5 X 23,5 santim ölçülerindeki eser, 456 sayfadır. 

BOĞAZİÇİ YAYINLARI: Alemdar Mahallesi Çatalçeşme Sokağı Nu: 44 Kat: 3 Cağaloğlu, İstanbul

Telefon: 0.212-520 70 76

Belgegeçer: 0.212-526 09 77 

e-posta: [email protected]  //  www.bogaziciyayinlari.com.tr   

KISA KISA… KISA KISA…

1-MUSTAFA KEMAL PAŞA’NIN ANADOLU’YA GEÇİŞİ: Prof. Dr. E. Semih Yalçın+Prof. Dr. Sâlim Koca / Berikan Yayınevi. 

2-TÜRK DÜŞÜNCE HAYATINDA EROL GÜNGÖR:  Câfer Vayni / Akıl Fikir Yayınları. 

3-MAYA’NIN DÜĞÜNÜ: Bilen Güneş / Hayy Kitap.

4-GERÇEKÇİ SİNEMA FENOMONOLOJİSİ: Cem Çınar / Çizgi Kitabevi.

5-HALİBYA – GÜNEŞİN MÂDEN OCAĞI: Mehmet Ali demir / Arsine Yayıncılık.