MÜZİĞİN SOSYAL PSİKOLOJİSİ

Genel geçer kanaate göre medeniyet beynelmilel, kültür ‘millî’dir. Millî kültürlerin en önemli unsurlarından biri de ‘müzik’tir. Çanakkale Onsekiz Mart Üniversitesi Devlet Konservatuvarı Müdürü Müzik Eğitimcisi Prof. Dr. Uğur Türkmen; telif ettiği eserlere bir yenisini dâhil etti: 17 X 25 santim ölçülerinde iplik dikişli, sert kapaklı, kuşe kâğıda renkli ve fotoğraflı olarak basılı 680 sayfalık muhteşem eser, Nisan 2021’de yayınlandı. Uzun ve yorucu araştırmaların ürünü olan eser, ihtiva ettiği bilgiler kadar Burcu Coşgun Ovalı tarafından hazırlanan mizanpaj ve tasarımı ile de dikkat çekiyor. Eserin çeviri editörlüğünü Gökçe Nur Türkmen üstlenmiş. Müziğin Sosyal Psikolojisi isimli kitap 239 yazar tarafından hazırlanan 320 adet kitap ve kaynak incelenerek hazırlanmış. ‘Önsöz’ ve ‘Kaynakça’ hâriç olmak üzere;  ‘Sosyal Psikoloji’, ‘Sosyal Psikoloji ve Müzik’,  ‘Sosyal Algı’, ‘Sosyal Etki ve Güç’, ‘Müzik Zevki ve Toplum’, ‘Liderlik’, ‘Çatışma’, ‘Cinsiyet’, ‘Müzik ve Ergenlik’, ‘Kaygı ve Stres’, ‘Kitle Davranışı’, ‘Müzik Terapi’, ‘Hukuk ve Etik’, ‘Tüketim ve Pazarlama’, ‘Sosyal Psikolojide Araştırma Yöntemleri’ gibi başlıklar altında 29 bölümden oluşuyor. 

Önsöz’ başlıklı bölümü kaleme alan Emel Funda Türkmen; müziğin ‘seslerin çeşitli şekillerde kullanımı ile ortaya çıkan bir sanat dalı’ ve ‘toplumla son derece iç içe ve etkileşim hâlinde’ olduğunu belirtip; ‘herkesin üzerinde söz sâhibi olmasına ve beğenilerini ortaya koymasına yol açar’ dedikten sonra ‘bu sanatın çalışma ve sergileme sürecine birçok tutum ve davranışlar incelenmeyi, irdelenmeyi gerektirir.’ Diyor. 

Türk milletinin doğumundan ölümüne kadar hayatının her safhasında müzik vardır: İsim koyarken bebeğin kulağına okunan ezan ve kamet; beşikte, salıncakta veya ayakta sallanarak uykuya hazırlanan bebelere söylenen ninni, çeşitli vesilelerle okunan mevlit, düğün törenlerinde okunan türkü ve şarkılar, askere uğurlanırken ve askerce yürüyüşlerde söylenilen marşlar, kara haber alındığında söylenen ağıtlar, çobanın kavalından çıkan ses… müziktir. Beş vakit namazın ezanı farklı makamlardadır. Kerbelâ yası ile yaşanan 10 Muharrem günlerinde okunan ezanlar hüzün doludur. Mevlevîlerin semâ töreninde, Cem evlerindeki semah’ta müzik vardır. tecvitle okunan Kur’ân, cenâze namazında okunan salâ… müziktir. İnsanlarımızın kulakları müziğe âşinadır. Müzik, hayatımızın her safhasında vardır. Müzikle ilgilenenlerin sayısınca, müzik bilgisi olan insanlarımız olduğunda daha farklı bir toplum olacağımız şüphesizdir. 

***

Ötüken’de târih sahnesine çıkan ecdadımızın yönü hep batı olmuştur. Hâlâ öyleyiz. Giyimde, kuşamda, beslenmede batılı âdetlere meraklı olanlarımız çoktur. Evde ve lokantada çay alırız, kahve ve hesap alırız. Taksiye, trene binmeyen, taksi ve tren alanlarımız vardır. Bu sebeple olmalı, Dede Efendi, Itrî, Münir Nurettin ve diğerleri gençlerimize yabancıdır. Rast, bestenigâr, hicazkâr ve Hüseynî makamlarının dinlendirici, huzur verici melodileri yerine çistaklarla donanmış ritme dayalı bir mevsimlik hattâ tek kullanımlık müzik ürünleri tercih edilir. Batılı olmak kolay değildir, tahammül gerektirir. 

Bir dönemde, türkülerimiz ve şarkılarımız pek ilkel bulunduğundan batı müziği icra eden topluluklar, Anadolu’yu dolaşıp ücretsiz konserler verirdi. Sivas ilimiz’de de böyle bir konser düzenlenmiş. Konser bittikten sonra şehrin vâlisi, seyirciler arasında bulunan poturlu, yelekli, kasketli ve de muhtemelen çarıklı Mehmet Ağa’yı yanına çağırmış ve sormuş:

-Konseri nasıl buldun?

-Sivas halkı, Timur’dan sonra böyle bir işkence görmemiştir. 

-Neden? Beğenmedin mi?

-Nasıl ve niçin beğeneyim Efendim, birinci viyonselist uvertürün andante bölümüne si bemol yerine fa minör ile girdi. Tüylerim diken diken oldu. Kontrbasın akordu bozuktu. Obua çalan adamın papyonu yamuktu… Ve daha neler neler… 

***

Uğur Türkmen Hocamızın eserine dönersek efendim… Her sayfa titizlikle hazırlanmış. Resim seçicinin sayfalara serpiştirdiği siyah beyaz fotoğrafların her biri ayrı bir hârika. Her bölümün sonunda yer alan ‘Örnek Olay’, ‘Okuyalım Öğrenelim’, ‘Düşünelim’, ‘İzleyelim’ ve ‘Tartışalım’  bölümleri, kitabı okuyanları ve belirtilen bölümlerin gereğini yapanları, müzik bilgini unvanına eriştirecek mükemmeliyette. Aynı zamanda sosyoloji eğitimi de almış olacaklar. Bu bölümdeki kısa metinler, sâdece öğrencileri değil, öğretmenleri de eğitecek, isâbetle yön belirleyecek bilgiler ihtiva ediyor:

Orta üçüncü sınıfta üç dersten bütünlemeye kalmış, maalesef başarılı olamadığım için geçememiştim. Babam beni otobüs garajında bir lokantaya bulaşıkçı olarak verdi. Belli bir zaman sonra bulaşıkçılıktan komiliğe terfi etsem de koca bir buçuk yıl oldukça zor geçti. İmtihanları başarıyla geçtikten sonra lise eğitimime başladım. Okulumuzun Türk halk müziği korosuna da seçilmiştim. Koro ile liseler arası yapılan Türk Halk Müziği (THM) yarışmalarında, il birinciliği, bölge birinciliği (ki çok önemli bir başarı) kazanmış ve ülke finali için Kahramanmaraş’a bile gitmiştik. Bununla birlikte; derslerim çok kötü idi. ikinci dönem de bir değişiklik olmadı. Daha da kötüye gitti. Tam beş dersten bütünlemeye kaldım. Bu arada; müzik öğretmenim imtihanı yapacak öğretmenlerle benim geleceğim hakkında konuşmuş. Müzik öğretmeni olabileceğimi, gelecek yıl edebiyat şubesini seçeceğimi, yetenek imtihanlarına kendisinin hazırlayacağını söylemiş. Bana da çok çalışmalısın ve imtihanlarda mutlaka başarılı olmalısın dedi. Sınıfta kalırsam aileme karşı çok mahcup olacaktım. Yazın çok çalıştım. Bütün derslerden geçtim. Edebiyat şubesini seçtim ve sınıf başkanı oldum. THM korosuna devam ettim. Bütün derslerimde başarılı olmaya başlamıştım. Müzik öğretmenim beni yetenek sınavlarına hazırladı. Kazandım... ‘Öğrenciyi tanımak ve ileri görüşlü olmak bir çocuğun hayatını değiştirebilir’ bunu görmüş oldum.  (s: 49)       

Kitapta, insanlarımızdan gurur duymamızı sağlayacak küçük hikâyeler de var:

Müzik insanı sâdece sanatı ile değil, yaptıkları ve ahlâkı ile de toplumu etkileyebilir: 

Âşık Veysel köyünde meyve yetiştirmeye başlar. ‘Atalarımız bunca yıl böyle iş yapmamışlar. Şu kör adam onlardan iyi mi bilecek ki böyle bir işe kalkıştı?’ Derler. Birkaç yıl sonra Veysel başarılı olunca da ‘O kör değilmiş, meğer kör olan bizmişiz!’ demişlerdir. (s: 122)

Sayfalar arasında ağır ve pahalı pişmanlıklarla ibret alınacak hâdiseler var: 

Muammer Sun’dan çarpıcı bir cümle: ‘Bizden önceki kuşaklar Batı Müziği-Türk Müziği kavgasına girişmişlerdi. Bu kavganın arasından sıyrılıp çıkan piyasa müziği oldu; o gelişti ve yaygınlaştı.’ 

Çağdaş Türk müziği bestekârı ve müzik bilimci Dr. Erdoğan Okyay anlatıyor: ‘Ferid Alnar, Türk mûsıkîsi sanatının içinden yetişmiş bir sanatkâr olarak daha sonra Batı mûsıkîsini benimseyip ustalaşmasına rağmen, Türk mûsikîsi hakkında küçültücü bir tek kelime bile kullanmamıştır.’ (s: 311, 312)

Sırası gelmişten bu satırların yazarından küçük bir katkı: Âşık Veysel diyor ki: ‘Zâlim tâlih beni kör etti. Fakat Cenâb-ı Allah gönül gözümü açtı. Hâlimden şikâyetçi değilim, şükrediyorum.’ 

Prof. Türkmen ‘Konuya Girerken’ başlıklı sunuş yazısını; ‘Kitabın sosyal psikoloji ve müzik temelli çalışmalara katkı sağlaması en büyük dileğimdir’ diye bitiriyor. Müzik eğitimi alanlar dikkatlice okurlarsa, müzik eğitimi verenler de okuma fırsatı bulabilirlerse dileği mutlaka yerine gelecektir. Dahası var: Amatör bile olsa müzik dinleyicileri ve hattâ, müzikle hiç ilgilenmeyenler bile okurlarsa mutlaka kazançlı çıkacaklar, hayata bakış açıları değişecektir. Çünkü geri planda kalmış gibi görünmesine rağmen kitabın asıl konusu sosyal psikolojidir. Sosyal psikolojinin öznesi ise müzikten önce ve hiç şüphe yoktur ki insandır.  

İZGE BASIN YAYIN:  Seyranbağları Mahallesi, Bağlar Caddesi Nu: 15/C Ankara.

Telefon: 0.312-432 49 43

Belgegeçer 0.312-432 22 32

e-posta: [email protected]  //  İnternet: www.izgeyayincilik.com.tr 

 

UĞUR TÜRKMEN:

1971 yılında Kütahya’da doğdu. İlk-orta ve lise öğrenimini Kütahya’da tamamladı. 1993 yılında Uludağ Üniversitesi Eğitim Fakültesi Müzik Öğretmenliği Bölümünü bitirdi. 1996 yılında Selçuk Üniversitesi’nden ‘Bilim Uzmanlığı’ 2005 yılında ise Bolu Abant İzzet Baysal Üniversitesi Müzik Anabilim Dalında ‘Doktora’ derecesini aldı.

1993 Yılında Niğde Üniversitesinde Müzik Okutmanı olarak göreve başladı. 2000 yılında üniversitedeki görevinden altı arkadaşıyla birlikte istifa etti. 2001 yılında Kütahya iline öğretmen olarak tâyin edildi ve Anadolu Güzel Sanatlar Lisesi’nde görevlendirildi. 2006 yılında Afyon Kocatepe Üniversitesi Devlet Konservatuvarı Müzik Bölümünde Yrd. Doç Dr. Olarak göreve başladı. 2011 Yılında Doçent, 2017 yılında Profesör unvanına hak kazandı. Hâlen Çanakkale Onsekiz Mart Üniversitesi Devlet Konservatuvarı Müdürü olarak görevine devam etmektedir. 

Solfej, Araştırma Yöntemleri, Sosyal Psikoloji ve Müzik, Sistematik Müzikoloji Çalışmaları, Türk Müziğinde Çokseslilik Uygulamaları dersleri vermektedir.

Müzik eğitimi ve müzikoloji alanlarında millî ve milletlerarası ilmî toplantılarda bildirileri, meslekî ve hakemli dergilerde makaleleri, kitapları yayınlandı. Eğitim müziğine yönelik çalışmaları; çocuk ve gençlik şarkıları, oda müziği ve orkestra eserleri, birçok konserde seslendirildi.

DERKENAR:

Âşık Veysel’in Şâir Feyzi Halıcı ile vâki sohbetinden: 

F.H.: Halk şiiri söylemeyi ve yazmayı, bir Hakk vergisi mi biliyorsun yoksa bir kabiliyet olarak mı düşünüyorsun?

Â.V.: Ben kendimi hiçbir zaman bir kıymet olarak düşünmüyorum. Şâir bir radyoya benzer. Bir radyonun düğmesini çevirdiğiniz zaman aradığınız istasyonlar ayrı ayrı çalar söyler. Elektrik cereyânı olmadıktan sonra istediğiniz kadar düğmeyi çevirin. Bir şey dinleyebilir misiniz? Cereyân olmazsa şâir de birşey söyleyemez.

F.H.: Cereyândan neyi kastediyorsun?

Â.V.: Cereyân, Cenâb-ı Allah’ın verdiği ilhamdır. Ondan kuvvet alamayınca tabii bir şey söyleyemeyiz. Bir tarlayı istediğin kadar sür, gübrele, dinlendir. Mahsul vermez. İlle tohum atacaksın; bu şart.

F.H.: Halk şiirimizin son gerçek halkası sensin. Senden sonraki halk şiirimiz hakkında ne düşünüyorsun?

Â.V.: Hakkımdaki iyi düşünceler size âit. Ben bunu bilemiyorum. Türk milleti sağ olsun. Analar ne arslanlar doğurur. Benim şiirden kısmetim şu: Bir tabağın içinde bal dolu imiş. Onu, bizden önce gelen şâirler yemişler. Biz, kâsenin dibini yalıyoruz. Bize söylenecek söz bırakmamışlar ki!

F.H.: Âşık, kâsenin dibindeki balı da sen yaladığına göre, bundan sonra kimsenin nasibi olmayacak mı yani?

Â.V.: Arı yok değil ya! Yeniden tabağı doldururlar. Dünyâda ne arı ne çiçek ne bal tükenir!

KUŞBAKIŞI

OSMANLI İTALYAN HARBİ 1911-1912

Kitabın müellifi Avanzâde Mehmed Süleyman tarafından konulan ismi ile: ‘Trablusgarb ve Devlet-i Aliyye İtalya Vekayi’i Harbiyesi’ isimli eser, Yeni harflere Ayhan Küçükefe tarafından aktarılmış ve yayına hazırlanmıştır. 16,5 X 23,5 santim ölçülerinde 260 sayfalık eser Mayıs 2021’de yayınlandı. 

Avanzâde Mehmet Süleyman (1871-1922) Eczacı olmasına rağmen daha öğrencilik yıllarında iken çeşitli konularda makaleler kaleme alıp gazetelerde yayınlatmıştır. Teğmen rütbesiyle Haydarpaşa Askerî Hastahânesinde, Yıldız Hastahânesi’nde eczacı olarak, Tatbikat Mektebi’nde Fransızca ve Fizik öğretmeni olarak görev yaptığı yıllarda da yazı yazmaya devam etmiştir. 

Velût bir yazardır. Telif ve tercüme olarak kaleme aldığı kitapların sayısı 100’ün üzerindedir. Bâzılarının isimleri: *Gizli Oda (Roman-1899), *Adem-i İktidar İlâcı (1919), *Ahrar mı İttihad mı? (1910), *Âile Aşçısı (Yemek Kitabı 1918), *Âile Eczânesi (1918), *Monte Kristo (6 Cilt, Tercüme, 1910), *Almanya’da Hayat-ı Askeriye 1918), *Âlicenap Kız (Hikâyeler,  1898), *Dilber Kontes 1918), *Şeytankaya Cinâyeti (Roman, ty), Gençlere Tıbbî ve Gizli Nasihatler (1909), *Göz Sağlığı (1918), İspanyol Nezlesi (1919), *Mide Hastalıkları (1918), *Muharir Kadınlar (1892), *Sıhhat Mutfağı (1917), *Sinir Hastalıkları (1918), *Yalnız Erkeklere Mahsus (1913), *İzdivaç Entrikaları (1914)

Günümüzde ‘Trablus’ olarak anılan Trablusgarb, Osmanlı döneminde olduğu kadar Akdeniz’in güney sâhilinde bulunan ve günümüzde de önemli bir bölge olan Libya’nın başşehridir. Batılı ülkelerin desteği ile Kıbrıs ve çevresinde petrol ve doğalgaz aramalarının başlatılması ve zengin rezervlerin bulunduğu iddiaları sebebiyle önemi daha da artmıştır. Kaddafi sonrasında, bölüşme maksadına yönelik iç savaşın başlatıldığı, ‘Münhasır Ekonomik Bölge’ ve ‘Mavi Vatan’ kavramlarıyla dünya gündemine yerleşen bölge daha uzun müddet önemini koruyacaktır. Barbaros Hayreddin Paşa’nın ‘Denize hâkim olan cihana hâkim olur’ sözü gereğince Libya ile yakından ilgilenmektedir. Böylesine mühim bir konunun, târihî geçmişi hakkında bilgi sâhibi olunmadan umulan neticelerin elde edilmesi mümkün olmaz. 

Eserin, tartışmaların en şiddetli olduğu bir dönemde yayınlanmış olması tesâdüf değildir, tebrike şayan bir hassasiyettir. 

Eserde yer alan bölümlerden bâzılarının başlıkları: ‘Akdeniz’in ticâret ve siyâset bakımından önemi.’ ‘Fransızlar, İngilizler, İtalyanlar, Almanlar ne diyor?’, ‘Bölge halkına İtalyanların zulmü’, ‘Savaşlar ve zaferler, ‘Yirminci Asrın Medenî Vahşîleri’,  ‘Osmanlı Zâbitlerinin Kahramanlıkları’, ‘Yabancı Basında İtalyan Savaşı’, ‘Osmanlı Limanlarının Bombardımanı’, ‘Bingazi Sancağı’, ‘Târihî Bilgiler’ …  Fotoğraflar, Osmanlı-İtalya Savaşı’nda büyük bir fâciânın delilleri olarak kitaba değer katıyor. 

Alâkalı dönemin fotoğraflarıyla zenginleştirilmiş eserde, Osmanlı târihi meraklılarına, diğer kaynaklarda bulamayacakları bilgiler sunuyor. 

ÖTÜKEN NEŞRİYAT A. Ş. İstiklal Caddesi, Ankara Han Nu: 63/3 Beyoğlu 34433 İstanbul

Telefon: 0.212- 251 03 50 Belgegeçer: 0.212-251 00 12 e-Posta: [email protected]  www.otuken.com.tr  

AZİYADE

Fransız yazar Pierre Loti’nin bu eseri 1879 yılında yayınlandı. Bir İngiliz savaş gemisiyle 1876’da Selânik Limanı’na gelen roman kahramanı aracılığıyla yazar, kendi hayat hikâyesi ile olaylar arasında köprüler kurarak Osmanlı dünyasına hayranlığını naklediyor. Gizli gizli buluştuğu Çerkez güzeli Aziyade’yle olan aşkı, Loti’yi Doğu kültürüne giderek daha fazla çeken bir kuvvete dönüşüyor. Aynı yıllarda, Osmanlı Devlet’nin karşı karşıya bulunduğu Doğu Meselesi, Tersane Konferansı, Anayasa’nın kabulü, Osmanlı-Rus Savaşı da roman sayfalarında yer alıyor. 

Ali Faruk Ersöz’ün Türkçe’ye tercüme ettiği eser, 12,5 X 20,5 santim ölçülerinde 192 sayfadır.

TÜRKİYE İŞ BANKASI KÜLTÜR YAYINLARI: İstiklal Caddesi Meşelik Sokağı Nu: 2 Kat: 4 Beyoğlu, İstanbul.

Telefon: 0.212 252 39 91

Belgegeçer: 0.212-243 56 00

[email protected]  İnternet: www.iskultur.com.tr   

KÜLTÜR VE EMPERYALİZM

Edward W. Said’in 13,5 X 21,5 santim ölçülerinde 464 sayfalık eseri, Necmiye Alpay’ın tercümesiyle Nisan 2021’de yayınlandı. 

Edward Said bu eserinde Batı yüksek kültürünün emperyalizmle ilişkisini sorguluyor, bu ilişkiyi ortaya çıkarmaya çalışıyor; bir yandan da batı kültürünemâruz kalanların, sömürgeleştirilenlerin emperyalizme fikrî ve edebî direnişlerini anlatıyor. Milliyetçilik, yerlicilik gibi ideolojilerin zaaflarını ve neticelerini ele alıyor. 

METİS KİTAP: İpek Sokağı Nu: 5 Beyoğlu 34333 İstanbul. Telefon: 0.212-245 48 98 Belgegeçer: 0.212-245 45 19

e-posta: [email protected]  //  www.metiskitap.com    

KISA KISA… KISA KISA…

1-MESÂFENİN ŞİDDETİ: Yalçın Tosun / Yapı Kredi Yayınları.

2-EKMEK PARASI: Kemâlettin Tuğcu / Uçan At Yayınları.

3-SELÇUKNÂME: Mükrimin Halil İnanç / Kitabevi-Mehmet Varış.

4-FUZÛLÎ: HAYATI – SANATI – ESERLERİ: Muhammed Nur Doğan / Boğaziçi Yayınları.

5-YÜREKTE SAKLI KALDI: Fahrettin Masum Budak / Bilgeoğuz Yayınları.